Yeni Üyelik
5.
Bölüm

2.Bölüm-Düğüm Perileri🪽

@pinar_aydin

"Yalnızlığı ne güzel anlatmış, Özdemir Asaf . "

'Yalnızlık, yaşamda bir an.

Hep yeniden başlayan.

Dışından anlaşılmaz.

Ya da kocaman bir yalan

Kovdukça kovalayan.

Paylaşılmaz.

Bir düşün'de beni sana ayıran

Yalnızlık paylaşılmaz

Paylaşılsa yalnızlık olmaz.'

Diyerek şiiri okudu Ümit Hoca. Sahi ne güzel yazmış yalnızlığı. Ama atladığı bir yer vardı. Yalnızca tek olan insanlar mı yalnızdır? Yalnız olmak için hayatında bir sen mi olmalısın? Bu düşünceye kesinlikle katılmıyorum. Çevrede, sokakta, evde, işte, kaldırımda bir sürü insana bakıp geçtik. Peki bakmakla görmek aynı mıdır? Ben tam düşüncelere dalıp giderken,otantik tenefüs zili çaldı.

"Eee bu öğlen ne yapıyoruz? " Dedi baş belası, Kuzey.

"Bizim basketbol antrenmanı öğleden sonra öğlen yediklerime dikkat etsem iyi olacak. "dedim. Begümde beni onayladı.

" Okulun karşısına güzel bir sushi restoranı açılmış, gidelim mi? "Diye bir öneri attı ortaya Ada.

" Sushi mi o ne ya "diye itiraz etti Çağlar.

"Ya gidelim fena mı olur bir tatmış oluruz gören de her gün sushi yiyor sanar. " diye atıldı Begüm.

"Sevgilim diyorsa gidelim. " dedi Boris.

"İşte be hanımcılık kazanacak. "

"Dedi bu güne kadar sevgilisi olmayan Doruk" dedim. Hepimiz gülüştük, Doruk hariç. "Arabayla mı gideceğiz? "diye bir soru yönetim.

"Siz bilirsiniz ama yürüsek daha iyi olur, hem açılırız" Dedi Güney. Kafamı sallamakla yetindim.

🐼

Yaklaşık 15 dakika yürüdükten sonra restoranta varmıştık. Masalardan birine kurulduk ve menüyü incelemeye başladık. "Bunlar ne böyle ya, hepsinin abidik gubidik ismi var. "Dedi Kuzey.

"Valla bende bir şey anladıysam Arap olayım. "Diye onayladı Çağlar.

"Bir de zenginsiniz hiçbirini duymadınız mı? " Dedim sakin bir ses tonuyla. Elimle garsona 'gel' der gibi bir işaret yaptım. Garson hemen başımda bitti. Zaten çok müşteride yoktu içeride. "Biz beş tane acılı , üç tanede peynirli ramen alabilir miyiz rica etsem? "

Garson "hemen getiriyorum" gibi bir cevap verdi.

Bizde siparişleri beklerken sohbet etmeye başladık.

"Okula yeni öğrenciler geliyormuş, duydunuz mu? " dedim.

"Evet, sanırım İstanbul'dan geliyorlarmış. Aman canım bize bulaşmasınlar da. " dedi Barış.

""Biri kız biri erkekmiş çocuğun adı Berat, kızın adı Ecrinmiş. Duyduğuma göre bayağıda zenginlermiş acaba sever miyiz? Sizce kötü birileri midir yoksa iyi mi? " Dedi Begüm kuşum.

"Begüm maşallah sende bir şeyi bilmesen şaşıracağım ha " Dedim eğlenceli bir tavırla.

"Valla kim olurlarsa olsunlar Altan Koleji'nin kızları kadar kötü olamazlar " Dedi Ada.

Hak verirdim çünkü onlarla o kadar çok kavga etmiştik ki bir süre sonra kaç olduğunu ben bile saymayı bıraktım. Zorba tiplerdi paraları var diye her şeyi yapabileceklerini zannediyorlardı. Benim adım Kıta'ysa şuan bizim hakkımız da konuştuklarına o kadar eminim ki.

"Neyse ya tadımız kaçmasın, boş verelim de beyler ben size acılı söyledim sıkıntı olmaz değil mi?" Dedim.

