@petekli91
|
Aykız bütün odayı toplamış süpürmüş şimdi de yerleri siliyordu. Yorulmuştu ama bunlar onun için hiçbir şeydi. Babaanne ise çaktırmadan kızı izliyordu. Elinde ki yaraları sonradan görmüş ve bugün bu işi yaptırdığına pişman olmuştu. Kız tek kekime etmeden ses soluk çıkarmadan işini yapıyordu. Son kısmı da alıp ayaklandı. Banyoya girip bir süre çıkmadı. Yaşlı kadın orayı da temizlediğini anladı. Bugün ayak yıkatmayacaktı. Banyodan çıkan yeni gelin ile "buraya gel bakalım." "Buyur babaanne." diye cevap verip kadının yanı başına geldi. "Bugünlük bu kadar yeter. Öyle hanım ağa oldun diye kendini üstün görme. Her gün gelip yapacaksın bu işi ona göre." Masumca yaşlı kadına bakan Aykız "tamam babaanne yaparım ben her gün." dedi. "İyi güzel. Yatağımın başında ki ilk çekmecede krem var. Kutuda olan kremi al gel. İki tane zaten." Kafa sallayan Aykız hemen içeri gidip istenilen kremi alıp geldi. Yaşlı kadın kremi alıp kutusundan çıkarırken "bunu sür yaralarına. İki güne iyileşir." Aykız'ın gözleri parladı birden. Ferhunde hanım bu konağa ne zaman gelse ona çok iyi davranırdı. Zaten Aykız da çok severdi kadını. İlla hal hatır sorardı. Ama şimdi bu kadar soğuk davranması onu da geri itiyordu. Çekiniyordu Aykız kadın birşey diyecek diye. "Çok teşekkür ederim babaanne." Kremi kadından alıp güler yüzü ile teşekkür etmişti. "Sevinme hemen. Sonra yaralarım var diyerek bahane edersin diye veriyorum. Hanım ağa oldun diye kaytaracağını sanıyorsan diye söylüyorum. Her gün gelip temizliğimi yapacaksın. Alışma hemen rahatlığa." "Alışmam." diyebildi sadece. Başka birşey diyemedi. İyi tarafından bakmaya çalıştı. Elleri yaralı halde de gelip yapabilirdi. Ama iyileşmesini istemişti. "Başka isteğin var mı babaanne?" Ferhunde hanım titreyen sesi ile alışmam diyen kızı çok zorlamak istemiyordu ama Ömer'in kıymet bilmesi gerekiyordu. "Yok istemiyorum sen in şimdi bende uzanacağım biraz yemeğe kadar çağırmayın beni." Kafa sallayan Aykız merdivenlere yöneldi. Ağır ağır inerken kremi eteğinin cebine bıraktı. Dalgındı. Tam avluya dönecekken önüne çıkan Ömer ile yüreği ağzına gelmişti. "Hhhhh." Elini göğsüne koyarak sakinleşmeye çalıştı. "Korkma sakin ol. İyi misin?" Kafa sallayan Aykız gözlerini açıp "İ-iyiyim." diyerek yandan geçmeye çalıştı. Ömer kolunu uzatıp geçmesini engelledi. "Nereden böyle." Göz teması kurmadan cevapladı. "Babaanne çağırdı oradan geliyordum." Kaşlarını çatan Ömer "niye çağırmış seni hayırdır." Yukarıdan Ömer'in kızı sıkıştırdı gören Ferhunde hanım güldü meraklı torununa, sonra kendisini toparlayıp aşağıya seslendi. "Sanane oğlum. Bizim aramızda." "Babaanne?" "Sıkıştırma kızı. Rahat bırak." "Soru soruyordum sadece babaanne karım ya hani." "De get." diyen yaşlı kadın gülerek odasına gitti. Böyle böyle yola gelecekti kendini beğenmiş torunu. Hâlâ önünde bir kol olduğu için bekliyor Aykız. "Birşey mi dedi sana." "Yok. Yok demedi." İç çeken Ömer gözünü kendisine değdirmeyen karısını süzüyordu. "Bir kahve yap bana. Çalışma odasına getir." Arkasını döndüğü anda ileri atılan Aykız "şey?" Duran Ömer arkasına döndü ve çekinen karısına "söyle." dedi sadece. "Nasıl olsun. Yani şey. Nasıl içersin?" Normal hayatta bu kadar sessiz değildi Aykız. Arada Rojda ile konuşurken seslerini duyardı Ömer. Kötü şeyler ile itham etmeden önce. Çok önce daha rahat gelirdi konağa karısı. Asla üst katta görmemişti. Ortalarda bile göremezdi. Sadece sesini duyardı. Elbette bağır çağır konuşmazdı ama sesi de gelirdi. Şimdi soru sorarken bile çekinen bu kız sesini konuşurken o kadar kısık tutuyordu ki. Dikkatli bir şekilde dinlemese zor