Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2. 🇹🇷

@pinkodaisy_

İkinci bölümdesiniz ballı böreklerimmm keyifli okumalarrr

 

Hakan arkadaşlarının oynadığı saçma sapan oyunlardan sıkıldığı için lojmanın girişindeki koca çınarın altında karın üzerinde arabalarıyla oynuyordu

 

Ayça, Ertuğrul, Esra ve Yusufun oğlu olan Kemal ise bir çember halinde ebe seçmek için toplanmışlardı

 

Ertuğrul saymaya başladı

 

"Oooo piti piiti

Karamela sepeti

Terazi lastik cimnastik

 

Biz size geldik bitlendik

Hamama gittik temizlendik

 

Dik dik dik

Kaynananın donunu dik

 

Diskoda eğlendik

Dik diik"

 

Eliyle Kemali gösterdi "sen ebe çıktın" Kemal hemen itiraz etti "yanlış yunluş saydın hep ,ben olsam daha güzel sayardım ama, neyse Esra üşümeden sayayım "

 

Esra işin içine karışınca Ertuğrulun tek kaşı havalanmıştı ama ses etmedi çünkü üşümesini oda istemiyordu

 

Kemal eliyle gözlerini kapatıp saymaya başladı

" 1,2,3,4,7,13,20,30,33,35,40"

 

Hakan gözlerini kıstı "vay çakal vay" dedi uzaktan saklanbaç oynayan kardeşlerini izlerken

 

Ayçayla Esra ufak tefek olduklarından çöp kovasının arkasına saklanmışlardı ama Ertuğrul yaşına göre çok cüsseliydi, pek bir yere sığdığı söylenemezdi saklandığı yerden tüm heybetiyle belli oluyordu

 

Kemal hoplaya zıplaya yetmişe gelmişti ,Hakan montunu çıkarıp başka bir çöp kovasının arkasına saklanan Ertuğrulun yanına gitti

 

Ertuğrul Hakanın çakal bakışlarından yapmak istediği şeyi anlamıştı, Hakan Ertuğrulun montunun fermuarını çekti bir anda, Ertuğrul şok içinde baktı Hakana

 

"Ne yapıyorsun çok ayıp " dedi ilk öpücüğünü toplum içinde almış liseli bir kız nidasıyla

 

Hakan ise o liseli kızı öpen erkek tavırlarındaydı "oğlum ne yapıyorsunumu var ? Çıkar montunuda şu çakala haddini bildirelim "

 

Ertuğrul kararlıydı "olmaz ben kimseyi kandıramam, hem yalan söylemek çok kötü bir şey " dedi

 

Hakan ofladı "sende ne hanım evladı çıktın be oğlum! bende arabalarımı bırakmış sana yardım etmeye çalışıyorum ! Demekki kimse için arabalarımdan vazgeçmemeliymişim!"

 

(Yazardan dip not : hakan gibi olun kimse için car larınızdan vazgeçmeyin öxmcödmd )

 

Onlar tartışmaya dalmışken Kemal seslerinden dolayı onları çöp kovasının arkasında , Hakanın montu yerde Ertuğrulunda montunu yarıya kadar çıkarılmış olarak buldu

 

Masumca göz kırpıştırdı "siz burada ne yapıyorsunuz? "

 

İkilinin bakışları anında Kemale döndü , Hakan tüm tersliğiyle cevap verdi "çilek topluyoruz gel sende topla istersen !"

 

Kemal kendiyle dalga geçildiğini anlayınca hemen sayı saydığı yere doğru koşmaya başladı onları ebelemeyi planlıyordu ancak kızlar bu boşluğu fırsat bilip onu sobelemişlerdi

 

Kemal olduğu yerde kalakaldı, "bana ne ! Haksızlık!" Dedi ağlamadan hemen önce

 

Ertuğrul ile Hakan Kemalin ağladığını görünce onun yanına gittiler , kızlar çoktan kardan makyaj malzemesi yapmaya başlamıştı bile

 

Ertuğrul ağlayan arkadaşına sarıldı sessizce, Hakanın tersliği üzerindeydi ama kıyamadı karpuz kabuğu kılıklı Kemale

 

" oğlum, hemen ağlama sende şaka yaptık iyi ki, hem erkek adam ağlarmı ya ! Sende dil çıkar bir şey yap git sobele niye hemen ağlıyorsun ki "

