Yeni Üyelik
41.
Bölüm

40.Bölüm

@pnrkynk20

🖤ATEŞ'İN ANLATIMIYLA🖤

 

Su ile restoranda, annesinin yanına geldik ama Gül hanımda bugün birşey vardı haksız gibi yada başka birşey dalıp gidiyor, bazen Su ard arda seslendikten sonra duyuyordu. İlk defa böyle görmeme rağmen yinede içimde bir kuşku oluştu. Su annesine dikkatle bakarken o sadece bulaşıkları yıkamakla meşguldü aslında yıkamak zorunda da değildi, çalışan birkaç kişi daha vardı ama kendine iş arıyor,eli boşalınca başka bir işin başına geçiyordu.

 

Gül hanıma o kadar dikkat kesilmiştim ki Akın seslenmese geldiğini bile farketmezdim.

 

"Boran abi"

 

"Efendim koçum"

 

"Nereye daldın abi... Ne zamandır sesleniyorum"

 

"Gel otur bakıyım bi yanıma" diyerek boş sandalyeyi çektim. "Sencede Gül hanım biraz değişik tavırlar sergilemiyor mu?... Bana mı öyle geldi yani sadece? "

 

"Bende farkındayım abi, dün restoranda uğradığımda da böyleydi... Sordum ama söylemedi"

 

"Anladım" diyerek gözlerimi Gül hanımdan Akın'a çevirdim. "Sen neden bana sesleniyordun, hayırdır"

 

"Abi onu buldum"yönümü tamamen ona çevirdim.

 

"Kimi... Anlamadım"

 

"Hani sana anlatmıştım ya... Yetimhaneden o gitti diye kaçtığımı söylemiştim sana... Onu buldum"

 

"Nerde buldun... Ben o kadar aradım o kızı aslanım emin misin sen? "

 

"Eminim abi "

 

"Araştıralım o zaman, o kızdır belki senin kaderin" dediğimde Akın'ın yanakları hafiften kızarmış, başını sola doğru eğmişti. Bu çocuk sadece bu kızdan bahsedince böyle utanıyordu, hayır çokta sevilesi oluyordu. "Utanma lan... Ne dedik sanki yengemizi bulcam dedim alt tarafı" dediğimde yine başını sola doğru çevirdi, güldüğüne emindim. Bir anda bana dönüp ciddi bir şekilde konuşmaya başladı.

 

"Abi birde Zemheri Karaca'nın yanına gidicektik"

 

"Bak onu iyi hatırlattın, hadi şimdi gidelim" dediğimde Akın kalkıp mutfaktan çıktı. Suya baktığımda hala annesine bakıyordu ben seslenince de bana döndü. "Güzelim "

 

Bana o boncuk gibi gözleriyle bakıp, yavaş adımlarla yanıma geldi. "Efendim canım"

 

"Canım dediğin zaman canımı veresim geliyor sana varyaa"

 

"Bu güzel sözlerinizi neye borçluyuz Ateş bey"

 

"Biraz işim var ama hemen gelicem merak etme" dediğimde gözündeki korkuyu gördüm.

 

"Ateş... Kendini yine tehlikeye atmıcaksın değil mi?... Bak korkutuyorsun beni"saçlarını okşayıp konuşmaya başladım.

 

"Yok be güzelim...Bizim eski toprağa bir ziyaret edicez de" dediğimde şaşırmıştı. "Babaanneme gıdıcez işte "

 

"Eee bende geliyim... Tanıştır bizide "

 

"Çok güzel olurdu ama seni bir anda karşısına çıkarırsam benim topuklarıma sıkma ihtimali var"

 

"Abartma Ateş" dedi. Şaşırmadım, sonuçta babaannemi tanımıyordu.

 

"Sonra beraber gidelim, olur mu birtanem"

 

"Peki madem çok geç kalma, o telefonunuda aradığımda aç"

 

"Emredersin patron"

 

Aynen... Bu emirdi. "diyerek beni sırtımdan iktirdi. " Git yoksa bırakamıcam bak"diyerek dışarıya kadar beni sürüklediğini sandı ama ben yürümesem bir adım bile attıramazdı, öyle komik duruyordu ki... Böyleyken bile beni bırakınca soluklandı. Kıyamazdım. Bir anda dudaklarından bir öpücük çalınca koluma bir şamar attı ama sinek bile daha fazla canımı yakardı.

