Yeni Üyelik
43.
Bölüm

42.Bölüm

@pnrkynk20

Ateş'in ne anlattığını anlamamıştım ama evlatlık dediği an ve o kişinin benim olmam çok canımı yaktı. Ateş'e kızgınmıydım asla... olayları bile bilmeyen biriydim ve ön yargıyla davranamıcağım kadar önemli bir konuydu.

 

Öz babamı öldürdüğünü söylemişti...

 

Beni evletlık verdiği gün,Ateş'in annesini ve babasını öldürdüğü babamı öldürdüğünü söylemişti. Belki ben olsam bende böyle davranırdım ama içimde çok büyük bir boşluk vardı. Bu sevdiğim adama karşıda değildi, sadece benim içimde yaşadığım bir boşluk...

 

Sanki bütün hayatım yalanmış, bir oyundan ibaretti ve ben bunca yıl bir yalanı sürdüren herhangi bir insandım...

 

Gözümü açtığımda Ateş yanımdaydı ama yüzüne bakamadım. Bu öz babamı öldürdüğü için değilde , benim öz babamın Ateş'in ailesini katlettiği içindi sanırım...

 

Sevdiğim adamla aramdaki mesele hiç tanımadığım, sonradan gelen benim biyolojik babamın yaptıklarıydı. Çok değil 4 ay önce biri bana gelse ve ölü bir adam, sevdiğin adamla aranda büyük bir duvar oluşturcak deseler sadece güler geçerdim ama böyle şeyler yaşanabiliyormuş.

 

Ateş ile konuşmayınca ona kızgın olduğumu düşündüğü için odamdan çıkmıştı ve Annem herşeyi anlatmıştı.

 

Benim bir kere bile konuşmadığım hatta bırak konuşmayı yüzünü bile görmediğim adam yaklaşık bir ay sonra beni alıcağını söylemiş. Öz annem beni öldü biliyormuş hala, Ateş'e kızmamam gerekirmiş babam çok kötü bir adammış...

 

Annem bilmeden içimdeki boşluğu daha da büyütmüştü. Bu adam benim yüzüme bakınca ölen annesinin ve babasının yüzünü görmez miydi?... Her bana baktığında yalnız ve zor şartlarla büyüdüğünü düşünüp durmazmıydı?...

 

Annem herşeyi anlattı ama anlatırken sadece Ateş'in dediği şeyler aklıma geldi.

 

"An-annemi ve babamı kaybettim Su"

 

"B-ben 5 yaşındaydım öldüklerinde ama"

 

"Bana annemi ve babamı kaybettiğim gerçeği ilk kez bu kadar ağır geliyor Su"

 

"İlk defa gittiklerine ve bu boşlukla böylesine burun buruna geldim."

 

Benim sevdiğim adam 5 yaşındayken yalnız, kimsesiz kalmıştı ama hala düşündüğü kişi bendim... Ogün sadece bana açıklama yaptı kendi acısını unuttu. Annem gitti. Akın abim geldi.

 

Göz altları mosmordu ve birazda zayıflamıştı...

 

Kaç gün böyle yatıyordum bilmiyorum ama Akın abimi ilk kez böyle görüyordum. Beni görünce gözleri doldu, yanıma gelip sıkı sıkı sarıldı,Bende ona sarılmıştım.

 

"Çok korktum abicim, sana birşey olucak diye çok korktum... Sana sahip çıkamadığım, böyle acı çektiğin için çok üzgünüm... " diyerek daha sıkı sarılmıştı.

 

"Ben iyiyim, merak etme abi.... Sen varken bana birşey olmaz ki" diyerek ayrılıp gülümsedim. Hemen gözyaşlarımı sildi. Oda ağlıyordu , hatta benden daha çok ağlıyordu. Bende onun gözyaşlarını sildim. "Hem Akın abi normalde çok yakışıklı adamsın... Bak abim diye demiyorum ama ağlayıncada çok tipsiz oluyormuşsun ya" diyince göz devirdi.

 

"Asıl sen kendine bak... Zombi gibi oluyorsun ağlayınca" diyerek kahkaha attı. Normalde kızmam gerekiyordu ama bende güldüm.

 

"Abime çektiysem demek" diyince gülümsemesini bozmadı.

 

"Anladık, anladık iyisin"

 

"Abi... Ateş nerde"

 

"Boran abim kapının önünde 12 gündür olduğu gibi" diyince başımdan kaynar sular döküldü. 12 gündür ben böyle yatıyor muydum?... Ateş bu durumda olsa ben yaşayamazdım kim bilir o neler çekmişti... Birde yüzüne bakamayınca ona kırıldığımı yada kızdığımı düşünüp daha kötü olmuştur .

