Yeni Üyelik
2.
Bölüm

Bazı babalar da yaradır, acıtır

@piyara

Dicleden;

Bazı babalar da yaralar, bazı babalar da acıtır kızlarını...

Herkesin bir yarası vardır. İyileştiği sandığı fakat kabuk bağlamış, dokunulduğunda acıtan. Ne zaman dokunsam acıtırdı beni. Bir yangının ortasında, boğazım dikenli tellerle çevriliydi. Aldığım nefese bile geçit vermeyen kırıklarım vardı üstelik. Üstüme basıp geçen dünya ruhuma sinmişti. Çok direnmiştim yaşamak için ama kalbim çoktan ölmüştü içimde sanki. Çocukluğumu hatırladıkça bir yumru oturuyor boğazımın ortasına hâlâ. Ciğerlerime hava vermeyi engelliyor gibi. Beni merak ediyorsanız; Ben Dicle, bazı düşünceleri acıyan Dicle... Bir sonbahar ve Kasımın ayının belli belirsiz ayazı gecenin en kuytu saatiydi. Hayatımı değiştirdiğim o günü nasıl unutabilirdim ki? Hatırımdan çıkmayan yüreğimden dilime dökülen cümlelerle bakmıştım baba evime;

"Ben sonbahardan ilkbahara, ateşten suya ulaşacağım. Ben en karanlık geceden, sehere ulaşacağım. Akşama kalmaktan ve kandırılmaktan kurtulacağım. Çölde gördüğüm seraptan denize ulaşacağım. Yokuşları çıkıp zirveye ulaşırsam şayet baba. Bu senin benden mahrum bıraktığın sevginden, gösteremediğin ilginden ve ayıramadığın vaktindendir. Nasıl hissediyorsun, neredeydin? Başka sorum yok baba. En güzel cevabı vermiştin zaten, beni görmeyerek, sevginden mahrum bırakarak..."Bir daha hiç dönüp bakmadım ardıma.

2011-URFA

Saat; 7:00

Yine hergün ki gibi sıradan birgündü.

-Dicleee, uyan kızım okula geç kalacaksın.

Yorganımı başımın üzerine çekerek;

-Mmmmm biraz daha anne, geç kalmam. Nolur beş dakikacık daha.

-Hadi kızım, olmaz ama elini yüzünü yıkayıp masaya geç, kahvaltı hazır.

-Tamaaaammm anne tamaaammm uyutmuyorsun ki zaten, yani beş dakikacıktan ne olacaktı ki?

- Hadiii elini yüzünü yıka da gel canım.


Hemen çıkmadım yatağımdan. Sıcacık yatak, kim sıcak yatağını bırakıp okula gitmek isterdi ki sabah erkenden? Az da olsa yatakta oyalanırdım bir süre her zaman. Zaten gece uyuyamıyordum, geç saatlere kadar birşeylerle meşgul oluyordum, sabahta uyanamazdım öyle. Erken kalkmak işkence gibi gelirdi bana.

7:15

Elimi yüzümü yıkayıp, okul için giyinip masaya geçtim. Annem her sabah o kahvaltı masasını döktürürdü bizim için. Neler neler olmazdı ki o masada Annem dört dörtlük kadındı. Ev hanımıydı ve evine çok düşkün, eşine sadık ve çocuklarını çok seven bir anneydi. Babam bizden önce başlardı kahvaltıya. Huyudur, beklemeyi bilmezdi ne bizi ne de annemi. Çevresine sorsanız babam eşine iyi bir koca, çocuklarına ilgili bir babaydı. Neyse biz kahvaltı masasına dönelim. Abim erkenden çıkmış kahvaltıya kalmamıştı. Ama Emel yengem masaya çoktan kurulmuştu. Bu arada abim sevdiği kıza kavuşamayınca görücü usulü evlilik yapmıştı. Sanırım abimde ilk yarasını sevdiği kadın tarafından almıştı. Merak etmeyin yengemi seviyor. Sadık bir eş, çocuklarını çok seven bir baba. Ne güzel bir baba oldu abim anlatamam.Kıskanmak değilde imrenirdim hep yeğenlerime.Babam yengemi çok severdi Bize gösteremediği o ilgisini var ya hıhh işte o ilgiyi ve sevgiyi yengeme vermişti. Babam birgün yaşlanırsak gelinimiz bize bakar umudunu taşıyarak severdi, el üstünde tutardı yengemi. "Aman kızım yorma kendini, bundan ye, şundan ye, kızlar halleder kızım..." Ve dahası. Yengem iyi biriydi fakat ben henüz babamın sevgisini paylaşacak yaşta değildim. Bu yüzden her zaman kıskandım yengemi. Bir sorunum yoktu Emel yengemle, benim sorunum babamdı. Babamın bize gösteremediği ilgi, bizden esirgediği sevgisiydi. Bunun yanında tüm bunları başka kişilere vermesiydi. Sonuçta her çocuk ilgi görmek, sevilmek isterdi ve ayırılacak az bir vakitte olsa tüm bunlar için yeterliydi bence.

Onbeş yaşında bir kız çocuğu için sevilmek ve görülmek ve ilgiyi en çok kendinde görmek isterdi. Özellikle babası tarafından. Babam istediğim herşeyi alır, istediğim herşeyi verir ve yapardı. Sevgisi hariç.Onu bize vermedi hiç. İlk yaramı babamdan aldım ben. Mahrum ettiği sevgisinden, gösteremediği ilgisinden. Zaten o yara sonra hep acıttı beni...

-Baba beni okula bırakır mısın bugün?

