Yeni Üyelik
5.
Bölüm

4.Bölüm: Mucize

@pinar_0000

“Sen güzel bir düştün. İmkansızdın. Ve ben yine de, o düşün peşine düştüm.”

 

Mucizelere inanır mısınız? Ben önceden hiç inanmazdım. Mucize de neymiş derdim. Ama öyle olmadı ta ki onu görene kadar.

Hayat size önce mucizelerini sunar asıl zehrini mucizesinden sonra verir. Hayat önce çok mutlu oldurur sonra ağlatır. Bizim masalımız da ise durumlar böyleydi önce güldürür sonunda hep ağlatırdı. Dedim ya hayat gibi, hayatta böyle öncesinde çok mutlu olursunuz sonunda hep yakar, yıkar, yok eder...

 

Ben mucizemi buldum. Adı da Meriç Bulut. O benim hayatımdaki en değerli mucizem ona bir şey olsa en çok benim canım yanar. O ise şuan acı içinde ve benim canım yanıyor. Hayatta en değer verdiği insanı kaybetti. Babasını. Her şeyi beraber yaparlardı, her yere beraber giderlerdi. Zaten Meriç babasının müdür olduğu okulda okuyordu. Tabi artık orada değil burada benim yakınım da yeni bir hayata başlamaya çalışıyor. Yeni bir okul, yeni arkadaşlar...

 

Meriç dinlenmem için beni yatağına yatırmıştı. Orada beş on dakika uyumuşum o ise ben uyurken annesine bakmış ona bir şeyler yiyip içmesi için ikna etmiş çünkü kadın geldiğinden beri bir lokma bir şey yememiş, içmemiş.

 

Yataktan kalktım. Tam kapıyı açmak için kapı koluna uzandığım sırada Meriç kapıyı açtı.

 

“Günaydın. İyi uyuyabildin mi?”

 

“Evet uyudum teşekkür ederim. Annem çok merak etmiştir ben artık gidiyim.”

 

“İyi de aç değil misin? Kahvaltı yapalım öyle gidersin olur mu?”

 

“Bilemedim ki şimdi sizinkiler bir şey demesin ne de olsa gece burada kaldığımı bilmiyorlar.”

 

“Artık biliyorlar.”

 

“Nasıl nereden biliyorlar?”

 

“Ben söyledim merak etme bir şey demediler ne diyebilirler ki sonuçta sen annemin arkadaşının kızısın öyle değil mi?”

 

“Öyle tabi.” Tabii kesin öyle zaten ben senin hiç bir şeyinim ama annenin arkadaşının kızıyım. Diyememiş ki benim arkadaşım falan diye neyse sinirlenmeyeceğim sonuçta onun da kafası karışık olabilir ne de olsa babasını kaybetti normaldir.

 

“Hadi gel kahvaltıya inelim bekletmeyelim bizimkileri”

 

“Tamam gidelim.”

 

O sırada beraber odadan çıktık. Salona doğru ilerlediğimizde herkes oradaydı bizi bekliyorlardı. Fitnat hanım yani anneannesi bana gülümseyerek şöyle dedi;

 

“Ekin kızım günaydın gel çekinme otur bakalım sana çay koyayım.”

 

“Hayır Fitnat hanım siz zahmet etmeyin ben koyarım.”

 

Masaya geçmeden mutfağa uğradım. Kendime bir çay bardağı aldım. Çayımı doldurdum ve ‘ onlarda içtilerse onların bardaklarını da alıp onlara da koyayım.’ Dediğim sırada tam salona gireceğim ki benim hakkımda konuştuklarını duydum konuşma Fitnat hanım, Betül teyze ve Meriç arasında geçiyordu. Başka kim olacaktı zaten. Neyse, diyorlardı ki;

 

“Tam gelinimiz olacak kız bak bana koydurmadı çayı gitti kendi koyuyor mutfakta.”

 

“Ay anne alemsin valla.” Diyerek kıkırdıyordu.

 

“Anneanne sessiz olur musun duyacak şimdi ekin.”

 

“Aman oğlum duyarsa duysun bak ben şuraya yazıyorum bu kız bizim gelinimiz olacak. Meriçime de eş olacak.”

 

Aralarında gülüşürlerken yüzüm alev alıyordu resmen utanmıştım hem de çok utanmıştım. Ama yinede benim sayemde acılarını unutup bir kaç dakikada olsa mutlulardı. Ben bu aileye gerçekten bir gün gelin olursam bu aile benim sayemde hep mutlu olacaklardı. Ama yinede bu duyduklarımdan sonra onlarla şimdi nasıl oturup kahvaltı yapacaktım.

Çayımı aldım. Ve salona yanlarına gittim. Beni görünce bir anda sustular beni duymasın diye susuyorlardı ama çok geç ben her şeyi duymuştum.

Annesi hâlâ halsiz, bitkin, ağlamaktan yorgun düşmüş haldeydi. Meriç’te öyle, bakmayın iki dakikada olsa gülüp eğlendiklerine ne de olsa kimsenin içinin nasıl yandığını bilemezsiniz. Herkes sessizliğe bürünmüş kahvaltısına odaklanmıştı. Masada kimse konuşmuyordu. Betül teyze ise hiç bir şey yemiyor öylece tabağındaki yiyeceklere bakıyordu. Meriç ise o da hiç bir şey yemiyordu.

