Yeni Üyelik
8.
Bölüm
@petekli91

Akşam yemeği için sofra kurulurken çalışma odasından çıktı Ömer. Aykız rahat etsin diye böylesini uygun bulmuştu. Karısı yanından ayrılırken kötü durumdaydı. En azından kendisini görmeyince daha rahat hissederdi. Şimdi görüyordu ki biraz daha toparlamıştı. Hele Asaf dibinden ayrılmıyor masayı hazırlarken yardım ediyordu.

Merdivenlere yöneldiği anda babaannesinin de kendisini izlediğini gördü.

"Hayırdır babaanne?"

"Sana hayır ula. Ne bön bön bakıyorsun aşağı?"

"Bakıyorsam karıma bakıyorum."

"Eşşeğin oğlu. Laflara bak. Edep de kalmamış." diyen kadın merdivenlerden inmeye başladı. Ömer göz devirip peşine düştü. İşi gücü laf sokmak ve bundan keyif almaktı. Herkes toplanınca Rojda çorbayı getirmiş kaselere doldurmuş Aykız'a uzatmıştı. Aykız önce babaanneden başlamıştı dağıtmaya, sonra Pamuk annesine verdi. Diğer çorbayı alıp Ömer Ağa'nın önüne bırakmış ve göz teması kurmadan hemen diğerlerine dağıtmaya başlamıştı. Ömer ise bu duruma bir kaş çatmış ve göz temasını kesmeden karısını izlemeye devam etmişti. Pamuk ve Ferhunde hanım da Ömer'i. Koskoca adam sanki kızı daha önce hiç üzmemiş gibi birde kendisine bakmıyor diye sitemleniyordu.

Kendi kasesini de alan Aykız kendi için ayrılan boş yere yani Ömer'in hemen yanına oturdu. Bir sessizlik olunca kafasını kaldırıp bakınca herkesin gülmemek için kendisini zor tuttuğu ve bir kendisine bir kocasına baktıklarını fark etmişti. O da ne olduğunu anlamayarak kocasına dönünce kendisine baktığını fark etti. Şaşkınca baktı. Ne olduğunu anlamamıştı. Bir şeyi mi kaçırmıştı acaba. Çekinerek tekrardan masadakilere baktı. Pamuk hanım hariç hepsi yemeğine dönmüştü. Kadın da gülümseyerek ona bakıyordu. Sonra birden önüne uzanan bir kol ve bıraktığı ekmeği görünce tekrardan Ömer'e döndü. Başı ile yemeği işaret ediyordu. Ses etmeden yemeğine döndü. Yanlış bir şey yapmaktan korkuyordu.

Küçük küçük muhabbetlerle ilerliyordu yemek. Çorbadan sonra Ömer tabağını ona uzatmış yemek vermesini beklerken tabağa konulan az az yemeklere kaş çatmıştı yine. Karısına dönerek "niye bu kadar az bunlar." diye sitemlenmişti. Çok yemek yerdi.

"Ben. Az mı olmuş? Doldurayım mı biraz daha?"

"Doymam bu kadarla." diye homurdandı Ömer. Kısık konuştukları için sadece Pamuk hanım duyuyordu.

Aykız durumu anlayınca hemen tabağı doldurdu ve eşinin önüne geri bıraktı. Kendi de babaannenin gözüne batmayacak şekilde yemek aldı tabağına. Amcasının evinde de olduğu gibi. Ses etmeden yedi tabağındakileri. Keyifli bir sohbet vardı. Sadece dinlemekle yetindi. Kocası hariç konuşan herkese baktı. Ömer de bu durumun farkındaydı hatta rahatsızdı ama süre tanıyordu şu an Aykız'a.

"Gelin kalk çay demle laf dinleyeceğine." Aykız babaanneden gelen uyarı ile hemen ayaklandı.

"Tamam babaanne. Şimdi demlerim." Hiç beklemeden mutfağa indi. Önünde bulunan kirli tabakları almayı unutmadı elbette.

Ferhunde hanım geriye yaslanıp kendisine dik dik bakan torununa, Ömer'e döndü. Gülesi vardı ama gülemezdi şimdi yaşlı kadın.

"Ne var ula ne bakıyorsun. Gözlere bak. Senin karşında maraban yok."

İç çekti Ömer. "Babaanne. Yaşlandıkça değişik değişik huyların olmaya başladı. Uğraşma karımla. Rahat bırak."

"Höst. Yaşlı senin anandır. Karışma işime. Yan gelip yatmaya gelmedi bu konağa. Öyle bedavadan konması değil. Pamuk onu sevmiş saymış kabul etmiş. Ben değil." Ömer kaşlarını derince çatıp dinledi kadını sonra da hemen verdi cevabını.

"Sende sayacaksın babaanne. Evin hanımı oldu. Kabul edeceksin. Çalışanın değil benim karım. Bunu devam ettirirsen-" cümlesini tamamlayamadan yaşlı kadın söze atıldı.

"Tehdit mi ediyorsun sen beni Ömer Ağa. Ne olurmuş ettirirsem..."

Onlar yukarıda tartışırken sesleri mutfağa geliyor ocağın altını yakan Aykız babaannenin laflarını nasıl sindireceğini düşünüyordu. Ağrına gidiyordu. Dün neredeydi bugün nerede. Gözünden akan yaşı silip bulaşıkları makineye dizmeye başladı. İçeri elinde tabaklarla giren Pamuk hanım kızın halini görünce Ferhunde hanım ile kesinlikle konuşma kararı aldı. Ömer'i yola getirecek diye Aykız'ı elden kaçıracaktı. Kız kesin duymuştu sesini yükselten kadını.

"Napıyorsun Aykız beraber hallederdik güzel kızım."

"Yok. Yok az zaten ben hallederim hemen."

Pamuk kızın elinde ki yerleştirmek üzere olduğu tabağı alıp tezgaha koymuş ve Aykız'ı çekerek karşısına oturtmuştu.

"Annemin kusuruna bakma kızım. Onun derdi yemin ederim seninle değil. Ömer ile. Hemen akmış inciler." diyerek dolu gözleri taşan kızın yüzünü sildi elleri ile."

"Özür dilerim. Ne yapacağı-"

"Şşş özür felan yok. Asıl ben özür dilerim. Annem ile konuşacağım merak etme."

Elleri ile sağa sola hayır diye hareket ettirirken "yok yok. Deme birşey nolur Pamuk anne. Ben ne yapılacağını bilmiyorum. Öğrenirim ama. Çabuk öğrenirim hemde."

"Güzel gelinim benim. Sen bu eve hanım olarak geldin çalışan olarak değil. Anneme gerektiğinde cevap vereceksin. Elbette ev için ailemiz için birşeyler yapacağız. Ama yerinde ve zamanında tamam mı Aykız."

"Ben gocunmuyorum bunları yaparken Pamuk anne. Sen yine de deme birşey babaanneye olur mu?"

"Bak hâlâ ne diyor. Sen herhalde cadaloz bir kaynana olmamı istiyorsun." diyerek sertçe bakmaya çalıştı Pamuk hanım.

Aykız gülümsedi ve hızla sarıldı kaynanasına. Annesini erken kaybetmişti. Yengesi annelik dışında herşeyi uygulamıştı kız üzerinde. Belki eşi ile mutlu olmazdı. Belki babaanne ona hiç iyi davranmayacaktı. Ama Aykız biliyordu ki artık bir kız kardeşi ve annesi vardı...

 

Loading...
0%