"Yok kız ne sorunu erkek adamız biz koymaz bize acı macı, hem sen hiç ekstra acılı adana dürüm yedin mi? Onun kadar acı bir şey yedin mi? Hiçbir şey olmaz. " Diye havalandı Çağlar Bey. Beş dakika boyunca havadan sudan konuştuk ve yemeklerimiz geldi.

"Bunlar acılı, bunlar da peynirli olanlar. Afiyet olsun" Diye servis etti garson.

Kuzey, Çağlar ve Doruk chopstickleri ellerine aldılar. Evirdiler, çevirdiler bir türlü tutmayı beceremediler. Biz çoktan yemeye başlamıştık bile. Çağlar yüzünü ekşiterek bana baktı.

"Bu ne kardeşim nasıl tutuluyor bu çubuk? İnsan gibi niye çatalla yemiyoruz ki? " Dedi saf saf etrafa bakarken.

"Sen sor diye Çağlar adamların adeti böyle biz ne yapalım? Çağır garsonu işte, iste çatalı madem yiyemiyorsun." Dedi Begüm kinayeli bir tavırla.

"Ada bana sen öğretir misin ya bu kızlardan hayır yokta " Dedi fırsatçı Kuzey. Kuzey'in Ada'ya olan sevgisini bu grupta ve okulda bilmeyen yoktur. Ama Ada Kuzey'e pek yüz vermiyor. Ada ona yüz vermediği halde Kuzey'de daha çok yapışıyor artık bu duruma alışmış haldeyiz. Geçen sene sırf bir çocuk Ada'ya baktı diye çocuğu hastanelik etmişti. Çocuğun ailesi şikayetçi olmasınlar diye ne kadar dil dökmüştük.

Ada elini havaya kaldırıp garsonu çağırdı. "Buyrun hanımefendi, ne istemiştiniz? " Dedi garson kibar bir şekilde.

"Şu insanlara 3 tane çatal getirebilir misiniz, lütfen? " Dedi Ada Kuzey'e dik dik bakarken. Kuzey'in yüzü asıldı. Onlara aldırmayıp yemeğime döndüm. Garson çatalları getirdi. Ada teşekkür edip çatalları onlara uzattı. Çağlar acıktığından olsa gerek hemen batırdı çatalını makarnaya. Ve ilk çatalı ağzına almasıyla yüz ifadesinin değişmesi bir oldu. Ve kulaklarıma bir böğürme sesi geldi.

"Aaaaaaaaaa su verin bana hemen su verin " Diye bağırmaya başladı Çağlar.

"O kadar hava atarsan olacağı buydu" Dedim ki haklıydım da demiştim demek istemiyorum ama demiştim. Tüm insanların yüzü bize döndü, bazı insanlar gülüşüyorlardı. Bizimkiler Çağlar'a gülerek bakıyordu. Güney hariç, bu çocuk hiçbir şeye gülmüyor gibi gelirdi bazen. Küçüklüğümden beri tanımasam robot olduğunu düşünürdüm. Küçükken daha sevilesiydi şimdi o da yok, insanlar büyüdükçe olgunlaşırda Güney'in ki farklı bir seviye.

Masaya suyu getirdiler. Çağlar'da sorgusuzca kafaya dikti şişeyi. Bir baktım bakmamla şişeyi bitirmesi bir oldu. Sonra rahatlamış bir nefes verdi. Doruk ile Barış gülmekten neredeyse yerlere yatacaklardı.

Biz yemeklerimizi çoktan yiyip bitirmiştik. Kolumdaki saate baktım. Zilin çalmasına yaklaşık yirmi dakika vardı. "Kalkalım mı? " Diye sordum.

Çağlar çoktan " Aç kaldım!! "Diye zırıldamaya başlamıştı.

'Okula döner söyleriz kalkın gidelim " Dedi Ada. Bende başımı sallayıp onayladım onu.

Bizde okula yürümeye başladık.

