@pnrkynk20
|
Ateş'in iyi durumda olmadığını söylüyorlar. Hayır Ateş tek hareket eden biri değildi hiçbir zamanda olmamıştı. Akın abimde onunla beraberdi belki de Annemde çünkü;şuan kimse evde yoktu. Sakin olmam gerekiyordu. Ateş'i aradım ama telefonu kapalıydı. Akın abımı aradım ikinci çalışta açıldı. "Efendim kardeşim"
"Akın abi çok kötü birşey oldu... Ateş, ateş nerde biliyor musun? "
"Abim yanımda değil ama nerde olduğunu biliyorum... Bir sıkıntı mı var?! "
"Biri aradı, bir adam bana Boran karacayı tanıyıp tanımadığımı durumunun çok iyi olmadığını istersem gelip görebileceğimi söyledi ve çok pis şekilde kahkaha atıp telefonu kapattı. Neler oluyor? "Akın abim konuşmamı bitince öyle kahkaha attı ki donup kaldım.
" Merak etme güzelim... Boran abımı kimse rehin alamaz,kendileri bırakır hatta üzerine para bile verirler merak etme"
"Bu ne demek oluyor anlamadım"
"Boşver sen şimdi bunları, sen evdesin değil mi?... Yanına geliyorum annen restoranda merak etme, on dakikaya yanındayım, görüşürüz"
"Görüşürüz abi" Dediğim gibi telefon kapandı. Hayır ne olduğunu bir ben mi anlamıyordum ne demek üzerine para verirler, pişman olurlar falan gerçekten inanılır gibi değillerdi. Odamdan çıkıp salona geçip Akın abimi beklemeye başladım.
💦
🖤ATEŞ'İN ANLATIMIYLA🖤
Bugün çok özel bir gün olucaktı. Kafamda bazı planlar vardı ve A, b, c diye ayrı ayrı bölümleri vardı. Doğaçlama çalışacaktım ve hepsi bu evden çıkınca olucaktı. Su'yun saçlarına bir öpücük daha kondurup banyoya girdim ve bir duş aldım. Bu saatte kimse uyanık olmazdı. Üzerime siyah bir takım geçirip saçlarımı şekillendirdim. Bir dirhem bir çekirdek çıkmadan önce Su'yun bana seçtiği parfümü sıktım. Parfüm önemliydi. Hatta çıkmadan Su'yun odasına girip yastığınada bir iki fıs sıktım. Beni özlesindi. Ben o varken bile onu özlüyordum çünkü....
Normalde kaldığım odada Akın'ın kaldığını bildiğimden o odaya girmedim. Uykusu çok hafifti, kapı sesine uyanırdı şimdi...
Ona bir mesaj atıp evden çıktım. Uyanınca bana biraz kırılırdı belki ama onu tanırdım sonunda beni anlıcağına emindim...
Evden çıkmadan elime küçük bir kesici alet aldım ve evden çıktım biraz yürüdüğümde beklediğim şeylerden biri gerçekleşti . Önümü kesen bir araba hatta arabalar vardı.
Yine yanılmamıştım...
Servet şanlısoy gibi bir adam benim ortalarda elimi kolumu sallayarak o mekandan çıkmama sessiz kalmazdı ki ben olsam bende aynı şekilde sessiz kalmaz hesabını keser, defterini dürerdim.
Arabadan inen iki takım elbiseli adam önüme geçip korkutucu olduğunu düşündükleri bir şekilde bakınca içimden sadece gülüyordum. Asıl korkuyu tatmamış insanlar kendini cellat sanarlardı. Bunların cellat olduğu yerde ben azrail olurdum ama beni tanımıyorlardı.
"Bizimle gelmeniz gerekiyor "
"Hiç sanmıyorum, benim başka işlerim var"
"Şuandan itibaren tek işiniz biziz, patron sizi görmek istiyor"
"Vayyyy!... Kimmiş patron yine önüme atılan kıytırık müdürlerden birimi yoksa?... Ben almıyım sağol"
"Bu sefer öyle değil... Lütfen benimle gelin, zor kullanmak mecburiyetinde kalmayalım"
Başımı ciddiyetle salladım. "Aynen bencede... Şuan bir korku yükleniyor gibi yaaa, baya baya tırstım sanırım... Hadi patrona gidelim, beklemesin"
Arabaya doğru elini uzatıp nezaketen yol gösterdi. Arabaya binip baş köşeye kurulduğumda adamlar bana çaktırmadıklarını düşündükleri bir şekilde şaşkınca bakıyorlardı.
