Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. Bölüm:  ’11.06.2023’

@pinar_0000

‘’Siz ciddi misiniz ya, ne demek seçmeleri kazanamadı? Ben ona nasıl hazırlandım haberiniz var mı sizin?’’ Telefonu sinirle kapattım.

 

Merhaba ben Elif Şahin, evet aşırı sinirliyim çünkü haftalardır hazırlık yaptığım dans yarışmasının seçmelerini geçemedim. Dans benim en büyük tutkum haftalardır ben bu iş için hazırlanıyordum ve şimdi ise beni aradılar ve seçmeleri geçemediğimi söylediler, eğer geçebilseydim dans yarışmasına katılmış olacaktım.

 

Evin içinde oradan oraya volta atıyordum, stresten tırnaklarımı yiyip bitirmiştim bile... Bu sene konservatuar son sınıf öğrencisiyim ve kendimi ait olduğum yere pistlere adamıştım. Kendimi hep dans ederken hayal ediyordum ve günün birinde dansçı olduğumda hayranlarıma sergilediğim müthiş performansımın önünde eğilip selam verecektim. Nasıl vereceksem daha seçmeleri bile geçemedim bir de dansçı olacağım diye tutturuyorum. Kendi kendime söylenip dururken telefonum çaldı, arayan erkek arkadaşım Umut’tu. Umut ile iki sene önce konservatuarda tanıştık önce arkadaş olduk arkadaşlığımız yavaş yavaş flörte, daha sonra ise arkadaştan öte bir hale gelmişti.

 

‘’Alo canım.’’ 

 

‘’Sevgilim nasılsın?’’ derin bir nefes aldım ve olanları anlatmak beni rahatlatacağını düşünerek her şeyi bir bir anlattım.

 

‘’Kötü...’’ Sesinin değiştiğini hissettim.

 

 ‘’Ne oldu kötü bir şey mi var?’’

 

‘’Seçmeleri geçemedim.’’ Dedim can sıkıntısıyla koltuğa kendimi bırakarak,

 

‘’Olsun canım ya hem bu senin daha ilk provandı merak etme düzeltirsin sen.’’ Demesi kolaydı tabi oysaki ne hayallerim vardı bu yarışma için... yarışmayı kazanacak ve dünya çapında tanınacaktım. Uluslararası bir yarışmaydı bu ve senede bir kez gerçekleşiyordu ve ben yine söylüyorum seçmeleri bile geçemedim. Umut ile telefon konuşmamız bitince duşa girdim su gerginliğimi alıyordu. O kadar gerilmiştim ki duş bana iyi geldi.

 

Yatağa bornozumla uzanıp telefonumu kurcalamaya başladım. En yakın arkadaşım Burçak’a mesaj attım. Burçak benim üniversiteye ilk başladığım yıldan beri en yakın arkadaşım oldu. Onunla okulun düzenlediği bir yabancı dil kursunda tanıştık.

 

‘’Selam...’’ yazıp gönderdim. Mesajını beklerken üzerimdeki bornozu attım yerine mavi kot şortumu üzerine ise beyaz oversize tişörtümü giydim. Tüm bunları yaparken Burçak mesajıma cevap vermişti bile,

 

‘’Selam Elif nasılsın?’’

 

‘’Canım çok sıkkın...’’

 

‘’Bana seçmeleri geçemedim deme sakın.’’

 

‘’Maalesef demek zorundayım.’’

 

‘’Yapma ya... Ciddi misin?’’

 

‘’Hem de hiç olmadığım kadar.’’

 

‘’Tamam ne yapalım yani denedin ve olmadı oturup bütün gün buna üzülmeyi düşünmüyorsun herhalde?’’ Tam da bunu düşünüyordum zaten, dedim içimden...

 

‘’Ya ne yapayım?’’

 

‘’Çok güzel bir piknik ayarladım. Tam da seni arayacaktım bunun için oraya gideceğiz hep beraber ve sen de geliyorsun.’’

 

‘’Hep beraber derken başka kim geliyor?’’ Yeni birini de kafam kaldırmayacaktı ama Burçağın hatırı için buna katlanabilirdim herhalde,

 

‘’Benim bir arkadaşım var adı Sena, hem tanışmış olursunuz bu piknik işini de bana o dedi aslında, bende seni çağırıyım dedim hem kafan dağılır bütün gün bunu düşünmezsin.’’ Beni o kadar iyi tanıyordu ki çünkü ben istediğim bir şey olmayınca bırak bütün günü haftalardır bunu kafama takardım.

