Yeni Üyelik
4.
Bölüm

4. Bölüm

@pnrkynk20

Sarp'a ne kadar ısrar etsemde gitmeyi reddetti. Yalnız kalmamam daha uygun olurmuş, hem oda merak etmiş, annemden haber gelinceye kadar beklicekmiş ve hiçbir şekilde itiraz kabul etmiyormuş. Canıma minnetti. Şuan yanımda birinin olması çok iyiydi. Yalnızlıktan korkmazdım ama ailemi kaybetmek tek fobimdi. Ona sadece "sende gidicektim zaten iyi geceler" dedikten sonra başka birşey demedim. O kendi kendine birşeyler söyleyip benim tepkime bakıyordu. Ben ise hayatı sorguluyorum. Ben aileme bağımlıydım, çünkü;öyle yetiştirilmiştim.

 

Kafa yapımız pek uymazdı ama ben onları seviyordum.

 

Onlar ne istediyse yaptım, sözlerini ikiletmedim ama onların bana davranış şekli hep bir adım fazlası olarak devam ediyordu.

 

Annemin aramasını bekliyordu Sarp ama bilmediği birşey varsa ben bugün annemin aklına bile gelmiceğimdi. Benim meraktan ölmem falan onlar için pek mesele değildi. Sırf Sarp var diye güncel anne gibi davrandı o kadar, yoksa pek bana birşey söylicek biri değildi. Adım kadar emindim ki Sarp'ın gittiğini düşündüğü için beni aramanın önemli olmıcağını düşünebilirdi. Kutay Sungur güçlü bir adamdı. Birşey olmıcağını da iyileşiceğinide düşünmek istiyordum ama diğer seçenek beni çok korkutuyordu.

 

"Odama çıksam sana ayıp olur mu? "

 

"Takıl kafana göre... Ailenden bir haber alınca bende giderim zaten" Dedi ama ailem haber vermicekti. Odama çıktım ve sanki hbirşey yokmuş gibi yatağa uzandım. Babama birşey olmıcağını biliyordum sanki, öyle bir rahatlık vardı üzerimde, öylede bir rahatlık hani...

 

Kulaklığı taktım kulağıma en sevdiğim müziği açıp gözlerimi kapadım. Kulaklığımda son ses bangır bangır bir ses varken ailemden haber alabilme ihtimaline sahip telefonum sessizdeydi.

 

Gözlerimi kapattım, gözlerimden yaş bile akmıyordu babamla aramızda hep bir mesafe olurdu belkide o yüzden aramızda derin bir bağ varmış gibi davranamıyordum.

 

O sırada aklıma balkondaki resim defteri gelince yataktan kalktım ama kulaklığı çıkarmadım nadıl olsa yine uzanıcaktım. Balkona çıktım, resim defterini aldım ama sayfa boştu. Değiştirdim bütün sayfaları ard arda bütün sayfalara baktım ama Sarp'ın kendi resmini görmemesi için kendimi çizdiğim resmi bulamadım. Ne yani Sarp mı almıştı?... Saçmalık...

 

Belkide sayfayı koparmıştım o yüzden rüzgardan uçup gitmişti. Sorun yoktu, asıl olması gereken resim burdaydı ben pek önemli değildim...

 

Sarp'ın gerçeği aşağıda, çizimi ise yanımdaydı. Defterimi kapayıp onun yanımda olduğunu, yalnız olmadığımı düşünüp gözlerimi tekrar kapattım.

 

Benim gibi biri karşılıklı aşk yaşayamazdı. Platonik, evet evet sadece Plotanik olabilirlerdi.

 

Sevdiği zaman tam sevebilir miydim? Sanmıyorum ama o yanımda yokken onu her koşulda sever ve yanımda olurdu.

 

Cem Adrian:Derinlerde diyordu.

 

 

Bana düşlerimi geri ver

Gerisi hep sende kalsın

Bana son kez öyle gülüver

Yüreğim de sende kalsın

 

Bana hatıradır ateşin

Yanarım, yanarım

Seni başka kimse bulamaz, kayıbım

 

Ezberimde yüzün

Silmek öyle kolay mı?

Kaderimde bir düğüm

Çözmek öyle kolay mı?

 

Gözlerimi kapadığımda şarkıdaki gibi Sarp'ın yüzünü görmem normal değildi. Ben nadıl bir günde adama aşık olabilmiştim.