"Eeee nereye gidiyoruz... Hayır öldürcekseniz bari bir yemek yiyelim yaaa sabahın körü açım açççç"
"Patronla işiniz bitince yersiniz yemeğinizi o zaman... "başımı ciddiyetle sallayıp dışarıyı izlemeye başladım. Hayır hiç beklediğim türden bir kaçırılma değildi , gözlerim bağlanmadı, ellerim bağlı değil, zor kullanmadılar...
Yol boyunca sessizliğimi korudum. Konuşucak birşey yoktu. Bakalım bu sefer patron diye kimi çıkarıcaklardı karşıma...
Yol gittikçe gidiyordu ve ben sıkılmaya başlamıştım. Hayır bu nasıl misafirperverlik yaaa adam kaçırıyorsunuz aç bırakmayın bari diye düşünürken yanımdaki adam geldik dedi ve araba biraz daha ilerleyip durdu. Geldiğimiz yer atış talimleri yapılan ormanlık bir alandı. Benim atışım nasıl diye merak etmedilerse beni hedef olarak düşünüyor olabilirlerdi. Normalde ne olması gerekirdi korkmam ama ben Su ile aile olmadan ölmeye hiç niyetim yoktu.
Arabadan inip bana yolu gösterdiler. Biraz ileride atış yapan bir adam vardı. İlerledik ilerledik ilerledik. Adamın yanına geçmemle bir atış daha yaptı. Yüzünü bana döndüğünde bocalayan kişi ise bendim yaşını göstermeyen ve aynı Su'ya benzeyen bir adam vardı. Servet Şanlısoy...
"Hoşgeldin delikanlı "
"Ben hoşbulmadım ama" dediğimde beni buraya getiren adamlara döndü.
"Size zor kullanmayın demedim mi lan be-? "
"Zor kullanmadılar ama ben rahatsız oldum. "
"Hmm o zaman durumlar değişir" adamlara bir baş hareketi yapıp önüne döndü ve bir atış daha yaptı. "Seni baya araştırdım... Saygıdeğer bir iş adamısın... Bu yüzden sana birşey yaparak kendimi tehlikeye atmam ama bir teklifte bulunucam sana ,kabul etmezsen eğer o zaman sevdiklerine gelicek zararda sorumluluk kabul etmem"
"Güzelll kabul etmiyorum, şimdi gidebilir miyim?"
"Yanlış ya-"
"Benim yanlışım sonuçta, sizin doğrunuzun doğru olduğundan ne kadar eminiz ki... Değil mi ama? "
"Akıllı çocuksun ama bir yanlışın var... Bir teklifi duymadan reddetmek gibi"
"Duymama gerek yok "
"Peki o zaman sen istedin... Nasıl olsa artık beni sık sık görüceksin... Görüşürüz"
"Peki o zaman memnuniyetle" diyerek arkama döndüm ve ilerledik ki aklıma gelen şey ile tekrardan Servet Şanlısoy'a yani kayınpederime döndüm. "Bu adamlar beni aldıkları yere bırakırlarsa sevinirim" dediğimde sadece bir parmak hareketiyle bir adam bana doğru ilerleyip kapıyı açtı. Hafif bir tebessüm ile arabaya binip yaslandım. Pantalonun ön cebinden telefonu çıkardım . Su'ya günaydın mesajı atmam lazımdı ama çekmiyordu. O yüzden aynı yerine geri koydum.
Yol boyunca sessiz ilerledik ama şehre girdiğimiz gibi telefonum çalmaya başladı. Arayan Akın'dı... Hemen açıp konuşmaya başladım.
"Söyle koçum"
"Abi Su'yu aramışlar" dediğinde yerimde dikleştim.