🐼

Okuldan eve yürüyerek gitmeyi tercih ettim. Antrenmandan dolayı yeterince yorgundum ama yürümek hele sahil kenarında yürümek daha çok hoşuma gidiyordu. Okul yeni başladığı için bir kaç eksiğim vardı, onları tamamlamak için kırtasiyeye gittim. Ordanda eve geçtim. Gün baya yoğundu ve bizden bir kompozisyon yazmamızı istemişlerdi. 'Atatürk ve Cumhuriyet' konulu bir yazı olmalıymış. Bende denemeyi düşündüm ama Melisa' ya ders çalıştırmam gerektiği için o işi yarına bıraktım. Tarihe ve edebiyata karşı her zaman bir ilgim olmuştu bu yüzden çok araştırmışlığım vardı. Eve gelince direkt yatağa bıraktım kendimi üç gün uyusam yinede bu yorgunluğu üzerimden atamam gibi geldi. Biraz dinlendikten sonra Melisa'nın odasına gittim. Aylin sultan daha eve gelmemişti bu da bir operasyonda olduğu anlamına geliyordu. Yani eve her zamankinden geç gelecekti. Biraz dinlendikten sonra Melisa'nın odasına gittim.

"Hangi konuları ve tam olarak nerelerini anlamıyorsun anlat bakalım küçük şeytan" Diye bir giriş yaptım odaya ve yanına oturdum.

"Fiilimsiler hiç aklımda kalmıyo test çözerken hangisi ne bulamıyorum bir kere de sen anlatır mısın? " Diye dudaklarını büzerek konuştu.

"Onun için burdayız ya akıllı bak şimdi ..."

Yarım saat sonra...

"Bunu bulabilmek için yükleme bu soruları sorarsın cevap verirse zarf fiildir. Anladın mı? "

"Haaaa şimdi anladım bizim Yeliz hoca saçma sapan anlattı hiçbir şey anlamamıştım şimdi oturdu kafamda. Çok teşekkür ederim. "

" Rica ederim bir şey değil. " Deyip odadan çıkmak için kapıyı açtım.

"Abla... "

Arkamı dönmeden "Hı" dedim.

"İyi ki varsın "deyince yüzümde istemsiz bir tebessüm oluştu.

" Sende "dedim ve odadan çıktım, mutfağa geçtim. Annem gelmeden yemeği hazırlasam mutlu olur diye düşündüm. Dolapta fasulye vardı onu çıkarıp doğradım. Mis gibi pişirdim yanına da soğuk bir cacık yaptım. Ben işleri bitirip dinlenmeye geçerken kapıdan anahtar sesi geldi bu annemin geldiğine işaretti. Kapıyı açtı, içeri girdi.

"Hoşgeldin" dedim gülümseyerek.

"Hoşbuldum" dedi ama yüzünden yorgunluk akıyordu. Diş doktoru olmak zordu. Üzerini değiştirip mutfağa geçti. Yaptığım yemekleri görünce yüzüne samimi bir tebessüm kondurdu. Onu mutlu edebileceğimi biliyordum.

"Sen olmasan ben n'apardım? " dedi ve bana kocaman sarıldı. Babam öldükten sonra tüm yük annemin üzerine kaldı. E haliyle bizede annem baktı. Babam istihbaratçıydı. Ne olursa olsun vatanını savunan gururlu bir adamdı. Annem onun yasını bile bizim yüzümüzden tutmadı. Çok yorulduğunu bildiğim için elimden geldiğince yükünü hafifletmeye çalışıyordum.

"Ben kurt gibi açım hadi yemek yiyelim" Diye ortama daldı Melisa. Bizde annemle birbirimize bakıp gülümsedik. Sofrayı beraber hazırladık, yedik içtik ve yine beraber topladık. Beni yemek yedikten sonra uyku bastı.

"Ben yatayım" Dedim anneme

"E daha erken değil mi? " Dedi haklı olarak.

"Öylede bana ağırlık çöktü şimdi uyumazsam bir daha uyuyamam. "

"İyi sen bilirsin"

Yanağına öpücük konurup odamın yolunu tuttum. Ne kadar yorulduysam iki dakika içinde kendimi uykunun güzel kollarına bıraktım.

