@pinarkocakk
|
--- "Konseyde elini kaldırıp konuşmaya cesaret edebilecek tek bir genç vardı: Rhyls Reiner. Hejmer-Magier ırkına mensup olmasına rağmen, tüm bağlılığıyla önceki ihanetlerini unutturabilecek bir büyücüydü.
Büyüden kaçmak bir yana, ona karşı koyabilecek yürekliliğe sahip tek askerdi. Dünyanın dört bir yanında savaşmış, en tehlikeli görevlerde yer almıştı.
Rhyls Reiner yalnızca emir veren biri olarak tanımlanamazdı; o, hem sahada aktif görev yapar hem de üst mevkilerde stratejik kararlar alırdı.
Rhyls Reiner, efsanevi bir figür olarak anılırdı, çünkü bu ünü halk arasında abartılarak anlatılan bir masaldan değil, gerçekten elde ettiği büyük başarılardan kaynaklanıyordu."
Derin bir nefes aldım; son sınıf ödevimde büyükannemi anlatmak beni duygusal olarak yormuştu.
"Ve evet, ben Alas Sanchez, Rhyls Reiner’in torunuyum." Arkadaşıma baktığımda bana onaylayıcı bir gülümseyiş yolladı.
"Geçebilirsin Alas, sunumun için teşekkürler. Değerlendireceğim." Sırama geçtikten sonra arkadaşımla, öğretmenin "değerlendireceğim" dediği kısmı tekrarlayıp güldük.
Dersin ilerleyen dakikalarında dikkatimizi tahtada tutmakta zorlanıyorduk. Ancak dikkatimi çeken şey, sınıfa daha önce hiç gelmemiş olan bir öğrenciyi görmemle oldu.
Büyükannemin aşık olduğu adamın torunuydu; günlüğünde yalnızca 'J' olarak geçse de, annemden bu hikayeyi dinlemiştim. Büyükbabam ve büyükannem sadece soylarını devam ettirmek için evlenmişlerdi.
Büyükannemin büyük aşkını sorarsanız, karşımda nasıl ve neden onun torunu olduğunu bilmiyordum. Ancak gözlerindeki o parlamadan, büyükannemin günlüğünde sayfalarca bahsettiği hikayeye dair bilmediğim şeyler olduğunu hissediyordum.
---
"Hey!" Çocuğun arkasından koşarken nefes nefese kalmıştım; ders bitmeden çıkmıştı. Onu yakalayıp önünde durduğumda, bir elimle dizime yaslanıp diğer elimle 'bir dakika' diye işaret ettim. Nefesimi toparlamaya çalışırken başımı kaldırıp saçlarımı yüzümden çekerek ona baktım.
"Büyükannem, büyükbabanı tanıyor," dedim. O ise bana soru sorar gibi bakıyordu; bakışları son derece yargılayıcıydı. Üstelik büyükannemin göz rengine sahipti. İçimde bir şeyler kıpırdandı, bu gözler tanıdık bir geçmişi anımsatıyordu.
Lanet olsun, bu nasıl mümkün olabilir?
"Diego, değil mi?" dedim, parmağımı hafifçe kaldırıp ona doğrultarak. Bir süre sessizce bana baktı, ardından hafifçe kaşlarını çattı.
"Ah, durup bu kesik kesik devam eden sohbete katılmak isterdim ama acelem var," dedi alaycı bir tonla. Gözlerimi hızla kırpıştırdım, şaşkın ve biraz da kafam karışmıştı.
"Tramvaya mı gidiyorsun? Yolda konuşalım?" diye ısrar ettim, sesimde hafif bir endişe seziliyordu. O ise dişlerini birbirine kenetleyip sabırsızca bir nefes aldı.
"Bak Sanchez, ne anlatacağın umrumda değil. Önümden çekil," dedi sert bir tonla. O an ne yaptığımı derinlemesine sorgulamaya başladım. Bana neden bu kadar kaba davrandığını anlayamıyordum. Yanımdan geçerken omzuma iki kere vurdu, sanki varlığım bile onu rahatsız ediyormuş gibi.
