@piyara
|
Laleh’den: İlk Gün Otelin görkemli süiti, düğün gecesinin bir devamı gibiydi: abartılı, ihtişamlı ve soğuk. Duvarlarda asılı altın çerçeveli tablolar, yerlerdeki yumuşak halılar... Her şey kusursuzdu. Fakat bu odanın içindeki hava benim nefesimi daraltıyordu. Kapı arkamdan kapandığında yalnızdık. Keyvan, ceketinin düğmesini gevşeterek yatağın yanındaki koltuğa oturdu. Sessizce bana baktı. Gözlerinde hiçbir sevgi, hatta ilgi kırıntısı yoktu. Beklediğim gibiydi. Bu evlilik, hiçbir zaman bir aşkla süslenmiş olmayacaktı. “İyi bir oyun sergiledik,” dedi sonunda. Sesinde bir gülümseme vardı ama bu, insanın içini ısıtan türden değildi. Daha çok bir sahtekarın kendini beğenmiş ifadesi gibi. Başımı salladım. “Evet, sanırım herkes inandı.” O an, bu sahte evliliğin ne kadar zor olacağını fark ettim. Çünkü ne kadar uzak durmaya çalışsam da Keyvan’ın varlığı beni rahatsız ediyordu. İçimde bir yerlerde, onun gizemli dünyasına dair bir huzursuzluk vardı. Yine de, bu anlaşmanın sınırlarını koruyacağıma dair kendime söz vermiştim. Bu benim özgürlüğümün bedeliydi. “Yarın sabah erkenden hastanedeyim,” dedim sesimi sakin tutarak. Keyvan başını geriye yasladı, yüzünde hafif bir alayla. “Tabii ki. Bu evlilik senin ‘mükemmel Laleh’ rolüne hiçbir şey kaybettirmemeli.” Söylediği şey, her ne kadar doğru olsa da beni rahatsız etmişti. Ona cevap vermedim. Elbisemin fermuarını açarak banyoya gittim. İçeri girdiğimde aynada kendimi gördüm: hala gelinliğimle, yüzümde yapay bir gülümsemenin kalıntılarıyla... Bu görüntüye bakarken, içimde bir şeylerin kırıldığını hissettim. Sonraki Sabah; Sabah olduğunda, her şey eskisi gibiydi. Ya da en azından ben öyle davranıyordum. Beyaz önlüğümü giyerken, içimdeki ağırlığı geride bırakmaya çalıştım. Ameliyathane beni bekliyordu ve o steril, parlak ışıklarla dolu odada, sahte hayatımdan uzakta olacağımı biliyordum. Hastaneye vardığımda, hemşirelerden biri koşarak yanıma geldi. “Doktor Hanım, sabah erkenden gelen bir vaka var. Hasta kritik durumda.” Bir an için yorgunluğumu unuttum. Beynim otomatik olarak çalışmaya başladı. Bu, beni hayatta tutan tek şeydi: başkalarının kalplerine dokunarak kendi özgürlüğümü hissetmek. Ameliyata girdiğimde saatlerce süren bir savaş başladı. Ellerim hassas ama kararlı bir şekilde çalışıyordu. O anda dünyada sadece ben ve o ritmi bozuk kalp vardı. Saatler sonra, ameliyathaneden çıktığımda gömleğim ter içindeydi, ama içimde bir rahatlama vardı. Hasta yaşam mücadelesini kazanmıştı. Ama o tatmin duygusu fazla uzun sürmedi. Koridorda karşıma çıkan ilk kişi, Şirin oldu. “Neden aniden evlenme kararı aldın Laleh?” diye sordu, ince bir gülümsemeyle, fakat gözlerinde ki şüpheyle baktı gözlerimin içine. Onun gözleri her zaman her şeyi görürdü. Bana bu oyunu anlatmadan önce düşünmem gerektiğini biliyordum ama artık çok geçti. Omuz silktim. “Bildiğin gibi. İlk görüşte aşk.” Şirin bir an sessiz kaldı, sonra eğildi ve alçak bir sesle fısıldadı: “Bu Keyvan denen adam... Beni rahatsız ediyor. Senin için endişeleniyorum, Laleh.” Yutkundum ama ona güvenmek istiyordum. “Endişelenme,” dedim, sesim sakin görünmeye çalışıyordu. “Kontrol bende.” Ama gerçekten kontrol bende miydi? O akşam eve döndüğümde Keyvan oturma odasında telefonla konuşuyordu. Ses tonu sert, hatta tehditkârdı. Adımlarımı sessizleştirdim, onu rahatsız etmek istemiyordum. Ama konuşmalarını duymam kaçınılmazdı. “Bu işi hemen halletmek zorundasın,” diyordu. “Kimse öğrenmeyecek. Benimle çalışan herkes, ne yapması gerektiğini bilir.” O an, Keyvan’ın hayatındaki karanlık tarafın gerçekliğiyle yüzleştim. Onun bu dünyasına adım atmak istemiyordum ama istemesem de o dünya benim etrafımı sarmaya başlamıştı. Keyvan, başını kaldırıp beni fark ettiğinde bir an için sessizlik oldu. Yüzünde yine o sahte gülümseme belirdi. “İyi geceler, sevgili eşim,” dedi alayla.1 Sahte bir tebessümle cevap verdim. " İyi geceler, kimse yok bu kadar rol yapmak zorunda değilsin. Anlaşmamızı unutma!" Diye cevap verdim Keyvan'a. |
0% |