 

‘’Peki ne zaman bu piknik?’’

 

‘’ Yarın öğleden sonra.’’

 

‘’Peki gidelim.’’ Dedim her ne kadar da istemesem de en azından değişiklik olurdu çünkü bu yarışma için haftalardır prova yapıyordum ve sosyal hayatı tamamen unutmuştum.

 

... 

 

Elimde en sevdiğim, rengi ateş kırmızısı gitarımla kendi yazdığım bestelerimi çalıp söylüyordum. Ben Burçak Demir, şarkı söylemeyi çok seviyorum bu yüzden konservatuar okuyorum. Daha yedi yaşında, elime televizyonun kumandasını alıp şarkılar söylerdim. Giyinmeyi süslenmeyi çok seven, çılgın tutkulu ama bir o kadar da yalnızdım. Daha 21 yaşında olmama rağmen hiç erkek arkadaşım olmadı. En yakın arkadaşım Elif ile beraber hayallerimizin peşinden koşmayı kendimize bir amaç edindik bu yüzden hiç yılmadan, o dans üzerine ben ise bestelerimi insanlara duyurmak için çaba sarf ediyoruz.

 

Sarı kıvırcık saçlarımı arkama attım. Mavi gözlerime ise gözlüklerimi takıp gitarımı elime aldım. Gitarın akordunu yapmaya koyuldum bir tarafta da bilgisayarımdan bestelerimi açıp çalışmaya başladım. Bestelerimden birinin adı ise, ‘’Dar Sokaklar’’ Boğazımı temizleyip elime gitarımı aldım. Bestemi mırıldanmaya başladım.

 

 ‘’Yalnız, kalabalık, dar sokaklar şimdi... 

 

Yürüyorum kendime bir yol arıyorum... 

 

Kendi masum dünyasında herkes... 

 

Kimse kalabalığı görmüyor...’’ Ben kendi bestemi okurken telefonuma mesaj geldiğini duydum. Gitarı kenara kaldırıp bilgisayarın yanında duran telefonu aldım ve ekranı açtığımda mesaj Elif’tendi. Elif ile konuşmamız bittikten sonra Sena’yı aradım Elif’te bizimle gelmeyi kabul ettiğini söylemek için...

 

... 

 

‘’Evet hocam anladım. Aynen dediğiniz gibi dönem ödevimi ‘’Kanuninin Devri’’ üzerine yazdım. Size mail yoluyla yolluyorum. ‘’ deyip telefonu kapattım.

 

Merhaba ben Sena Er ve evet tam bir Tarih hayranı olduğumdan Üniversitede Sanat Tarihi okuyorum. Sanat tarihi 2. Sınıf öğrencisiyim. Herkes bana bu bölümden bir şey olamazsın boşuna okuyorsun dese de ben yılmadım ve hayallerimin peşinden gidiyorum. İleride iyi bir Tarihçi olmayı ümit ediyorum. Osmanlı hayranlığım ise izlediğim dönem filmlerinden bana yadigar diyebilirim. 

 

Ödevimi mail yoluyla hocama gönderip kendimi geliştirmek adına kitaplığımdan bir tane tarih kitabı seçip okumaya koyuldum. Okuduğum kitapta ise bir grup arkadaş zaman yolculuğu yapıp eski dönemlere gidiyorlar ve oradan bir daha geri dönemiyorlar. Orada ki yaşama çabucak adapte olamasalar da eve dönemedikleri için başka şansları da olmadığından orada yaşamaya devam ediyorlar. 

 

Durdum ve bir saniye düşündüm. Kendimi onların yerine koyup hayal kurdum. O grubun içinde ben de olsaydım acaba o dönemde nasıl bir hayatım olurdu? Düşünsenize telefon yok, internet zaten yok her yerde Osmanlı kadınları ve erkeklerinin bulunduğu ve padişahla yönetilen bir ülkeye zamanda yolculuk yaparak gidiyorsunuz herhalde bu çok heyecan verici olurdu. Yani bana göre öyle olurdu en azından...

 

Kitabı bir müddet okuyup rafa kaldırdım. O esnadan telefonum çaldı ve arayan Burçak’tı. Burçakla biz liseden beri en yakın arkadaşız, Üniversiteyi aynı şehri kazandık ve böylece İzmir’den Muğla’ya uzanan yolculuğumuz başlamış oldu.

