Yeni Üyelik
42.
Bölüm

41.Bölüm

@pnrkynk20

Gözlerimi araladığımda hissettiğim ilk şey başıma saplanan yoğun bir ağrıydı. Ne olduğunu başta kestiremedim, nerede olduğumu bile idrak edebilecek güçte değildim ama saçlarımı okşayan bir elle direk kalktım, Ateşten başka kimse saçlarıma dokunamazdı ama başımı kaldırdığımda da gördüğüm kişi Ateşten başkası değildi. Ben başımı bir anda kaldırınca bocalamıştı, ne olup bittiğini o an hatırladım. Eve gidiceğimi söyleyerek restorandan çıktım. Evin kapısına geldiğimde anahtarla kapı açmaya uğraşırken bir yandan da Ateş'i aramakla meşguldüm, gideli ne kadar zaman olmuştu ama hala gelmeyince de merak etmekten başka birşey gelmedi elimden...

 

Anahtar elimden düşünce, eğilip aldım ama bir yandan da telefonla upraşıyordum. Kapıyı açıp içeri girdiğimde kapının önünde siyahlar içinde,iri bir adam gördüm. Silahını bana doğrultmuş keskin bakışlarla bana bakıyordu. Ben tam konuşacakken bir adamın "neyi bekliyorsun bayılt artık " denilmesiyle silahın arka kısmıyla kafama vurulması bir olmuştu.

 

Korkuyla Ateşin ellerini tutup yüzüne baktım ama oda pek iyi durmuyordu. Bana birşey olcak diye mi bu kadar korkmuştu.

 

"Ateş adam-adamlar vardı... Bu-burda bizim evde, san zarar vermediler değilmi?... İyisin " dedim sorarcasına bir yandanda hasar tespiti yapıyordum ama görünürde birşeyi yoktu. O kara gözlerini bana döndürünce gördüğüm şey kırmızı gözlerden başka birşey değildi. Ateş ağlamazdı ki, yaralanmışmıydı?... İstemsizce dolan gözlerime rağmen güçlü bir şekilde çıkmıştı sesim... Genzim yanıyor, yutkunamıyordum. "Ateş iyimisin birtanem, birşey mi oldu?... Korkuyorum,neden ağladın" dememle sol gözünden bir damla yaş akmıştı.

 

"Ö-özür dilerim... Çok özür dilerim" dediğinde kaldım. Nedenini bilemedim ama sorgulamadım da "kendime engel olamadım Su... Ben öldürmek istememiştim... Sana birşey olcak diye korktum yemin ederim, ben öldürmek istemedim" diyerek sarıldı ve ağlamaya başladı. Gözyaşları boynumu ıslatıyordu. Kimi öldürmüştü, neden benden özür diliyordu. Sıkıca sarıldım... Onunda güçsüz olduğu anlar vardı işte, yıkılmaz dağ gibi dursada onun omuzlarında ki yükde ona ağır gelmiş olabilirdi.

 

Ateşin mafya olduğu gerçeğine ben önceden kendimi alıştırmıştım. Adam öldürdüğü gerçeğine ise bu kadar çabuk alışmamı beklemezdi ama benden neden özür diliyordu ki. Sırtını sıvazladım.

"Ağla... Ben yanındayım ağla " diyerek elimi saçlarının arasında gezdirdim. İçini çekerek içli içli ağlıyordu ve benim elim ayağım biribirine girmişti. O beni teselli edebiliyordu ama bu durum bir ilkti.

 

"An-annemi ve babamı kaybettim Su " dediğinde de birşey anlamadım, ben Anne ve babasının öldüğünü zaten biliyordum. Neden böyle söylemişti ki şimdi?... "Bana annemi ve babamı kaybettiğim gerçeği ilk kez bu kadar ağır geliyor Su" diyerek daha sıkı sarıldı. "B-ben 5 yaşındaydım öldüklerinde ama "

 

"Ama? "

 

"İlk defa gittiklerine ve bu boşlukla böylesine burun buruna geldim. "diyerek içini çekmesiyle beraber konuşmaya devam etti. " Ben sana aynı acıyı yaşatmak istemezdim Su... Çok özür dilerim, beni affedebilecek misin? "

 

İki elimle boynumdaki yüzünü kaldırıp yanaklarını avuçladım"Ne konuda affetmemi istiyorsun sevgilim... Ben hiçbirşey anlamıyorum"

 

Şaşkındı, iri iri gözleriyle bana bakıyordu. "Se-sen bilmiyorsun, sen hala bilmiyorsun" dediğinde bocaladım. Neyi bilmiyordum, başıma saplanan ağrıyla gözlerimi kapattım. Neydi bu içimdeki yersiz korku...