 

"Abi Ateşi çağırır mısın?" Başını sallayıp ayaklandı.

 

"Sıkıldığını bu kadar çabuk belli etmeseydin keşke be kızım"

 

"Ne sıkılması abi ama Ateşle konuşmam gerekiyor"

 

"Biliyorum... Merak etme" diyerek çıktı ama içeri giren olmadı. Yaklaşık 10 dk sonra belkide daha da fazla geçen dakikalardan sonra kapı açıldı. İçeri girdi ve kapıyı kapattı ama yanıma gelmedi...sevdiğim adam beni yanıma gelmekten mi korkuyordu?sadece bekledi. Bekledi.bekledi.

 

Bir işaret, bir hareket bekliyor gibiydi ilk adımı da ben attım. Elimi uzattım. Gözlerimin içine bakıyordu ama kendi gözleri,kara gözlerini bile gölgesi altına alan bir kırmızıya esir düşmüştü. Kan çanağı olan gözleriyle elimi havada bekletmeden hızlı adımlarla ilerledi ve tuttu.

 

"Su, be-ben biliyorum... Şimdi belkide ilişkimizi bitirceksin, belkide bi-bir daha beni görmek istemiceksin ama o adam eğer sana zarar vermeseydi, başına vurmasaydı ailemi öldürdüğünün intikamını bile almıcaktım, sırf senin ba-"

 

"Özür dilerim Ateş" dediğimde beni gözlemler bir şekilde yüzüme baktı. "Özür dilerim, çünkü babam olduğunu bile bilmediğim adam senin aileni senden aldığı için, bütün bunlarla sebep olan adamın benim biyolojik babam olması beni çok yaraladı..." diyerek yutkundum, nefes almakta bile zorlanıyordum. "Ben sensiz yaşayamam,nolur Ateş beni sensiz bırakma... "

 

"Ne diyorsun sen Su... Ne bırakması, ben seni nasıl bırakabilirim ki... O nerden çıktı. "Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatırken zorlada olsa konuşmaya çalıştım.

 

" A-Ateş... Senin aileni alan kişi, benim babammış... Biz bir hayatı yanyana geçirmek istiyoruz ama bana baktığında aramızda yer alan cesetleri görmücek misin?... Ben onların soyundanım, o adam zaten kendi kızını bile evlatlık veren bir adammış, ona üzülüp, tanımadığım bir adam için yas tutamam ama senin aileni de senden almış... O bizim aramıza aşılması güç bir duvar yerleştirmiş, hatta bunu yıllar öncesinde yapmış... Bunları geri alamam ama sensiz de yapamam, nolur beni bırakma"daha çok ağladığımda Ateş bana sıkıca sarıldı. Kulağıma sakinleştirici kelimelerinden ard arda sıralamaya başladı.

 

"Geçti... Geçti birtanem... Ben hep yanındayım... Hem ben seni, sen kovsan bile bırakamam... Bizim aramızdaki o engellerin hepsi mezarda ama biz yaşıyoruz, nefes alıyoruz... Nefes almamız içinse bize bizden başkası kâr etmez, sen ayrılalım desen bile peşini bırakmıcak bir adama beni bırakma diyerek daha da üzme kendini bebeğim"saçlarımı yer yer okşayıp, öpücük kondurdu, boynuma sindi derin derin nefes çekti içine "bütün yaralarımızı birlikte sarıcaz, biz bütün dertlerimizi kapının dışında bırakıp sadece birbirimizle dinlencez... Benim tek ailem sensin, başkası umrumda bile değil"

 

"Birde 12 gün boyunca hastanede yatmışım sanırım, o yüzden de özür dilerim"

 

"Bak bu konuda haklısın, ben 2 saat telefonu açamadım diye beni 10 gün kendine yaklaştırmadın ama bu 12 gün neyin cezasıydı be yavrum"

 

"Bu daha çok benim cezamdı... 12 gün boyunca seni göremedim... Kim bilir kaç hemşire, doktor seni gözüne kestirdi ben yatarken" dediğimde öyle bir kahkaha attı ki trip atmam gerekirken bende gülümsedim.

 

"Ben farketmedim ama öyle birileri varsa kes cezasını, ben arkandayım " Daha da çok güldü. Onu gülerken izlemek benim içimdeki bütün acıyı, kederi götürüyordu sanki...

 

"Ateş" gülümseyerek hım gibisinden bir ses çıkardı. "Biz evlensek ya" Bir anda dondu, gözlerini açıp bana baktı 'şüpheyle'...