 

‘’Alo!’’ dedi. Karşıdan gelen sesi oldukça heyecanlıydı.

 

‘’Efendim.’’

 

‘’Nasılsın, ne yapıyorsun canım?’’

 

‘’İyiyim dönem ödevimi bitirdim şimdi hocaya gönderdim kitap okuyordum sen?’’

 

‘’İyiyim ben de hani sana bahsettiğim arkadaşım vardı ya sizi tanıştıracaktım.’’ Unutmuş olduğum için bir saniye düşündüm.

 

‘’Elif’i mi diyorsun?’’

 

‘’Evet evet! Piknik işini söyledim ve kabul etti yarın öğleden sonra hazır ol ben alacağım ikinizi de arabayla.’’

 

‘’Amma heyecan yaptın sen de alt tarafı bir piknik yapacağız bir de ben yeni biriyle tanışacağım ne gerek varsa...’’

 

‘’Hadi ama sosyal ol biraz iki en yakın arkadaşımı tanıştırmak istiyorum ne var bunda? Şimdi böyle diyorsun ama göreceğim ben sizi benden bile yakın olacaksınız kesin.’’ Telefon konuşmamız bittiğinde yarın için hazırlık yapmak üzere mutfağın yolunu tuttum. 

 

(YARIN)

 

Piknik için hazırladığım tarçınlı kek ve sarmaları paketleyip piknik sepetine koydum. Burçak ve Sena’nın ne getireceğini bilmediğimden kafama göre bir şeyler yapmıştım. Bahçeden topladığım Erikleri, çilekleri ve kirazları da yıkayıp paketledikten sonra sepete koydum neredeyse hazırdım. Derken geçen yaz Umut ile birlikte aldığımız piknik setini almayı unuttuğumu fark ettim onu da kaldırdığım yerden alıp sepete koydum ve hazırlanmaya odama gittim. 

 

Evim tek katlı müstakil bir ev. Bu evi yaz tatillerinde çalışıp kazandığım parayla aldım. Birazını da tabi babam yardım etti. İlk başta bu evde üniversiteye daha yakın diye Burçakla ikimiz kalıyorduk daha sonraysa Burçak’ın ailesi buraya Muğla’ya taşınınca Burçak da normal olarak ailesinin yanına taşındı o gün bugündür bu evde tek başıma yaşıyorum ailem ise memleketim İzmir de kaldı. 

 

Üstüme beyaz elbisemi ve sandaletlerimi giydim saçımı ise yarısından toplayıp altlarını salınık bıraktım çok sade bir makyaj yapıp sepetimi aldım ve bahçeye çıktım. Dün Burçak ‘’Sizi alacağım.’’ Diye söz verdiği için onu beklemeye koyuldum. Evimde en sevdiğim yer sanırım bahçemdi. Mor menekşelerim, sardunyalarım ve meyve ağaçlarımla doluydu. Bahçe ve toprakla uğraşmak bana huzur veriyor. 

 

‘’Hey! Hadi gel.’’ Güllerimle oyalanırken Burçak çoktan gelmişti bile şoför koltuğunun yanındaki pencereyi indirmiş oradan bana sesleniyordu. Yanında da arkadaşı Sena vardı. Arka kapıyı açtım ve bindim sepeti ise yanıma dikkatle koydum.

 

“Selam kızlar.” Dedim. Arabaya bindik ve Burçak arabayı çalıştırırken,

“Selam Elif, tanışın hadi Sena, Elif, Elif, Sena...” Sena elini bana uzattı ve nazikçe gülümseyerek

 

“Memnun oldum “ dedi. Bende elimi uzattım ve tokalaştık.

 

“Ben de memnun oldum.” Dedim. Sena iyi birisine benziyordu. İlk başta yeni birisiyle tanışmak beni huzursuz etse de bu tavrı bana samimi gelmişti. Başka birisi olsa ilk adımı benden beklerdi sanırım.

 

‘’Evet kızlar hazır mısınız?’’ dedi Burçak gideceğimiz orman biraz ıssız bir yerdi. Şehrin dışında kaldığından pek fazla insan uğramazdı. Aslında sessiz sakin bir yer seçmeleri iyi olmuş.

 

‘’Hazırız.’’ Benden ses çıkmayınca Sena cevapladı. Burçak ise dikiz aynasından bana baktığını fark edip gülümsedim.

 

‘’Elif iyi misin sen?’’

 

‘’İyiyim neden ki?’’ arkada ortada oturuyordum. Arkama yaslanmış dışarıyı izliyordum.

