Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2.Bölüm

@pnrkynk20

Kapının önünde öylece durup etrafa bakmayı sürdürdüm. Arkamdaki yeni çocuğa baktığımda ise onun zaten buraya baktığını görünce iyice gerildim tabii... Gülümsemeye çalışıyordum ama biraz zordu. Normalde konuşkan, haylaz ve gamsız olan ben etrafta bana dönen gözleri görünce gereksiz geriliyordum.

 

"Tamamen unutmuşum ben bugünü" dedim ama kime,ben bile duyamamıştım ki dediğimi sesim o kadar yoktu ki herkes bana bakmayı sürdürüyordu. Annem pastayı burnumun dibine dibine uzatınca üflemek zorunda kaldım . Annem bu nemrut halime surat astı ama elden ne gelirdi kızı böyle biriydi...

 

Annem bana bir göz devirdikten sonra yeni çocuğa döndü. "Sen yeni taşındın sanırım buraya... Hadi ailenide çağır,gelin sizde"

 

"Çağırcak ailem yok" bu cümleyi öyle gelişi güzel söylemişti ki şaşırdım.

 

"Tamam o zaman sen gel yakışıklı... Olur mu? "dedi annem o sadece başını iki yana salladı. Arkasına dönüp kapıyı açtığında annem tekrar konuşmaya başladı. " Hadi ama kırıcak mısın beni? "dediğinde başını bize doğru çevirdi, saniyelik bana baktıktan sonra kapıyı tekrar kapattı sanırım fikrini değiştirmişti. Annem yine cool bir şekilde içeriye adımladı, arkasından ise normal ve sıradan bir şekilde ben girdim. Arkamdan içeriye giren yeni çocuk kapıyı kapattı ama ayakkabılarını çıkarıp çıkarmama arasında gidip geliyor gibiydi.

 

"Çıkarmana gerek yok... Annemi gördün topuklularıyla adımladı içeri... " dedim ama benim içime sinmezdi. Ayakkabıları çıkarıp ayağıma altı temiz olan , annemin süslü terliklerinden birini geçirdim ayağıma böylesi daha iyiydi. İsmini hatırlayamadığım yeni sınıf arkadaşım ise şuan bana bakmakla meşguldü. Pek konuşan biri değildi sanırım. Gülümsedim. "Sen çıkarmadan gir, ben rahat edemezdim... Emin ol şuan evdeki hiçkimse dikkat etmemiştir. "

 

"Terlik alabilir miyim bende? " böyle demesi o kadar komik gelmişti ki. Gülmekle gülmemek arasında gidip geldim sonra ise ayıp olur diyerek gülmemekte karar kıldım.

 

Bir tane de terlik ona verdim. "Nasıl istersen" diyerek onu beklemeyi sürdürdüm. Ayakkabılarını çıkarıp terliği giydi, elimi öne uzatarak yolu gösterdiğimde elimi takip ederek ilerledi.Salona girdiğimizde herkesin elinde bir kadeh vardı. Görende Yalı'da falan yaşıyoruz sanardı. Biraz lüks ama apartman dairesiydi sonuçta Kahkahalarla gülmek istedim bu ana ama yapamadım şuan yeni çocuğun aşağılamasını bekliyordum ama öyle olmadı. İlk içerdekilere baktı ama sessiz kaldı yine...

 

Mutfağa gidip alkol olmayan her türlü soğuk içeceği içebiliceğim için arayışa başladım. Mümkünse vişne suyu olsundu. Ailem alkol içmemi sorun haline getircek insan değillerdi, hatta destek bile olabilirlerdi ama ben sevmiyordum...

 

Birkaç adım sesi duyunca yakalanma korkusuyla beraber buzdolabının kapağına yapışıp kaldım. O sırada yeni çocuğu görünce rahatlamıştım. "Sessiz gelmesene yaaa... "

 

"Ne o korktun mu? "

 

"Hayır...gizli iş peşindeyiz şurda "

 

"Eğer alkolsüz birşey arıyorsan,benide ekle o listeye"

 

"Tamam sessiz ol ve içeriye biri girmesin diye kontrol et" dediğimde ciddi ciddi başını sallayıp dışarıyı gözlemeye başladı. Bu halide komikti, sonra gülerdim artık... "Ne içmek istersin"

 

"Farketmez" Bana söylesede yüzü bana dönük değildi. Dışarıya göz kulak oluyordu.

 

"Vişne suyu içer misin? "Bana döndü, öyle bir bakıyordu ki ciddi misin der gibiydi. Bu düşüncemi sesli de dile getirdi.

 

" Ciddi olamazsın"aslında kola falanda vardı. Bu durum daha komik olduğu için ellerimi iki yanıma açıp başımı sağa doğru eğdim.

 

"Aslında kola falanda var ama bizimkiler anlamasın diye demiştim... Sen bilirsin" dedim. Yüzü asıldı.