duyardı Ömer. Kendi yapmıştı bunu kıza. Ettiği lafları unutmamıştı. Ve biliyordu ki Aykız da unutmayacaktı. "Orta olsun. Çalışma odası çaprazda kalan oda." Tamam diye mırıldanıp hızlı adımlar ile aşağı indi. Ömer ellerini cebine koymuş mutfağa girene kadar izlemişti. Bir süre boş avluya bakıp çalışma odasına döndü. Evde olmak sadece akşamları rahat hissetmesini sağlıyordu. İlk günü olmasa çıkar giderdi. Dönüp odaya geçti. En azından evrak işlerini aza indirebilirdi. Diğer tarafta mutfağa giren Aykız çekinerek kaynanasının yanına gitti. Pamuk hanım zaten anlamıştı birşey isteyeceğini bu yüzden gelinini zorlamadan söze girdi. "Gel kızım. Ne yaptı annem yordu mu seni ilk günden." "Yok yorulmadım Pamuk anne." "Tatlı dillim. Gel bakalım birşey mi diyeceksin." "Kahve istedi de yerini soracaktım." Kızaran yüzü ile konuşmuştu. Utancından Ömer diyemiyordu. Güldü Pamuk hanım. Az çok tanırdı Aykız'ı. Utandığını anlamıştı. "Kim istedi kocan mı?" diye bu yüzden sordu. Kafa sallanmıştı Aykız. "Kahve kapıdan taraf üst dolabın ikinci gözünde. Şeker tezgahta zaten. Cezve de asılı şurada. Fincanlar camlı gözde yavrum. Çekinme sakın." "Sana da yapayım mı Pamuk anne?" "Gelinimin ellerinden olacaksa tabi içerim. Nasıl yapıyorsan aynısından yap." "Tamam hemen yapıyorum." Kahve yapmaya koyulan Aykız yavaş yavaş pişirdi kahveyi. İlk kaynanasına verdi "afiyet olsun." diyerek. Sonra tepsiye koyduğu fincan ile Ömer'in tarif ettiği yere gidecekken "ellerine sağlık kızım. Çok güzel olmuş." Gülümsedi Aykız. Yaptığı şeylerin sevilmesi onu her zaman mutlu ederdi. Dökmeden çıkmayı başardığı merdivenler ile çalışma odasının yönüne gelince tepsiyi tek eline alarak kapıyı tıklayıp bekledi. "Gel içerideyim." Cevabı ile beklemedi daha fazla. Soğuması durumunda belki amcası gibi kızabilirdi emin olamıyordu. Ömer içeri giren kızı gözleri ile takip etti. Yanına yaklaşmış, kahve ve suyu masaya bırakmıştı. Yine bir kez yüzüne bakmadan kısıkça "afiyet olsun." demiş ve dönüp gitmek üzere iken Ömer hemen koluna yapıştı karısının. "Otur şu sandalyeye." demiş ve çaprazında duran sandalyeyi diğer eli ile oturacağı yere çekmişti adam. "Bir şey mi oldu?" diye çekinerek soran karısı ile "birşey olmadı kahvemi içerken yanımda otur." demişti sadece Ömer. Hiç adeti değildi oysa işini aksatmak. Ama gitmesin hemen istemişti. Kolundaki baskı ile oturan Aykız şaşkınca bakıyordu masaya şimdi. Ne demeye oturtmuştu ki şimdi. Tedirgince masa ve çevresine bakıyordu. Ömer de ona. İçtiği kahve damakta çok güzel bir tad bırakmıştı. Ağır ağır piştiği belliydi. "Yarın işe giderim yine. Annem kıyafet olayından bahsetti. Gelen şeyleri seçme hepsi kalsın. Sonra normal bir zamanda gider istediğin ne varsa alırız. Acil birşey varsa da Rojda'ya söyle o alsın sen birkaç gün çıkma dışarı." Tekrar kahve yudumlamaya devam etti. Aykız ise zihnine dolan görüntüler ile bu sefer sabitçe bakmaya başladı bir noktaya. O çiftlik evinde duyduklarını nasıl unutacaktı. Hâlâ idrak edemiyordu evlendiğini. Birşeylerin ucunu yakalamayı yıllar önce bırakmıştı. İçinde öyle özlem ve hasret vardı ki başka şeylere asla önem vermemiş zaman ayırmamıştı. Nasıl adapte olacaktı şimdi bu sürece. Düşünmeye bile zaman vermeden meşgul olacaktı. Yarından itibaren ev dolup taşacaktı. Neler düşüneceklerdi hakkında. Yakıştırmayacaktı kimse kocasına. Kocam bile diyemiyordu. İç çekip adama döndü. "Çıka-çıkabilir miyim ben?" Dalgınca bakan karısının aklına neler geldiğini tahmin eden Ömer kafa salladı sadece. Birşeyler düzelecekti. Düzelmeliydi ama bunun için neler yapmalı ne kadar zaman geçmeliydi acaba...
|
0% |