
Ben, baya bildiğin mal gibi Sarp’a bakıyordum. O da en az benim kadar kafası karışmış bir ifadeyle bana bakıyordu. Adam haklıydı tabii, ben az önce ne demiştim öyle? Bu saçmalığı nasıl toparlayacaktım şimdi?
Eğer "saçmalamak" kelimesi kanlı canlı bir vücuda bürünseydi, kesin benim bedenimi seçerdi.
Allah’ım, bana sabır ver…
"Ne yani, sorun ben miyim?" dediğinde beynim tamamen devre dışı kalmıştı. Ne diyecektim şimdi? Ayıkla pirincin taşını…
Durumu normalleştirmek adına kahkaha attım, sanki her şey çok komikmiş gibi. "Ne alaka, Sarp yaaa! Hani yemek siparişi vermeni isteyince şaşırmıştın ya, şimdi açım diyince de benzer bir şey oldu. Yani bu tezatlığı düşünüyordum…" diye hızlıca bir bahane uydurdum. Neyse ki gülümsedi, yani en azından bana inandığını düşünmek istiyordum.
"Sorun bu yani…" diye başını salladı. "Ben zaten genelde böyleyim. Bir şey isterim ama sonra başka şeylerin peşine düşerim. Karakter de diyebiliriz."
"Hmmm, anladım…" Ellerimi yana açıp masum masum gülümsedim. "Ama açıklama yapmak zorunda değildin, benim kafama takıldı sadece."
"Kafaya takma sen benim dediklerimi, boş ver," diye ekledim çabucak.
"İmkânsız işte," dedi, mutfağa doğru yürürken. Ama tam adımını atacakken durdu, sanki bir şeyin farkına varmış gibi. Boğazını temizleyip bana döndü. "Yani… ben böyle durumlarda, özellikle kendimle ilgili eleştiri duyduğumda, ister istemez kafama takarım," dedi ve hızlı adımlarla mutfağa ilerledi.
Neyse ki fazla uzatmamıştı. En azından dediklerime inanmıştı… ya da ben öyle sanıyordum.
Ellerimi birbirine sürterek neşeli bir şekilde söylendim. "Kurt gibi acıktım!"
Sarp hafifçe kaşlarını kaldırıp bana bakarken meydan okurcasına gülümsedi. "Var mısın yarışa? Bakalım kim daha hızlı bitirecek!"
"Hiç şansın yok, bu arada!" dedim, kendime güvenle. Ellerimle baştan aşağı kendimi işaret ettim. "Senin için söylüyorum, sonra üzülme."
Utanmasa kahkaha atacaktı. "Yani… Belki sana acıyıp yenilirim ama Alper için aynı şeyi söyleyemem."
"Bunu söylediğinize pişman olacaksınız, Sarp Bey!"
"Umarım öyle olur," dedi gülerek. "Ama sen şu hamburgerin yarısına bile gelmeden 'bunu da yer misin?' diye ricada bulunan o kızlardan değil misin? Ben mi yanılıyorum?"
Gözlerimi devirdim. "Yanılıyorsun! Ben elindekini bitirip 'biraz daha hamburger verir misiniz?' diye soran kızım."
Kıkırdadı. "Tamam o zaman, bir anlaşma yapalım. Alper'i geçemezsin, ama beni geçersen kalan hamburgerimi sana veririm. Ama eğer ben kazanırsam, seninkini alırım!"
"Kabul!" Kahkaha atarak el kol hareketleri yapmaya başladım. "Çağır şu arkadaşını da, güzelce karnımı doyurayım!"
Sarp merdivenlere yönelip seslendi. "Alper! İn lan aşağıya, eğlence var!"
Merdivenlerden yavaşça inmeye başlayan Alper, bir anda durdu ve etrafa koklayarak gözlerini kocaman açtı. "Allahhh, gelmiş yemek!" diye bağırarak koşarak masaya geçti ve paketi açmaya başladı.
"Bekle oğlum, kız da otursun bi’… Görgüsüz," dedi Sarp başını iki yana sallayarak.
"Görgü kurallarını yemekten sonra geç," diye söylendi Alper, paketleri açmaya devam ederken. Ben de hızla masaya oturdum.
Sarp, kaşlarını kaldırıp bizi izliyordu. "Hadi hadi, yiyelim şu hamburgerleri, soğumasın!"