 

"Ben neyi bilmiyorum Ateş " dedim ama gözlerini kapatmıştı hala gözyaşları kirpiklerinden aşağıya süzülüyordu.

 

"Sen... Su sen buraya ait değilsin aslında "dediğinde şakaya vurdum. Galiba başka birşey hakkında söylüyordu ama benden bağımsız bir konu olduğuna emindim. " B-ben se...senin babanı öldürdüm Su "dediğinde o büyük bir sırrı söyler gibiydi ama benim babam trafik kazasında hayatını kaybetmişti, Ateşte yanımdaydı ama babamı öldürmediğini bende oda biliyordu. Kendimi tutamayıp kahkaha attım... Ateş bazı şeyleri unutmak değilde karıştırıyor olabilirmiydi?

 

"Aşkım benim babam trafik kazasında hayatını kaybetmişti ya aşkım , hastanede beraberdik, cenaze işlemlerini bile birlikte yaptık... Hatırla hayatım"

 

"O... O değil, öz baban, öz babanda öldü," dedi ama ben yine kahkaha attım.

 

"Bak Su senin baban benim annem ve babamı seni evlatlık verdiği gün öldür-"

 

"Ne diyorsun Ateş sen?...Kim kimi öldürdü?... Kim kime evlatlık verildi?... Hangi gün öldürüldü" dediğimde Ateş artık konuşmuyor bana şokla daha da açtığı gözlerle bakıyordu. "Söyle, söyle ama ben anlamıyorum... Kimden bahsediyorsun sen? "

 

"Senden" tek kelimeyi ama birşey yapamadım, konuşmadım elim titremeye başladı. Gözlerim kararıyordu. Yana kayan gözlerime engel olmaya çalıştım ama zordu. Ateş ismimi sayıklayarak bağırdığını hatırlıyorum ama başka birşey yoktu.

 

Algım kapanmıştı...

 

🌟

 

🖤ATEŞ'İN ANLATIMIYLA🖤

 

12 gündür hastanedeydik. Gül hanım neden söylediğimi sorguluyordu. "O şerefsizi öldürmüşsünüz işte neden Suya böyle birşeyi anlattın... O bunları kaldıramaz, küçükken geçirdiği birçok hastalık var, geçirdiği bir sürü operasyon, bağışıklığı çok zayıf... Neden söyledin? " diyordu ama imkansızdı, ben sağlık raporlarının hepsine bakmıştım ki bunu seslide dile getirdim.

 

"Ben Suyun sağlık raporlarına, hatta kullandığı ilaçlara kadar baktım Gül hanım"

 

"Servet bey gizli yaptırırdı onun herşeyini... O yüzden bilmemen normaldir" diyerek yine uzaklaşmıştı. Biz Gül hanımın hal ve tavırlarını sorgulayıp şüphelendiğimiz zaman Servet Şanlısoy gelmiş Gül hanıma en fazla bir ay sonra kızını yanına alıcağını söylemişti, o yüzden öyle dalgın olduğunu ve her an ağlıcak gibi göründüğünü söyledi. Bize doğru gelen doktoru yine durdurdum ama farklı şeyler söylemedi.

 

"Hastanın kontrollerini yaptık;kan testi, idrar testi, röntgen, Mr ama sonuçları temiz... İstediğiniz için bütün tetkikleri baştan tekrarladıkta ama sonuçlar aynı... Su hanım sanki uyanmak istemiyor gibi, ilk defa böyle birşeyle karşı karşıya geliyorum. Bir tür koma ama bir sorunuda yok... Kendini bu dünyaya kapamış gibi"diyerek yanımdan gitti. Akın yine cam pencereden bakıyordu. Kaç gündür başından ayrılmamıştı. Bana dinlen derken kendisini bir kere bile yemek yerken de görmemiştim. Böyle anlarda güçlü durmak o kadar zordu ki...

