Yeni Üyelik
7.
Bölüm

6.Bölüm: “Onun kollarında”

@pinar_0000

“02.09.2015”

 

Birbirini deliler gibi seven iki insan düşünün. Hep tam da o anı beklemişler o an gelsin de kavuşalım istemişler.

 

Çocukluk aşkı... en saf, temiz, en güzel duyguları barındırır içinde... okyanusun tam ortasına düştünüz diyelim güzel bir esinti deyiyor teninize o kadar güzel ki... rüzgar yüzünüzü okşuyor içiniz huzurla dolu hiç derdiniz tasanız yok. Her insan bunu ister hayatında dimi ama her insan birazcık huzur ister birazcık mutluluk ister. Öyle değil mi? Hepimiz istemedik mi? Sevmek, sevilmek her kişinin hakkı. Ama helaliyle sevmek ise er kişinin hakkı. Herkes eşit sevemez kimseyi, herkes güzel sevemez ve herkes sevdiğine kıyamaz.

‘Sevmek beraber olmak seninle zor değil belki ama düşlemek bambaşka...”

 

Bugün Meriç, İstanbul’dan kalkıp benim yanıma geliyor. Benim için geliyor. Beni seviyor. Sevmese bir insan o kadar yolu gelmez dimi. Midemde kelebekler uçuşuyor. Sabah kalktım o kadar enerjiğim ki sonunda aşkıma karşılık verdi. Meriç sen benim aşkımsın bu kelimeyi bir gün söyleyeceğimi biliyordum. O bana aşkını ilan etsin o zaman diyecektim ve etti. Diyorum şu an ama tabi ki içimden söylüyorum. Ailem bilmemeli onlar böyle şeylere karşılar nedense bir sevgilim olmasına karşılar bu yüzden onlara hiçbir şey söylemeyeceğim. Şimdi giyinip süslenip kahvaltıya inip ardından arkadaşıma gitme bahanesiyle otogara gitmem lazım. Dün biraz Meriç’e mesajda kaba davrandım farkındayım ama olsun hemen alttan alırsam şu an onu buraya getirebilir miydim? Hem ne vardı da liseyi İstanbul’a yazmış yazmasaymış. Neyse hemen üzerimi giyinmem lazım.

 

Bordo kazağımı üzerime geçirdim. Altıma da siyah İspanyol paça taytı mı da giydikten sonra hemen kahvaltıya indim. Annem yine döktürmüştü. Harika bir koku geliyordu mutfaktan.

 

“Günaydın annecim.” Yanağına bir öpücük kondurdum.

 

“Günaydın... hayırdır ne bu neşe.”

 

“Hiiiç... bir şey yok.” Anlamasın diye fazla bir şey çaktırmadım.

 

“Eee babam yok mu?”

 

“Onu acilen işten çağırdılar. Sabah erkenden çıktı.”

 

“Hmm peki madem... Anne ben Kübra’ya gideceğim bugün ders falan çalışacağız. Haberin olsun.”

 

“Emin misin ders mi çalışacaksınız?”

Annem yine soran gözlerle gözlerini bana dikmiş bakıyordu.

 

“Tabi ki ders çalışacağız anne amma yaptın.”

 

“Hahaha şaka yapıyorum canım. Aferin akıllı kızım hep böyle çalışkan ve zeki bir öğrenci ol.” Evet anne evet kızın ders çalışacak hem de ne

 

“Anne yalnız ben bu gece onlarda kalabilirim babamı idare etsen ne olur?”

 

“Peki bakalım baban bende yalnız o kadar saat ne yapacaksınız kızım?”

 

“Proje... proje ödevi annecim yarına yetişmesi gerek”

 

Allah’ım resmen usta yalancı oldum ya ama o kadar rahatsız oluyorum ki bu durumdan bir gün foyam ortaya çıkacak diye deli gibi korkuyorum.

 

“Tamam kızım kolay gelsin size.”

 

“Sağol annecim. Hadi ben kaçtım.”

Derken kahvaltı masasından kalkarken bir adet zeytini de ağzıma atıverdim. Anneme “hoş çakal!” Dedikten sonra evden çıktım.

