Yeni Üyelik
40.
Bölüm

39.Bölüm

@pnrkynk20

19.05.2000

 

Gözlerimi aralayıp yanıma baktım Servet yanımda her zamanki gibi yoktu. Doktor bugün yarın doğum başlayabilir demişti ama Servetin umrunda bile değildi. Biliyordum sevdiği bir kadın vardı ve ben o değildim ama ben Servet'i o kadar çok sevdim ki sevgim ikimizede yeter sandım. Sevdim çok sevdim evlenir evlenmez ise onun çocuğuna hamile kaldım ama sonuç değişmedi cinsiyetini öğrendiği gün o kısa sürelik sevgiside yok olmuştu.

 

Tek istediği erkek çocuktu ama benim elimde olan birşey değildi ki.

 

Sevdiği kadının oğlu olmuş öyle dedi 5 yaşına giricekmiş bırak 5 yaşına getirmeyi ben bir oğlan çocuğu bile doğuramıcakmışım.

 

Zor zahmet kalktığım yataktan telefonu aradım ve makyaj masamın üzerinde bulunca oraya doğru adımladım. Karnıma sancı saplanınca umursamadım bu aralar sık sık böyle şeyler yaşıyordum zaten. Kızım olucaktı benim, adı bile belliydi... Nilsu olucaktı. Servet banane kızının adından ne koyarsan koy diyerek bana bırakmıştı.

 

Hergün masallar okuyordum kızıma klasik müzik dinleyerek uyuyordum,stres ve gerginliği hayatımdan çıkarmıştım. İlk Doğumum olduğu için riskliydi.

 

Telefonu elime alıp Servet'i aradım.

 

Çaldı. Çaldı. Çaldı.

 

Ama açan yoktu. İş yerini aradım bende Servetle konuşmam lazımdı.

 

Asistanı telefonu açıp konuşmaya başladı. "Efendim Nur hanım"

 

"Servet orda mı? "

 

"Bugün işyerine gelmedi efendim, toplantılarınıda iptal etti. "

 

"Nereye gittiğini biliyor musun peki? "

 

"Birşey söylemedi efendim"

 

"Anladım iyi günler "

 

"Teşekkür ederim Nur hanım"

 

Servet'i tekrar aradım ama yine açan olmayınca telefonla beraber aşağıya indim. Merdivenden in çık sorun yaşıyordum ama bunu bile kocama, çocuğumun babasına söyleyemiyordum. Halim içler acısıydı ama kızım için güçlü durmam gerekiyordu. Hizmetliler beni merdivenin sonunda görünce koluma girerek yardım ettiler oysa bunu kocamın yapması lazımdı. Beni koltuğa otutturup elini önünde bağladı.

 

"İstediğiniz birşe var mı Nur hanım? "

 

"Yok teşekkür ederim... İşinizin başına dönebilirsiniz" dediğimde tebessüm ederek uzaklaştı.

 

Her zamanki gibi tek kaldım dicektim ama kızımın attığı tekme ile gülümsedim. Kendini daha net belli ediyordu artık, çok güçlüydü benim kızım...

 

Hizmetlilerden biri tepsiyle mutfaktan çıkınca tepsiye baktım. Normal kahvaltılıklar vardı.

 

"Canım çok salatalık turşusu çekti evde varmı? "

 

"Tabii hemen getiriyim ben size" diyip koşarak uzaklaştı. Hamileliğim boyunca turşu yemiştim. Aslında hamile olmadan önce hiç aramazdım ama kızımız turşu seviyordu anlaşılan, yine karnımı okşadım. Her dokunuşuma sanki varlığını müjdeler gibi tekme atarak belli ediyordu. Mutlu olmam için tek sebep kızım olabilirdi.

 

Çalan telefonuma baktığımda arayan kişinin Servet olduğunu gördüm heyecandan elim ayağıma karışırken telefonu açtım, aşkım ilk günkü gibiydi, azalması değilde artması çok daha komikti benim nezlimde ama aşktı işte kulağıma yaklaştırıp tam konuşucaktım ki Servetin bağırmasıyla sesimi kestim.

