@pnrkynk20
|
Gözlerimi aralamak zorunda kalmıştım. Çünkü;Güneş göz kapaklarımı delmek istiyor gibiydi. Kalkıp perdeyi kapattım, tekrar yatağa yatıcağım zaman Ateş'in yanımda olmadığını gördüm. Annem görmesin diye gitme ihtimali yüksekti.
Böyle düşündüyse ki büyük ihtimal böyle düşündü... Bu sefer tatlı niyetine yerdim. O kadar çok seviyordum zat-ı muhteremi.
Odadan saçımı kaşıyarak çıktım. Gözüm bile açılmazken Ateş'i aramam ne kadar mantıklıydı bilmiyordum. Mutfağa girip bir bardak su içip öyle aramaya karar verdim. Mutfağa girdiğimde Annem kahvaltı hazırlamıyor direk kahvaltı yapıyordu asıl sorun ise Annem değildi. Abim bildiğim Akın ve Ateş'in de kahvaltı ediyor olmalarıydı.
Dağınık saçlar ve pijamalarımla görmeleri hoş değildi ama Akşamda görmüşlerdi beni böyle o yüzden birşey demedim. Bozuntuya vermeden herkese sarılıp bir öpücük kondurdum. Herkes farkındaydı olayı normal bir durum gibi göstermeye çalıştığımı ama hepside gülüyordu. Annem, Ateş ve Akın abimi yanaklarından öpmüştüm ama beni şaşırtan başka bir detay vardı. Akın abim gülüyordu ve oda benim yanaklarımdan öpmüştü.
"Günaydın kardeşlerin gülü" dediğinde ovaladığım gözlerimi özgür bırakıp Ateş'e baktım. Oda bana bakıyordu ama sırıtarak, o kadar mutlu olmuştum ki ama bir o kadarda şoktaydım sanırım "Gü... Günaydın Abicimmm" dememin başka bir açıklaması olamazdı yoksa...
Akın abimin yanına oturdum. Tabağıma birkaç şey koymaya başladı. Bu hali o kadar hoşuma gitmişti ki... Ateş'in kızması gerekirdi belki ama bana gülerek bakması daha mutlu olmama destekti.
"Bende senin tabağına kahvaltılık koyabilir miyim? "
"Sorman hata"
"Ne seversin ki sen... Ne koyıyım tabağa"
"Sen ne koyarsan yerim ben " diyerek tabağıma biraz daha omlet koydu"şimdi boran abim bitirir falan aç kalmasın kardeşim"
"Lannn! Akın duyuyorum ben oğlum umarım farkındasındır" Dediğinde Akın abimle ben kıkırdamakla meşguldük tabii... Akın abimin ensesinden tutup bizi biraz daha uzaklaştıran Ateş'e çatık kaşlarla baktım.
"Ateş bırak abimi acıkmıştır... Birşeyler yesin"
"Su bende yemedim ama sevgilim, bana bakan yok ama"diyerek huysuzlanınca gülmüştüm. Gerçekten çok huysuz ve aksiydi ama seviyorduk. Elden başka ne gelirdi ki...
"Tamam Ateşcim bırak ki ikinizde yiyebilin değil mi ama? "
"Pabucumuz daha saniyesinde dama atıldı bile" diye homurdana homurdana omlete çatalı batırdı. Sanırım bizi falan doğruyordu hayalinde ama daha çok Akın Abimi doğrar gibi bir hali vardı. Bu hallerine ben bir deli olduğum için tabii ki kahkaha atmıştım. O sırada Akın abime bir mesaj geldi. Telefona baktıktan saniyeler sonra kaşlarını çattı yine önemli şeyler dönüyordu belli. Hemen Ateş'e baktı. Ateş kaş göz işareti yaparak omletini yemeye devam etti. Telefonu Ateş'e verip tepkisini izlemeye başladı. Ateş'inde kaşları çatıldı. Tam sofradan kalkıyorlardı ki... Bağırmamla ikiside yerinde durdu.