 

"Keşke bu seferde tokat atsaydın... Böyle omzuma vurunca olmaz yani sana yetmez diye dedim"

 

"O zaman haketmiştin, burdada yanlış olan şey müşterilerin görme ihtimaliydi. Yoksa canıma minnet "

 

"Bak sen... Böyle düşündüğünü bilsem bu ani öpücükleri sık sık yaşardık seninle, tüh bak kendi kendime dert yaptım şimdi, dönünce bir masaya yatıralım bu konuyu " diyerek yanağından da öpüp Akın'ın getirdiği arabaya bindim. Arabada Servet Şanlısoy ile konuşarak konağa kadar planlar yürüttük.

 

Konağa gelince Akın ne kadar gelmicem desede peşimden onuda sürükledim.

 

Keşke getirmeseydim.

 

İçeri girip salonda beklerden babaannem barut fıçısı gibi salona girdi. Gözleriyle Ateş ediyordu resmen, bana ilerleyip bir tokat attığında Akın başını sola eğip dişlerini sıkıyordu.

 

"Sen bu kadar mı şerefsiz oldun ha.... Konuş benimle O Servet denilen şerefsizle senin ne işin var " Ne alakaydı şimdi ben yaptığım işleri önce babaannemden icazet alarak yapmazdım ki ama konuşmamı bastırrım.

 

"Yine ne saçmalıyorsun... Senin bu saçmalıklarını dinlicek vaktim yok " diyerek ayağa kalkıp gidiyordum ki beni durduran cümleler dizlerimin üzerinde durmamı bile zorlaştırıyordu.

 

"O Ananın ve biricik oğlumun katiliyle ne işin var senin Boran!... Bu kadar mı miden geniş senin... O it oğlumun canını aldı, o ananın canını aldı!... Sende mı ölmek istiyorsun ha! BU YÜZDEN MI O ŞEREFSİZİN SENİ ALIKOYARAK GÖTÜRMESİNE İZİN VERDİN! " dediğinde başımı sadece yandan babaannemi görücek şekilde çevirdim. Saçmalıyordu, böyle birşey olmamıştı değil mi?... Bu kadarı benim için bile fazlaydı.

 

"Ne diyorsun sen... İyice saçmaladın sen, ne alaka yaaa nasıl bir bağ varda öldürdü. "

 

"Ananın eski kırıklarından işte bu Servet iti... Tam tamına 24 yıl Boran! Sen o şerefsizi öldür diye arkanda olup senin güçlenmeni sağladım. 21 Mayıs 2000 'den bu yana seni ona karşı kullanabiliceğim tek kurşun olarak öne sürüceğim şekilde yetiştirdim! " bastonunu yere birkaç defa vurup konuşmaya devam etti. "Karacaların tek varisi , onu öldürecekti... Ondan sonra Karaca değil ama Şanlısoy soyu kurucaktı. Dünyaya gelen tek varisi, kızlarıda oğlumu ve ananı öldürdüğü gün öldü... Herşey yolunda gidiyordu, herşey yolundaydı ama bil bakalım ne oldu. " diyerek sinirden sesi titriyordu. "O kazandı yine, yine ve yine o kazandı, Karacaların tek soyunuda kendi ayağına çağırtıp güç gösterisi yaptı. " diyerek köpürüyordu ama benim aklım tek şeye takılmıştı. Su'yu öldü gösterip benim Annem ve babamın canınımı almıştı yani... Benim sevdiğim kadın ailemin öldüğü gün mü evlatlık verilmişti? Bu sefer dayanamadım dizlerimin üzerine düştüm Akın tutmak istedi ama beni artık kimse kolay kolay yerden kaldıramazdı. Benim bile bukadarına gücüm yetmezdi.