Onun adını sadece arkadaşımdan öğrenmiştim, ama o, derse benim sunumumdan sonra gelmesine rağmen soyadımı biliyordu. Bu kadar kısa süre içinde nasıl bir tanışıklık kurmuştuk ki? Benim bildiğim kadarıyla bir tanışıklığımız yoktu.
Elimi saçlarıma attım, kırmızı dalgalı teller elimden süzülürken, o çocukta gördüğüm benzerliklerin bende olmadığını fark ettim. Ama o gözler… büyükannemin anılarında anlatılan o adamın gözlerine çok benziyordu.
Bir an için başım döndü. Bu çocuk, büyükannemin bir zamanlar aşık olduğu o adamın torunu olamazdı, değil mi? Annemden dinlediğim hikayeler, büyükannemin günlüğünde andığı adam, hepsi bir anda zihnimin içinde canlandı. Büyükbabamla büyükannemin yalnızca soylarını devam ettirmek için evlendiklerini biliyordum, ama bu çocukta büyükannemin büyük aşkına dair bir şeyler vardı, sanki o eski aşkın yankıları gözlerinde parlıyordu.
Bu düşüncelerle kafam iyice karışmıştı. Diego'nun arkasından bakarken, bu garip ve rahatsız edici karşılaşmanın ne anlama geldiğini çözmeye çalıştım. Ancak bildiğim bir şey vardı: Bu işin peşini bırakmayacaktım.
---
Evimizin çatı katı kullanılmıyordu, oraya eski belgeler, evraklar koymuşlardı. Büyükannemin eşyalarının konulduğu sandıkta burdaydı, haki yeşili kaplamasına elimi değdirdim. Kapağını açtım, sanki ruhlara saygısızlık yapıyormuş gibi hissediyordum. Sonuçta büyükannem bu günlüğü kimsenin bilmediği şeylerle doldurmuştu.
Günlüğü aldım, üzerinde italik altın harflerle R. R yazıyordu. İlk sayfayı açtım. --- 2 Eylül 2037 Gerçekleri öğrendiğim o an, içimdeki tüm hisler birer birer soldu. Hayatım boyunca bildiğim her şeyin bir yalan, bir oyun olduğunu öğrenmek… Bu acıyı tarif etmek zor. Ama en acıtanı, bu oyunun senin ellerinde şekillenmiş olması, J. Seninle konuşmayı, tüm bu olanları senin ağzından duymayı istemedim. Korktum. Çünkü senin sessizliğinde bile cevaplar saklıydı. Oysaki içten içe, seninle yüzleşmeye, gözlerinin içine bakıp "Neden?" diye sormaya ihtiyacım vardı. Ama ne zaman cesaretimi toplasam, içimdeki o küçük kız seni affetmek istiyordu. Bir yanım hala senin, her şeyin bir yanlış anlaşılma olduğunu söylemeni bekliyor. Ama biliyorum, bu sadece bir yanılsamaydı. Gerçekler benden ne kadar uzak durursa dursun, sonunda beni buldular. J, başarılı bir askersin. Bunu her zaman biliyordum ama sana dair şüphelenmek... İşte bunu asla yapmadım. Senin kollarında güvende olduğuma inanmıştım. Ama şimdi anlıyorum ki, senin varlığın sadece bir yanılsamaymış, beni koruyan değil, beni tuzağa çeken bir gölgeymişsin. Her şeye rağmen teşekkür ederim, J. Bana gerçeği gösterdiğin için mi, yoksa kalbimi bu kadar acıttığın için mi bilmiyorum. Belki de ikisi birden. Ama artık seninle vedalaşma zamanı geldi. Rhyls Reiner --- Yolları bundan sonra kesişmiş olmalıydı, Diego'nun anlattığı hikayenin büyükannem ve J adıyla andığı adama ait olduğunu anlamak zor değildi.
|
0% |