@peteichor_
|
"Her işkence canınızı yakmazdı, her kesikten kan akmazdı, her ağrıyan yerde yaranız olmazdı, her yara görünmezdi. En çokta görünmeyen yaralar yakardı canınızı. En büyük işkence ise kalbe yapılan işkenceydi. Kalp alçı tutmazdı. Kalp yarası kapanmazdı..." KAYIP GEZEGEN 17. BÖLÜM: 'GERÇEKLER' KAZA GÜNÜ: URAZ Genç adamın bir gözü telefonundaydı. Gelecek güzel haberi bekliyordu. Bir yandan da çok sevdiği annesi ve babasıyla karşılıklı kahve içiyordu. Dumanı tüten kahveyi büyük bir keyifle dudaklarıyla buluşturdu. Bugün beklediği gündü, intikam günüydü. Bugün ona oynanan oyunun misliyle karşılığını vereceği o gündü. Bugün Barlas Korhan'ın yok olacağı gündü. Adel ve Barlas onu rezil etmişti. Ona oyun oynamışlardı ve Uraz bunu onların yanına bırakmazdı. Bırakamazdı... Uraz'ın tek intikamı bu da değildi üstelik. Barlas annesiyle değilken bile ondan almıştı annesini. Annesi Barlas'ın fotoğraflarına bakmaktan bir türlü vazgeçmemişti. Ve Uraz annesine verdiği değerin karşılığını yalnızca kendi almak istiyordu. Uraz annesine tıpkı bir uyuşturucu gibi bağımlıydı. Onun başka birine gözünün dahi değmesine katlanamıyordu. Uraz'ın gözü hala telefonda asılıyken bir anda yükselen melodi sesiyle elindeki kahveyi panikle masaya bırakarak ayaklandı. Bu ani kalkışı en çokta annesinin gözüne takılmıştı. Uraz dudaklarına samimi bulduğu bir gülümseme yerleştirerek "izninizle." Dese de annesi bir terslik olduğunu seziyordu. Uraz hızla odasına çıktığında kapıyı kapatmış ve telefonu kulağına koymuş karşıdan gelecek müjdeyi bekliyordu, odasının kapısında ona kulak veren annesinden habersizdi... "Ne oldu? Hallettiniz mi?" "Hallettik abi o arabadan sağ çıkması bir mucize olur." "Güzel! Demek Barlas Korhan'ın gebereceği gün bugünmüş ha?" Annesi bunu duyduğu an bir elini panikle dudaklarına bastırdı. Uraz'ın annesi biliyordu, Uraz'ın tedaviye ihtiyacı vardı. Psikolojisi tamamen bozuktu ve düşünceleri hastalıklıydı. Annesi panikle kapıdan girdiğinde Uraz donup kalmıştı. Telefon kapanırken annesi kendini tutamayıp göz yaşları içinde oğlunun yanına giderek onu var gücüyle sarsmaya başladı. Sanki bir işe yarayacakmış gibi... "Oğlum ne yaptın sen! Ne Barlas'ı? ne ölmesi ne yaptın Oğluma!" Uraz annesinin dudaklarından dökülen oğlum kelimesiyle sinirle saçlarını çekiştirdi. Dayanamıyordu. Kendinden başka birine oğlum demesine dayanamıyordu. Ondan başkasını sevmesine katlanamıyordu. "Şuna oğlum deme! Senin oğlun benim!" Dizlerinin üzerine çöken kadın, hıçkıra hıçkıra ağlarken Uraz delirmenin eşliğindeydi. Fazlaydı, bu kadarı fazlaydı. Annesinin tek bir damla göz yaşı bile kalbine bir ok gibi saplanıyordu. "Ağlama! Onun İçin sakın ağlama! O ölecek anladın mı?! O ölecek! Senin tek oğlun benim! Beni seveceksin! Yalnızca beni..." "Hayır! Onun kılına zarar gelirse bir daha yüzümü göremezsin Uraz! Göremezsin!" Uraz panikle diz çöktü