"Ne demişler, kötü birşey yok değil mi? "
"Yok yok senin iyi olmadığını isterse yanlarına gidip gözleriyle görebileceğini falan söylemişler ama Su ilk seni aramış sonrada beni ,neyseki yemi yutmamış bizim kız...Şuan ben Su'yun yanındayım zaten,merak etme"
"Tamam bende geliyorum şimdi" diyerek telefonu kapattım. Servet bey hızlı davranmıştı ama bu adam Su'yun numarasını bile bilmicek kadar mı sevmiyordu kızını... Evlerini falanda mı bilmiyordu? Zeki bir adamada benziyordu ama neden Su'ya karşı bu kadar ilgisiz onu bir türlü anlayamıyordum. Mesela babaannem de beni sevmezdi ama bir gözünün hep benim üzerimde olduğunu ben bilirdim,Sadece benim bildiğimi babaannem bilmezdi. Zemheri Karaca tek varisinin yanlış birşey yapmasına göz yumacak değildi ya...
Ne kadar süredir yoldayım bilmiyordum tek bildiğim Su'yun ne halde olduğuydu eminim ki korkmuştur hemde çok ama yinede ne halde olduğunu merak ediyordum işte...
Arabayı süren adam geldik demese, tanıdığım sokakları bile tanımazdım...
Hızlı adımlarla binaya girip ikinci kata çıktım ve zile bastım hemen açıldı kapı Su ve kırmızı gözleri beni karşıladığında içimde sanki bir damar koptu.
"NERDESİN SEN?... O TELEFONU SÜS DİYE Mİ TAŞIYORSUN SEN ATEŞ... HAYIR! HİÇMİ ÖNEMİM YOK SENİN İÇİN YAAA... SENİ NE KADAR MERAK ETTİM HABERİN VAR MI SENİN?.... TABİ UMRUNDA DEĞİLDİR SENİN, BEN KİMİM Kİ" diye bağırdığında onu kendime çekip sıkıca sarıldım. Göğsüme vuruyordu ama onun vurması benim canımı yakmazdı.
"Şşşşh... Sakinleşşşş, iyiyim ben sakinleş bebeğim, sakinleş kardelenim" dedim ama o beni itti üstüne birde tokat attı. İtiraf etmem gerekir ki yüzüm sola dönmeseydi yine Su'yun bana vurduğuna inanmazdım. Bu beni sinirlendirmek yerine hoşuma gitti desem bana kim ne diye bilirdi ki...
"Sen bana mı vurdun? " bana öyle öfkeli gözlerle bakıyordu ki vurduğuna idrak edemiyor bile olabilirdi Ama verdiği cevap beni yine şaşırttı.
"Evet vurdum... Ben vurdum, hakettin ve vurdum... Sevmiyorum artık seni defol git! DEFOL GİT! " diye bağırıp kapıyı suratıma kapattı. Evet kapıyı suratıma kapattı. Birkaç saniye sonra kapı aceleyle açıldı. Açan kişi Akın'dı...
"Abi geldi geleli sakinleştirmeye çalışıyorum, bu daha sakinleşmiş hali sen düşün" diye açıklama yapıyordu ama benim yüzümde alık bir gülümseme vardı ve normal halime dönemiyordum bile...
"Keşke sakinleştirmeseydin Akın"
"Ne! " dehşet görmüş gibi yüzüme bakıyordu haklıydı ama bende haklıydım. Ben Su'yun sinirli halinden etkilenmiştim. İlk defa biri benim iyiliğim için bana kızıyordu. İlk defa biri beni "seni sevmiyorum" dediği halde aşkla bakıyordu. Bu duygular bende hiç yoktu. İlk defa böyle hissediyordum mesela; ne halt edersem ediyim, bana kızan ama beni deliler gibi seven biri var gibi, her koşulda benim yanımda olan biri, ben bu yaşıma kadar yaşadığım tek kelime ne diye sorsalar ;yalnızlık derdim ama 29 yıllık hayatımı şekillendiren kelime sadece birkaç aydır hiç yoktu.