-Olmaz kızım işlerim var, biliyorsun.

-Lütfen baba, ne olur sen bırak beni okula.

-Olmaz dedim Dicle, başka birgün bırakırım seni. Harçlığını oturma odasında ki sehbaya bıraktım.

-Tamam baba...

Gözlerim dolmuş ,dudaklarım bükülmüştü o gün yine. Aslında babamın bu cevabı vereceğini biliyordum fakat yine de sormak istedim bir umutla. Yine söz vermiş fakat daha önce verdiği sözleri unutmuştu babam.

- Anne, ben çıkıyorum. Okuldan sonra görüşürüz.

Kocaman bir öpücük kondurdum annemin yanağına her zamanki gibi. Annemi severdim ama her zaman babama bir tık sevgim fazla olurdu. Babalar kızlarının ilk aşkı, ilk kahramanıdır hatta prensidir. Ufak yaşlardayken babamın beni çok sevdiğini sanardım. Her istediğimi alınca, beni seviyor sanır, mutlu olurdum. Ne büyük bir yanılgı!Ama artık aldığı verdiği hiçbirşey beni mutlu etmiyordu. Bende bıraktığı hasarın farkında dahi değildi ki babam. Bir çocuk, oyuncaklardan, elbiselerden, ayakkabılardan vesaire şeylerden daha çok sevgi bekler, sevgi isterdi. Babası tarafından çokça sevilmek... Babam iyi adamdı ama başkalarına.

8:30

Aydanur en yakın arkadaşım,sırdaşım okul kapısında bekliyordu beni. Herşeyimi ona anlatsam da birşey hariç kalırdı.Yani Babam. Öve öve bitiremediğim babamı, nasıl bizi sevgisinden mahrum bırakıyor derdim ki. Hep mükemmel bir babam var diyip dururdum.

- Dicle baban seni okula bırakmayacak mıydı? Yine yalnız geldin okula.

- Ayyy Aydanur.Gunaydın der önce bir insan. Bırakacaktı ama son anda bir telefon geldi iş yerinden, çıkmak zorunda kaldı apar topar. Yoksa babam beni bırakacaktı.

- Öyle olsun bakalım.

- Hı hı, öyle zaten, ne olacaktı ki başka. Hadi hadi sınıfa gidelim Züleyha öğretmen girmeden, yoksa azar yiyecez yine.

- Hadi o zaman...

Okuldan geldikten sonra odama kapandım yine. Ama kafam okulda olduğu gibi sabah babamla kalan konuşmamdaydı. Sürekli beynimin içinde babamın olumsuz cümleleri, tutmadığı sözleri dönüyordu. Zoruma gidiyordu aslında.

19:00

Annem salondan seslendi;

- Dicle hadi yemeğe kızım.

Yemeklerin mis kokusu odama kadar yayılmıştı. Fakat ben aç hissetmiyordum kendimi sevgiye açtım ben en çok oda yoktu zaten. Anneme odamdan seslenerek;

- Aç değilim ben anne, dersim var siz yiyebilirsiniz.

Diyip masamın başına geçtim. Biraz sonrasında odamın kapısı hafifçe tıklatıldı.
Annemdi gelen elinde bir tepsiyle, yemeğimi odama kadar getirmişti. Razı gelmemişti anne yüreği de gelmişti. Tepsiyi yatağımın ucuna indirip, yanıma yaklaştı;

- Diclem, konuşalım mı biraz ne dersin?

- Ne hakkında annem?

- Bilmem, neyden konuşmak istersen olur.

-Ama anne! Anne dersim var demiştim sana.

-Dicle, yavrum! Neyin var senin kızım, neden böyle içine kapanıyorsun. Okuldan gelince odana kapanıyor saatlerce çıkmıyorsun. Bir sorun mu var benim güzel kızım. Canını sıkan bir durum mu var, anlatmak istersen dinlerim seni. Bir sorunun varsa birlikte çözelim. Ama susma kızım bizden uzak durma.

- Aman anne neyim olacak bir sorun yok evham yapıyorsun, gayet iyiyim ve sınavlardan dolayı odama kapanıyorum ders çalışmak için. Biliyorsun anne yengem ve abim sonra çocuklar rahat çalışamıyorum. Bu yüzden odamdayım. Hem diğer kızlarında var onlarla da ilgilenmelisin sonra kıskanırlar beni valla.

Yalandan bir gülümseme oturttum dudaklarımın kenarına.Sarıldım kocaman ona ikna olması için. Annem nasıl hissediyordu her halimize bilmiyordum, Bizi biz birşey demeden nasıl anlıyordu anlamıyordum. (Artık biliyor ve anlıyorum.) Annem ikna olmamıştı ama üstüme de gelmemişti.

-Tamam kızım iyi dersler.

-Sağol benim güzel annem.

Annem odadan çıktıktan hemen sonra ağlamaklı olmuştum. Damlalar teker teker firar etmişti gözlerimden, canım yanıyor içim daralıyordu. Anneme yalan söylemek istemiyordum ama annem üzülmesin diye birşeyleri anlatmıyordum. Diyemiyordum ki;

"Ruhumun derinliklerinde bir yara, o yara babamdan. Yaram beni çok acıtıyor anne. Babamın bizden mahrum ettiği sevgisi, içimde dağlar oluşturuyor. Duvar örüyor aramıza."

Diyemiyordum işte. Odama bile sığamayacak kadar taşıyordu içimdekiler. İçimi beni dinliyen, anlayan tek bir yere yazıyordum. İçimden taşanları tuttuğum günlüğüme dökebiliyordum sadece.

Loading...
0%