ve annesinin yanında yerini aldı. Hastaydı bu barizdi. Bir anda kızgınlık, öfke dolu bakışlarının yerini telaş almıştı. Korku her bir uzvunu zehir gibi sarıyordu. Annesinin ellerini elleri arasına alırken dolan gözlerine engel olamamıştı. Oda annesi gibi ağlıyordu, bir yandan da başını iki yana sallıyordu. Kabullenemiyordu. Annesini göremeyeceği düşüncesi bile kalbinin kaskatı kesilmesine sebep oldu. "Anne yapma! Bir daha öyle söyleme!" "Uraz oğlumu öldürme sana yalvarırım..." Uraz'ın yüzü kıpkırmızı olmuştu. Elleri tir tir titriyordu. Düşünüyordu ancak çıkamıyordu işin içinden. Her şey hazırdı. Barlas onu ölüme götüren o uçuruma gidiyordu ve önündeki kadın, çok sevdiği biricik annesi feryat ediyordu. "T-Tamam." Dedi Uraz titreyen sesiyle, çaresizce. "Ama bir daha sakın! O herifin adı bu evde anılmayacak anne! Sadece beni seveceksin. Senin oğlun benim! Eğer bir daha Barlas hakkında tek bir kelime edersen o herifi elimden hiç kimse alamaz! Hiç kimse!" Kadın çaresizce başını salladı. Yıllar önce bıraktığı oğlunu hala canından çok seviyordu ancak yanına gidemiyordu. Bir yandan Uraz vardı, oğlu... Ve Uraz'ın psikolojik sorunları vardı Barlas'ın adı geçince ortalığı kopartan oğlu. kadın, onun yanına gitmeye kalkarsa Barlas'a zarar verir diye düşünüyordu. Yanılmamıştı da... Uraz Barlas'ı öldürecek kadar gözü dönmüş hasta bir adamdı. Ama o bir anneydi ikisi de onun canıydı. Birini, bir diğeri için feda edemezdi. Yıllar önce iki oğlunu da bırakıp gitmiş bir anneydi o. Şimdi onun yüzünden bir oğlu can veremezdi. İzin veremezdi. Zaten bir kere vazgeçtiği oğlundan onun için pekala bir kez daha vazgeçebilirdi. "T-Tamam benim tek oğlum sensin kurtar onu yalvarırım!" Dedi kadın çaresizce. Uraz annesinin saçlarına dudaklarını bastırdıktan hemen sonra evden koşar adım fırladı. Arabasına bindiği gibi yola çıktı. Barlas'ı ne yapıp edip kurtarmalıydı. Ama böyle bitmezdi. Bitemezdi. Annesine dayanamamıştı ve onun canını kurtaracaktı ama hepsi buydu. Şimdi hastalıklı kafasından yeni bir plan kuruyordu elleri direksiyondayken. Onu başka bir şehre gönderecekti Belki de başka bir ülkeye... Ve onu Adel'in hayatından çıkartacaktı. Amacı da buydu. Onu mutsuzluğa mahkum etmekti... Uraz tam uçurumun kenarına gelmişken Barlas'ın arabasının uçurumdan aşağı uçtuğunu gördü. Panikle "hayır!" Diye sayıklarlarken direksiyonu kırıp uçurumun aşağısına giden yollarda ilerledi. Uraz Barlas'ın bu yolu kullanacağını biliyordu. Barlas'ın sürpriz planını Barlas'ın yanında olan çalışanlarından öğrenmişti. Barlas'ın kendi çalışanları sandığı aslında Uraz'a çalışan adamlardan...Uçurumdan aşağı düşen araba patlamak üzereyken Uraz titreyen ellerini umursamadan Barlas'ı arabadan çıkartmaya çalıştı. Ve başardı da. Barlas'ı uzağa sürükledi. Sürükleyebildiği kadar sürükledi ve araba bir anda patladı. Uraz rahat bir nefes verirken gözleri Barlas'ı