🐼

Kafamın dibinde çalan alarm sayesinde uyandım. Dün erken yattığım için kalkmakta zorlanmamıştım. Kalkıp ışığı açtım. Ekim ayında olmamıza rağmen hava hala çok sıcaktı. Terler içinde kalmıştım. Okul formamı ütüleyip giydim. Annem hala Melisa'yı kaldırmakla cebelleşiyordu. Onların haline bakıp sırıttım. Neyse ki annem üstüne bir bardak suyu dökünce kalktı şehzadem. Onun haline ikimizde bakıp kahkahalarla güldük. On beş dakika sonra Güney'in aracı bizim evin önünde bitiverdi. Bugün kendimi ayrı bir enerjik hissediyordum. Bu yüzden hoplaya zıplaya aşağı indim. Gülümseyerek araca bindim ve yerime kuruldum.

"Hayırdır kara şimşek bugün ayrı bir neşelisin." Dedi Kuzey .

"Öyleyim, bende anlam veremiyorum uykuyu iyi aldım herhalde. Ne yani normalde suratsız mı geziyorum? " Dedim kınayıcı bakışlarla.

Üçü de aynı anda, aynı tonda, aynı cevabı verdi. "Evet! "

Üçüne de şaşkın şaşkın baktım onlarda bana. Sonra bizi bir kahkaha tufanı vurdu. Biraz bozulmuştum ama belli etmedim. Begümlere gelmiştik. Begüm arabaya bindi. Bizi öyle şen şakrak görünce " Hayırdır yine ne kaçırdım " dedi saf bakışlarla.

"Pek bir şey kaçırmadın öylesine güldük " Dedi Ada.

"Sahi biz neye güldük? " Diye bir soru sordu Güney.

"Harbi lan neye güldük biz?" Dedi Kuzey böceği.

"Şaka gibi değil mi neye güldüğümüzü unuttuk valla bugün bizde bir şey var hadi hayırlısı " Dedim.

Okula çoktan vardık. Arabadan inince bir üşüme hissi geldi. Bir anlam veremedim ama havaya attım topu. Okula girdik, sınıfa çantalarımızı bıraktıktan sonra zil çalana kadar aşağı inip banka oturma kararı aldık. Banklardan birine kurulduk.

"Şu ileride ki çocukları görüyor musunuz? " Dedi Begüm.

İleri baktım, sahiden de okulda daha önce görmediğim tipler vardı. Bunlar yeni öğrenciler olmalıydı. Umarım iyi insan evlatlarıdır da bize bulaşmazlar diye geçirdim içimden.

Benim içimden geçirdiklerimi Güney dışarıdan söyledi. "Yeni öğrencilerdir. İnşallah düzgün çocuklardır. " Dedi.

Begüm'ü ilgilendiren magazin kısmıydı. "Baksanıza çocuk kolunu kızın omuzuna koymuş, acaba sevgililer mi? "

"Belki kardeşlerdir" Dedim bir ihtimal sunarak.

"Belki de" Dedi Ada.

Bizim kadro tamamlanınca sınıfa çıkalım dedik. Zaten merdivenlerde de zil çaldı. Sınıftan içeri girdik. Tahmin ettiğim gibi yeni gelenlerde bizim sınıftaydı. Öğretmenler zili de çalınca Aslıhan hoca sınıfa girdi. İlk ders matematikti. Aslıhan hocayı da pek severdim.

"Evet, günaydın çocuklar "

"Sağol"

"Oturabilirsiniz, sınıfımıza yeni öğrenciler gelmiş gördüğüm kadarıyla. Tanışalım bakalım sizinle. "

Erkek olan ayağı kalktı. "Ben Berat Yavuz, on sekiz yaşındayım. Diğer şahsiyette benim kız kardeşim benim ondan büyük olma sebebim ortaokulu yurtdışında okumuş olmam. " Dedi ve yerine oturdu. Sarışın, uzun boylu, ela gözlü biriydi. Allah var yakışıklıydı da. Ardından kız ayağı kalktı.

"Ben Ecrin Yavuz, on yedi yaşındayım İstanbul'dan geliyoruz. " Kızda abisi gibi sarışındı ama onun saç rengi biraz daha koyu kalıyordu. Kirpikleri maskara sürmüş gibi kıvrıktı, ama gözünde maskara olduğunu pek sanmıyorum. Şimdilik ikisini de sevdim, düzgün insanlara benziyorlar tabii bunu zaman gösterecek.

"Peki o halde derse geçiyorum "

...🐼👁🏳🤍💋

 

 

 

 

 

Loading...
0%