Yeni Üyelik
5.
Bölüm
@petekli91

Bir saat geçmişti karısı yanına yatalı Ömer'in. İlk yarım saat tedirgince yatmış ve düzensiz nefesler almıştı. Ama Allah'tan yorgundu da çabuk uyumuştu. E bende yorgunum ben niye uyuyamıyorum diye düşünüp duruyordu şimdi de. Aklına lavobadan pijama ile çıktığı an geldi yine. Her iki dakika da bir geldiği gibi. Yıpranmış pijama ile çıkmıştı sadece. Hayır hayır sadece yıpranmış bir pijama değildi. Koalalı yıpranmış bir pijama. Kardeşinden biliyordu yaşını Aykız'ın daha yirmi yaşındaydı. Kendisi otuz iki. Hatta yakında otuz üç. Daha ruhu çocuktu karısının ama yaşadığı hayat erkenden olgunlaştırmıştı kızı. Daha ellerinde olan yaraların hesabını sormamıştı Ömer o aileye. Ferdi'ye talimatı vermişti sadece. Kıza şişman demişti ama kendisi ondan daha kiloluydu emindi. Bir kere göğsüne anca geliyordu karısı. Yan dönüp ona sırtı hâlâ dönük olarak yatan karısını izledi. Lambayı kısmıştı baya. Hiç açık görmediği saçlarına baktı. Hep topluyordu kız saçlarını. Tertemiz bir koku geliyordu. Ne bir parfüm kokusu ne de ter. Temiz kokuyordu sadece. Birde birazcık limon.

O gün Ömer yaklaşmadı karısına. Aykız da zaten sabaha kadar aynı pozisyonda uyudu. Ömer bilmezdi ama Aykız alışıktı dar ve küçük yerlerde yatmaya. On senedir çekiyordu yengesinden. Allah biliyor ya birgün onların yanında öleceğini düşünürdü. Erken kalkmaya çok alışıktı. Bu yüzden açtı gözlerini sabahın ilk ışıklarında. Acaba kaç saat uyumuştu. Bir an afalladı ama sonra zihnine dolan görüntüler ile panikle doğruldu. Çekinerek yan tarafa baktığında kocasının uyuduğunu görünce derin bir nefes almış ve pijamasını çıkarmak için hızlı hareket etmişti. Sessiz olmaya özen gösterse de odaya döndüğünde Ömer'i hâlâ uyuyor gördüğünde rahatlamıştı.

Gün tamamen aydınlanmıştı. Koltuğa oturup bekliyordu Aykız. Normalde onların konakta bu saatte kalkar hazırlık yapardı. Kahvaltı hazırlardı. Ama şimdi ilk günden çekinmişti odadan çıkmaya. Bu yüzden dalgınca yeri izliyor ve düşünüyordu bundan sonra ne olacak diye.

"Günaydın." Yerinde sıçradı. Ne zaman uyanmıştı bu adam.

Cevap gelmeyeceğini anlayan Ömer ayaklandı. Küçük karısını daha ilk sabahlarından korkutmuştu. "Neden erken uyandın. Kim bilir kaçta uyandın. Bek gelin hanım. Elbette erken kalkacağın zamanların olacak. Ama bu zaten sana daha önce mutlaka söylenir. Yıllarca erken uyandın zaten. Biraz uyuma vakti. Ve benden önce yataktan kalkma bir daha. Giyineyim çıkalım annemler gelmiştir kahvaltıya beraber inelim." Yine bir kafa sallama aldı karşılığın da Ömer. Birkaç saniye karısını izleyip banyoya geçti oradaki işlerini halledip çıkınca karısını bıraktığı gibi buldu. Bunca senedir tek başına giyindiği odada birinin varlığı, hemde kadın birinin varlığı garip hissettirmişti. Ama sakınmadı kendisini ve bir anda üstündekileri çıkardı. Sadece çamaşırı ile duruyordu. Yere attığı kıyafetler ile Aykız iri iri açtı gözlerini ve hemen ellerini yüzüne kapattı.

"Hiç kapatma o yüzünü bugün ben ayarlıyorum bundan sonra sende bu iş gelin hanım. Senin kişisel neye ihtiyacın varsa ben karşılayacağım tabi sende benimkileri karşılayacaksın. Ve bu halime alış Aykız."

Adam hızlıca giyindi üstüne birşeyler karısının önüne gelip "kalk bakalım. İnelim aşağıya." İki adım atıp durdu hemen sonra adam. Arkasını döndü ve ayaklanan karısının önüne geldi. "Sormazlar da. Olur ki sordular." Boğazını temizledi. "Çarşafı yani. Kimseye birşey açıklamak zorunda değilsin. Özelimiz bu odada kalacak Aykız. Laf dalaşınıda, taşınmasınıda sevmem. Hanım ağa olduğunun bir an önce bilincine var. Hadi bakalım iniyoruz." diyerek eline yapıştı yine karısının.