buldu. Yüzü kesikler, yaralar içindeydi. Önce Barlas'ı yere yatırdı kalbine, nabzına baktı. Kalbi durmuştu... Barlas'ın kalbi atmıyordu. Uraz başını iki yana sallarken ellerini bir araya getirdi ve Barlas'ın göğsüne yerleştirdi. Kalp masajı yapmaya başladığında transa girmiş gibiydi. Sayıklıyordu, ağlıyordu. Ağladığı kalp masajı yaptığı adamın ölmesi değildi. Annesini kaybetmekti. Uraz için annesini kaybetmek ölümden beterdi... "Yaşayacaksın!" Diye bağırdı acıyla. "Ölemezsin!" Ekledi korkuyla ve devam etti elleri Barlas'ın göğsünde amansızca çırpınmaya. "Dön artık dön!" Dakikalarca yaptı kalp masajını kan ter içinde kalıncaya dek yaptı ve sonunda Barlas'ın göğsündeki ses yavaşça yükseldi. Kalbi yeniden atmaya başladı. Onun hayatına son vermek isteyen adam onu yeniden hayata döndüren adamla aynı kişiydi... "Sonunda! Senin yüzünden annemi kaybedecektim!" Uraz söylenerek Barlas'ı arabasına taşıdı ve herkesten gizli olan arkadaşının kliniğine gitmek üzere son sürat ilerledi. Uraz henüz plan yapmamışken Barlas'ı normal bir hastaneye götüremezdi. Barlas ölmediyse de hayatını kaybetmeliydi ve Uraz intikamını bu şekilde almalıydı. Yoksa içi soğumazdı. Annesinin sevgisini, aşık olduğu kadının sevgisini ondan alan adam, kendi hayatını kazanmayı hak etmiyordu. O sürünmeyi hak ediyordu. Hatta ölmeyi... Ama yapamazdı, o adam İçin annesini kaydedemezdi. Her şeyden çok sevdiği annesini kaybedemezdi... KAZADAN BİR YIL SONRA URAZ "Uraz daha ne kadar böyle yaşayacağız? Eymen bir yaşını dolduracak ve hala ailene bizden bahsetmedin!" Yelda sinirliydi, kırgındı, kızgındı. Yelda aşkına yenik düşmüştü. Uraz sıkıntıyla yüzünü sıvazladı. Yelda ona üniversiteden beri takıntılı olan bir kadındı. Bir gece Uraz oldukça sarhoşken Yelda istediğini elde etmiş ve hamile kalmıştı. Uraz Yelda'nın hamileliğiyle sinirden deliye dönmüştü. Uraz'ın babası katı kuralları olan bir adamdı ve Uraz'ın bir kadını hamile bıraktığını duysa Uraz'ı kesinlikle aileden uzaklaştırırdı. En önemlisi Uraz'ı çok sevdiği annesinden ayırırdı...Uraz bunu göze alamadı. Yelda Uraz'a hamileliğini söylediğinde ise bebeği aldırmak İçin geç kalmışlardı. Yelda sırf bebeğini aldırmamak İçin Uraz'a oldukça geç söylemişti. Uraz Yelda'yı gizli saklı bir eve yerleştirmekten başka bir çare bulamadı. Yelda aşkından öyle kör olmuştu ki tek istediği Uraz'dı ve sırf o istediği için bile o evde ömrünün sonuna kadar kalabilirdi. Bebeği bile sırf Uraz'dan kopmamak İçin doğurma kararı almışken yapamayacağı şey yoktu... Kadın adamı panzehri sanırken adam kadının zehriydi. Onu gün be gün zehirleyen öldürücü bir zehir... "Cevap ver Uraz!" "Yelda yeter! Her şeyin bir zamanı var!" Uraz her zamanki cümleleriyle Yelda'yı geçiştirip ayaklandı. Yelda tam dudaklarını aralamıştı ki bir telefon sesi yankılandı aralarında. Uraz telefonu parmaklarıyla buluşturup arayan numaraya baktı. Arayan doktor