 

Kemal hıçkırıkları arasından zorla konuştu "ondan değil abiler, bakın askerler geldi, birinin babası daha bayrak olmuş "

 

Üçünün de bakışları lojmanın girişinde dikilen üç askere takıldı

 

Onlar asker evladıydı, büyüyene kadar şehit düşen askerlerin bayrak olduğunu düşünürlerdi , büyüdüklerinde ise şehit olduklarını öğrenirlerdi

 

Ve her bir asker evladı Annesi yada babası şehit düşünce büyürdü

 

Sonsuz uykuda veya bayrak oldu, yıldız oldu gibi süslü cümlelerle bile avutulamazlardı onlar

 

En üzücü tarafı ise ne zaman ve kaç yaşında büyüdükleriydi,

zira kimi beş, kimi sekiz kimi on

kimi altı kimisi ise daha doğmadan büyüyordu

 

Hakan ile Ertuğrul öylece kalakalmıştı

 

Esra kardan yaptığı oyuncaklarını bırakıp gelen askerlerin yanına gitti bir tanesinin serçe parmağına dokunup kendine bakmasını sağladı

 

Asker kendisine aşığadan aşağıdan bakan kızla aynı hizaya gelmek için çömeldi "söyle bakalım minik"

 

Esra merakla sordu "Asker amaca siz nasıl bu kadar kocaman olabildiniz çok mu süt içtiniz?"

 

Askerin yüzünde buruk bir tebessüm peyda oldu "biz annemizin babamızın sözünü dinledik, sütümüzü içtik sonrada böyle olduk işte senin gibi minikleri korumak için"

 

Esra anladığını belirtmek için "hmm" diye mırıldandı

 

Asker sordu "kimin kızısın sen bakayım gel evine gidelim, atkın yok boğazını üşütme aman"

 

Esra herşeyden habersiz yüzünde açan kocaman gülücükle cevapladı bu soruyu "ben Mehmet ve Yıldız Başaranın kızıyım "

 

Soy adlarını duyduğunda askerin yüzündeki buruk gülümsemede solup gitti , o sırada kendi komutanı kaşlarını çatmış bu ikiliye dönmüştü "Asker! ne diye küçücük kızla lak lak ediyorsun kalk çabuk işine bak"

 

Asker aldığı komutla hemen ayağa kalktı "kusura bakmayın komutanım, şehitlerden birinin kızıymış"

 

Askerler Esrayı geride bırakıp bayrak verecekleri evlere dağıldılar

 

Esra geride kalmıştı, şehit ne demek bilmiyordu ama duyduğu an kalbi sıkışmıştı, üzülmüştü, babası bayrak mı olmuştu?

 

Olamazdı, babası onu bırakmazdı bırakamazdı, kıyamazdı süslü kurdelesine, bu lakabı o takmıştı, esra annesi gibi süslenmeyi çok severdi, kurdeleler, kelebekler ve bulutlar onun en sevdiği şeylerdi

 

Yıldızları da çok severdi Esra

 

Güzellikleri ve ihtişamları annesine benzerdi

 

Ay'ı da çok severdi babasına benzetirdi onuda

 

Işığını güneşten alıyor du çünkü babasının ışığıda annesinden geliyordu ama şimdi ne olacaktı ay olmazsa güneşin, dünyanın, kelebeklerin ve kurdelelerin anlamı kalırmıydı? Esranın hayatındaki tüm anlamlar ışıklar ve umutlar tam olarak lojmanın girişinde küçük elma ağacının dibinde sönüp gitmişti

 

Canlılık anlamını yitirmişti adeta

 

Abisi koşarak yanına geldi, kardeşi şok olmuş donup kalmıştı,sarstı sarıldı eliyle tontik yanaklarına minik minik vurdu ama Esra tepki vermiyordu

 

Hakan seslenmeye devam etti "Esra!kardeşim! Bak bana! Cevap ver! Ne dedi sana? söyle!"

 

Esra şok halinden sıyrıldı bakışları boşluktan abisine döndü "şehitlerden birinin kızı dedi abi... o nedemek babamız bayrak mı oldu?"