 

Bana hatıradır ateşin

Yanarım, yanarım

Seni başka kimse bulamaz

Kayıbım, derinlerde

 

Bana yollarımı geri ver

Uzağın hep sende kalsın

Bana son kez öyle susuver

Sözlerim de sende kalsın

 

Bana hatıradır bu acı

Kanarım, kanarım

Seni başka kimse bulamaz, yaralım

 

Ezberimde yüzün

Silmek öyle kolay mı?

Kaderimde bir düğüm

Çözmek öyle kolay mı?

 

Bana hatıradır ateşin

Yanarım, yanarım

Seni başka kimse bulamaz

Kayıbım, derinlerde

 

Şarkı bittiğinde ben Sarp'ın yüzüyle uykuya dalmıştım bile...

 

 

Sabh gözlerimi açtığımda babam bu durumdayken okula gitmem doğru olmaz diye üzerime değiştirmedim. Elimi yüzümü yıkayıp telefonuma baktım dediğim gibi arayıp haber veren bile yoktu. Odadan çıkıp mutfağa gidicektim ki gördüğüm yüzle aklıma dank etti Sarp'ın burda olduğu koltuğun sırt kısmına başını dayamış, kollarını göğsüne bağlamış bir şekilde uyuyordu. Sessiz adımlarla yukarı çıkıp bir battaniye aldım. Oturma odasına gelip tam üstünü örterken bileğimi tuttu. Ben sadece yüzüne bakarken o şaşkınlıkla elimdeki battaniyeye bakıyordu.

 

"Şey ben üşümüşsündür di-"

 

"Gerek yok gözümü dinlendirmiştim sadece, bir haber varmı? " Ne kadar rezil bir durumda olduğumu anlamaması için olumlu konuştum.

 

"İyiymiş, akşam bana haber vermişlerdi, sana söylemeyi unuttum... Özür dilerim" diyerek battaniyeyle uzaklaşıp katşıdaki tekli koltuğa oturdum.

 

"Akşam haber verdiler yani"

 

"Aynen" diyerek gülümsedim ama bu ona söylemeyi unuttuğumdan değilde ailemin bana haber vermediklerinden dolayı yalan söylediğimden utandığım için yüzüne bakamadım. O ise pür dikkat yüzüme bakıyordu.

 

"Anladım... İyi o zaman ben gidiy-" derken ayağa kalkmıştı ki bulduğum cesaretle ağzımdan bir cümle döküldü ama istemsizce olan birşeydi.

 

"Benimle kahvaltı yapar mısın? " yüzüne hala bakamıyordum ama tek başıma düşünerek deli olucaktım. O yüzden demiştim ama saçmaladığımın farkına varınca hiç söylememiş gibi yaptım. "Şey boşver yaaa seninde işin vardır. Akşamdan bu yana burdasın zaten... Sen git, görüşürüz" dedim ama gitmemesi için yalvaradabilirdim.

 

"Aslında bir işim yok, hadi gel kahvaltı hazırlayalım. " dediğimde ağlama isteğime zorla engel oldum. Bana acıyor muydu? Bilmiyordum ama gerçekten ihtiyacım vardı. Mutfağa girdiğimizde ilk çay suyunu koydum. Masanın üzerine baktığımda ekmeğin olmadığını gördüm.

 

"Sarp ben ekmek alıp geliyim, sen beni bekle istersen " diyerek arkamı dönmüştüm ki

 

"Saçmalama istersen, ben varken sen mi alıcaksın? " dediğinde arkamı döndüm yüzünde ki ifade o kadar komikti ki. Gülümsedim...

 

"Teşekkür eder-"

 

"Hala saçmalamaya devam ediyorsun, ben hemen gelirim" diyerek mutfaktan çıktı. Ayakkabılarını giyip kapıyı açıp bana baktı o an gülüyordum ama kapıdan çıktığı an gözümden bir damla yaş aktı. Engel olamadım masaya oturup biraz ağladım sadece sanırım çok şey birikmişti ama geldiğinde kahvaltı hazır olması gerekiyordu. O yüzden masadan kalkıp gözyaşlarımı sildim ve ile koyuldum. 20 dk'da herşey hazırdı. Birazdan Sarp'da gelirdi zaten... Burada küçük bir bakkal, onun biraz ilerisinde fırın vardı ama marketler bu ikisindende uzaktı o yüzden hak veriyordum. Bakkal bile gidiş geliş baya mesafe vardı.

 

Kapı çaldığında kalkıp açtım. Daha asansörle falan çıkıcağı için kapıyı açtığımda kapının önünde görmeyi beklemiyordum. Tabii ya o da bu binadaydı değil mi? Aşağıyı kendi anahtarıyla açabilirdi.