 

"Ne?! "

 

"Duydun evlensek ya... Benim okulum bitti. Reşitimde 24 yaşındayım sonuçta "

 

"Eee"

 

"Ne Eee'si evlenelim diyorum işte, tabii evlenmek istemiyorsan sen bilirsin"

 

"Şimdi mi evlenelim? " diyip ayağa kalkıp kapıya doğru ilerledi, sonra geri geldi. "Hastaneden çkkınca mı evlenmemizi istersin, şuan dersen şimdi evlenelim " Kahkahamı daha fazla tutamadım.

 

"Sen dünden razıymışsın"

 

"Aslında sana daha önce konusunu açmak istedim ama daha 4 aydır birbirimizi tanıyoruz ne evlenmesi dersin diye sustum... Oh beee... Şuan üzerimden büyük bir yük kalktı, ne zaman evlenelim, bugün dersen bugün... Ne zaman istersen o zamana ben tamamım"

 

"İlk bir hastaneden çıkalım... bir işimiz daha var , ondan sonra herhangi bir güne bende okeyim"

 

"Ne işi , evlenelim işte... "

 

"Annemi görmem lazım"

 

"Gül hanım dışarda...çağırıyım mı? "

 

"Biyolojik annemi görmek istiyorum Ateş... Nasıl biri çok merak ediyorum, kim bilir ne kadar acı çekti"yanıma yavaş yavaş ilerleyip koltuğa oturdu.

 

"Aslında bende sana onu söylücektim.Öz annen seni öldü biliyor, mezarına her ölüm yılında yani doğum gününde bir fanusun içinde kardelen koyuyormuş... Araştırdığımda öğrendim ama nedenini bilmiyorum" dediğinde anlamayan gözlerle baktım. O an 12 gündür gördüğüm rüyayı hatırladım.

 

Bir kadın bana sürekli masallar anlatıp, elimden tuttu.

 

Sen yaşamak zorundasın.

 

O dünyaya geri dön...

 

Sana kızımı anlatmamı ister misin?

 

Kardelenin bendeki anlamını anlatıyım mı sana?

 

Benim kızımda siyah saçlı senin gibi iri iri de gözleri var...

 

Beraber gidelim mi mezarına ne dersin?

 

O an rüyamdaki kadın , biyolojik annem mi o kadar merak ettim ki? Rüyamda ne kadar bana kardelenin ondaki anlamını anlatmak istesede ben karşı çıkmıştım. Bir an bile yanımdan ayrılmayıp bana bir sürü masal anlattı ama kardelenin ondaki anlamınıda ben duymak istemedim. Belkide canlı canlı dinlemek içindi... Kapı açılıp içeri üzerinde beyaz önlük olan, bir adam girdiğinde Ateş'e baktım. Sakın durduğuna göre doktorum bu adamdı.

 

"Sonunda uyandınız Su hanım... Hemşireler muayenizi yapmış, gayet iyisiniz, ne zaman isterseniz sizi taburcu edebiliriz ama strese girmeyin lütfen"

 

"Bugün taburcu olsam"

 

"Bu akşamda gözetim altında durun, yarın sabahda bir kontrollerinizi yapılsın... Sonra çıkabilirsiniz geçmiş olsun" diyerek başka soru sormama izin vermeden odadan seri adımlarla uzaklaştı.

 

Ateş yanımdan bir an olsun ayrılmadı... Yemek yedik, ağladık, bir ara Akın abim gelip bizim onun pabucunu dama attığımızı ve onunla ilgilenmediğimizi söyleyip odadan çıktı. Annem gelip üzerimi değiştirdi ve günü Ateş'in kollarında sonlandırdım.

 

🤍

 

Hastaneden çıktığımız gibi Biyolojik annemin durduğu Villa'ya gelmiştik. Annemi Akın abimle gönderip birkaç saat sonra eve geliceğimizi söyledik. İçeri girdiğimizde etrafta bir sürü takım elbiseli adam vardı kulalığa parmağını bastırıp birşeyler anlattıktan sonra, Kocaman, Siyah kapı açıldı. İçerisinde dışarısı gibi adam kaynıyordu. En sonunda villanın kapısına geldiğimizde kapıyı 50 yaşlarındaki hizmetli açtı, güleryüzle kapıyı aralayıp geçmemizi sağladıktan sonra kapatıp eliyle yolu tarif etti.

 

Kocaman bir salona girdiğimizde ben etrafa göz gezdiriyordum. Çoğu eşya beyaz yada krem renginde, sade bir salondu.Tam koltuğa oturacakken sade,tek siyah renge sahip olan aynanın önünde göz kamştırıcı bir kardelen vardı. Camlarla çevrili içerisi karla dolu,göz kamaştırıcı bir kardelen...

 

Ateşle ikimiz yanyana oturduk ara ara bana baktığını hissediyordum ama ne hissettiğimi de bilmiyordum ki...