arkadaşıydı, Barlas'ın doktoru. Barlas bir senedir komadaydı ve uyanmak bilmiyordu. Annesi ise Uraz'a ne kadar kızgın olduysa da Barlas'ın canı İçin her şeyi kabullenmişti. "Alo?" "Abi... Barlas uyandı." Uraz şaşkınlıkla ayaklandı. "Ne? Nasıl uyandı?" "Uyandı ama şey..." Uraz çatık kaşlarla yere dikti bakışlarını. "Ne oldu Aykut söyle!" "Barlas'ın hafızası tamamen gidik. Kim olduğunu bile hatırlamıyor. Bu beklendik bir şeydi ancak en azından adını hatırlayacağını düşünüyordum." Uraz bir süre şaşkınca yeri izledikten sonra telefonu kapattı ve kalktığı koltuğa bir kez daha oturdu. Hastalıklı beyni yavaş yavaş ona istediğini vermeye başlamıştı. Taşları yerine oturtturuyordu. Önce ona yapılanı düşündü. Çevresindeki herkesin Barlas'ın sevmesini. Bir zamanlar aşık olduğu kadının bile Barlas'a olan soluksuz aşkını.... sonra Yelda'yı düşündü. Kendisine olan takısını ve bir yaşındaki oğlunu düşündü. Kafasında yavaş yavaş taşlar yerine oturuyordu. Ortada Uraz'a ait bir çocuk vardı ve Uraz'ı seven bir kadın. Uraz o an kafasına koydu. Barlas ona ne yaşattıysa aynısını Barlas'a yaşatacaktı. Nasıl ki Uraz'ın yanında ki kadın Barlas'ı sevdiyse, nasıl ki Uraz Barlas'ın seven bir kadına aşık olduysa oda yaşayacaktı. Barlas hayatını Uraz'a aşık bir kadınla geçirecekti. Barlas yaşattığın yaşayacaktı. Misliyle yaşayacaktı. Kanından olmayan bir çocuğun babası olacaktı. Onu sevmeyen bir kadının kocası olacaktı. Yanındaki herkes Uraz'a ait olacaktı. Uraz'ın dudaklarında tehlikeli bir gülüş oturmuşken Yelda'ya döndü. Yelda'ya kabul ettirmesi kolay olacaktı. Kör kütük Aşık bir kadına her şeyi yaptırabilirdiniz. Hele ki o kadın bir bebek dünyaya getirecek kadar takıntısıysa... Uraz'ın tek yapması gereken gücünü kullanıp Barlas ve Yelda İçin sahte bir hayat düzenlemekti. Öyle bir hayata bırakmalıydı ki Barlas'ı onu arayan kimse izini bulamamalıydı, Barlas'tan geriye bir şey kalmamalıydı. İçinden geçirdi Uraz hastalıklı bir zihinle. "Sen kaybettin Barlas Korhan. Ben kazandım. Annem yalnızca benim annem ve sen... Artık ömrünü bana aşık bir kadınla geçirecek ve benim çocuğuma babalık yapacaksın. Sen yalan bir hayat yaşayacaksın ve ben bunu keyifle izleyeceğim." Uraz'ın mantıktan uzak planı Barlas'ın uyanmasıyla beraber harekete geçti. Barlas gözlerini açtı ve karşısında kucağında bir bebekle kızıl saçlı bir kadın gördü. Zihni bomboştu. Ne adı vardı ne hayatı. Artık ona kurulu bu hayata boyun eğmekten başka çaresi yoktu. Barlas uyandıktan sonra Yelda'yla tanıştı. Yelda Uraz'a bunu yapmaması İçin ne kadar yalvarsa da Uraz Yelda'yı onsuzlukla tehdit etmişti ve Yelda, Uraz olmadan yaşamaktansa Uraz'ın dediklerini yapmaya karar vermişti. Yelda aşkından yaşamak istemediği bir hayata boyun eğmişti. Yelda babasıyla konuştuktan sonra babasının kendine olan zaafını kullanıp Barlas'ın tüm hayatını, dosyalarını açılmamak üzere gizli tuttu. Emniyet