 

"Tamam tamam... Vişne suyu olsun " diye homurdandı. Bu sefer kahkahamı durduramamıştım"Neee... Gülme, vişne suyu kat işte biri gelcek şimdi"

 

"Sende çok huysuzsun beee, ne var yani güldüysem... " dediğimde çatık olan kaşları düzeldi, o haddinden fazla koyu olan gözler ise bir saniye bile üzerimden çekilmedi.

 

Vişne sularını bardaklara katıp bir bardağı eline tutuşturup salona girdim. Herkesin gözü üzerimdeydi. En köşeye geçip oturdum. Yanım boştu herkes kadehleriyle ayakta bekliyordu ama sebep neydi? Fazla mı amerikan filmi izlemişlerdi yani?... Hiç gocunmadan oturdum, sanki ben değilde annem doğmuş gibi süslenip püslenmişti. Kuaföre gitmiş, vücuduna tam oturan bir abiye,tek bant topuklu ayakkabılarıyla tam bir afetti. Sarıya yakın saçlarını dağınık topuz yaptırmıştı ensesinden, ona tezat olarak da derin yırtmaçlı, bordo abiyesiyle etrafta süzülüyordu. Babam da takım elbise giymişti o zaten hep takım giyen bir adamdı.

Birde bana bakalım sabahki kıyafetler ve ayağımda en süslüsünden bir terlik çok komik durduğum yalan değildi ama bana gülmemeleri gerekirdi.

 

"Ahu kalksana kızım! Ne o oturdun kaldın öyle? " seslenen annemdi ama cevabını almamıştı , çünkü en rahat biçimde vişne suyumu yudumluyordum yani işim vardı cevap veremezdim, o yüzden anneme bakıp göz devirmekle yetindim ama o kaş göz hareketleri yapmayı sürdürünce bu seferde boş duvara bakmayı sürdürdüm.

 

Başka büyük bir sorun vardı ki diğer tarafımda ismini hatırlayamadığım bir adet yeni, sınıf arkadaşım olduğuydu... Hatırlamak için kendimi ne kadar zorlasamda ismi aklıma gelmiyordu.

 

Davet fazla uzun sürmezdi, Dersim'de yoktu ama varda olabilirdi. Bi ailemi yoklasam ne kaybederdim ki... Ayağa kalkıp Annemin yanına gittim.

 

"Anne benim yarına yetiştirmem gereken bir sürü ödevim var, izninizle odama çıkabilir miyim? " dediğimde Annem somurttu ama babam gururlanarak birkaç adama beni övmeye başladı.

 

"Çık bakalım " dediğinde durmayıp hızla odama çıktım. Üst kattaydı benim odam, dubleks evde oturmanın artılarına bunuda ekledim. En büyük oda benimdi manzarasına hayran kalıp penceremde görünen o ormanlık yola girdiğimde sonuna kadar ilerleyip en sonunda büyük bir hediye, mucize ne denirse karşıma çıkmıştı bu uçurum...

 

Ders yoktu o yüzden terasa çıkıp birkaç çizim yapmaya karar verdim. Defter alıcam diye para alıp resim defteri aldığım doğruydu. Evin her yeri resim defteriydi ama Annemle babamın haberi yoktu. Ne zaman dışarı çıksam bir resim malzemesi alıyordum. Çizim ince çizgimiz ama ev, dekorasyon,peyzaj gibi birşeyler değil aksine insan, hayvan bitki, manzara gibi kafama ne eserse onu çizmeyi seviyordum ben...

 

Malzemeleri alıp balkona çıkıcakken açılan kapıyla bocaladım. Bizim evde kimse kapı çalmadan girmezdi ama beni en çok şaşırtan şey yeni sınıf arkadaşımın benim odamda olmasıydı. Hiç bozuntuya vermeden yanıma kadar gelip balkon kapısını açıp dışarı çıktı, görende onun evine izinsiz girdim sanardı.

 

Küçük bir masa ve iki sandalye vardı sadece balkonda... Çoğu zaman derslerimi balkonda çalıştığım için iki sandalye koymayı tercih etmiştim , yorulan ayaklarımı uzatarak daha iyi hissediyordum.

 

Boş sandalyeye ilerleyip oturdum. Sessizdi, bu özelliği gayet iyi birşeydi, çünkü ben yalnızlık kelimesine tapan biriydim.

 

O manzaraya baktı, bende resim defterinde boş sayfa bulma derdindeydim.En son boş sayfayı açtım ama gelen soruyla sesin sahibine döndüm.

 

"Çizimlerin güzelmiş, neden mimarlık" demişti. Merak edeceği aklıma bile gelmemişti.

 

"Babamda mimar benim, onlar isteyince kıramadım"

 

"Sen ne istiyorsan o olman gerekirdi ama"

 

"Belki haklısın ama onların hayalini gerçekleştircek tek kişi benim"

 

"Ne yani sende ilerde çocuğun ressam olsun diye hayal edersen, çocuğun kendi mesleğini yapmasına izin vermez misin? " daha önce hiç bu konu hakkında düşünmemiştim ama cevabım saniyesinde kendini belli etti. Tanıştığımızdan bu yana en uzun cümlesini kurmuştu.