 

Su için özel tuttuğum oda olduğu için doktorlar girip çıkmamıza karışmıyorlardı. İçeri girdim. Monitörden gelen sese dönüp baktım. Anlamsız çizgiler, kulak tırmalayan bir sesten başka birşey yoktu ama bu sesi duyduğum için bile şükrettim. Yanındaki koltuğa oturup elini tuttum ama tepki vermedi.

 

"Su 12.gün bugün, bana verdiğin ceza bile 10 günken nasıl bu kadar beni görmeden dayanabiliyorsun... Keşke o güne geri dönsem, keşke sana hiç birşeyi anlatmasam, keşke. Keşke keşke... Ama ben senden birşey saklayamam ki sevgilim, bunu bana sen dedin ne olursa olsun söyle... Beraber atlatalım dedin "ellerini tuttum buz gibi olan elleri bu aya göre öyle zıttı ki... Aylardan haziran ama Su ocak ayındaki kadar soğuktu." Biliyor musun? Gül hanım ve Nur hanım iki annende çok iyi... Nur hanım hala senin öldüğünü zannettiği için senin yasını tutuyormuş... Kızının sahte mezarına her yıl kapalı bir fanusun içinde kardelen koyuyormuş... Güneşe rağmen ölmesin, o fanusta hapis olmasına rağmen yaşaması içinmiş... Adında Nilsu olcakmış sevgilim biliyor musun? "diyerek yine ve yine akan gözyaşlarımı sildim. " 12 gündür söylüyorum, biliyorum ama yinede söylemek istiyorum... Seni seviyorum Kardelenim... Bana esmer şeker demeni bile özledim. 12 günde sadece 1279 kere söyledim Seni sevdiğimi ama biliyor musun yetmiyor? Ben ailemi kaybettim diye Allah bana kızdı mı Sence?... Ondan mı beni seninle sınıyor, senide mi benden alıcak... "dedim.

 

Tuttuğum ellerine baktım iğnelerden mosmor olmuştu. Göz altları hafif morarmıştı. Biraz bile parmağımı sıksa yeterdi oysa ama yine beni boş gönderdi. Gitmeden önce tek bir cümle söyledim. "Su ahtım olsun ki ölürsen, ölürüm... Bilirsin dediğim, ağzımdan çıkan söz benim senedimdir... Öldüğün an arkandan gelmem dakikamı almaz, sensiz olmaz " diyerek elimi elinden kurtarcaktım ki ellerimde hafif bir baskı hissettim. Su parmağını oynatmıştı. Hemen kırmızı alarma bastım, koşarak gelen hemşire ilk monitöre baktıktan sonra bana baktı.

 

"Buyrun efendim? "

 

"Su... Su parmağını oynattı " dediğimde ben mutluydum ama hemşire umutsuz bir bakış attı.

 

"Refleks olabilir Boran bey... Böyle şeylerin mümkün olduğunu size söylemiştik" dediğinde başımı anladığıma dair salladım oda odadan çıkıp gitti ama ben biliyordum Su beni duyuyordu.

 

"Seni Seviyorum... Seni Seviyorum... Seni Seviyorum... Sende beni seviyorsan benim Kardelenim gibi ol...güçlü ve inatçı olup gözlerini aç , Ben daha fazla sensiz kalamam" diyerek alnına bir öpücük bıraktım ama odadan da çıkmadım. Koltukta bekledim ne kadar beklenirse oturdum, bazen Su ile konuştum, bazen sadece ağladım, bazen elini tuttum ama her anında yanındaydım.

 

Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum ama Suyun elini tutarak uyuyakalmıştım. Başım yere düşer gibi olduğunda uyuduğumu farkedip gözlerimi açtım. Suyun buz gibi ellerini ısıtmak istercesine tutmaya devam ettim. Suyun yüzüne baktığımda gördüğüm şey beni şok etmekten öteye gidemedi. Su gözlerini açmıştı ve bana bakıyordu. Sanki konuşmak istemiyor ve gerçek değil gibiydi. Yerimden kalkıp yüzünü avucumun arasına aldım.

 

"Su iyimisin sevgilim! " diye yüksek sesli konuştum ama sesimin yüksek olduğunu bana hissettiren şeylerden ilki dışardan sesler gelmesi, ikincisi ise Suyun yüzünü ekşitmesiydi.