müdürü olan babası Barlas'ı gizli tutmakta hiç zorlanmadı. Barlas'ı arayan kimse ona ulaşamadı. Tabii hayatına ulaşmaya çalışan Barlas'ta öyle. Ne kadar uğraştıysa da yanındaki kadın ve kucağındaki bebeği dışında farklı bir hayatı olmadığını gördü ve boyun eğdi. Uraz Barlas uyanana kadar Barlas'ın çalışacağı şirketi bile hazırlamıştı. Barlas'a öyle bir şirket bırakmıştı ki neredeyse borçtan batmak üzereydi. Her şey oldukça inandırıcı ve oldukça gerçekti. Tabii Barlas'a göre gerçekti. Uraz Barlas'a hazırladığı hayatın koca bir yalandan ibaret olduğunu farkındaydı... ŞİMDİKİ ZAMAN OTEL LOBİSİ URAZ "Hoş geldin sevgilim." Derken genç adam karşısındaki kadının dudaklarına dudaklarını büyük bir istekle bastırdı. Uraz'ın dudaklarından öptüğü genç kadın kazıl saçlarını geriye doğru savunurken Uraz'ın öpücüğüne büyük bir istekle karşılık verdi. "Asıl sen hoş geldin. Geciktin, bir sorun mu var?" Uraz Yelda'nın sorusuyla Yelda'nın bir elini büyük eline hapsederek asansöre doğru ilerledi. "Sorun yok, yokta... Bu Barlas. Bir şeyleri kurcalamaya başladı. Sen Adel işini hallettin mi?" Diye sorarken birlikte asansöre bindiler. Yelda büyük bir gururla gülümsedi. "Hallettim sevgilim halletmez miyim? Ama Uraz sıkılmaya başlıyorum. Beş senedir o adama katlanmak öyle zor ki! Dayanacak gücüm kalmadı." Uraz elini tuttuğu kadının elini dudaklarına götürdü. Uraz her zaman yapardı bunu. Yelda'yı bir kez öperdi, severdi, saçını okşardı ve Yelda'nın tüm sıkılmışlıkları tuz buz olurdu. "Sabret sevgilim. Her şeyi halledeceğim. Buradan gideceğiz söz veriyorum... Barlas'ta çok sevdiği oğluyla kalakalacak. Her şeyini kaybedecek, her şeyini. O borçlarını ödemek için kan ter içinde çalıştığı şirketinden tut oturduğu eve, altındaki arabaya kadar kaybedecek..." Yelda tehlikeli gülümsemesiyle Asansörden dışarıya adımladı. "Seni seviyorum sevgilim. Sonunda kurtulacağız." "Ama her şey hallolmadan Adel'e dikkat etmen gerekiyor. Barlas'a yaklaşmaması gerek. Hele ki Barlas bir şeyleri kurcalamaya başlamışken... Adel her şeyi mahvedebilir. Biraz inatçıdır o." Barlas'ın kurcalamaya başlaması boşuna değildi, Uraz biliyordu. Beş senedir Susan kabullenen Barlas'ın Adel'le karşılaştıktan sonra kendini bulmaya çalışması normal gelmemişti ona. Ulaştıkları odanın kapısından içeri girdiklerinde Uraz'ın cümleleri biter bitmez Yelda sıkıntıyla nefesini dışarı verdi. "Merak etme. Adel gibi bir kadına pabuç bırakacak değilim. Ama ne yalan söyleyeyim evinin yanması onu yıldıracak zannediyordum, yanılmışız. Bu darp olayında başardık gibi. Henüz bir şey yapmadı en azından." Uraz başını sallayarak yakasını saran kravatı tek eliyle gevşetti. "Bizi öpüşürken gördü demiştin. Hiç bir şey değilse de bu Adel'e geri adım attırır." "İğrençti Uraz hatırlatma şunu! Perdeyi kapatır kapatmaz ayrıldık zaten. Barlas'da bir garip! Sırf o Adel denen sürtük kurtulsun