@piyara
|
Laleh' den; İnsanların beni İzmir’in en şanslı kızı olarak gördüğünü biliyordum. Hayatım dışarıdan parıltılı bir masal gibi görünüyordu. En prestijli semtlerde büyümüş, özel okullarda eğitim almış ve şimdi de saygın bir kardiyolog olarak başarılı bir kariyer yapmıştım. Bu akşam, bu kusursuz masalın zirvesindeydim. Kendi düğünümde, göz alıcı bir salonda, yüzlerce kişi bana gülümseyerek mutluluğumu kutluyordu. Ancak onların bilmediği bir gerçek vardı: Hayatım, sandıkları kadar mükemmel değildi. Hatta kusursuz olmak bir yana, tamamen sahteydi. Hayatımı iki döneme ayırıyorum: özgürlük için verdiğim mücadele ve ailemin dayattığı kalıplardan kurtulma çabası. Babam Kasra Kasra, sadece güçlü bir adam değildi, kendi kurduğu dünyada neredeyse bir imparatorluktu. İnşaat sektöründe kazandığı başarılar ve sahip olduğu servetle herkesin gözünde ulaşılmaz bir figür haline gelmişti. Babam için her şey mükemmel olmalıydı: işleri, ailesi ve özellikle de kızı. Annem Neda ise babamın bu "mükemmellik" arayışına boyun eğmiş, kendi hayallerini çoktan geride bırakmış bir kadındı. Çocukluğumdan itibaren annemle babamın benim için de aynı “kusursuz” yolu çizdiği çok açıktı. Ama ben onlar gibi değildim. Kalbim bambaşka bir ritimde atıyordu. Küçüklüğümden beri insan bedeninin, özellikle de kalbin işleyişine büyülenmiştim. Her atış, yaşamın en saf, en mucizevi sesi gibi geliyordu. Onların planlarından uzaklaşma cesaretini ilk kez tıp okumaya karar verdiğimde gösterdim. Ancak ailem bu kararı hiçbir zaman ciddiye almadı. Babam için tıp, benim için sadece bir "gençlik hevesiydi". Babam, bir gün kendi işine dönüp imparatorluğunun bir parçası olacağıma emindi. Ancak ben farklıydım. Karşı çıkışlarla, alaylarla, baskılarla mücadele ederek tıp fakültesine girdim. Kalp cerrahisi, beni ait olmadığım dünyadan çekip çıkaran bir kaçış yoluna dönüşmüştü. Eğitimim boyunca her gece kendi kendime söz verdim: Bir gün, tamamen kendi hayatımı yaşayacaktım. İzmir’in sayılı kardiyologlarından biri olmak bu mücadelenin bir parçasıydı ve başardım. Ama bu başarı, ailemin üzerimdeki kontrolünü kırmaya yetmedi. Hastane benim özgürlük alanımdı. Yoğun geçen saatlerde, ameliyathanede kan ve adrenalin kokusu arasında, kendimi gerçekten var olduğumu hissediyordum. Her ameliyat, kendi çizgilerimi çizmeme yardım ediyordu. Ancak işten eve döndüğümde, babamın gölgesi yine üzerimdeydi. Onun planladığı iş toplantıları, “sana uygun” erkeklerle düzenlenen yemekler ve annemin sürekli tekrar eden öğütleri... Hayatımın her anı kontrol altındaydı. Ve evlilik... Bu kontrolün zirvesiydi. Babam, beni kendi iş dünyasındaki bağlantılarını güçlendirecek biriyle evlendirmeyi kafasına koymuştu. Tanıştırdığı erkeklerin isimlerini bile zar zor hatırlıyordum; çünkü hiçbiriyle tek bir gerçek bağ hissetmemiştim. “Bu iş senin iyiliğin için,” diyordu babam. Onun "iyilik" anlayışıyla benim özgürlük arayışım arasında aşılmaz bir uçurum vardı. Her şey bir gece değişti. O gün hastanede uzun bir ameliyat gerçekleştirmiştim. Yaşama tutunan bir kalbin ritmi hâlâ zihnimde yankılanıyordu. Ancak dışarı çıktığımda İzmir’in serin rüzgarı yüzüme çarptı ve gerçekler beni vurdu: Birinin hayatını kurtarmıştım ama kendi hayatım hâlâ elimden kayıyordu. O anda bir karar verdim. Eğer özgürlüğümü istiyorsam, bunu kendi ellerimle alacaktım. İmkansız gibi görünse de, babamın bana dayattığı bu evlilik planını alt üst edecektim. Ve o gece Keyvan’la tanıştım. Keyvan, düğün hazırlıkları için düzenlenen bir kokteylde karşıma çıktı. Babamın iş dünyasındaki bağlantılarından birinin oğlu olduğu söylenmişti ama o da benim kadar isteksiz görünüyordu. Gözlerinde tanıdık bir boşluk vardı. Sanki o da kendi hayatında bir çıkış yolu arıyordu. Kısa bir konuşma sonrası ikimiz de istemediğimiz bir evlilik oyununa çekildiğimizin farkına vardık. Anlaşmamız basitti: Babamın ve dünyanın gözünde mükemmel bir çift rolü oynayacaktık. Ancak bu oyunun yalnızca bir amacı vardı: Bana özgürlüğümü kazandırmak. Keyvan, kendi sebepleriyle bu teklifi kabul etti. Onun ne sakladığını, bu anlaşmadan ne kazanmaya çalıştığını tam olarak bilmiyordum. Ama bildiğim bir şey vardı: Bu, benim hayatım için bir dönüm noktasıydı. Şimdi burada, göz kamaştırıcı bir düğün masasında oturuyorum. İnsanlar bize gülümseyerek bakıyor; mutlu, kusursuz bir çift olduğumuza inanıyorlar. Ama içimdeki savaş hiç bitmedi. Bu yalnızca bir başlangıç. Sahte bir evlilik, benim özgürlüğümü kazanma savaşımda sadece ilk adım. Ve ben o özgürlüğü kazanmak için her şeye hazırdım. |
0% |