 

Hemen bir taksiye atladım. Biner binmez telefonuma mesaj bildirimi geldi.

 

Meriç adlı kişiden mesajlarınız var!

 

“Ben yaklaştım, yaklaşık yarım saatlik bir yolum kaldı.”

 

Mesajını okudum dünde biraz tepki verdiğim için hâlâ ona kızgınım sansın diye mesajına cevap vermeden telefonumu kapattım. Yaklaşık yirmi dakika sonra otogara geldim. İndiğim gibi otobüslerin durduğu tarafta ki bir banka oturdum. Evet ona sürpriz yapacaktım. Benim onu beklediğimi bilmiyor.

 

Aşırı heyecanlıyım. Onu yine eskiden olduğu gibi bir senedir görmüyordum. Elim ayağım heyecandan titriyor resmen. Onu görünce ne tepki verecektim. Ne diyecektim. Acaba o beni görünce şaşıracak mı? Beklemiyor tabi beni. Çünkü ben ona bunu hissettirmedim yani onu bekleyeceğimi dünden beri kızgın olduğumu mesajlarda dile getirdim. Dediğine göre şu anda tam 10 dakika vardı gelmesine. Ne yapmalıyım sarılsam mı? Acaba ya da o da bana tepkili mi off kafamda binlerce soru... kalbim hızla atıyor deli gibi çok heyecanlıyım bunu daha öncede söylemişmiydim.

 

İşte bir tane otobüs yaklaşıyor. Üstünde ise İstanbul / Kastamonu yazan bu olmalıydı. Otobüs otogara yaklaştı ve durdu. Kapı açıldı. Kalbim hızla çarparken. Önce muavin indi ardından diğer yolcular iniyor tek tek. Ve işte orada indi beni görmedi daha çünkü bavulunu almak için bagaja yöneldi direk. Ayaklarım ise kendimden bağımsız bir şekilde hareket etmeye başladılar. Ona doğru yavaş yavaş yürümeye başladım. Bavulunu aldı. Yüzünü bana döndü. Ve şok... şok oldu beni görünce karşısında şok oldu resmen ben ise o beni görür görmez durdum olduğum yerde.

 

Hızla birbirimize koştuk ve sarıldık. Dünya bir anlığına durdu bizim için etrafımızdaki sesler sustu kalplerimiz delicesine atıyordu bi onların sesini birde nefeslerimizin sesini duyuyorduk o an sarılmayı bırakıp durduk ve birbirimizin gözlerinin içine baktık uzun süre onun gözlerinden ise yaşlar süzülüyordu. Bunlar mutluluk gözyaşıydı. Gözyaşlarının arasından bana:

 

“Geldin!”

 

“Geldim. Sevgilim.”

 

Dedim. Yüzümü ellerinin arasına aldı. Dudaklarını hafifçe dudaklarıma yaklaştırdı. Heyecandan o sırada ölebilirdim. Çok kısa bir öpücük kondurdu dudaklarıma ayrıldığımız da ise zaman tekrar akmaya başladı bizim için

 

“Sen bana kızgın değil miydin?”

 

“Hayır ben sana bu sürprizi yapmak için sana kızgın mışım gibi davrandım. “

 

“ Ya sen nasıl bir şeysin öyle... Seni seviyorum Ekin.”

 

“Seni seviyorum Meriç.”

 

 

 

Hayatımın en güzel anlarından birini yaşıyorum. Onun kollarının arasındayım. Başardın Ekin diyorum kendime başardın sevdiğin adamı kendine aşık ettin. Hem de deliler gibi 515 kilometreyi aşıp ta buraya kadar getirdin. Hep bu anı beklemişim o benim çocukluk aşkımdı. Ona kavuştum tabi ki o okulu için tekrar İstanbul’a dönmek zorunda ama bu sefer içim rahat hem de çok rahat neden olduğunu siz biliyorsunuz aslında. Hani derler ya “anlatılmaz yaşanır” diye. İşte tam da bu anlatmaya kalksam kelimeler yetmez sadece yaşamakla anlaşılır.

 

02.09.2015 bu tarih bizim masalımızın başlangıç tarihi en güzel, en özel tarihlerden birisi...

Loading...
0%