 

Hakan ile Ertuğrulun bakışları aynı anda birbirlerine döndü gözleri dehşetle daha da açıldı

 

Ertuğrulun bakışları titredi "babam!" Diye bağırarak evine doğru koşmaya başladı, yerden bitme kemalde duymuştu şehit olayını,korkmuştu o zaten hep korkardı geceden gündüzden ve insanlardan

 

Ayça kendi acısına aldırmayıp Kemalin yanına gitti ve ona sımsıkı sarıldı, Kemal bu anı hiç unutmayacaktı çünkü minik kalbi için bu an çok değerliydi

 

Ayça bir abla edasıyla sarılmıştı her ne kadar ondan yalnızca iki ay büyük olsada

 

İkisi şimdi bu duyguların farkına varamayacak kadar küçük de olsa büyüyünce başları ağrıyacaktı

 

Hakan da kardeşine sımsıkı sarılmıştı gözlerinde damlalar asılı kalmalıydı zira şimdi ağlama değil teselli vaktiydi.

 

Ertuğrul koşarak binanın önüne geldi kapıyı ittirerek açmaya çalıştı ama kapı çok ağırdı başaramadı, o sırada askerler binasından çıkıyordu kapıyı onlardan biri açtı hepsi dışarıya çıktığında Ertuğrul aceleyle içeriye girmişti ki bir elin kıyafetini nazikçe yakalamasıyla durdu, elin sahibine baktı, bu kişi Esra ile konuşan askerdi diğerleri hızla oradan ayrılınca çocukla konuşmak istemişti "Nereye böyle deli kanlı acelen ne?"

 

Hakan kolunu hızla geri çekti "acelem var komutanım anneme gideceğim"

 

Asker ufaklıkla aynı boya gelip saçlarını okşadı "sen erkek adamsın ne olursa olsun sakin kalmalı olaya öyle müdahale etmelisin, bu telaşla anneni dahada telaşa sokarsın"

 

Bu düşünce Ertuğrulun aklına yatmıştı derin bir nefes verdi ve bir asker gibi dimdik hazır ol da durdu "emredersiniz komutanım" dedi bağıra bağıra, ardından koşarak merdivenleri çıkmaya başladı

 

Komutanım dediği askerin yüzünde buruk bir tebessüm peyda oldu henüz yeni asker olmuştu ama gerçekten bir gün komutan olurmuydu? Belki yüz başı, belki bin başı,hatta belki bir gün albay bile olurdu "vatan sağolsun be koçum" demekle yetindi ve diğer arkadaşlarının yanına gitti.

 

Hakan salyası sümüğüne karışan kardeşinin burnunu cebinden çıkardığı peçeteyle bir güzel sildi sonra elinden tuttu, Ayçaların yanına gittiler, Hakan hepsine abilik yaptı hepsine sığınacak bir gövde oldu

 

Sağ tarafına Esrayı sol tarafına ayçayı aldı Kemalde Ayçanın elinden tuttu hep birlikte Başaranların evine gittiler binadan ve etraftan çığlık yalvarış, yakarış sesleri yükseliyordu

 

Hakan kardeşleri duymasın diye kulaklarını kapadı hepsini önünden yürüttü sonunda evlerinin önüne geldiklerinde ise hepsi şok oldu dışarıdan ambulans sesleri geliyordu

 

Gülşen yerde baygın bir şekilde yatıyordu, Yıldız bayrağa sımsıkı sarılmış hıçkıra hıçkıra ağlıyordu, adettendir diye taktığı şal düşmüş kara saçlarını açıkta bırakmıştı

 

Nida ise Gülşeni uyandırmak için elinden gelen her şeyi deniyordu ama Gülşen uyanmıyordu

 

Esra annesini ilk defa böyle yıkılmış ve perişan bir halde görüyordu, son olmasını diledi lakin olmadı

 

Ayça annesinin yanına gitmeye çalışıyordu ama abisi ona engel oluyordu

 

Hakan ise o saniye çok büyük biriymiş gibi hissetti, şöyle bir etrafına baktı, annesi yorgundu kendinde değildi, kardeşi korkmuştu ağlıyordu, Kemal bir köşeye sinmiş ağlarken annesini izliyordu, Ertuğrul Ayça'ya sımsıkı sarılarak onu zaptetmeye çalışıyordu ama beceremiyor gibiydi

 