 

"Ne var yine!...Ne arayıp duruyorsun zırt pırt, sessiz sedasız otur işte, başka bir işe yaradığın mı var zaten... KONUŞSANA! "

 

"Şe... Şey ben nereye gittiğini merak ettiğim için aradım, özür dilerim"

 

"ARAMA...NE SANCIN MI VAR YİNE, DOĞUM MU BAŞLADI!... O ZAMAN DA DOKTORU ARA!... BENİ ARAYIP DURMA SENDEN DAHA ÖNEMLİ İŞLERİM VAR, DUYDUNMU BENİ?! " diye bağırdığında hıçkırıklarımı duyup daha çok kızmaması için ağzımı kapatmıştım.

 

"duydum, duydum... Bir daha rahatsız etmem tekrardan özür dilerim"dediğimde telefon yüzüme çoktan kapanmıştı bile. Gözyaşlarımı silip telefonu yanıma bıraktım. Kızım benim duygularımı hissetmesin diye ağlamadım, yine içime attım.

 

Hizmetlimiz elinde bir kase dolusu salatalık turşusu'yla gelince ağlamama rağmen turşuyu gördüğüm için gülümsemiştim. Kızım turşuyu çok sevicekti sanırım yoksa ağzımın bu denli sulanmasının başka bir açıklaması olamazdı. Bir turşuyu alıp yediğimde öyle güzel, hoş bir tat bırakmıştı ki, hemen arkasından bir tane daha elime aldım ağzım boş durcak diye korkuyordum anlaşılan hemen boşalan elimi doldurma derdindeydim. Yanımda kahvaltı tepsisi de vardı aslında ama benim gözüm hala turşudaydı. Aralıksız yedim, gören hayatında ilk defa yiyor bile diyebilirdi. Kaseyle göz göze geldiğimde boş olduğunu görüp hayal kırıklığına uğradım ama bu kadarı yeterdi. Kızıma zarar versin istemezdim. Birazda kahvaltılık şeyler yemek için kendimi zorlasamda zorunlu yemem gereken haşlanmış yumurta ve iki zeytin yetmişti.

 

Hayat sevincim söndü, sevdiğim adam sevmezken beni ve kızımı nasıl başka biri sevebilirdi ki...

 

Bize benim aşkım yetmişti ama kızıma baba sevgisini nasıl vericektim, ben onu çok severdim evet ama babasının ona nefret dolu gözlerle bakmasını nasıl kaldırcaktı.

 

Zil çaldığında çalışanlardan biri kapıyı koşarak ilerleyip açtı. Servet her zamanki gibi çatık kaşlarıyla içeriye girmişti. Benim oturduğumu gördü ama yanıma uğramadan kravatını çekiştirerek yukarı çıktı. Beni görmeye bile tahammülü yokmuydu gerçekten.

 

Gözlerimde akmaya hazır yaşlarımı tekrardan durdurdum.

 

Yavaş adımlarla yukarı çıkıp odamızın kapısını açtığımda su seslerinden duşa girdiğini anladım. Çeket ve gömleğini yatağa atıp gitmişti. Toplamak için çeketi ve gömleği alıp kirli sepetine atıcaktım ama beyaz gömleğin üzerinde gördüğüm leke kırmızı bir rujdu... Ne yani hamile karısını bırakıp başka bir kadının yanına mı gitmişti. Gözyaşlarımı durdurmadım, bu sefer akması lazımdı, çocuğunu taşıdığım, herşeye rağmen yanında olduğum adam beni aldatmışmıydı?

 

Şuan kalbime sokulan bir hançer vardı ama bu hançeri çıkarmak yerine hala çeviren kişide kocamdı. Dizlerimin üzerine çöktüm uğradığım ihanete mi? Karnıma giren sancılara mı ağlasam bilemedim. Yere yığılıp bağırdım sadece... Servet beni duyduysa, su sesinin en azından kapanması gerekmez miydi?

 

Bacaklarımdan aşağıya sızan yoğun sıvıyla bacaklarıma baktım. Kan,yavaş yavaş bacağımdan aşağıya akıyordu. Göz kapaklaklarım o kadar ağırlaşmıştı ki gözlerimi kapattım. Şakaklarımdan akan gözyaşını hissediyordum ama Servet benim yakarışımı, acımı bile duymamıştı.