diye beni öpmeyi bile kabul etti! Beş senedir kılıma dokunmayan çok sevgili kocam Adel orospusu için öptü beni resmen!" Uraz gülerek yatağa geçtiğinde başını yatak başlığına doğru yasladı. "Yapmak zorundaydın güzelim, üzgünüm. Adel'i tanımıyorsun. Hem alt tarafı bir kaç saniye sonra çıkıp yanıma geldin zaten. Ayrıca Barlas'ın sana dokunmaması işine geliyor sanıyordum?" Yelda üzerindeki elbiseden kurtularak iç çamaşırlarıyla kaldı ve yatağa, Uraz'ın yanına uzandı. "Tabii işime geliyor! Aynı yatakta yatmak bile çok güç!" Yelda aklına takılmış gibi bir kez daha dudaklarını araladı. "Sevgilim yanlış anlamazsan bir şey soracağım. Sen madem bu adamı beş parasız ortada bırakmak istiyordun neden en başından yapmadın? Hem çok daha kolay olurdu." Cevap basitti aslında. Uraz Barlas'ı yoksulluktan çok daha kötü bir hayata mahkum etmişti. Her şeyi kendine ait olan bir hayata... Tıpkı kendisi yaşadığı gibi. Barlas'ı yoksullaştırmamıştı o ama Barlas'ın kalbini perişan etmişti. Barlas'ın kalbini durdurmamıştı o Barlas'ın kalbini ondan tamamen koparıp almıştı. "Her şey bittikten sonra anlatırım bebeğim." Yelda omuz silkerken sorusunun cevabı için bile diretmemişti. Onun tek istediği yanındaki adamdı. Cevapları bile önemsemeyecek kadar kördü. Yelda Uraz'ı öpmeye başlarken Uraz beklemeden Yelda'ya karşılık verdi... Uraz ve Yelda. Uraz annesine, Yelda Uraz'a bağımlıydı. İkisi de ne yaptıysa bağımlılıkları için yapan hasta ruhlu iki insandan ibaretti. Yelda aşkından ömrünü yanındaki hasta adam için feda etmişti. Bir esarete kuşkusuz boyun eğmişti. Öyle ki bir çocuk bile dünyaya gelmişti onun takıntıları yüzünden. Hayat bazen kalbimize öyle çok kulak veriyordu ki akıl kulaklarına ellerini bastırıyor ve tek bir fısıltı bile duymayı reddediyordu. Halbuki mantık bağırıyordu. Avazı çıktığı kadar bağırıyordu ama akıl sağır olmuştu bir kere. Düşüncelerimizi tek yöneten kalbimiz olmuştu. En tehlikelisi de buydu, en beteri... Konuşmayan bir mantık, bas bas bağıran bir kalp ve kulaklarını kapatmış bir akıl. Böyleyken yenilirdik. Kendimize, hayata yenik düşerdik ve en kötüsü de kendimize yenilmemizdir. İnsanın kendine yenilmesi demek bütün savaşları kaybetmesi demektir çünkü... Uraz sabah gözlerini açtığında yanında uyuyan kadının yanından uyandırmamaya özen göstererek doğruldu. Uyanmasını istememe sebebi kesinlikle açıklama yapmak istememesiydi. Uraz üzerine dolaptan çıkardığı temiz takım elbiselerini giydi ve otelin lobisine indi. Genelde bu otelde kaldığından kıyafetleri burada olurdu. Otelin lobisine indiğinde terasa açılan kısma ulaştı ve masalardan en köşedeki masaya kurularak yanında getirdiği bilgisayarını çıkarttı. İşleri burada olduğundan uzaktan yönetecekti. Seslendiği garsona bir americano siparişi verdikten hemen sonra çalışmaya koyuldu. Ara ara gözü etrafa kayıyordu. gariptir ki dün geceden bu yana izlendiğini