Her şey bir an anda alt üst olmuştu işte Hakan o zaman anladı BABA nın ne anlama geldiğini,babalar sadece harçlık vermiyordu babalar sadece işten gelince evlatlarının başını okşamıyordu

 

Baba kocaman bir çatıydı hatta bir ev

 

Evet bir Kadın olarak anneleride onlara bir ev bir çatı olabilirdi ama o ev, ev olmaktan öteye geçemezdi yani bir yuva olmaya çok uzak kalırdı

 

Baba o evi ısıtırdı

Bazen yemek tuzsuz diye laf ederdi

Bazen dersler yüzünden kızardı

Bazen eve iki ekmek alırdı

Bazen akşam her kanalda aynı haberi defalarca dinlerdi

Bazen sürekli çay içer Namaza camiye falan giderdi

 

Ama baba başkaydı baba olmayınca anneler üzülürdü

 

Ve şayet anneler üzülünce çocuklar çok etkilenirdi

 

Velhasılı kelam Baba evin direği, damı dört duvarıydı...

 

Şu sözü illaki duymuşsunuzdur babalar oğullarına hep "sen benden sonra bu evin erkeğisin anneni ablanı bacını korumak benden sonra sana düşer" heh işte Hakan şu an bunu yaşıyordu, 10 yaşındaydı henüz çocuktu ama 16 ocak 2005 itibarı ile sırtına ağır bir yük yüklenmişti

 

Çocukluktan uzak yetişkinliğe yakın

 

Hakan o günden sonra bir daha arabalarıyla oynamadı oynayamadı vakti yoktu çünkü, ya ders çalışıyordu yada üvey babasının onu zorla soktuğu ayakkabıcıda...

 

Ambulanstan gelen görevliler binalara dağıldı bu katada bir kadın ile iki adam gelmişti, adamlar Gülşeni dikkatlice sedyeye koyup aşağı indirmeye başladılar, Hakan onlara hayranlıkla baktı, bir deyime onlar süper kahraman gibi gelmişti gözüne oda zorda olanlara yardım edecekti o saniye karar vermişti

 

Gelen kadın hemşire ise Yıldızın yanına çömeldi kriz geçiriyordu onunda sedyeyle taşınması lazımdı, Nidaya döndü "sedye gelene kadar bir yere uzanması lazım yardım edinde içeriye götürelim" Nida kendine denileni hızla yaptı arkadaşının bir koluna girdi artık ağlamasının sonuna geliyor gibiydi ama narin bedeni tir tir titriyordu

 

Hemşire ile Nida, Yıldızı yavaşca yerden kaldırdılar salona götürüp bir koltuğa yatırmaya çalıştılar ama Yıldız inatla yatmıyordu "benim kocam... oda bayrak oldu! O beni bıraktı, o yatıyor şimdi ama ben yatamam ben bir daha uyuyamam Mehmetim benim yerimede yatıyor benim yerimede uyuyor ben yatamam artık bu evde duramam anlıyormusunuz! O soğuk toprakta yatarken acı çekerek Hakka kavuşmuşken ben artık yatamam Haram gelir bana bu evde durmak"

 

Nida arkadaşına daha fazla tahammül edemeyecekti "sadece senin kocan şehit düşmüş gibi davranma Yıldız! Benimde kocam şehit oldu! Ama ben oğlumu teselli etmek yerine burada arkadaşlarımı sakinleştirmeye çalışıyorum! Neden? Benim oğlum değersiz mi şu saniye alır oğlumu yüzünüze bile bakmadan evime giderdim ama sizin benden daha çok sorumluluğunuz var anlıyormusun? Yıldız çok bencilce davranıyorsun! Benim bir oğlum var ben her türlü ona bakarım babamın evine giderim hiç bir yol bulamazsam, ama benim arkadaşımın şu an ayakta durması gerekiyor iyi olmalısın! İyi olmalıyız anlıyor musun? Cenazeden sonra ne yapmamız gerektiğini düşünmeliyiz çocuklarımız bizi böyle perişan gördükçe daha da etkilenecekler!"