 

 

21.05.2000

 

Gözlerimi açtığımda hala odamızdaydım ve başımda bir hemşire vardı. Refleks olarak karnıma dokunduğumda ilk başta bir hareket olmadı ama sonrasında gelen bir tekme ile gülümsedim. Kızım annesinden bile güçlüydü.

 

Oda karanlıktı ve başımda bekleyen kişi kocam değil işini yapan bir hemşireydi ama uyuyordu. Pencereye baktığımda günün daha yeni aydınlandığını farkettim. Ne zamandır uyuyordum, yada en azından doktoru çağıran kişi kimdi onu bilmek istiyordum ama öğrene biliceğim bir kişi bile yoktu yanımda, en azından şuan kocamın yanımda olmasını istemem çok mu fazlaydı? Yaşlar yine gözlerimden akmaya başladığında hemşirede yavaş yavaş gözlerini aralayıp bana baktı.

 

"Nur hanım iyi misiniz? "

 

"Kızım nasıl... Ne zamandır böyle yatıyorum ben? "

 

"Kızınız gayet iyi... 2 güne yakın bir zamandır uyuyorsunuz Nur hanım"

 

"Ser... Servet nerde? " Hemşire gözlerini kaçırarak konuşmaya başladı.

 

"Şeyy Servet bey sizin için çok endişelendi... Önemli bir işi olduğu için çıkmak zorunda kaldı. Siz merak etmeyin lütfen" dediğinde ben yalan olduğunu anlamıştım. Bu kadar mı beni sevmiyordu. Serum bağladıkları için gün boyu yataktan kalkmamıştım. Gözlerimi tekrardan kapadım. Biraz daha uyuyabilirdim.

 

Etrafımda beliren beyaz ışık benim gerçeklik algımı yerle bir etmişti. Burada o kadar yalnızdım ki ama bir anda elimin çekiştirilmesiyle başımı eğdim. Bu uzun,siyah saçları olan bir kız çocuğuydu. Gülerek bana bakıyordu. İri iri gözleri ve boncuk gibi bakan siyah gözlerine daldım,o kadar güzeldi ki...Elini ileri uzatıp bana bir yerleri gösterip konuşmaya başladı.

 

"Anne hadi bana çiçek toplayalım " dediğinde ben ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Bana Anne demişti. Parmağıyla gösterdiği yere baktığımda etraf daha da canlandı. Heryerde kar vardı. Çicek dediği şey her neyse o burada yoktu. Beni çekiştirip bir yere getirdi. "Anne bunu koparabilir miyim? " dediği şeye baktığımda kardelen görmek beni şaşırtmıştı. Koparmak üzereyken engel oldum.

 

"Annecim o çok güçlü bak önüne çıkan engellerin hepsini aşıp hedefine ulaşmış, pes etmemiş ama koparılmaya dayanamaz... Solar, yok olur... Yerinde olsun, köklerinden ayrılmasın olur mu? " diyerek yüzüne baktım ağlıyordu. Bu sefer parmaklarıyla daha yüksek bir yeri gösterdi.

 

"Ama güneş onu öldürmez mi? Ben koparırsam solar ama güneş onu öldürmez mi? " dediğinde donup kaldım evet güneş onu öldürürdü. Napıcağımı , ne diyeceğimi bilemedim. O sırada karnıma öyle büyük bir sancı girdi ki karnıma baktım. Kanıyordu. Öyle çok kanıyordu ki kız çocuğu elini karnıma bastırıp ölüyor dedi. Ne ölüyordu, hiçbirşey anlamadım. Tekrar giren bir sancıyla gözlerimi açıp bağırmaya başladım.

 

Ne yani rüyamı görmüştüm? Ne oluyordu, karnıma giren sancıda neyin nesiydi, hemşire koşarak yanıma geldi. "Doğum başlamış, Nur hanım şimdi sakin olun Suyunuz gelmiş ve doğum çoktan başladı. Lütfen sakin olun" diyordu ama nasıl sakin olabilirdim ki. Rüyanın etkisindeyken böyle birşey olmasıyla daha yüksek sesli bağırdım. Ölüyor muydu?... Başımı sağa sola sallayarak kabul etmedim ne gerekiyorsa yapıcaktım ama kızım ölmücekti. Derin nefes aldım. Karnıma giren ağrı o kadar fazlaydı ki ama yinede sakin oldum. Hemşire bana ıkın dediğin de bile sadece kızıma odaklanıp dediğini yaptım.

