Yeni Üyelik
1.
Bölüm
@petekli91


Aykız en yakın arkadaşı olan Rojda ile onların çiftlik evlerine gelmiş biraz at binmiş ve dere kenarında oturmuşlardı. Keyifli geçen zamanları çiftliğe geri dönünce ellerinden kayıp gitmişti. Rojda'nın en büyük ağabeyi ve arkadaşı -aynı zamanda koruması- atlara bakıyorlardı. Gördükleri büyük kamyon ile yeni bir atın geldiği de anlaşılıyordu.


İki kız adamları görünce sakince atlarından inmiş ve ahıra yürüyerek gelmişlerdi. Muhtemelen Ömer Ağa bilmiyordu kendilerinin burada olduğunu.

"Of çok iyi bir tür oğlum bu."

"Öyle. İyi bir kontrole ihtiyaç var ama."

"E senden sorulur o da Ömer Ağam." güldüler.

"Zevzeklik yapma lan."

Duydukları at sesi ile oraya döndüler. "E sizinkiler buradaymış niye demedin sonra gelirdik."

"Bende yeni gördüm. Kesin yine ikisi gelmiştir. Anlarız şimdi."

Atları seyise teslim edip teşekkür etti iki kız. Aykız her vedasında alnını ata yaslar sessizce teşekkür ederdi ona yaşattığı duygu için. Hayvan da bunu hissediyor gibi kafası ile oynardı Aykız ile. Değer gördüğünü hissediyor gibiydi. Yüz metre kadar ilerleyip Genç adamların yanında yer aldılar. Aykız bir iki adım geride kaldı ve asla göz teması kurmadı adamlar ile.

"Ağabey. Hoşgeldiniz."

"Sizde hoşgeldiniz mi abicim. Neden haberim yok. Sana kafanıza göre çıkmayın demiyor muyum ben. Uyma millete demiyor muyum." Bunları söylerken kendisine bakmayan kızı izliyordu tersçe. Ona göre Rojda'yı kullanıyordu bu kız. Kendi hayatı kardeşininkine benzemiyordu. Orta halli bir ailenin öksüz yetim kızıydı Aykız. Ve kardeşini yoldan çıkarıyordu haline vaktine bakmadan.

Aykız lafın kendisine geldiğini anlayınca kafasını eğdi iyice. Yutkunamadı. Ama atarlanıp gidemezdi de. Saygısızlık olurdu Ağaya. Sonra yengesi bir ton laf ediyordu. İç çekti onlar konuşurken sadece bu yüzden. Laf yemeğe öyle alışıktı ki bünyesi. Bir yerden sonra çok yaralamıyordu.

"Abicim kapalıydı telefonun. Annem de ben söylerim demişti özür dilerim. Ama ben istedim buraya gelmeyi üzme bizi lütfen." Aykızı suçladığını biliyordu.

"Üzerim Rojda. İyice başına buyruk olmaya başladın çevren yüzünden. Atları alıp vadide koşturmak da ne demek yalnız başınıza. Üstelik halinize de bakmıyorsunuz."

"Ağa abim. Gönlümü kırdın. Ne zaman izinsiz geldim buraya. Özür dilerim. Bir daha izinsiz gelmeyiz. Söz veriyorum."

"Konuşacağız seninle bu mevzuyu. Geçin içeri siz. Biz çıkıyoruz şimdi. Sende beklemiyorsun doğruca eve Rojda."

" Tamam abicim nasıl istersen. Gel Aykız. Geçelim içeri biz."

İki kız eve girer girmez hemen sarıldı Aykız 'a Rojda. "Özür dilerim çiçeğim. Yemin ederim bana sinirlendi. Ne olur üstüne alınma."

"Yok, alınacak birşey yok çiçeğim. Haklı ağabeyin. İyi ki önce gördükte indik hemen atlardan. Yoksa daha büyük rezillik olacaktı."

"Aykız. Üzüldün biliyorum."

"Canım arkadaşım. Alışığım ben unuttun mu?"

"Aykız!"

"Tamam yahu demedim birşey. Önce şu eşyalarımızı alalım sonra da ahıra girmeden el çantalarını orada bıraktık onları alalım."

"Tamam çiçeğim. Alırız hemen."

İki kız önce evdeki eşyalarını toplamış sonra da dışarı çıkmışlardı. Gelen araba sesinden gittiklerini düşünselerde ahıra yaklaşınca oldukları yerde kaldılar bir. Şimdi içeri girseler Ömer Ağa daha çok kızacaktı. Sessizce anlaşıp beklemeye karar verdiklerinde dışarı doğru gelen ikilinin konuşma seslerini duydular.