 

Nida konuşmasına devam edecekti ama Yıldızın başı döndü o saniyelerde duydukları ağır geldi, sırtına bir yük binmiş gibi oldu

 

Hemşire onu nazikçe tutup koltuğa yatırdı ayaklarının altına yastık koydu camı açtı temiz hava gelmesi için ve Nidadan soğuk su getirmesini rica etti

 

Nida suyu getirmek için ayaklanmıştı ki o anda bomba gibi bir şey patladı ev sanki deprem oluyormuş gibi sallandı herkes yere çöktü kendini koruma altına almaya çalıştı

 

Çocuklar çok korkmuştu zaten ağlıyorlardı artık dahada fazla ağlamaya başlamışlardı Hakanda ağlıyordu Ertuğrulda, hepsi korkudan yatağın üstüne birbirlerine kenetlenmiş bir şekilde sarılıyorlardı

 

Yıldız çaydanlığı ocağa koymuş ama altını açık unutmuştu, su kaynaya kaynaya bitmiş çaydanlık dahi yanmaya başlamıştı mutfağın kapısı ve camıda soğuk olduğu için örtülüydü, gazda uzun süredir açık kalınca olanlar olmuştu

 

Ev cayır cayır yanmaya başlamıştı alevler tüm mutfağı sarmış oturma odasına doğru ilerliyordu, salonun açık olan camı alevlerin ilerlemesine yol açıyordu

 

Dışarıdan bu patlamayı görenler acılarını bir kenara bırakıp komşularına yardım etmeye başladılar biri itfaiyeyi aradı bir diğeri kovalara su doldurup ateş alan katları söndürmeye çalıştılar

 

Yıldızların evi altıncı kattaydı yani en üst kattalardı oraya çıkmak ise en zoruydu çünkü alevler beşinci katıda sarmaya başlamıştı

 

Askerler hemen müdahale etmeye başladı

 

Hemşire ve Yıldız kapıya çok yakınlardı ama Yıldız hala şok içinde olduğundan ne yapması gerektiğini kestiremiyordu Nida onuda alıp kapıya yöneldi tam kapıya doğru yürüdükleri sırada alevler onlara dahada yaklaşmaya başladı

 

Hemşire camdan aşağı baktı çok yüksekti ama alevler çok daha büyük bir hızla ilerliyordu kapatırsa boğulurlardı, aklına bir fikir geldi ama çok deliceydi

 

Askerler onun aklından geçeni yapıyordu bile, doğru bir teleffuz ile düz duvara tırmanıyorlardı bunu Esra ile konuşan asker akıl etmişti tehlikeliydi ama oraya sadece ip halatla yetişebilirlerdi ve itfaiye buraya çok uzaktı alevler büyük bir hızla zaten eski olan binayı sarıyordu

 

Hemşirenin yüzünde umutlu bir tebessüm belirdi askerde tırmandığı sırada gördü nü tebessümü

 

Hemşire hızla geriye çekildi kadınları camın yanına ilerletip önlüğünü çıkardı ve odada bulunan yarışı boş sürahiyi önlüğün üzerine döktü önündeki ateşe önlüğünü vura vura yön vermeye çalıştı ateşin daha az olduğu bölgelerden geçti o sırada tahta kapıdan düşen orta büyüklükteki parça sırtına düştü acı ile inlesede yoluna devam etti çocukları kurtarmalıydı sırtı ile sonra da ilgilenebilirdi

 

Önlüğü kupkuru olmuş yarısı yanmıştı ama çocukların kapısına daha varamamış üstüne üstlük alev çemberinin ortasında kalmıştı

 

Öksürük krizinin eşiğindeyken o asker Hemşirenin imdadına yetişti kadınlar halat iple dikkatlice aşağı iniyordu yinede tedbiren insanlar battaniye germişti diğer bir taraftan ise suyla yangını söndürmeye çalışıyorlardı.

 

Yıldız zarla zorla tutundu ipe

Zihni kendini aşağı bırakması için baskı yapsada çocukları için yaşamalıydı bir şekilde tutunmalıydı çünkü hayat, ölüm bu kadar dibinizdeyken bile devam ediyordu Allah insana her şeyden önce yaşamasını emretmişti bunun için iplere sıkı sıkı tutunarak aşağı inmeye başladı.

 

Asker üzerindeki ıslak kalın ceketi Hemşirenin üzerine örtüp cebine sıkıştırdığı şişedeki suyu önemli bölgelere döktü ve gür sesiyle çocuklara seslendi

 

"Çocuklar"

Hakan duyduğu sese öksürükleri arasından zorla cevap verdi "Buradayız!"

