@petekayla
|
6 Şubat 2043 Samandağ/Hatay Masallar bir varmış, bir yokmuşla, romanlar süslü cümlelerle ve efsaneler, efsaneye göre ile başlarlar fakat bu, benim nasıl başlayacağımı bilemediğim, gerçek hikâyem. Dizilerin altında yazan, gerçek bir hayat hikâyesinden de değil, bizzat benim acılarım, benim yalnızlığım. Süslü cümleler kurabilir miyim ya da paragrafları birleştirebilir miyim, bilmiyorum. İddialı değilim bu konuda, büyük bir romancı olmadığım gibi. Kaderin en acısını yaşamış, hayatın sillesini yemiş, her şeye rağmen de ayağa kalkıp yaşamaya devam etmiş, ancak neden bu kadar mücadele verdiğini bilememiş biriyim. Ve bunların yanında küçük yaşında annesiyle, babasının memleketinden koparılmış yıllarca sıla hasreti çekmiş bir gurbetçiyim. Fakat hepsinden ama hepsinden önemlisi 6 Şubat 2023 04:17 depremine üç yaşında kendi gözleri ile şahit olmuş küçük bir kızım. Şimdi yirmi üç yaşında olsam bile. Peki ya adım mı? Adım... Adım Miray. Anlamı ay gibi parlak demekmiş, babam öyle derdi. Ay kızım diye, severdi hep beni. Gözünden bile sakınır deyimi vardır, ya işte babam gerçekten gözünden bile sakınırdı beni. Başıma bir şey gelecek, diye öyle çok korkardı ki, bir an olsun beni yanından ayırmak istemezdi. Saçlarımı okşar, öperdi, bana hikâyeler anlatırdı. Babaannemle, dedemi, amcamı, halamı, evlenmeden önce birlikte geçirdikleri günleri. Asla bitmeyen telaşlarını, Ramazanları, bayramları, şenlikleri... Sonra annemi, onu ne kadar çok sevdiğini ve beklediğini, birlikte geçirdikleri güzel günleri... Bazen anlamazdım babamın anlattıklarını lakin dinlemek hoşuma giderdi, masal gibi, ninni gibi gelirdi. Hayal, meyal hatırlıyorum da o günleri, babamın göğsünde uyuduğum eşsiz geceleri, huzurla dolduğum zamanları... Biliyorum ailemle sadece üç yıl geçirmiş olsam bile ben şanslı bir çocuktum. Annemle babam, harika insanlardı. Onları tanıyanlar babamın şefkatinden, annemin güçlü duruşundan bahsederler hep. Ne olursa olsun kendinden taviz vermeyen duruşundan. Anneme hayrandım ben, ayaklarının üzerinde durmasına, tüm zorluklara rağmen aşkına sahip çıkmasına ve en çokta yaptığı mesleğe tutkuyla bağlı olmasına.. Öğretmendi annem, gerçek bir öğretmen, sadece öğrencilerine değil, herkese bir şeyler öğretmeye çalışırdı, herkese doğru bildiklerini anlatmaktan çekinmezdi. İnsanlara ders verir, öğüt niteliğinde sözler söylerdi. Her bir kelimesi öyle anlamlıydı ki, insanın aklına bir kere kazındı mı, bir daha çıkmazdı. Benim bile aklımdadır hâlâ sözleri. Annemle, babamı size uzun uzun anlatmayı öyle çok istiyorum ki hatta tanıdığım, ailem diyebileceğim tüm insanları. Babaannemi, hiç görmediğim Aziz dedemi, halamı, amcamı, Meryem yengemi, kuzenlerim Zeyno abla İle Cem abiyi, halamın arkadaşı Sırma ablayı, annemin öğrencilerini, babamla, annemin arkadaşlarını, Ethem dedemi, anneannem Fulya'yı ve beni büyüten annemin kuzeni Asu teyze ile babamın can kardeşi Caner amcayı... En başında dediğim gibi, entrikalı bir roman değil benimkisi, aşiret hikâyesi hiç değil, uydurma bir, badboy masalı da. Bir kurt adama âşıkta olmadım ya da on sekiz yaşımda kendimi başka evrende bulmadım. Yalnızca üç yaşında, 6 Şubat depreminde annesiz, babasız kaldım. Herkes mucize olduğumu söyledi lakin asıl mucize annemle, babamdı çünkü onları ölüm bile ayırmadı. Sonsuza kadar mutlu yaşadılar cümlesi yalnızca masallarda olur ve hayat masal olamayacak kadar acımasız. Her son yeni bir başlangıç derler ama hayır, her son, sondur, devamı yoktur. Biten, bitmiştir, giden, gitmiştir geride kalanlara yalnızca yoklukla mücadele etmek düşer. Bu da yeni bir başlangıç mıdır, tartışılır. Şimdi ben burada, doğduğum şehrin deniz kıyısında, gün batımını izleyerek yazıyorum defterime hatıralarımızı. Yüzümde rüzgârın dokunuşları kulaklarımda Zeki Müren'in eşsiz sesi. Elbet bir gün kavuşacağız Artık nereden başlayacağımı biliyorum, annemin gidişinden ve babamın yıllara meydan okuyan sevdasından. Çünkü şunu da biliyorum ki, babamın dediği gibi kavuşmalar ayrılıkla başlar. *** Öncelikle herkese merhaba... Çoğu kişi gibi ben de watyden buraya geldim. Sıfırdan başlamak biraz gözümü korkutsa da yeni bir platformda kitabın yayında kalmasından bir şey kaybetmem diye düşünerek Hatıra'yı buraya yükledim. Watty'i bırakmadım yalnızca iki yerde paylaşım yapmaya karar verdim. Hatıra'dan önce üç kitap bitirdim ancak Hatıra benim için bambaşka bir kurgu. İlk olarak doğup büyüdğüm şehri kaleme almak Hatay'ı, Antakya'yı tanıtmak istemiştim fakat ne yazık ki korkunç bir deprem felaketi yaşandı ve ben o felakette ailemi kaybettim. Ne kadar acı olduğunu anlatamam ancak yaşadıklarımdan sonra daha sıkı tutundum Hatıra'ya. O yüzden Hatıra benim göz bebeğim eğer olur da birileri bana destek olursa çok sevinirim. Hatıra'ya okumaya başlayan herkes şimdiden teşekkür ederim. |
0% |