 

"SUS!... SUS ARTIK SUSSSS" diyerek ağladım. Bağıra bağıra ağladım. "NE İSTİYORSUN BENDEN NEEE?! " diyerek parkeye son gücümle vurmaya başladım. "ÖLMEMİ MI İSTİYORSUN, AL SİLAHINI SIK KAFAMA AMA SUS ARTIKK! YETER, YETER, YETERRR" diyerek bir yumruk daha geçirdim. Babaannem bana ceza verdiği zamanki gibi, Suyun beni bırakıcağını bildiğim zaman gibi ağladım.

"BEN SENİN BU SAÇMA İNTİKAM PLANININ BİR PARÇASI OLMUCAM DUYDUN MU BENİİ!" babaannem sunmuştu ama benimki sinir boşalmasıydı. "O ADAMI ÖLDÜRSEM BİLE BU SEN İSTEDİĞİN İÇİN DEĞİL, BEN İSTEDİĞİM İÇİN OLUCAK " diyerek yumruklarımı sıktım. Parmaklarımın arasından damlayan kanın parkeyi kirlettiğini biliyordum ama daha da sıktım yumruklarımı "SEN ARTIK SUSACAKSIN! BUNCA YIL BENİ İNTİKAM İÇİN YETİŞTİRDİN ÖYLE Mİ? LAN SEN BANA DNA TESTİ BİLE YAPTIRDIN BE?... BİLİYORSUN ÖZ TORUNUN OLDUĞUMU YİNEDE BENİ İNTİKAMIN İÇİN Mİ EĞİTTİN? "diyerek yerden kalkıp yanına ilerledim ve şuanda benim için Babaanne olmayıp sadece Zemheri Karaca olan kadına baktım. Sonrada silahı belimden çıkarıp, emniyeti açtım. " Bana, seni öldürmemem için bir sebep sun"Diyerek namluyu ona çevirdim. Buraya gelmeden önce silahı belime yerleştirmiştim. Aynı haraç kestiğim adamlara davrandığım gibi davrandım. Duygusuz ve ifadesiz gözlerle ona baktım. Zemheri Karaca'nın gözlerindeki korku benim için bir ilkti. Tehlikeli bir şekilde fısıldayıp namluyu alnına yasladım. "Bana bir neden sun Zemheri Karaca, tekrardan nefret ederim. "

 

"Sen beni öldüremezsin!... İntikamını bile alamayan birisin sen, beni öldüremezsin" diyordu ama gözlerinde olan tek duygu korkuydu.

 

"Emin misin?... Deniyelim mi?... Senin kafanı burda dağıtır sonrada burdan elimi kolumu sallayıp çıkarım" diyerek silahı alnına dayayıp bağırdım. "DENİYELİM Mİ? " dediğimde artık kaçmak için çıkış yolu arıyordu. Akın kolumdan tutup beni uzaklaştırmaya çalıştı.

 

"Abi gidelim burdan... Yapma sonra vicdanın peşini bırakmaz"dedi ve silahı bir anda elimden aldı. Parmaklarımı saçlarımdan geçirip arkama döndüğümde bütün adamların elinde silah vardı ve hepsi de Bana dönüktü. Gözüm o kadar dönmüştü ki gelen adamları bile farketmemiştim.Adamlara çarparak arkama bile bakmadan dışarı çıktım. Akının arkamdan geldiğine emindim. Arabaya binip Su'yu aradım, şuan beni sakinleştirmek tek kişi Sudan başkası değildi.

 

Çaldı. Çaldı. Çaldı

 

Telefonu kimse açmadı, tekrar aradım ama yine açan yoktu. Akın'la göz göze geldiğimizde başını aşağı yukarı sallayarak arabayı hızlandırdı. İlk restoranda baktık ama Gül hanım tek başınaydı.

 

"Su nereye gitti? "

 

"Eve gideceğini söyledi... Bir sorun mu var? "

 

"Yok birşey merak etmeyin " diyip koşarak arabaya bindim. Akın hızlı bir şekilde arabayı eve sürdüğünde içimde bir sıkıntı vardı.