Asker çocuğun sesini duyunca uyardı Kapının arkasında durmayın sakın"

Hakan öksürmekten cevap veremeyince Kemal seslendi "Tamam,zaten yatağın üzerindeyiz"

Asker öksürme krizine giren çocukları daha fazla bekletmek istmedi "Tamam koçum korkmayın sakın Hemşire ablanızda burada korkmayın açacağım kapıyı!"

 

Kendide öksürmeye başlamıştı zira dumanlar dahada büyük bir hızla yayılıyordu biraz geriye gidip çocukların bulunduğu kapıya sertçe bir tekme attı zaten yanan kapı ilk darbe ile yerle bir olmuştu o kapıyla eş değer bir şekilde yatak odasının kapısı da paramparça oldu

 

Hemşire kapının hemen yanındaki albümün ve tahta kutunun tutuşmaya başladığını görünce yatak odasına girip onları kucağına aldı ateşi söndürdü, belki bu insanların bu eşyalara ileride ihtiyacı olur diye düşünmüştü

 

Askerde çocukların odasına girdi ateşin daha az olduğu bölümlerden geçerek yatağa ulaştı Ayça bayılmıştı onu sağ koluna aldı Esrayı sol koluna aldı Kemali sırtına aldı

 

Hakan ile Ertuğrula yer kalmamıştı pratik olmalıydı Hemşire yaralıydı hiç birini taşıyamazdı onları burada bırakırsa tekrar dönmeyeceğine emindi Arkadaşlarının neden hala yardıma gelmediğini anlayamıyordu

 

Ertuğrul ile Hakan aynı şeyi düşünmüşlerdi "sen kardeşimi kurtar biz bir yolunu buluruz" dediler asker gururla baktı çocuklara hemşirede yanlarına geldi

 

Asker kucağındaki çocuklarla dışarıya çıkmaya çalıştı hemşirede çocukların arkasından yürüdü hepsi öksürükten ve havasızlıktan bayılmak üzereydi

 

Ertuğrul ile Hakan yan yana omuz omuza ateşlerin üzerinden atladılar Hemşire onları yönlendirdi onlar birbirlerine sımsıkı tutunup yürüdüler camın önüne geldiklerinde uzaklardan itfaiyenin siren sesi duyuldu

 

Bu kadar çocukla ipe halata tutunarak inmek delilik olurdu iki yetişkin birbirine baktı ateşler artık ciddi anlamda her yeri sarmıştı onlar camın dibine tünemişti ateş onları dahada sıkıştırmıştı ölümün soğuk nefesini enselerinde hissettiler Hemşire öksürürken asker aniden içinden geçen duyguları dike getirdi

 

"Hemşire hanım olurda buradan sağ çıkamazsak ben sizi ilk defa görmedim kaç zamandırda Hastaneye sizi görmeye geliyordum sürekli kızmazsanız eğer Allahın emri peygamberin kavliyle sizi kendime istiyorum"

 

Hemşire duyduğu şeyin şokuyla mümkünmüş gibi dahada öksürmeye başladı utançtan yanakları dahada kızarken tüm tersliğiyle cevap verdi "ağzınızı hayra açın lütfen ve gerçekten ölümün eşiğindeyken ilanı aşkın zamanımıydı"

 

Asker içtenlikle gülümsedi "sizde dediniz ölümün eşiğindeyiz hani istemezseniz de canınız sağolsun" sözünü bitirince öksürdü

 

Hemşire cevap vermedi sessiz kaldı

 

O saniyelerde itfaiyenin uzattığı kabine Hemşire ile çocuklar dikkatlice bindi askerde halata tutunarak indiğinde yangını söndürmeye başladılar

 

Gazeteciler fotoğraf ve video kaydetme derdindeydi

 

İtfaiye ekipleri yangını söndürüyordu askerler binanın tahliye olduğundan emin oluyorlardı

 

Ambulans ekipleri yaralıların yarasına bakıyordu

 

Akşam ezanı tüm bu yaşananlara şahit oluyordu

 

Çocuklar yere indikleri gibi annelerine koştular. Esra annesine sımsıkı sarıldı Hakanda annesinin yanına oturup başını koluna yasladı Yıldız üzerine örtülen battaniyenin altına çocuklarınıda aldı