"Tabağını bitirmeden kimse sofradan kalkmıyor! " sonrada Akın abime baktım. "Abi tabağına ben koymuştum kahvaltılıkları, hani yerdin ne olsa" diyince bir bana bir Ateş'e baktı sonra ikiside yerine oturup çatalı eline aldılar.
"Yerim tabii... Öküzlük bende, affet beni Abicim olurmu? " konuşmadım sadece başımı sallamıştım. Akın abim ne koyduysam yiyordu gerçektende. Ateş'in gözleri bir süre daha bende oyalanıp oda yemeye başladı. Birşey vardı ama ne olduğunu bilmiyordum. Bu durum beni korkuttu ama susmakla yetindim.
Kahvaltı faslı bittiğinde hemen çıktılar Akın abim saçlarıma bir öpücük kondururken Ateş'te alnıma bir öpücük bırakıp çıkmışlardı evden. İçimde bir korku vardı, çünkü;giderken Ateş birkaç gün burada olamıcaklarını İstanbul'a dönmeleri gerektiğini söylemişti. Annem ve ben yalnız kalmıştık sorun bu değildi, sorun Ateş'in bir anda gidiyor olmasıydı yine sessiz kalarak içime atmakla yetindim.
🪐
🖤ATEŞ'İN ANLATIMIYLA🖤
Gelen mesaj tahmin edilen üzerine kumarhane'ye bir davetti. Ben olsam bende meraktan çağırırdım. Karan denilen çocuk baya işe yaramıştı. Kıbrısa gitmek için bindiğim özel uçak hateketlenince Su'ya söylediğim yalan aklıma gelmişti. İstanbul demiştim ona, ne dicektim kumarhaneden davet geldi gitmem lazımmı, yüzümü ekşittim bu noktada bir insan kendinden soğuyabiliyorsa, öyle bir durum varsa onu şuan ben yaşıyordum.
Akın 'da benimle gelmek istemişti ama ben onu durdurarak net bir cevap vermiştim.Su'yu ikimizde gidersek yalnız bırakırdık. Ben gitsem bile abisiyle vakit geçirebilirdi. "Kardeşinin sana ihtiyacı var" bu onu birkaç saniye duraklatmıştı çünkü bende onun kardeşiydim. Kıskançlıktan çok içimi tarif edilemez bir huzur kaplamıştı. Bu durumu ne kadar belli etmek istemesede ben Akın'ı tanırdım oda çok mutlu olmuştu.
Ben Abi olmuştum. Akın bana o duyguyu misliyle yaşatmıştı ama Akın bu duruma o kadar acemice yaklaşıyordu ki beni bile dumura uğratmışlığı vardı.
Ben Akın biraz daha sakin olur diye düşünmüştüm mesela...
Akın ile tanıştığımız ilk gün bende bu kadar heyecan yapmıştım. Onu mutlu etmek için ailesini bile araştırmıştım ama o gerek olmadığını yetimhaneden kaçmadan birkaç gün önce kendine ait dosyasını çaldığını söylemişti.
Hatta abi bu hırsızlık olmaz değil mi? Kötü yapmaz beni... Sonuçta benim dosyam demişti. 17 yaşındaki haline nazaran çocuksu bir sesle...
O dosyayı okumaya hala cesaret edememişti. Nerdeyse 27 yaşına giricekti ama hala o dosyanın kapağını açmaya cesaret edememişti. Kendini kimsesiz, yapayalnız bilmek ona bir nebze iyi geliyordu. Ailesinin onu bırakma ihtimali, içinde sakladığı en büyük yarasıydı oysa...
Bunu hep saklardı. Kimsem yok dedi Abisi oldu. Bir abim var dedi, şimdi ise küçük bir kız kardeşi oldu. Onun adına seviniyordum. O dosyayı açmaya cesaret edemese de ben açmıştım o dosyayı ben bilirdim onunla ilgili herşeyi...
O mavi kapaklı dosyayı açıp içine bakmadığına içten içe sevinirdim ben, çünkü, kaldıramazdı... Ben bile bu şeylerle yüzleşen 3.bir göz olarak kaldıramamıştım...