 

‘’Ne bileyim düşüncelisin. Yoksa hala seçmeleri mi düşünüyorsun?’’ İç sıkıntısıyla başımı evet anlamında salladım sallarken Burçak bir yola bir bana bakıyordu.

 

‘’Tatlım takma bu kadar daha önünde uzun bir yol var merak etme hallederiz.’’ Burçağın bu rahat tavırları bana umut veriyordu bir de tabi ‘hallederiz.’ Demesi bile yalnız olmadığımı kanıtlıyordu. O esnada Sena araya girdi.

 

‘’Elif seni henüz tanımıyorum ama Burçak biraz bahsetmişti senden duyduğuma göre tuttuğunu koparan hakkını asla yerde bırakmayan cesur bir kızmışsın ki keza öyle de bir yapın olduğu çok belli bence üzülme yani daha önüne bir çok fırsat çıkabilir.’’ Sena’nın bu konuşması bile daha yeni tanıştığı biri için bunları söylemesi bile güzel bir hareketti.

 

‘’Sağ ol Sena ama bence Burçak biraz abartmış.’’

 

‘’Böylede mütevazidir işte.’’ Burçak lafımı kesip araya girmişti bile Sena Burçağa gülümserken biz çoktan ormana gelmiştik bile.

 

Burçak, müsait bir yere arabayı park ederken biz Sena ile beraber elimizde piknik eşyalarıyla kendimize uygun bir yer aramaya koyulmuştuk. Sık sık ağaçlarla dolu, yemyeşil bir ormandı. Az ileride iki üç ailenin piknik yaptığını görebiliyordum. Sena ile beraber ilerliyorken bir yandan da sohbet ediyorduk.

 

‘’Sena, bölümün ne senin? Seninle de doğru dürüst tanışamadık.’’

 

‘’Evet öyle oldu. Sanat tarihi okuyorum ben 2. Sınıfım bu sene.’’

 

‘’Ya ne güzel daha iki senen var yani bitmesine.’’ 

 

‘’Evet ama seviyorum bölümümü biraz zorlasa da seviyorum yani.’’

 

‘’Mesela en çok neyini seviyorsun?’’

 

‘’Geçmişi, tarihi olaylarını... Mesela ben eski dönemlerde yaşamayı çok isterdim. O dönemin kıyafetleri yaşam şekli ortamı bile ilgimi çekiyor.’’

 

‘’Mesela bir zaman makinesi olsa atlayıp gidersin yani.’’

 

‘’Giderdim tabi. Keşke öyle bir şey mümkün olsa hem derslerim içinde iyi olmaz mı? Mesela geçen gün ‘Kanuninin devri’ adlı bir ödev hazırladım. Fena mı olurdu ö döneme gidip yaşayıp gördüklerimi ödevime nakletsem..?’’ gülümsedim. Sena acayip bir kızdı ve çok samimiydi bence

 

‘’Daha önce tarihe bu kadar ilgisi olan bir arkadaşım olmamıştı. Bende senin aksiyim. Sıkıcı gelir bana.’’ Sena ile sohbet ede ede piknik yerini bulmuş masaya örtüyü seriyorduk. O sırada yanımıza Burçak geldi.

 

‘’Ne yaptın park edebildin mi?’’ dedi örtüyü sermiş Sena ile sepettekileri yerleştirirken,

 

‘’Ettim ettim de tekerleğin havası inmiş ona hava bastım.’’ Sena ile göz göze gelip kıkırdadık. Sanırım aynı şeyi düşünüyorduk ikimizde,

 

‘’Siz neye gülüyorsunuz?’’ Burçak yorgunluktan masanın kenarındaki banka oturmuş soluklanıyordu.

 

‘’Sana gülüyoruz.’’ Dedi Sena, hala gülerken

 

‘’Nedenmiş?’’ 

 

‘’Kocaman tekerleği tek başına nasıl şişirdin be kızım.’’ Sena’nın lafına daha çok gülmeye başlamıştım ikisi de çok komik görünüyorlardı.

 

‘’Kız gücü bu sen anlamazsın.’’ Burçak ve Sena, birbirlerine laf atarken sofrayı kurmuş etrafına oturmuştuk Sena ve Burçak yan yana oturmuşlardı ben ise tam karşılarındaydım. Masa da ise bir kuş sütü eksikti meyveler tatlılar sandviçlerle mükemmel olmuştu.