 

"Ben aşağıdasın diye aşağıdaki kapıyı açmıştım"

 

"Sorun ne? Zaten o kapının açık olması gerekir. " haklıydı ama bunada güldüm. Gözlerinin kızardığına emindim ama elimden geldiği kadar belli etmicektim.içeri girince dış kapıyı kapadım ve o önden ben arkadan mutfağa girdik. Poşetleri masaya koyduğunda daha anca poşete bakma fırsatı bulmuştum. Fırına gidip simit, poğaça gibi şeylerde almıştı. Daha erken bile gelmişti, ben olsam Sadece ekmek alır ona rağmen 20 dakikada gelirdim. "Simit, poğaça falan sever misin bilemedim bende ne gördüysem aldım. "

 

"Zahmet etmişsin ben severim ikisinide " Masaya oturmadan demlediğim çayı kendi bardağıma katıp ona baktım. " Sana sormadım ama kahve mi içersin sen?"

 

"Simit ve poğaçayla kahve iyi gitmez bence, bende çay alıyım bari" dediğinde dalga geçtiğini anlamıştım.

 

"Benim Annemle babam hem kahve içerler... Simit ve poğaça olsa bile, kahveden vazgeçmezler o yüzden sordum"

 

"Neyseki benim damak tadım yerinde" diyip çaydan kocaman bir yudum aldı. Anlık birşeydi güldüm.

 

"Sabahları daha bir hazır cevap oluyorsun sanırım? "

 

"Bilmem... Biraz huysuz olduğum doğrudur? "

 

"Hiç anlaşılmıyor gerçekten, sağol beni aydınlattığın için "

 

" Her zaman"diyerek ağzına bir simit parçası daha attı. Bu halleri de komikti aslında, bizim ailede hiç konuşmazlar, günaydın ve sanada günaydından öteye konuşma olmazdı. O yüzden bu halleri Bana çok tatlı gelmişti. Ters cevap bile verse en azından benimle konuşuyordu. "Eee okula gidicek misin? " dediğinde çayı karıştırmayı bırakıp yüzüne baktım. "Sonunda çayı rahat bıraktın " Diyerek güldüğünde, huysuz olduğunu söylediği şu zamanda bile gülmesi çok komik duruyordu yada ben hep gülmek istiyordum.

 

"Bugün gitmiyim diye düşünmüştüm. "

 

"İyiymiş sonuçta neden gelmiyorsun ki" İyi olduğunu bilmiyordum ki benim kafamdan salladığım bir durumdu. Cevap veremedim ne diye bilirdim ki... "Ben tek okula gidicek gibiyim, sana afiyet olsun... Ben hazırlanıyım o zaman... Gelirim ben yine"

 

"Teşekkür ederim sanada yük oldum iyice"

 

"Bu saçmalama olayı sizde genetik mi? "

 

"Yok evde tek saçmalayan kişi benim genelde " diyerek dış kapıya kadar geçirdim. Sarp gittiğinde artık yalnızlığımla baş başa kalmıştım. Tabımadığım bir çocuktan medet umar hale gelmiştim. Sessizce odama çıktım ve yine birşeyler karalayarak günü tamamlıcaktım ki aklıma benim gizli yerim olan uçurum kenarına gitmek için hazırlanıp;anahtar, telefon ve ne olur olmaz cüzdanımı alıp evden çıktım ve ormana doğru ilerledim. Yolun sonundaki uçurum kenarına gidip sadece ağlamak istiyordum, içimdeki ateş dönünceye kadar ağlamak...

 

Ağaçların arasından geçtim, kırık dallara bastım, çalıların sonunda olan yere ulaşmak için yine bacaklarımı çizdi edin mesela ama durmadım. Sonunda istediğim yere gelince gözümde birikip akmayan yaşları bıraktım. Artık güvendeydim, burda ağlaya bilir Ahu olabilirdim. Uçurumun bir az gerisinde olan kaya'ya oturup sadece ağladım. Ben bunları hakedicek ne yapmıştım ki...

 

Babam hastanede, yanımda kimse yok ve bana haber verme zahmetinde bile bulunmayan bir aileyi hakedicek ne yapmıştım.

 

Ben tanımadığım bir çocuğa yalnız kalmamak için yalvaracak duruma düşmek için ne yapmıştım.

 

Onun gözünde sadece zavallıydım artık.

 

Acınılacak bir zavallı...

 

 

 

 

 

Selamm

 

Sizce Ahu haklı mı yoksa abarttı mı ?

 

Görüşlerinizi merak ediyorum

 

Lütfen oylarınızı benden esirgemeyin

 

Sizi Seviyorum

 

 

Loading...
0%