 

Gülşen yeni yeni kendine gelmişti ne olduğundan haberi yoktu Ertuğrul başını okşuyordu Ayça başka bir ambulansta muayene ediliyordu

 

Yavaşca yattığı yerden kalktı başlarında sağlık görevlisi yoktu

 

Dikkatlice arkasına yaslandı oğlunun eli yüzü is olmuştu endişeyle öne doğru atıldı oğlunun başını okşadı "Ne oldu oğlum sana" diye sordu

 

Ertuğrul üzgün bakıyordu korkmuştu

"Yangın çıktı anne Mehmet amcamların evi yandı bizi askerle Hemşire abla kurtardı"

 

Gülşen duyduğu şeyle şok oldu gözleri kocaman açıldı aklına henüz okumadığı mektup geldi onu bulmalı ve okumalıydı

 

Ayaklanmaya çalıştığı sırada bir sağlık görevlisi yanına gelip onu tekrar yerine yatırdı "Hanım efendi büyük badire atlattınız hamilesinizde lütfen yerinizden kalkmayın düşük riskiniz var"

 

Gülşen duyduğu şeyin verdiği korkuyla yerine iyice sindi oğluna sarılıp başına defalarca kez öpücük bıraktı defalarca bir yerine bir şey oldumu diye sordu her seferinde hayır cevabını alınaca içi bir nebze olsun ferahladı.

 

Hemşire elindeki albümü ve kutuyu kime vereceğini bilemedi, gözü ilk Hakanı gördü o yüzden ona vermek için yanına adımladı

 

Yıldız yanlarına yaklaşan perişan haldeki hemşireyi görünce ayaklanmaya çalıştı ama hemşire el işaretiyle onu durdurdu

 

"Ben bu kutuyu yangının çıktığı evin yatak odasında buldum belki lazım olur diye ama"

 

Yıldız ağlamaklıydı ama bu hemşire öyle güzel bir şey yapmıştı ki ömrü boyunca teşekkür etse yermezdi, kocaman gülümserken kendine uzatılan kutuyu ve albümü aldı

 

"Allah senden razı olsun hemşire Allah ne muradın varsa versin sen bana öyle bir iyilik yaptın ki... anlatamam! ne dilersen dile benden"

 

Hemşire aldığı hayır dualar karşılığında mahcubiyetle gülümsedi "yok efendim estağfirullah ben görevimi yaptım siz sağlıklı ve huzurlu olun o bana yeter"

 

Yıldız büyük bir minnetle baktı hemşireye, bakışlarıyla bile defalarca teşekkür etti hemşire acıyan sırtı yüzünden hızla oradan uzaklaştı acı artık katlanılamaz bir hale gelmişti asker hemen hemşirenin yanına gitti onu ambulansa taşıdı onada pansuman yapıldı diğer tüm yaralılarada

 

Yangın söndü gazeteciler ve diğer herkes evine döndü

 

Geriye yanıp kül olan evin sahipleri kaldı, Yıldız ve çocukları hala aynı yerde oturuyorlardı hepsi sessizce ağlıyor şimdi ne olacak diye düşünüyordu

 

Gülşen bir eli karnında bir eli belinde yavaş yavaş yürüyerek arkadaşının yanına geldi oda yavaşca Hakanın yanına oturdu çocukları da onun yanına

 

Lakin hiç kimseden çıt çıkmıyordu onlar cenazelerinin arkasına ağlayamamışlardı bile, kendi canlarını kurtardıkları için şükür ediyorlardı

 

Nida ile Kemal geldi yanlarına

 

Yıldız başını kaldıramıyordu yerden utanıyordu, dalgınlığı yüzünden bunca olay gelmişti başlarına, Nida yanına çömelip eliyle yüzünü kaldırmaya çalıştı, laz damarı tutuyordu

 

"Gız bacım ne ediysın ha buraya sıfatuni sevduğum kalk hayde çay goydum, demlicene içeruk,kalk hayde"

 

Yıldız aniden gelen gülmesini tutamadı sinirleri bozulmuştu " bir iki saat öncesine kadar ölüyorduk ve sen kurtulur kurtulmaz çay mı koydun? Allahım yarabbim ya" kıkırdamaya devam etti

