@phoenix.anka
|
BU KİTAP TAMAMEN KURGUDAN İBARET OLUP DÜŞÜNDÜRMEYİ AMAÇLAMAK İÇİN YAZILMIŞTIR! Tik... Tak... Tik... Tak... Yelkovan ve akrep birbirlerini kovalamaya devam ediyor, bense zamanda donmuşçasına hâlâ önünde dikildiğim mezarı izliyordum. Cenaze töreni bitmiş, herkes dağılmıştı fakat ben kendimi mezarı izlemekten alıkoyamıyordum. Ne zamana kadar bu durumda olduğumdan bihaberdim. Gökyüzünü gri bulutlar sarmaya başlamış, birazdan yağacak şiddetli yağmurdan haber veriyordu. Biraz sonra yağmur damlaları ince ince adeta hüzünle toprağa düşmeye başladı. Sanki gökyüzü acımı hissetmişçesine benimle birlikte döküyordu gözyaşlarını.. Çok değil biraz sonra hatıralar geçmeye başlamıştı gözlerimin önünden. Neşeli anılar, gülüşmeler, birlikte geçirilen zamanlar... Şimdi hepsi birer anıydı ve yalnızca sessizlik vardı etrafımda. O artık yoktu ve ben bu sona buruk bir veda ile tanıklık ediyordum. Şimdi gidiyorum ama tekrar geleceğim... Adımlarımı mezarlığın çıkışına yönelttiğimde içimde fırtınalar kopan ama dışarıdan sessiz bir sükûnetle yürüyordum. Lanet olası acı gerçekler bir türlü zihnimi rahat bırakmıyor, onun bu dünyadan göçtüğünü tüm çıplaklığıyla haykırıyordu. Yolun sonuna geldiğimde göz hizama arabam girmişti. Daha fazla oyalanmadan arabama bindim. Her zamanki titizliğimle arabayı çalıştırıp evime doğru sürmeye başladım. Tüm dikkatimi yola verip zamanın hızla akıp gitmesini diledim.. Eve vardığımda arabamı park edip indim. Yağmurun ne ara bu kadar şiddetlendiğini umursamadan sırılsıklam halimle dış kapıya yürüdüm. Zili çalmak yerine cebimden çıkardığım anahtarla kapıyı açtım. İçeriye girip ayakkabılarımı çıkardığımda hâlâ uyanık olan annem salondaydı. Ne yazık ki fark edilmiştim. "Nerdesin sen? Saatin kaç olduğundan haberin var mı?!" Şiddetle çıkıştığında onun aksine sakince cevap verdim. "Nerden geldiğimi gayet iyi biliyorsun fakat görmezden gelmek istersen bozmam. Ayrıca saatin kaç olduğunu bilmiyorum. İlgilenmiyorum da." Cidden bunca şeyden sonra burda durmuş annemin gereksiz sözlerini dinlediğime inanamıyordum-Ki ona anne demeye bin şahit gerekirdi- "O ölen yaşlı bunak için bana yaptığın saygısızlığa bak. Şu haline bak ıslak bir kediden farkın yok!" Tiksinircesine bana bakarken aynı zamanda ben de ona boş bakışlar gönderiyorum. Tüm duygularımı sessize almışçasına.. "Laflarına dikkat et anne. O yaşlı bunak dediğin adam sizin yapamadığınızı yaptı ve bana yıllarca kendi öz evladıymışım gibi davrandı. Hani sizin o ebeveyn sıfatına sığınan kişiliğiniz var ya onun yanında çöpten farksız kalır. Sizin veremediğiniz bir gram sevgiyi o adamdan gördüm ben! Şimdi karşıma çıkıp da bana annelik taslama beceremiyorsun çünkü!" Sinirlerim bozulmuş bir şekilde merdivenlerden çıkıp odama yöneldim. Bana yas tutmak bile yasaktı! Kapıyı açıp içeriye girdiğimde önceliğimi ıslak kıyafetlerimden kurtulmaya verdim. Kıyafetleri kirli sepetine atıp banyoya girdim. Ilık bir duş aldığımda saçlarımın suyunu alıp ıslak bıraktım. Dolabımı açıp rahat edebileceğim birkaç parça çıkarıp giyindim. Omuzlarıma çöken yorgunlukla kendimi yatağa bırakıp sırt üstü uzandım. Gözlerim olması gerektiği gibi tavana değdiğinde derin bir nefes aldım. Uzun ve uykusuz bir gece olacaktı... |
0% |