@pinar_0000
|
“Aslında her son yeni bir başlangıçtır.”
( 31.08.2015 )
15”
Yeni başlangıçları hep sevmişimdir. Bazen bir şehir değişir bazense bulunduğun ortam. Benim ise okulum değişti bu sene liseye başladım. Yeni okul, yeni arkadaşlar, yepyeni bir hayat bekliyordu artık beni. Burada başıma ne gelecek, nelerle karşılaşacağım bilmiyorum inanın ama tek bir şey biliyorum o da her şeyin güzel olabileceğiydi. Simdi yeni okulumun önünde, bahçe kapısından girmek üzereyim. Heyecanlıyım çünkü her şeye sil baştan başlıyordum. Okula ilk adımımı attım. Bahçe bir hayli kalabalıktı. Bir Köşede bir araya gelmiş konuşan gurup, öteki köşede top oynayan öğrenciler.... ben ise hızla okulun içine girdim. Elimde küçük bir kağıt, kağıtta ise sınıfım ve okul numaram yazıyordu. Kayıt yapmaya geldiğimde sınıfımı bulabileyim diye vermişlerdi bu kağıdı. Üstünde ise Sınıfım; 9/A numaram ise 285 idi. Sınıfıma bakınırken tanıdık yüzlerle karşılaştım. Bunlar benim ortaokuldan arkadaşlarımdı. İsimleri ise Emrah, Orhun ve Ahmet idi. Gülümseyip “Ekin!” diye seslendiler, selam verdiler, ben de selam verip geçtim yanlarından. Sonra da sınıfımı buldum. İçeriye bir girdim zannedersin hepside önceden tanıyor gibiydi birbirlerini oysa okulda ilk günleri hepsininde belkide sınıfta kalma topluluğuydu derken sınıfın kapısından onlara bakıyordum. Duvar tarafında en ön sıranın boş olduğunu gördüm. Oraya geçip oturdum. Yanıma Sibel diye bir kız geldi oturdu. Kısa zamanda tanışıp arkadaş olduk. Arka sırada ise Ayşe, Pelin ve bir takım kisiler vardı. Ayşe ve Pelin ile de tanışıp arkadaş olduk. Baya ilk gün için fena değildi aslında ben hiç arkadaş bulamam sanıyordum ama öyle değilmiş.
Gel zaman git zaman tam okula başlamanın ardından iki hafta geçti ben ise o sırada Pelin ile arkadaş oldum. Baya beraber falan oturuyoruz bu kez orta sıralarda ve en son sıradayız. İyi kız aslında bir kötülüğünü görmedim. Okulda yine sıradan sıkıcı bir gün daha işte ne olabilirdi ki okul iyi hoş da bazı kendini bilmezlerle dolu sadece neyse fazla uzatmayacağım her okulda olan şeyler.
Meriç’ten okul açıldığından beri haber alamadım. Sosyal medyadan takip etmek istedim ama bir türlü hesabını bulamadım. Ya kapattı hesabını ya da beni engelledi. Yok canım neden engellesin ki saçma olur zaten.. onu düşünmemeliyim düşünmemeliyim ama bir türlü onu düşünmeden edemiyorum. Yeni okuluna alışmış mıdır acaba of neyse şuan en sevmediğim derse gireceğim. Ders ise matematik aslında ders iyi hoş da öğretmene gıcık oldum. Dersi çok kötü anlatıyor yani ne biliyim sevemedim. Zaten sınıfa bakılırsa kimse sevmiyor bu dersi, ders ne zaman matematik olsa başka şeylerle uğraşıyorlar.
Daha kimseyle öyle samimi değilim ama sınıftan da bir kaç kızı gözüm tutmadı çok iticiler yani nasıl desem birisini sevmemek için bir hareketi bile yeter ya hani o cinsten.
Şimdi ne mi yapıyorum. Sınıfta oturuyorum ders matematik hoca bir şeyler anlatıyor sadece 30 kişilik bir sınıfta onu 5 kişi dinliyor. Hoca da zaten pek umursamıyor neden böyle bu okul, hocalar bile derslere ilgi gösteren öğrencilere anlatıyor konuları o kadar. Ben galiba bu okulda yapamayacağım.
Ve sonunda zil çalar.
“Pelin ben kantine gidiyorum. Birşey ister misin sen de.”
“Yok canım sağol.”
“Peki... sen bilirsin.”
Sonunda çıkıp biraz hava alayım bunaldım burada. Sınıfın kapısından çıktım. Koridorda ilerlerken ortaokuldan arkadaşım olan Kübra ile karşılaştım.
“Aa! Kübra sende mi bu okula geldin.”
“Eet canım ben de buraya geldim. Nasılsın? Alışabildin mi bari.?”
“Yani alışmaya çalışıyorum. Ne güzel ya demek yine aynı okuldayız çok sevindim çok.”
“Evet ya ben de çok sevindim.”
“ee hangi sınıftasın gelirim tenefüsleri.”
“9/C sınıfındayım. Sen?”
“Ben de 9/A gel kantine gidelim.”
“Olur.”
Kübra’yı gördüğüm için o kadar sevindim ki anlatamam o benim en iyi arkadaşım. Ortaokulda iken beraber bir sürü şeyler yapmıştık hatta bir keresinde yaz tatilinden okula döndüğümüz zaman beni ilk görüşünde o kadar sımsıkı sarılmıştı ki yere düşmüştük. O kadar insan bize baka kalmıştı. Çok özlemişiz birbirimizi ne yapalım. Bizi görenler kardeş falan mısınız? Diye sorarlardı hep.
Kantine indiğimiz de telefonum da tanımadığım bir numaranın bana mesaj attığını gördüm. Ama kimden olduğu yazmıyordu. Mesajda ise şu yazıyordu:
“Artık büyüdük.”