"Saçmalama Ferdi. Kapat artık şu saçma meseleyi."

"Abi niye saçma olsun. Aykız iyi kızdır. Gözü yok yukarılarda."

"Onun mu gözü yok Ferdi. Haline tipine bakmadan konağa geliyor çiftliğe geliyor. Amaç ne annemin aklını bulandırmak. Allah'tan kadın gözünü dikmedi de tek kelam etmedi. O da biliyor bir şeye benzemediğini. Hem o kadar düşmedim çok şükür. Yoklukta mıyım lan ben onu alayım koynuma. Bu son ama kesecek Rojda onunla görüşmeyi. Gelin güvey olur birde kendi aklınca. Şişman üstelik. Bir şeye benzemiyor. Birgün birşey yapacak atlarımdan birine diye ödüm kopuyor. Birde kilosuna bakmadan binip koşturuyor. Yok Ferdi yok. Duymayayım bir daha bozuşuruz."

"Abartma. Herşey güzellik mi lan. İstediğin gibi eş olur sana Aykız."

"Ferdi asıl sen abartma. Kız yamamaya mı çalışıyor anlamadım kendini ama çıkar yakında kokusu. Lan kızın vücuduna baktın mı sen. Bir şeye benzemiyor oğlum. Alıp neresine bakacağım ben onun. Lan ben her ata binmesinden sonra nalları kontrol ettiriyorum haberin var mı senin? Bir şey yaptı hayvanlara diye. Onu mu yatağıma alacağım." Ömer konuştukça konuştu onları duyan iki kızın farkına varmadan. Donmuş gibi konuşmaları dinliyorlarken Rojda dilini yutmuş gibi put kesilmiş, Aykız ise hayatın da ilk defa bu kadar kolay ağlamaya başlamıştı. Ama son duyduğu cümle ile hızla arkasını döndü o anda kendine gelen Rojda yapıştı can dostunun koluna.

"Dur. Dur Aykız ne olur."

Ömer Aykız adını duyunca bulunduğu yerden hızla arkasını döndü. O kadar sertçe dönmüştü ki boynundan küçük bir çıt sesi gelmişti. Ferdi de arkasını dönüp kızları görünce sessiz bir küfür savurmuştu ağzından.

"Rojda olduğunuz yerde durun." diye kükredi Ömer. Düştüğü durumu kurtarmak istercesine sert adımlarla yürüdü iki kızın yanına. Aykız gitmeye çalışıyor Rojda sıkı sıkı tutuyordu. Diplerine kadar girince Aykız yaşlı gözlerini eğdi ayaklarına.

"Bizi mi dinliyorsunuz lan siz." diye kükredi iki kızın yüzüne doğru. Daha çok Aykız'ın. Yüzünü öyle bir eğmişti ki sadece gözlerinden akan yaşlar düşüyordu ayaklarına doğru ve sadece onu görüyordu Ömer Ağa.

Hayatında ilk defa sesini yükselterek konuşmuştu Rojda'nın yanında. Yıkılmıştı duydukları ile kız. Çiçeği neler hissediyordu da ağlıyordu kim bilir.

"Ağabey. Ağabey sen neler dedin. Yakıştı mı sana. Asla öyle niyeti yok benim arkadaşımın. Ben ısrar ediyo-"

"Kes sesini Rojda." diye ilk defa kız kardeşine bir yabancıya bağırır gibi bağırdı Ömer. Karşılığında Rojda değil ama Aykız yerinde sıçramıştı. İki adım geri çekildi ve yandan gitmeye çalıştı. Ömer onu görmezden gelen kızın koluna yapışıp içeri, ahıra doğru çekiştirmeye başladı. Direniyordu Aykız.

"Ağabey dur. Dur diyorum ağabey yapıyorsun bırak kızı. Dur ağabey dur Allah aşkına."

Durdu Ömer bir anda ve Rojda ile Ferdi'ye döndü. "Ön tarafa geçin geliyorum. Eğer sesin çıkarsa Rojda ömür boyu çıkarmam seni konaktan."

"Ne. Ne yapacaksın kıza bırak ağabey nolur." Ferdi sessizce Ömer'i izliyordu ve bolca da şaşkınlıkla. Ama Rojda'nın bir gözü Aykız'daydı. Konuşamıyordu dili ile bu anlarda arkadaşı ama gözleri ile anlatıyordu Aykız Rojda'ya içindekileri. Bırakma beni diyordu.