"Akın benim için!, benim için bu halde... Seni sevmiyorum dedi. Defol git dedi ama benim için yaptı bunu, beni sevdiği için yaptı. " dediğimde bana deliye bakar gibi bakıyordu ama ben ilk defa Akın'ın karşısında aklı başında duruyordum. "Akın! Sen dışarı çık gez dolaş... Benim gönlünü almam gereken bir kardelen varda " dediğimde kafasını iki yana sallayıp gülümsedi ama ikiletmedi de...
Kapıyı kapatıp koşar adım Su'yun odasına gittim, kapıyı çalmadan içeri girdiğimde masasında birşeyler karalayan kadına baktım. Bazen küçük bir kız çocuğuyken, bazen olgun bir kadın gibi davranmasına hayret ediyordum. Hemen gidip boynuna saklandım.
"Şimdiye kadar nerdeysen oraya git Ateş"
"Hep sendeyim oysa"
"Ben hissetmiyorsam bir önemi yok "
"Seni seviyorum" dedim. Karşı taraftan cevap gelmedi ama inkarda etmedi. "Seni çok seviyorum anladın mı beni? Sana yemin ediyorum Su... Ben şuan ölsem, şuan bile dünyanın en mutlu adamı olarak ölürdüm. Çünkü, benim kendisini sevdiğim kadar beni seven bir kadın var hayatımda... "
"Hayret birşeysin Ateş... Hala ölüm diyebiliyorsun, Defol git öl o zaman mutlu mutlu"
"Ölemem... Çünkü;sevdiğim kadına tam aşkımı gösteremedim, yani şuan olmaz"
"Senin öldüğün gün kendime sevgili yaparım... Ona göre bir daha düşün şu ölüm işini"
"Su... Teşekkür ederim"
"Sevgili yaparım dediğim için mi? "
"Beni her halükarda sevdiğin için... Kızsanda, bağırsanda, ağlayıp, ortalığı yıksanda benden vazgeçmediğin için teşekkür ederim"
"Ateş... Nefessiz kaldım, ne demek biliyormusun?... Ben sana birşey olcak diye nefessiz kaldım"
"Sana söz veriyorum...sadece sana,kendime 29 yıldır dikkat etmedim, korkmadımda" yanağına bir öpücük bıraktım. "Ama sadece senin için kendime öyle bakıcam ki, öyle dikkat edicem ki senin başına bela olmaktan bir an vazgeçmicem... Bu huysuz, aksi, biraz salak olan adam varya senin hep yanında olucak ne arkanda nede bir adım önünde olucak... Hep yanında, yanıbaşında olucak desem beni affedebilir misin? "
"O kadar kolay değil"
"Kolay affetmeni istemiyorum ki süründür beni ama benden vazgeçme...yalvarırım sana,benden vazgeçme"
"Sence ben böyle birşey yapar mıyım? "
"İhtimal dahil-"
"İmkansız... Ben seni her koşulda çeken o kadın olucam... Seni başka dişi varlıklara kaptıramam, ama cezalısın"
"Ne istersen güzelim"
"10 gün boyunca yanımda uyumak yok"
"Yaşayamam Su... Başka bir ceza olsun bu olmaz"
"Peki 10 gün eve girmiceksin o zaman"
"Tamam tamam sustum ilk ceza olsun"
"Peki o zaman... Unutma bak 10 gün"
"Bir kere öpsem o zaman 10 gün boyunca yanına yatamıcam, bana da acı be "
"Peki bir kere " diyerek yanağını uzattı ama ben dudaklarına kapandım... 10 gün için daha fazlası lazımdı ama birkaç saniyeyide kabul ederdim. Başını geri çekip bana çatık kaşlarla baktı.
"Öpücüğünüzüde aldıysanız dışarı"gülümseyip bir tanede yanağından öptüm.
" Ölürüm sana"diyerek boynunada bir öpücük kondurup uzaklaştım. Ne kadar çatık kaşlarla baksada dudaklarında ki tebessüm yerindeydi, bu bana yeterdi. Uzaklaşıp "belki söylememişimdir o yüzden yine söylüyorum Seni çok seviyorum ömrümmm" diyerek yüzüne bakarak geriledim ve odadan çıktım.
💦
Yeni bölüm ve yine ben
Su tokatı nasıl çaktı ama değil mi?
Sizce Ateş tokatı haketti mi?
Seviliyorsunuzzz
"
|
0% |