 

“Ben odama çıkacağım. Ekin kusura bakma olur mu çok yorgunum da.”

 

“Olur mu Meriç, çık dinlen tabi bende giderim birazdan.”

 

“Oğlum, hiçbir şey yemedin ama..”

 

“İştahım yok.” Merdivenlere yöneldi ve yukarı, odasına çıktı Meriç. Bende o sırada kahvaltı masasını toplamaya çalışan Fitnat hanıma yardım etmek istedim.

 

“Bırak sen kızım ben hallederim.”

 

“Olmaz öyle Fitnat teyzecim ben hallederim.”

 

“Ee peki madem. Sağ olasın kızım geldin, gördün halimizi işte başka birisi olsa yapmazdı böyle bir şey.”

 

“Yerimde kim olsa aynı şeyi yapardı Fitnat teyzecim. Ben buraları toparladım makineye de koydum bulaşıkları, ben artık gidiyim. Annem daha fazla merak etmesin.”

 

“Tamam kızım çok sağ ol.”

 

Fitnat hanımla vedalaştıktan sonra evden çıktım. Telefonumu açtığım da ise 20 cevapsız arama olduğunu gördüm telaşla baktığımda ise aramaların hepsinin annemden geldiğini gördüm üst üste 20 defa aramıştı.

“Off anne sanki kötü bir şey yapıyorum 20 arama nedir?”

 

Hemen annemi aradım. Telefon ikinci çalmasında açıldı.

 

“Alo! Kızım kaç defadır arıyorum neden açmıyorsun telefonu?”

 

“Annecim telefonumu sessizde bırakmışım.”

 

“Kübra’da mısın hâlâ ne zaman geleceksin eve?”

 

“Kübra’mı?”

 

“Evet Kübra yoksa sen Kübra’da kalmadın mı dün gece? “

Aaa evet ben dün gece anneme mesajda Kübra’da kalacağımı söylemiştim nasıl unuturum.

 

“Evet Annecim Kübra’dayım tabi ki hatta kahvaltı yaptık çıktım eve geliyorum şimdi.”

 

“Tamam... çabuk gel.”

 

Offf anne, her zamanki annem işte annem hep böyle pimpirikli dir Kübra dışında kimseyle kalmama izin vermez. Çünkü Kübra ile uzaktan akraba sayılırız bu yüzden ona güveniyor başkası olsa hayatta gece onlarda kalmama izin vermezdi. Neyse hemen dolmuşa atlayıp eve döndüm.

 

Şimdi size bir şey anlatacağım. Aslında benim hayatım şu andan 2015 yılına kadar sabit bir şekilde ilerledi Meriç benimle ilgilenmedi mesela ben hep ona yaklaştıkça o benden hep uzaklaştı ne zaman ona hislerimi söylemeye kalkışsam ya konuyu değiştirdi ya da kaçtı benden... o kadar üzüldüm o kadar kırıldım ki. Bana hep şimdi olmaz dedi. Belkide ben acele ettim onun beni sevebilme ihtimalini düşündüm sonra vazgeçtim. Seven vazgeçmezdi belki evet ama ben vazgeçmek zorunda kaldım liseye gidiyim her şey değişir belki dedim. Zaman su gibi akıp gitti ellerimden ama biz, biz olamadık onunla biz hiçbir zaman bir olamayız belkide ben sadece yine her zaman ki gibi uğraştığımla kaldım. O yine İstanbul’a gitti bu süre zarfında liseyi İstanbul’u kazanmış sağlık bölümünü kazanmış çok sevindim onun adına ben ise muhasebe bölümünü kazandım burada Kastamonu da kaldım o yine beni bırakıp İstanbul’a gitti. Asıl ait olması gereken yere belki de.. böyle olmamalıydı kaç gece ağladım o gitti diye tam buraya geldi diye sevinirken yine çekip gitti. Bazen soruyorum kendime neyine bu kadar sevdin, neyine bu kadar güvendin, küçücük yaşında ne oldu da, neden? Diye soruyorum ama bir türlü cevabını bulamıyorum. Ve ben de vazgeçtim hayatıma baktım. Onsuz bir hayat nasıl olur acaba diye düşündüm. Olacaktı başaracaktım. Dünyanın sonu değil ya kaderde varsa bir gün kavuşmak o gün gelene kadar bekleyecektim onu gerekirse sonsuza denk. Neden vazgeçtim peki? Uğraşmaktan, çabalamaktan vazgeçtim ben, olmuyorsa zorlamamak gerekiyor ne yapalım.?

Ben onun en zor anlarında hep yanında oldum. Babasını kaybettiğinde dahi ben annemin kızacağını bilerek gittim onunla kaldım. Derdini dinledim acısı bir nebze dahi olsun azalsın diye çabaladım ama o ne yaptı? Bana “git!” Dedi yapamam dedi olmaz dedi tamam dedim hiçbir şey diyemezdim ne diyeyim..? Beni sevmeyen biri için kendimden mi vazgeçecektim.

 

O İstanbul’a okumak için gitti. Ben burada kaldım. Burada muhasebe okumaya başladım. Onu unutmaya çalıştım derslerime konsantre oldum. Bundan sonra ne olacaktı bilmiyorum ama iyi bir şeyler olmalıydı, iyi bir şeyler...

Loading...
0%