 

"Asla... Ne isterse onu okusun"

 

"Gördün mü?... Düşünmedin bile, yeteneğini harcıyorsun"

 

"Peki sen? "

 

"Ben ne? "

 

"Sen neden mimarlık okuyorsun? '

 

" Bilmem, tek bildiğim şey ben istedim ve ben girdim bu bölüme " böyle bir cevap vermesini hiç yadırgamamıştım sanki cevabı zaten biliyor gibiydim.

 

"Bu arada sen buraya nasıl girdin? Bizimkilere ne dedin?"

 

"Hiçbirşey... Kalkıp geldim, kusura bakma ama bana göre fazla lüks"

 

"Aynı şeyi düşünüyoruz, merak etme"

 

"Manzara güzelmiş "

 

"Değil mi ama bende bayılıyorum? " dediğimde cevap vermedi, cevap vermesini de beklememiştim zaten o manzaraya baktı. Ben deftere ne çizicektim ki şimdi... Huysuz dediğimiz çocuğa bak, sohbeti baya sarmıştı ama hala bir sorun vardı. İsmi bende yer almıyordu. Neydi bu çocuğun adı Allah'ım yaaa... Güzel bir isimdi dicem bu seferde Abdulrezzak gibi bir isim çıkarsa kendi kendimi linçlerdim.

 

Yüzüne bakıp tahmin etmeye başladım...

 

Murat, Cenk, Ali, Mert, Alp, Cüneyt, Kerem, Ege, Emre, Ozan, Okan, Taner, Timur,Utku,Bora, Rüzgar, Can, Akın, Ayaz, Yağız, Aras, Burak, Deniz, Poyraz, Serter aklıma gelen isimler bunlardı yada ben hayalperesttim. Daha fazla dayanamadım ve sormaya cesaret ettim.

 

"Şeyyy, Kusura bakma ismini unuttum da tanışalım mı?... Tekrardan" yarımca güldü.

 

"Bende ne zaman sorcaksın diye bekliyordum" diyerek komik birşey söylemişim gibi daha çok güldü hatta bu artık kahkaha bile sayılabilirdi ama artık yeni ve daha büyük bir sorun vardı. Bu arkadaş'a gülmek çok yakışıyordu. Yakışıklıydı zaten ama artık daha bir yakışıklı olmuştu sanki...

 

Gözlerimi besmelelerle üzerinden çektim. Değişik bir şekilde ona karşı çekiliyordum, bu olsun istemezdim o yüzden yeni çocuğun namus bekçiliğini de ben üstlenerek gözlerimi içim kana kana üzerinden çekmeyi başardım.

 

"Tamam sormadım say. Merak etmiyorum artık" diye homurdandım. Tebessüm ederek elini uzattı.

 

"Ben Sarp... Sarp Kılıç" dediğinde tam gözlerime bakıyordu. Gözleri sanki yalan söylesem ceza yazıcak bir polis gibi üzerimdeydi, Gülüşünden sonra, iki tane gülen Kopkoyu, hala ne renk olduğunu çözemediğim o gözlerle bakmayı sürdürürken, benim aklımda tek soru vardı. Benim mi gözlerim bu çocuğu güzel görüyordu yoksa bu çocuk ayrı ayrı her bir özelliğiyle güzelmiydi? Gözleri İki inci, gülüşü ise benim ipe gönderir ipten alır gibi bakıyordu.

 

"B...bende Ahu... Ahu Sungur" diyerek elimi uzatarak elini tutup sıktım.

 

"Tanıştığıma memnun oldum Ahu"

 

"Bende memnun oldum Sarp" dediğimde bana bir tebessüm daha gönderdi. Çenesinde hafif bir gamze varken buna yanaklarınında eşlik etmesi hoş bir detay değildi.

 

Çekilme kızımm çocuğa...ne bu haller... Çek o gözlerini... Röntgenci mi oldun sen başıma birde Ahu?... Ha kızım, yavaş yavaş sal çocuğu ve defterine odaklan... diyen iç sesim haklıydı ama gözlerime söz geçiren beynim bile devre dışı olabilirdi. Zor zahmet manzaraya bakıcam diye kaçırdım gözlerimi... Kendi kendime savaş açmıştım. Bir daha gülerek bakarsa bu savaşı kaybedebilirdim o konuda pek söz veremiyordum....

 

Ben savaş düşüncesindeyken , kapı dan diye açılıp odaya giren annemle düşünce müşünce kalmamıştı tabii...

 

 

Selam

 

Kitabımız gitgide şekillenecek

 

Olayları size cezbe denilir

 

!!! Dikkat Mıknatıs etkisi yaratabilir!!!

 

Öpüldünüzzz

 

 

Loading...
0%