"Eğer bir adım daha gelirsen Rojda arkadaşını da bir daha göstermem geç diğer tarafa." bağırarak konuşuyordu artık. Rojda yapacağını bildiği için olduğu yerden bir adım daha atmadı. Artık sesli sesli ağlıyordu.

Aykız ise kolunu acımasızca sıkan adamdan kurtarmaya çalışıyordu. Her çekişrirmesinde adam daha çok sıkıyor ve çekiyordu.

"Rahat dur." diye girdiği ahıra iteledi kızı Ömer.

Aykız kolunu ovmaya başlasa da hemen yan taraftan geçmeye çalıştı. Ama Ömer onu yok sayan kızı sertçe yere doğru iteleyip düşürdü. Dibine girip tek dizini yere koyarak kıza eğildi.

"Sana rahat dur dedim." Burnundan soluyordu. "Ağan var karşında alırım ayağımın altına şimdi seni." Aykız duydukları ile hareket etmeyi bıraktı.

"Beni mi dinliyordun lan sen. Cevap ver zırlamayı kes. Rojda kanar onlara anca." Kafasını sağa sola salladı Aykız.

"Bak kızım uzak duracaksın Rojda'dan. Neydiğü belirsiz kızsın yoldan çıkarma kardeşimi. Bu kadar hayatımız da olmayacaksın bir daha. Buraya bir daha adımını atmak yok. Konağa adımını atmak yok. Rojda ile de görüşmeyeceksin kafana göre. Duydun mu beni."

Bu sefer kafasını aşağı yukarı salladı Aykız. Sesli cevap vermediği için Ömer iyice sinirlendi. Kız kafasını kaldırıp bakmıyordu. Susmadı bu yüzden. Kesip atacaktı bu kızı kardeşinin hayatından.

"Sinsi sinsi dinlesen de iyi oldu. Öğrendin hakkında ne düşünüyorsam. Eksiği yok fazlası var bilesin. Şu tipine bak. Kıza bile benzemiyorsun. Kurtulmuş anan baban en azından senden." Son cümleyi söylediği anda pişmanlık yüklendi anında vücudunun her bir zerresine. O ana kadar sessizce ağlayan Aykız bir anda hıçkırmış sonra da ağzını hemen kapatmış daha fazla sesi duyulmasın istemişti. Büyük yaraydı anne babası onda. Ömer kendi baba yarası olmasına rağmen kızın ortak yarasını deşmişti bir anda. Duyduğu hıçkırık ile de daha çok pişman olmuştu. Kız sessizce ağlıyorken birden bıçak yarası almış gibi sesi çıkmıştı. Zaten o andan sonra Ömer kımıldayamamış Aykız ise zorla ayaklanıp çıkmıştı ahırdan. Göğsü nefes aldırmıyordu ona. Pişman olmuştu. Buraya geldiğine Rojda'yı dinlediğine, yengesinden zorla izin aldığına... Kendini toparlayamıyordu. Ama bir an önce buradan gitmesi lazımdı. Rojda onu görür görmez koşmuş ama Aykız'ın hâlini görünce hemen arabaya çekiştirip bindirmişti. Bir şeyler söylüyordu ama duymuyordu Aykız. Zihni bir anda buz kesmiş göğsü daraldıkça daralmıştı. Ölse unutmazdı düştüğü durumu genç kız. Daha yirmi yaşındaydı. Annesi ve babası ile bu dünyadan gitmediğine dert yanardı her zaman. Sonra söylediği şeyin Rabbinin gücüne gittiğini düşünür pişman olur ve tövbe ederdi. Onu suçlayan bir ağabeyi vardı. Çekip gitmişti onu bırakıp. Çünkü Aykız parkı istediği için abisinin değil onun istediği yere giderlerken kaza yapmışlardı. Üç sene önce asker olduğunu duymuştu sadece. Şimdi ise onu bırakıp giden ağabeyine ilk defa sitem ediyordu içinden. Bir kere kötü düşünmemiş hep hak vermişti ona oysaki. Onu bırakıp gitmekte haklıydı. Söylediklerinde haklıydı. Keşke sen ölsen derken bile haklıydı ağabeyi. Ama işte şu anda keşke beni bırakmasan diye kendi içinde ağabeyine yıllar sonra ilk defa kırılmıştı Aykız. Beni neden bıraktın diye ilk kez sitemlenmişti. Üstelik bunu bile içinden yapıyordu. Sessizce. Kimseye tek kelime etmeden. Yine içine içine...

Loading...
0%