İkna olmuştu gelmedi. Hayattaki ikinci mucize olarak gördüğü kız kardeşi için gelemedi zaten beni bilirdi kolay kolay yenilmez zora sokmazdım kendimi... Hoş zorluğa girsem ne yazardı ben tereyağından kıl çeker gibi sıvışırdım aradan.
Boran Karaca olmanın ilk kuralı:zorda kalma, zora sok...
İkinci kuralı ise :tek kural kuralsızlık derdim ki genelde 1. Kural'dan çıkamazdım ben... Şiddetten daha çok planla ilerler, plansız işe girmezdim.
Kıbrısa iner inmez otele yerleştim. Akın'a karan'ı yollaması için mesaj attım. Çocuğun numarası bir Akın'daydı...
Kapı çalınınca yanımdaki adamlardan birine bir baş hareketi yapmam yetti, hızlı adımlarla ilerleyip açtı kapıyı... Takım elbiselerin içinde ifade ve duyguyu kapı dışarı eden bana biraz tırsarak birazda hayranlıkla baktı.
"Otur bakalım, Karan beyyyy...Bana biraz kendinden mi bahsetsen artık? "
"Ta... Tamam Boran Bey, ne duymak isterseniz sormanız yeter, cevabını hemen veririm"
"Beyi at abi diyebilirsin... " dediğimde başını öne eğerek,ellerini önünde bağlamakla yetindi. "Geç otur bakalım, bana oyunda yaptığın hileyi anlat... " dediğimde gözüme korkuyla baktı. Bir kumarhane işleten birinden bunları duymak onu bocalattı.
"Öz.. Öz..ür dilerim ben... Ben yenmek için yapmıştım. Adamlar çakmadı zaten abi"
"Rahat ol, büyük bir risk aldın ama sonu iyi bitti. Anlat bakalım düzeneğin ne? "
"Bir düzenek yok ilk başta kart sakladım ama sonra kart'a işaret koyup farketmeden kurpiyere geri verdim. Dağıtma sırasını bildiğim için kolay oldu adamlarda çakmadı. "
"Bir daha kendini bu kadar tehlikeye atma abicim, yoksa canını alırlar ruhun duymaz... Kumarda hile, namus meselesiyle birdir, kıyas veya ayrım yapılmaz... Cezası bir ve tektir.... Ölüm"
"Abi ben bilgisayar okuyorum o yüzden koyduğum işareti onlar göremez zaten... Ama kart sakladığımı Çakabilirlerdi. Adamlar Amatör, tecrübe sahibi yoktu pek"
"Neyse ne... Bir daha böyle risk yok, anlaşıldımı? " başını sallayıp uzaklaşıyordu ki durdurdum. "Gel bide şu hilelerini bende dene bakalım ne kadar iyisin görelim. Hemen yüzünü bana dönerek parlayan gözlerle baktı.
Hilelerini ilk başta bana söylediği için başka şeyler deneyebilirdi. Dikkat etmedim, daha doğrusu etmek istemedim. Ben hilesiz bir şekilde kazandığım her elde daha da fazla hırslandı. Akşam'a kadar oynadık ama akşam olmasına rağmen değişmeyen tek şey benim yenmem onun ise kaybetmesiydi.
Öğrendiğime göre kayınpederim Servet Şanlısoy adını yansıtırmış, gizli kapaklı işler çevirip adı ve soy adı gibi serveti ve şanına ekleme yapar dururmuş ama bilmediği birşey vardı. Gece yarısı olunca Servet Şanlısoy'un benim tarafından alıcağı büyük darbe...
Sevinç ve şevkle mırıldandım. "Kayınpederime büyük darbe olucak ama yapıcak birşey yok... Adı bile Servet olan adamın kasasına para girişini azaltıcam" diyerek kendi kendime daha da keyiflendim.
Şanlısoy ailesi ilk vurgununu damatlarından yani Boran Karaca tarafından alıcaklardı...
🪐
❄Selamlarrr❄
Size şevkle yazdığım bölümü paylaştığımı bildirmek isterim
Umarım sizde aynı şevkle okur ve oy ve yorumlarınızı sakınmazsınız
Sizi gün geçtikçe daha çok seven
...yazarınız Gururla sunar...
|
0% |