 

Şakaklarımdan akan ter mi yoksa gözyaşımı bilemedim ama bu acıya sırf kızım için katlandım. Bir defa, beş defa, yedi defa kaç defa derin derin nefes alıp ıkındığımı bilemiyordum ama sonunda öyle bir rahatlama yaşadım ki gözlerimi kapayıp başım yastığa düştü.

 

Hemşire acele hareketlerle kızımı birşeylere sarıp bekledi ama bir ağlama sesi duymadım. Bekledi. Bekledim ama kızımdan ses gelmiyordu. Hemşire bana bakıp kekeleyerek konuşmaya başladı.

 

"Ne... Nefes almıyor... Hastaneye gitmesi gerekiyor, merak eteyin elimizden ne gelirse yapıcaz Nur hanım " dedi ve kızımı alıp odadan çıktı. Yalnız kaldım.

 

Elimi karnıma koyduğumda bir tekme yada bir hareket yoktu. O kadar ani olmuştu ki donup kaldım. Nefes almıyor dedi. Kızım bu dünyaya veda mı etmişti.

 

 

Servet Şanlısoy'un Anlatımıyla

 

21.05.2000

 

İki gündür eve gitmiyordum Nur'u yerde görünce hastaneyi arayıp onu yatağa yatırdım. Bacaklarından akan kanı gördüğümde içime saniyelik bir endişe kuruldu. Doktor yanına gelinceye kadar bekledim. Saçlarına dokundum ama Efnan'ı sevdiğim gibi olmuyordu. Elimi ateşe değmiş gibi geri çektim. Benim için herşeyin üstesinden gelen kadın Nur'du ama ben Efnan'ı seviyordum hemde uzun yıllardır...onunla bir hayat kuracağıma o kadar emindim ki, onun kimi sevdiği hiç umrumda olmadı.

 

Ama birgün evlenicek diye haber aldığımda hayal kırıklığı daha baskındı.

 

Efnan, Karacalardan Murat ile evlenicekmiş, düğününe gittim uzaktan onu izledim, tek bir an üzüldüğünü görsem onu ordan çekip alıcaktım ama o öyle mutluydu ki, kıyamadım aşkımı içime gömdüm ne kadar gömebildiysem Senesine kalmadan hamile kaldı, doğum yaptı, oğlu oldu ama ben hala bir hayat kuramamıştım. Efnan öyle mutluydu ki bende mutlu olmak, oğlumu kucağıma almak istedim. 3 yıldır Efnan'a benzeyen birini aradım. Tam tamına 3 yıl...

 

Annem ve babam bana bir kızdan bahsettiler Nur'dan, düşünmeye vaktim yoktu, Efnan'ı Murat almıştı ve ben onun gibi kimseyi sevemedim. Kabul ettim, sırf soyum yürüsün Karacalar gibi Şanlısoylarında soyu yürüsün diye ama olmadı Nur kız çocuğuna hamile kaldı. Efnan ve o şerefsiz Murat oğulları Boran'ı büyütürken ben kız çocuğu büyütemezdim.

 

Odama giren adam en yakın adamlarımdan biriydi, Orhan...

 

Kaç yıldır evliydi ama bir türlü çocukları olmuyormuş eğer Nur kızı doğurmayı başarırsa onu ben değil Orhan büyütcekti. En azından iyi bir baba sevgisi görme fırsatını onun elinden alamazdım. Onu kin ve nefretle büyümesini istemiyordum ki ben onu büyütmek bile istemiyordum. Nur hatta Orhan bile hiçbirşey bilmiyordu.

 

Nur kızımız öldü bilecekti...

 

Orhan ise kızımıza babalık yapıcaktı. Orhan'ın karısını görmüştüm oda severdi çocukları, düzenli para karşılığı kim bakmazdı ki çocuğa değil mi ama?...