Utançtan kıpkırmızı olmuştu Aykız. Bu adam neden her şeyi açık açık konuşuyordu ya böyle. Etrafı çok incelemeden alt kata indiler. Kahvaltı hazırdı. Tüm aile de onları bekliyordu. Baş köşeye oturmadan önce herkese "hayırlı sabahlar." diyen Ömer baş köşeye geçmeden önce karısını sol tarafında boş bırakılan yere oturttu. Öyle çekiniyordu ki Aykız bir günaydın bile diyemiyordu.

"Hayırlı sabahlar kızım."

"Hayırlı sabahlar." Sesini bütün masa duyacak kadar çıkarmıştı en azından Aykız.

"Hadi başla kızım. Afiyet olsun herkese." diyen Pamuk hanım oğlundan önce gelinine çay doldurmuştu.

"Bu ne havalar gelin hanım. Ne bir el öpme var ne bir kahvaltı hazırlama var. Hazıra konduğun için mi bu kilolar. O üstünde ki dünkü kıyafetler mı?"

"Babanne. Ağzından çıkanı kulağın duysun."

"Höst eşek sıpası. Kendine gel. Sen daha düne kadar şu kızı konağa alma demiyor muydun anana. Ne değişti bir gecede?"

"Anne. Nasıl konuşuyorsun öyle. Kız dün öpmedi mı elini."

"Sen karışma Pamuk. Sana gelince gelin hanım kocan olacak adam düne kadar yüzünü görmek istemiyordu haberin olsun."

"Babaanne yeter dedim." diye sesini yükseltti bu sefer Ömer. Karısı duyduğu her cümle ile çöküyordu olduğu yere iyice.

"Babanne nasıl konuşuyorsun sen arkadaşım ile ya. Hem sanki suçlu onlar. Senin gözü oynak torununun yüzünden evlendiler. Yüzünden dedim ama istemediğim için değil. Ay ay ay benim en yakın arkadaşım ile abim evlendi ya inanamıyorum."

Kafasını yediği darbe ile öne doğru sendeledi oturduğu yerde. Acıyan yeri tutarak "ya Berzah abi ya napıyorsun."

"Sus biraz Allah aşkına. Dünden beri kafamızın etini yedin. Yenge nolur yanlış anlama. Çok sevindim bende. Elimizde kalacaktı abim yoksa. Sana kaldı ama artık idare edeceksin." diyen Berzah ile herkes gülerken Ömer "kes lan sesini." diye çıkışmıştı.

Onlar konuşmalarına devam ederken evin en küçüğü olan Asaf yengesinin tabağını önünden alarak kahvaltılık yerleştirdi ve geri yerine koyarken de "afiyet olsun yengecim" demeyi ihmal etmedi. Şirince de sırıtıyordu. Pamuk hanım Asaf için ustalık eserim derdi her zaman. Çok kibar çok anlayışlı büyümüşte küçülmüş bir çocuktu Asaf. Çokta kibardı. Aykız zaten çok severdi onu. Bu yüzden ellerini liseye ikiye giden çocuğun saçlarına daldırdı ve okşadı güzelce. "Teşekkür ederim." demeyi de ihmal etmedi.

Dört kardeşlerdi. En büyükleri Ömer, Berzah, Rojda ve en küçükleri Asaf. Herkes iri iri olsada Asaf boyu kısa bir çocuktu. Gören Orta okula gidiyor sanırdı. Konu dağıldığı için herkes kahvaltıya döndü fakat Rojda salak salak abisi ve Aykız'ı izliyordu. Abisinin tabağı ye diye işaret etmesi, arada tabağına birşeyler eklemesini gözlerinden kalp çıkacak şekilde izliyordu. O an kafasına bir darbe daha aldı. "Rahat bırak kızı yemeğini yesin."

"Babaanne sen ne fena kadınsın ya."

"Sus biraz Rojda yemek ye de ağzın kapansın yavrum."

"Üzme lütfen çiçeğimi. Gelinimiz olsun diye dua ettiğini bilmesem vallahi konuşmazdım seninle."

"O başka bu başka karışma sakın işime. Zıkkımlan."

"Aman be!" diyen Rojda ağzına salatalık atıl katır kutur yemeğe başladı babanenesine kendisine göre kötü kötü baktığını sanarak...

Loading...
0%