 

İçeri saçları örülü, üzerinde fazla gösterişli olmayan bir elbise vardı. Ayakkabısı hafif topukluydu. Yüzünde hafif makyaj olsada göz altlarındaki morluklar hala dikkat çekiyordu. Bu kadın rüyamda gördüğüm kadındı. Gülümseyerek içeri girdi.

 

"Hoşgeldiniz gençler" diyerek tekli koltuğa oturdu. "Boran Karaca geldi diyince bir bakmak istedim açıkcası,sende hoşgeldin güzel kızım... Seni dinliyorum delikanlı"

 

"Nur hanım... Size bazı gerçekleri anlatmamız gerekiyor "

 

Ateş "Ben Boran karaca, kocanızın annesini ve babasını öldürerek kimsesiz bıraktığınız çocuk" dediğinde kadının gözlerinde bariz bir üzüntü vardı.

 

"Bak oğlum, Servetin annene karşı bir saplantısı vardı. Emin olabilirsin ki bende bilmiyordum böyle birşey yaptığını, haberlerden görmüştüm o zaman, baş sağlığı dilemek için babaanneni aradığımda da Şanlısoyların gelini olduğumu öğrenince yüzüme kapattı... Başın sağolsun oğlum"

 

"Teşekkür ederim.... Ama sizden saklanan bir sır daha var, hatta hayatınızı etkilicek derecede bir sırdan bahsediyordum"

 

"Eğer beni öldürmek için geldiysen hiç durma, şimdi öldür... Sana kırılmam hatta hayatımı bile kurtarmış olursun "

 

"Peki, kızınız yaşıyor olsaydı da aynı şeyi düşünür müydünüz Nur hanım? "

 

"Anlamadım"

 

"Peki anlatıyım, yanımdaki kız... Doğduğu zaman hastaneye götürülen ama hayata tutunmasına rağmen ölü gösterilen kızınız... Su... "

 

"Yoo, Servet kötü biri, kabul ama asla böyle birşey yapmaz"

 

"Araştırmalarıma göre evinizden bebeği götüren hemşire aynı gün öldürülmüş ve Kızınız Su, kocanızın Sağ kolu olan Orhan kaya'ya evlatlık verilmiş"

 

"Orhan Servet'e ihanet ettiği için öldürüldü 24 yıl önce, nasıl evlatlık verilmiş anlamadım. "

 

"Öldürdüğünü söylediğiniz kişi daha 1 ay öncesinde trafik kazası sonucu hayatını kaybetti. "

 

Kadın irileşen gözleriyle bana bakıp dolan gözleriyle beni baştan aşağı süzdü. İlk sağ yanağına bir yaş aktı sonra ard arda hızla yaşlar boşaldı.

 

"Nilsu... Sen benim kızım mısın?... Beni bırakıp gitmedin mi gerçekten?... Kardelen güneşe rağmen ölmedi mi?... " diyerek ayağa kalkıp titreyen bacaklarıyla yanıma kadar gelip elini saçlarımda gezdirdi. "Aynı rüyamdaki gibisin, o gün bana kardeleni koparırsam solar ama güneş ona değerse öldürür demiştin, yinede sana o kardeleni koparttırmadım. Keşke o kardeleni koparsaydın da güneş onu öldürmeseydi..." dedi ve eğilip bana sıkıca sarıldı. "Teşekkür ederim annenden daha güçlü olduğun için... Çok teşekkür ederim güzel kızım "Bana öyle bir sarılıyordu ki, sıkı sıkıya değil ama her an elinden alıncakmışım gibi güçlü bir şekilde... Ateşe baktığımda bana bakıyordu sanki ne yapıcağımı merak ediyor gibiydi. Gözümden akan sadece bir yaşla iki elimide beline sardım. Ne olursa olsun , o kızı yaşadığı halde 24 yıl boyunca evlat acısı çekmiş bir anneydi. Daha sıkı sarıldım.

 

"Bana bir kere Anne der misin? Rüyamda ki gibi " o an zorlanmam gerekirdi ama bu kadın öyle içten, davranıyordu ki zorlanmadım.

 

"Bende teşekkür ederim, bunca şeye rağmen hayata tutunduğun için, Çok teşekkür ederim, Anne... "

 

Ve Nur 24 yıl sonra ilk kez ağladı ama bu seferki gözyaşları sadece mutluluktan aktı...

 

 

 

 

💦

 

Vay beee ne bölümdü ama

 

Nur'un çektiği 24 yıllık hasret bitti.

 

Sizi bilmem ama ben Nur'a o kadar çok üzülüyorum ki

 

Boşuna sevdiği bir adam varken birde boş geçirdiği 24 yılda eklendi.

 

Sizin düşünceleriniz neler...

 

Oy ve yorumlarınızı bekliyorummmm

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%