 

Çalan telefon ile düşüncelerden uzaklaştım. Hastaneden arıyorlardı. Kız doğmuştu ve yaşıyordu. Hemen otelden çıkıp hastaneye gittim, kızı gördüm, kızımı...

 

Benden olamıcak kadar masum ve güzeldi ama ben ona babalık yapamazdım. Benim oğlum olucaktı, soyum yürüyecekti.

 

Orhan'ı arayıp hastaneye gelmesini istedim ve en son buraya getiren hemşireyi çağırttım. Doktorların birisinin odasına girip pencereden dışarıya bakarken beklemeye başladım. Gelen hemşire çok mutluydu.

 

"Servet Bey kızınız doğdu. Nur hanım çok sevinecek sağlıkla büyür inşallah...kızınız küvezden çıkınca Nur hanımın yanına gittiğimizde çok mutlu olucağ-"

 

"Duyduğuma göre doğduğunda nefes almıyormuş? ... Doğru mu? "dediğimde yine şen şakrak konuşmaya başladı.

 

" Evet ama şua-"demesine izin vermeden kafasına sıktım. Çok konuşuyordu, Nur'un kızımızı öldü bilmesi benim için iyiydi. Benim Efnan'dan on kızım olsaydı onuda canım olurdu ama başka kadından olan bir kız benim soyismimi alamazdı.

 

Tetikçilerimden birkaçını Karaca konağına yerleştirmiştim, kız doğduğu an Karaca soyundan kimse kalmasın diye vur emrini vermiştim. Tetikçiyi arayıp "Karaca soyundan kimse kalmıcak " Diyip telefonu kapattım.

 

Orhan geldiğinde küvezdeki kızın yanındaydım, kızımın... Küvezden parmağımı uzatınca o küçücük elleriyle parmağımı tuttu. Kısa bir an vazgeçmeyi düşündüm ama vazgeçmedim. Kızı Orhan'a verdim. Orhan "Sizin koyduğunuz ismi kullannasını isterim Servet bey" Diyince aklıma gelmedi.

 

"Su... Sanırım Su'ydu... Öyle hatırlıyorum" diyerek hastaneden çıkıp arabaya bindim ve hızla uzaklaştım.

 

Eve geldiğimde Nur'un yanında doktorlar vardı. Odaya girdim. Doktor bana üzgün gözlerle bakıyordu. "Servet bey doğumda gerçekleşen komplikasyonlar nedeniyle Nur hanımın bir daha hamile kalması imkansız... Üzgünüm" diyerek odadan çıktı. Nur'a baktım o hamile kalamıcağı için değilde kızı için ağlıyordu.

 

Nur'un yaşlı gözleri bana değdiğinde gözünde saf nefret gördüm. İlk defa benim ona baktığım gibi bakıyordu bana "Nilsu, kızımı benden sen aldın... Adi herif , kızımın katili sensin" Tükürürcesine söylediği sözlerden sonra yüzünü başka tarafa çevirerek ağlamaya başladı. Kızın adı Su değil Nilsu'ymuş onu bile şuan öğrenmiştim ama benim asıl üzüldüğüm şey Nur'un bir daha hamile kalamıcak olmasıydı. Odadan çıkıp salona oturdum. Telefonuma o an düşen mesaja baktığında ; hem soyumu, hem kızımı, hemde Efnan'ı kaybetmiştim.

 

Efnan ve Murat ölmüştü. Oğullarını yalnız kalmak için babaannelerinin yanına yollamışlardı.

 

Ben Servet Şanlısoy sevdiğim kadını bile öldüren adam benimseyemediği kızını öldürmeye kıyamamıştı.

 

Kızım Su ve Efnan'ın oğlu yaşıyordu ama ne kızın kardeşi nede Efnan'ın oğlu Boran'ın kardeşi olucaktı. İkiside tek kalıcaktı, kazanan ise bendim... Servet Şanlısoy...

 

 

 

 

 

 

 

Selamm

 

Yeni bölüm ve ben

 

Biraz sindirin bölümü sonra oy ve yorumlarınızı benden esirgemeyin lütfen

 

Seviliyorsunuz

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%