 

Eve geldiğimizde koşarak apartmanın içine girip kapıyı çaldım ama açan yoktu. Kapıya omzumla arka arkaya vurmaya başladım. Sonunda açılan kapıyla kendimi salona attığımda tekli koltukta bacak bacak üstüne atıp oturan Servet Şanlısoy'u beklemiyordum. Gözlerimle etrafı yokladığımda üçlü koltukta uyuyan bir Su görmeyide asla beklemiyordum. Başında iri yarı bir adam vardı. Servet Şanlısoy arkasına aldığı iki adamıyla rahat bir şekilde konuşmaya başladı.

 

"Hoşgeldin Boran... Bizde kızımla seni bekliyorduk... Babaannen gerçekleri anlatmıştır sanırım, biraz kendileriyle muhattap olmak zorunda kaldık da " dediğinde içeri konuşarak Akın girdi.

 

"Abiii Su burda-" dediğinde içerideki adamları görüp silahını çıkardığında Servet Şanlısoy ve Suyun başındaki adam silahlarını çıkardı. Servet Şanlısoyun arkasındaki adamlar silahı bize doğrulturken Suyun başındaki adam Suyun başına namluyu dayamıştı.

 

"Hopp delikanlı indir o silahı, zor kullandırtma bana " dediğinde indirdi ama elindende bırakmadı.

 

"Boran Karaca...Efnanımın biricik oğlu " diyerek kahkaha attı. "Komik olan ne biliyor musun? Annen bana bir kere bile yüz vermezken senin ve benim kızımın birbirine kör kütük aşık olmanız, çok tuhaf değil mi?... Ne kader ama " diyerek kollarını koltuğun kolçağına yaslayarak daha rahat bir konum aldı. "Üzgünüm o pezevenk babana değil ama Efnan'ı öldürünce biraz yas tuttum. O anki aklım olsa kızıma Efnan ismini koyardım bak tüh... Kızımı evlatlık vermemin karşılığında senin annen ve babanın canını aldım kusura bakma...kızım gerçekleri bilmiyor kafasına silahla vurdukta,o yüzden baygın ama her an gerçekleri öğrenebilir"

 

"Ne istiyorsun " demekle yetindim. Şuan benden beklenilmicek bir şekilde sakindim.O sırada yükselen seslerle içeri fazla sayıda adam girip Servet Şanlısoy ve adamlarına silah doğrultuldu. Herkes hatta ben dahil dumur olduğunda Servet Şanlısoy dışındaki bütün adamları seri hareketlerle alıp dışarı götürdüklerinde Akınla göz göze geldim ve Akın'ın işi olduğunu anladım, elindeki silahı bana verip adamlarla dışarı çıktı. Salonda ben, Servet Şanlısoy ve Su'dan başka kimse yoktu. Emniyeti açıp aynı babaanneme yaptığım gibi silahı başına dayadım.

"Ne diyorduk... Ha hatırladım. Sen beni tehdit etmiştin. " diyerek bacağına sıktım sonra koluna, en sonda kafasına dayadım ama sıkmadım. "Bacağına buraya kadar bu bacakla geldiğin için sıktım...koluna, ailemi katlettiğin için sıktım" başına namluyla biraz daha bastırdım. "Kafana ise bana ait olan,tek ailem, sevdiğim kadına verdiğin zarar için sıkıyorum" dedim ve tetiği çektim, Servet Şanlısoy ölmüştü... Kimse benim kızıma zarar veremezdi.

 

O benimdi.

 

Ben ona dokunurken iki defa düşünüyordum ama babası olucak piç benim bu dünyadaki tek aileme zarar vermişti. Annem ve babamı öldürdüğünde küçüktüm nefes alabildim ama Su olmazsa ben ölürdüm.

 

Servet Şanlısoy öldü. Ona ait kalan tek şey etrafa sıçrayan kandan daha fazlası değildi.

 

İntikam alındı, Su ise artık tehlikede değildi...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

💦

 

Selam selam selammm

 

Ben geldimmmm

 

Boran birazcık abarttı gibi gelebilir ama olması gereken buydu.

 

Sizinde düşüncelerinizi merak ediyorum

 

Öpüldünüzzz

 

 

 

 

Loading...
0%