 

Sonra Gülşende gülmeye başladı

" tam kara denizlilerden beklenecek hareket"

 

Onlar gülünce çocuklarda gülmeye başladı Nida iki arkadaşınında elinden tutup kaldırdı Kemalde kendi arkadaşlarını kaldırınca hep birlikte tellioğlu ailesinin evine gittiler

 

Nida kapıyı açıp herkesi misafir perver bir şekilde karşıladı çünkü annesi ona böyle öğretmişti, her zaman düşünceli ol kriz anını yöneten sen ol derdi, iyikide demişti diye düşündü ve herkesi salona yemek masasına geçirdi

 

Mutfaktan çayı getirip herkese demli çocuklara açık olacak şekilde döktü sonra çaydanlığı yanan sobanın üzerine bırakıp mutfağı kontrol etti ardından oda sofraya oturdu

 

Masada çıt çıkmıyordu kimse önündeki tabaktan bir lokma yiyememişti bile

 

Yıldız çayından bir yudum alınca Esrada bir lokma yemeğinden yedi

 

Gülşen bir bardak su içti Ayça yumurtasından az bir şey yedi

 

Nida ekmeğinden bir lokma bölünce kemalde yemeye başladı

 

Üç kadında bir birine öylece baktı, onlar anneydi, onlar güçlü olmalıydı yemeli içmeliydi ki çocuklarına bakabilecek güce kuvvete ve zekaya sahip olabilsinler

 

Ve herkes böylece yedi içti sofrayı topladılar çocuklar sırayla tuvalete girdi yukarıya çıkamadıkları için kemalin pijamalarından giyindiler

 

Bir birleriyle sen Kemal oldun diye şakalaştılar, çocuk her saniye çocuktu ölümün kıyısından döndüğünde de parkta oyun oynarkende

 

Anneler ise Nidanın kıyafetlerinden giyindi Gülşen tuvalete gittiğinde Yıldız Nidaya döndü "Nida Allah senden razı olsun bacım" der demez sıkıca sarıldı Nidanın yüzünde buruk bir tebessüm peyda oldu

 

"Cümlemizden bacım sende hakkını helal et ben düşünmeden konuştum"

 

Yıldız minnetle arkadaşının gözlerinin içine baktı "Nida sen her zaman bir lafı on kere tartar öyle konuşursun, seninde acın vardı ama her şeye rağmen bize evini açtın ya Allah senden razı olsun"

 

Nida mahcubiyetle gülümsedi "Cümlemizden bacım, hem benim yerimde siz olsanız aynı şeyi yapsrdınız" tereddüt etmedi yapardınız dedi güveniyordu çünkü

 

Ayça ile Esra, Kemalin yatağında yattı Erkeklerde ayrı ayrı yatmak istemedikleri için (korktukları için) Kemalin odasında yer yatağında yattılar onların karşı odasındaki yatak odasında üç genç kadın yanyana yattı

 

Uyuyamadılar ama uzandılar dua ettiler ağladılar, birbirlerini teselli ettiler bir birlerine sımsıkı sarıldılar

 

Dostluğun önemini bu gecede anlamış oldular

 

 

 

 

Ballı bööreklerimmmmmm nasılsınızzzz iyimisinizzzzz

 

Ben iyiyim elhamdülillah

(Kızıl goncalar izledim çaktırmayın cüneyD efendi crush ım)

Ösndlsmzmsçsmnsl

 

Bölüm nasıldıııııı?

 

Karakterler hakkındaki düşünceleriniz nelerrr?

 

Ufak bir açıklama;

Ben hafızlığa gidiyorum ve bu yüzden derslerim çok yoğun

 

Bu nedenle Adet dönemim dışında telefonumu açmıyorum çünkü dikkatimi çok dağıtıyor 😭

 

O yüzden üçüncü bölümün ne zaman geleceğine dair net bir bilgi veremicemm

 

En az 15 güncük beni beklersiniz değilmi sultanlarımmmmmm

 

Hepinizi çoooookkkk seviyorum iyiki varsınız anneler günümüz kutlu mutlu olsun

 

Allaha emanet olun mermili keklerimmmmmmm muck

 

Oy ve yorumlarınızı bekler okuyan gözlerinizden öperim saygılarımla

 

 

Loading...
0%