Ne şimdi bu kim göndermiş olabilirdi bu mesajı kim bana neden böyle bir mesaj atar ki?
“Ekin... bembeyaz olmuş suratın kimden geldi mesaj?”
“Tanımıyorum numarayı.”
“Cevap yaz bakalım kimmiş öğrenelim?”
“Ta...tamam” telefonumu elime aldım. Mesaj yazmak için mesaj bölümünü açtım. Ve yazmaya başladım.
“Kimsiniz?” Yazdım. Ve gönderdim. O sırada birer çay alıp kantinin masalarından birine oturduk. Kübra ile. Telefonumu masaya bıraktım. Titreşim modunu açtım mesaj gelirse anlayabileyim diye sesini açabilirdim ama derste sesi duyulsun istemiyorum. Telefonu öğretmene kaptırırsam bir hafta vermiyordu. Yaklaşık beş dakika sonra telefonum titredi. Gelen mesaj ise yine o yabancı numaraydı.
“Bilinmez...”
Bilinmez mi? Ne bilinmezi... kimdi şimdi bu biri benle kesin oyun oynuyor. Peki ben de oynarım o zaman. Hmmm.. ne yazmalıyım, ne yazmalıyım. Aha buldum.
“İsminiz yok mu sizin?”
“Tahmin et bakalım kimim ben..? Sence kim sana artık büyüdük diye mesaj atar?”
Yoksa..yoksa bu.. bu o mu? Yani olabilir mi böyle bir şey bu konuştuğum kişi Meriç olabilir mi gerçekten. Elim ayağım heyecandan tutmuyordu bir süre mesaj yazmadım öylece şaşkın şaşkın bakıyordum etrafa Kübra ise bana ne olduğunu soruyordu. Ben de telefonu önüne koydum mesajları okuması için
“Oha inanmıyorum ya Meriç mi yoksa bu mesajları yazan?”
“Bilmiyorum... Kübra ya o ise biz neredeyse bir senedir görüşmüyoruz, görüşmeyi bırak bir kez bile konuşmadık dahi.”
“Ee bak ben sana söylemiştim. Geri dönecek sende göreceksin diye ama bana inanmamıştın.”
“Evet...inanmamıştım.” biz Kübra ile konuşurken telefonumun titrediğini hissettim. Mesaj atmıştı yine ve şöyle yazıyordu.
“Ne oldu? Dondun galiba J “
Hemen toparlandım kendime geldiğim sırada mesaj yazmak için hazırlandım. Ve ona yazdım.
“Meriç... sen misin?”
“Evet Ekin benim... Nasılsın?”
Sanki hiçbir şey olmamış gibi bir de bana nasılsın diyor ya nasılsın. Nasıl olmamı bekliyorsa.
“Nasılım sence..? Tek bir kelime dahi etmeden beni bırakıp İstanbul’a gittin ya, bana ise olmaz dedin ben sana hislerimi açtım bana olmaz dedin simdi ise yüzsüz yüzsüz mesaj atıyorsun.”
“Bak korktum ben tamam mı? Korktum.”
“Neden korktun MERİÇ!”
“Ailen bizi öğrenseydi. Hele ki küçücük yaşta seni yaşatmazlardı ekin ben sana bir şey olmasın, ailenle ters düşme diye uzak durdum senden.”
“Peki tamam... beni hiç mi sevmedin?”
“Ekin... ben sana deliler gibi aşıktım. Ama bunu sana söyleyemezdim. Bekledim o an gelmesini bekledim.”
Şuandan itibaren bu mesajını okuduktan sonra zaman benim için dondu sanki. O beni sevmiyor sanırken meğer bana aşıkmış hem de deliler gibi inanamıyorum ya bana aşıkmış. Gözümden tek damla yaş akarken son mesajını tekrar tekrar okudum. Sanki bir şeyleri itiraf etmiş gibi yazmıştı. Telefonu kapattım. Ona cevap bile vermeden. Kübra ise beni izliyordu öylece karşımda ben ise ağlamaklı olmuştum. Belkide buna sevinmeliydim ama o uzaktaydı ben ise burada kalakalmıştım. Biz olsak bile bu ilişki yürürmüydü. Derken telefonum titredi bir kez daha kalbim delicesine hızlanırken mesaj yine ondandı.
“Yarın oraya geleceğim ve bu meseleyi açıklığa kavuşturacağız.”
Ne.! Buraya mı gelecekti ama okulu ne olacak tamam.. tamam.. düşün ekin düşün buraya gelmemeli okulunu benim yüzümden aksatmamalı.
“Hayır. Meriç okulunu aksatamazsın.”
Yazıp gönderdim. Benim yüzümden bunu yapmamalıydı. Telefonum titredi bakmak için elimi götürdüm.
“Yarın oraya geleceğim.!”
Gelecekti işte durmayacaktı. İyi ama buraya gelse ne değişecekti ki. En iyisi yarını beklemek.
Okul bitti ve ben eve gidiyordum eve yürümek istedim. Yaparım ben arada böyle şeyler evle okul arasında 30 dakika kadar bir mesafe var yalnızca hani insan bazen uzun uzun yürümek ister ya...aklımda ise şu sözler; Sokaktayım, kimsesiz bir sokak ortasında; Yürüyorum, arkama bakmadan yürüyorum. Yolumun karanlığa saplanan noktasında, Sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Kara gökler kül rengi bulutlarla kapanık; Evlerin bacasını kolluyor yıldırımlar. İn cin uykuda, yalnız iki yoldaş uyanık; Biri benim, biri de serseri kaldırımlar. İçimde damla damla bir korku birikiyor; Sanıyorum, her sokak başını kesmiş devler... |
0% |