düşünüyordu. Sanki üzerinde gözler vardı ancak bir türlü o gözleri açıkça göremiyordu. Umursamadan çalışmaya devam etti. En sonunda Yelda'nın aramasıyla işlerinden soyutlanıp aramayı yanıtladı. "Efendim Yelda?" "Sevgilim neredesin? Uyandığımda yoktun." Uraz istemsizce suratını ekşitirken zoraki dudaklarını araladı. "Birkaç işim var canım. Akşam gelirsen görüşürüz." "Tamam hayatım kolay gelsin." Yelda'nın cümlesi biter bitmez telefon yüzüne kapanmıştı. Uraz'ın bu genç kadını sevdiği yoktu. Sadece şimdilik ihtiyacı vardı hepsi bu. Yelda'nın ona olan aşkına bir başkasına işkence yapabilmek için ihtiyacı vardı. Her işkence canınızı yakmazdı, her kesikten kan akmazdı, her ağrıyan yerde yaranız olmazdı, her yara görünmezdi. En çokta görünmeyen yaralar yakardı canınızı. En büyük işkence ise kalbe yapılan işkenceydi. Kalp alçı tutmazdı. Kalp yarası kapanmazdı... O gün Uraz akşama kadar uzaktan toplantılara katılmış incelemesi gereken onlarca dosya incelemişti ve büyük bir yorgunlukla kapatmıştı bilgisayarını. Bir kaç gün böylece geçip giderken o günün üzerinden neredeyse bir hafta geçmişti. Bir hafta sorunsuz ilerlerken Uraz iki gün sonra İstanbul'a döneceğinden işlerin yorgunluğunu atmak ve eğlenmek için bir kulübe gitmeye karar verdi. Normal zamanlara göre daha rahat bir şekilde giyinerek otelden ayrıldı. Uraz otel lobisindeyken üzerinde bir göz hissetti tıpkı bir hafta öncesinde üzerinde hissettiği gözler gibi... Aynı gözleri kulüp için yola çıktığında yine üzerinde hissediyordu ancak umursamıyordu. Ona öyle geldiğini düşünüyordu ısrarla. Kulübe ulaştığında arabasını valeye verip içeriye adımladı. Bugün Yelda'ya yoğun olduğunu söylediğinden rahatça eğlenebileceğini biliyordu. Uraz kulüpte bar kısmına oturdu ve söylediği içkiyi dudaklarına götürtürken gözleri etrafta gezdi. Saatler geçti ve Uraz'ın gözüne uzaktan dans eden iki tanıdık sima takıldı. Adel ve Batuhan... Tesadüf olabilir miydi? Belki... Ya üzerinde hissettiği gözler? Onlar da mı tesadüftü. Bu denk geliş Uraz'ın hiç hoşuna gitmemişti. Uraz zihnini yokladı ve tıpkı bir yapbozun bir araya gelip bir bütünü oluşturması gibi tüm parçalar bir anda yerli yerine kavuştu. üzerinde hissettiği gözler, Adel'in Eymen'den haberi olması, Yelda'ya zamanının daraldığını söylemesi... Ve şimdide bu tesadüf gibi görünen karşılaşma. Adel Uraz'ı biliyordu... Pes etmemişti bu inatçı kadın. Bir türlü pes etmemişti! Uraz siniyle elinde tuttuğu bardak elleri arasında paramparça oldu. Her şey bitmek üzereyken olmazdı... Olamazdı... Böyle bitemezdi. Adel Barlas'a kendini hatırlatamazdı. Adel ve Barlas yeniden olamazdı. Bunun için yakardı, yıkardı, ölürdü gerekirse... Öldürürdü kuşkusuz... Elini silkeledikten sonra yerinden kalktı. Elindeki acı umurunda bile değildi. Kalbinin çokta derinliklerinde olmayan bir yerlerinde karanlık taraf ayağa kalkmıştı ve şimdi Uraz'ın içinde kalan