 

"İyiyim, merak etme " diyip yüzünü benim göremiceğim bir konuma getirdi.

 

Zorlamadım...

 

Uyandı ya o bana yeterdi...

 

💦

 

🤍NUR'UN ANLATIMIYLA🤍

 

Tam tamına 12 gün olmuştu o Servet'in ölümümün üzerinden ama ben bir kere bile ağlayamamıştım. Sevgim yoktu ona karşı sadece 24 yıllık bir nefret besliyordum. Öldürmeyi bende çok denemiştim ama olmayınca kim öldürdüyse alnından öpmek istemiştim.

 

11 gündür yaptığım gibi yine siyahlar giyinip kabristana gitmek için hazırlandım.

 

İlk ölüm haberi geldiği zaman dışarı çıkmadığımda çalışanlar rahatsızlandığımı söyledikleri için odamda kaldım ama ilk gecesinde onu rahat bırakmıcaktım. Herkes gitti... Ona hakkımı helal etmektense isterlerse bana rahatsız desinlerdi sonuçta helal olmayan şeyi nasıl helal diyebilir ki insan...

 

Kızımın benden alınmasını sağladığı gün bıraktım ben onu, kızımın ölümünün sorumlusu sadece Servet'di...

 

Yola koyuldum aynı ilk öldüğü zamanki gibi, toprağa ilk konduğu gece gittiğim kabristan gibi. Durmadım, beni durdurcak kimsede yoktu.

 

Mezar taşında Nur Şanlısoy yazısını görsem bu kadar şaşırmazdım , hala ilk günkü gibi şaşırıyordum bu duruma ne yalan söyliyim.

 

Yine nefretimi kusucaktım o benim gözümde ilk zamanlar herşeydi. İhtiyaç gibi belki bilmiyorum ama şuan sadece nefretti.

 

"Yine ben geldim... Kusura bakma Efnan'ın yanına gömülmek isterdin belki bilmiyorum ama öyle birşey olmadı. Kadın mezarında ters dönmesin şimdi..." ayakta dikeldim. Gözpınarlarım kurumuştu. 24 yıldır tek bir gözyaşım akmamıştı benim. Kızım öldüğünde o kadar ağlamıştım ki yaş kalmamıştı. "Hayır birşey bilmek istiyorum neden beni sevemedin?... Sevmediysen;Çocuğumun olmıcağını, en azından o olaydan sonra bir daha çocuğumun olmıcağını biliyordun neden boşamadın, belki o iğrenç soyunu yürütücek, belki erkek evlat verecek biri olurdu. Ben seni bırakmak istedim ama intikam almak için yanında kalmak o an daha ağır basmıştı... Her gün yüzüne vurucaktım, kadınlık görevlerimi yapmıcaktım, bir sese, bir gülüşe hasret bırakıcaktım seni... Hoş öylede yaptım ama sen beni birçok kez aldattığın için tabii sorun olmamış olabilir. Şimdi Şanlısoylardan geriye kalan ne, kim,sadece ben...bir kısır gelin"diyerek histerik bir kahkaha attım. "O yere göğe sığdıramadığın soyun bir kısır kadına kaldı Servet Şanlısoy... Bu toprak seni kabul eder mi sanıyorsun?... KALK O TOPRAKTAN Kİ, PİSLİĞİNİ TOPRAKLARIMIZA BULAŞTIRMA SERVET.... KALK DEDİM.! " diyerek toprağa birkaç kez vurdum.

 

Ses yoktu, tabii ya ölüp kurtulmuştu o...

 

Geri geri gittim, çektiğim acı geçiyor muydu?... Hayır ama biraz rahatlamak, içimi dökmek istiyordum. Kabristanın çıkışına geldiğimde arkama son kez baktım bir daha buraya sadece kızımın mezarı için gelirdim.

 

Servet bende mecazi olarak değil artık gerçekte de ölmüştü...

 

 

 

 

 

 

💦

 

 

 

Helloğğğğ

 

Bölüm nasıldı, Su sizce neler yaşıcak.

 

Nur abarttımı sanki biraz yada az bile mi yaptı?

 

Sizi bilemem ama ben Ateş'e çok üzüldüm.

 

Herşeyi bilip, susmak ne büyük bir kambur değil mi?

Çok çok öpüyorum

 

 

 

 

 

Loading...
0%