 

‘’Eee ne yapıyoruz piknikten sonra?’’ dedim. En sevdiğim sütlü tatlıdan bir çatal alırken,

 

‘’Bugün çok güzel bir film vizyona giriyormuş ona gidebiliriz.’’ Dedi Sena o da kolasından bir yudum alırken

 

‘’Olabilir y fark etmez sence Elif?’’ Burçak bana soruyu yöneltirken telefonumun çaldığını gördüm. Çabucak cevap verip telefonu açmak için uzaklaştım.

 

‘’Bana da fark etmez.’’ Onlardan uzaklaşırken Burçak’ın sesi geliyordu hala

 

‘’Manitası aradı herhalde şuna bak nasıl koşuyor.’’ Yeterince uzaklaştığımda telefonu açtım.

 

‘’Alo hayatım.’’

 

‘’Canım neredesin, sabahtan beri mesajıma bakmıyorsun?’’ Hay Allah! Pasta börekle uğraşıyorum diye sabahtan beri telefonu elime almamıştım.

 

‘’Canım kusura bakma ne olur, sabahtan beri pasta börekle uğraşıyordum hani sana demiştim ya Burçak, ‘piknik ayarlamış.’ Diye onun için bakamadım.’’

 

‘’Problem değil canım sadece haber ver yeter merak ediyorum seni de.’’

 

‘’Tamam canım haber veririm bundan sonra sen ne yaptın günün nasıl geçti?’’ Umut bugün neler yaptığını anlatırken çimenlerin arasından bir şeyin parladığını gördüm. Eğilip çimenleri araladığımda parlayan şeyin aslında bir anahtar olduğunu fark ettim. 

 

‘’Canım ben seni sonra arasam olur mu?’’ Telefonu kapatıp yere çömeldim. Anahtarın yarısı toprağa batık bir şekildeydi. Elimle toprağı eşip anahtarı elime aldım fakat elime aldığımda ucunda bir zincirle bağlı olduğunu gördüm zinciri topraktan ayırıp elime aldım. Anladığım kadarıyla ucunda anahtar bağlı bir kolyeydi bu Anahtar o kadar eskiydi ki dikkatimi çekti üstünde okuyamadığım bir dilde yazılmış yazılar vardı. Kızların bana seslendiğini duyup kolyeyi cebime attım. Yanlarına döndüğümde gülüp sohbet ediyorlardı. 

 

‘’Ne diyor enişte bey? Bu kadar uzun konuştuğunuza göre özlemiş seni.’’ Burçak’ın laubali konuşması dikkatimi dağıtmıştı.

 

‘’Hiç öyle merak etmiş.’’

 

‘’Çok ihmal ediyorsun ama Umut’u, yani başkası olsa katlanamazdı.’’ Haklıydı aslında Umut’u bu ara dans yüzünden ihmal ediyordum. Beni bu kadar sevmese herhalde gerçekten katlanmazdı. Bazen kendimi çok sorumsuz hissediyorum özellikle Umut konusunda hep o çaba sarf eder hep o bir şeyler yapmak ister birlikte ama ben bir gün bile hadi gel sinemaya gidelim ya da ne bileyim bir yerde bir şeyler yiyelim demiyorum bunları genelde Umut derdi. 

 

Nihayet piknik sefası bitmiş kızlarla bol bol sohbet etmiş gülüp eğlenmiştik. Akşam ise yeni vizyona giren komedi filmine gitmiştik orada da çok eğlenmiş ve Sena ile bayağı bir kaynaşmıştık. Neredeyse üç en yakın arkadaş olmuştuk. Fakat benim aklıma takılan konu bugün ormanda bulduğum kolyeydi. Yatağıma uzanmış elimdeki kolyeye bakıyordum. Az önce de Umut ile görüntülü konuşmuş ve birazda onunla ilgilenmiştim malum bugün kızlarla olduğum için pek ilgilenememiştim.

 

Bir anahtar yeter miydi hayatınızı değiştirmeye? Ufacık, ne olduğu belli olmayan hatta bir kilidi bile yok neydi, neyin nesiydi bu? Anlamlandırmaya çalıştıkça içinde kaybolmuştum. Anahtar kendi başına duramazdı mutlaka bir kilidi olmalıydı ama nerede? Bütün bu sorular kafamın içinde dolanırken bu şeye ben bu kadar neden takmıştım onu da anlamlandıramamıştım. O gece kafamda sorular, dansımla ilgili sorunlar derken uyuyakalmıştım. 

 

Loading...
0%