son insanlık kırıntıları, karanlık tarafın önünde diz çömüştü. Uraz kulüpten çıkar çıkmaz burnunu çekti. Ve hızla arabasını valeden alıp burada karanlık işlerini yürüttüğü o depoya doğru yola koyuldu. Adel'in Barlas'ı yaralı halde bulduğu o sokağa... Barlas'ı borçtan borca batırmasını sağlayan o adamların yanına. Arabasını park ettiğinde ise adımları sertçe asfaltı dövmeye başladı. Ve sonunda yerin bir kaç kat altına indi. Adamları saygıyla önünü iliklerken Uraz öfkeyle soludu. "Topla herkesi konuşacaklarım var." "Tamam abi." Dedi en has adamı Ali. Uraz geniş depodaki odasına ulaşırken masasına geçmeden hemen önce cam vitrinden bir viski ve bardak çıkarttı. Viskiyi bardağa koyan elleri tir tir titriyordu. Biraz korkudandı bu titreme. Her şeyin sonuna yaklaşmışken kaybetmekti korkusu. Yalnızca bir kaç dakika içinde tüm adamlar yanındaydı. Hepsi karşılıklı dümdüz dizilmiş önlerini iliklemişlerdi saygıyla. Hepsi Uraz'ın karşısında el pençe divandı. Uraz yerinden kalktı ve sakince aralarında bir tur attı dudaklarını aralamadan hemen önce. "Adel Rana Arın. Bu kadını yarın gece istiyorum." Dedi en karanlık ses tonuyla. Adamların her biri başlarını sallarken Uraz'ın bir eli viski bardağındaydı. Bir eli cebindeydi ve viski bardağını dudaklarına götürtürken karanlık gülümsemesi dudaklarında yerini aldı. Düşündü Uraz. Demek Adel her şeyi öğrendi diye düşündü. Onu gördüyse Yelda'yı da yanında görmüş olması kuşkusuzdu. Ve Adel'i şu dakikaya kadar yaptıkları hiç bir şey pes ettiremediyse bilirdi ki Adel pes etmeyecekti. Öyleyse verecekti ona istediğini. Misliyle tüm gerçekleri verecekti. Ona gerçekleri verirken onun gerçeğini de elinden alacaktı. Öyle bir alacaktı ki Adel yaşamayı reddedecekti. Adel Uraz'a ölmek için yalvaracaktı. Ayaklarına kapanacaktı... Uraz yıllar önce yapamadığını kat be kat yapacaktı. Uraz kafasına koymuştu. Yok edemedikleri yarın yok olacaktı. 10 Ocak yok olma anı... Herkes odadan ayrılırken Uraz'ın sert sesi tüm odada yankılandı. "Ali sen kal." Ali'nin adımı donarken yakalarını düzeltip Uraz'ın yanına adımladı. "Kapıyı kapat Ali." Ali kapıyı kapattı ve Uraz'ın bir az önce oturduğu masanın karşısında elleri bir aradayken dikildi. Ve Uraz viskisinden kalan son yudumu dudaklarına götürdükten hemen sonra dudaklarını tıpkı bir bombayı geri sayıma almış gibi araladı. "Barlas ve Yelda'yı da istiyorum. Ama hemen değil. Adel'in gelişinden iki gün sonra. Önce biz bir yüzleşelim Adel hanımla. Barlas ve Yelda kısmını sen halledersin." Ve o bombanın pimi çekilmişti. Artık geri sayıma girmişti Uraz'ın elinde tuttuğu bomba. Uraz'ın planı hazırdı. Önce Adel görecekti Uraz'ı. kanlı canlı görecekti. Gözlerinin içine bakacaktı. Adel istediğini alacaktı istedikleri ellerinden kayıp giderken. Gerçekler bu kez hiç acıtmadığı kadar acıtacaktı ve yalanlar sığınmaya en müsait sığınaklar olacaktı. BÖLÜM SONU |
0% |