Paketleri açarken bir an bile bekleyemedim. Sarp, yemeğini sakin sakin yemeye çalışırken ben ve Alper resmen hamburgerlere gömülmüştük. Arada beğendiğimi belli eden mırıltılar çıkararak kolamı içtim. Fark etmesem de gerçekten gerginlikten acıkmıştım.
Alper, yedi dakika içinde hamburgerini bitirdi ve karnını keyifle okşamaya başladı. Ben de son lokmamın tadını çıkartırken göz ucuyla Sarp’a baktım. O hâlâ yavaş yavaş yiyor, hatta hamburgerinin yarısına bile gelmemişti. Sonunda pes edip tabağa bıraktığında zafer kazanmış gibi hissettim.
"Ben kazandım!" dedim coşkuyla. "Demiştim sana, ben o mızmız kızlardan değilim!"
Alper kahkaha atarak konuştu. "O zaten hamburger sevmez ki, sana söyledim ama inanmadın!"
Gözlerim büyüdü. Sarp, ona ters ters bakarak başını iki yana salladı.
"Si—" Büyük ihtimalle küfredecekti ama son anda kendini durdurup derin bir nefes aldı. "Dua et, kız var Alper. Defol git odana!"
Alper, umursamazca omuz silkerek merdivenlere yöneldi.
Sarp, benim şaşkın bakışlarımdan kaçınarak hamburgerini bana uzattı. "Sen kazandın, bu hamburger de senin. Sonuçta emek harcadın, değil mi?"
İçimi bir suçluluk duygusu kapladı. "Yok… Haksızlık olur öyle. Ben senin sevmediğini bilmiyordum. Özür dilerim, bilsem hamburger demezdim."
Sarp hafifçe başını salladı. "Saçmalama, Ahu. Öyle nefret ettiğim falan bir şey değil, sadece pek aradığım bir lezzet değil…"
Tam bir şey diyecektim ki gözüm Sarp’ın ellerine takıldı. Başparmağıyla çeneme yakın bir yeri silmişti.
"Yanlış yeri siliyorsun…" dedi usulca.
Sarp başparmağını geri çekti ve peçeteye silmesini beklerken o, parmağını doğrudan ağzına götürüp temizledi.
Bu sefer ben şaşkınlıkla ona baktım. Ne yani, böyle şeylerden tiksinmiyor muydu? Ama asıl tuhaf olan, benim bunu garipsememdi. Sonuçta az önce onun hamburgerini yemek için hiç düşünmeden dalmıştım…
Gözlerimi kocaman açarak konu değiştirdim. "Arkadaşına söyleyeceğim… Hamburgeri ona değil bana verdiğini,kıskanacak!"
Sarp omuz silkerek gülümsedi. "Ona bırak hamburgerimi mi? Günahımı bile veremem."
Tam o an, kahve yapmayı teklif etti ve ben de hemen kabul ettim. Fakat mutfakta bir şey fark ettim.
"Sarp!" diye sesimi biraz fazla yükselttim. "Ben sana kahve yaptığımda… sade içmiştin!"
Sarp hafifçe gülümsedi. "Hayatımda içtiğim en güzel kahveydi."
Tam o an Alper’in sesi aşağıdan yankılandı.
"OĞLUM!...KAHVE YAPIYORSUN DA NEDEN BENİ ÇAĞIRMIYORSUN? HEM KIZ NEREDE, GİTTİ Mİ?.. LAN, KIZ SANA SEVMEDİĞİN HATTA NEFRET ETTİĞİN HAMBURGERİ BİLE YEDİRDİ YA! ÖLSEM DE GAM YEM—"
Cümlesini tamamlayamadan mutfağa girdi ve bizi öylece gördü. Bir anda gözleri büyüdü, yüzüne garip bir ifade yerleşti. Sanki biraz şaşkınlık, biraz da eğlenmişlik vardı ama en çok da afallamış gibiydi.
O an, içimde tuhaf bir sıkıntı peydah oldu. Sarp’ın bakışları hâlâ üzerimdeyken, içimdeki huzursuzluk katlanarak büyüyordu. Beni en çok yaralayan şey, onun yüzündeki o belirsiz ifadenin içinde bariz bir şekilde hayal kırıklığını da görebilmemdi.
İçimde bir yerler cız etti. Boğazımı temizleyip usulca sordum:
"Gerçekten hamburgeri sevmiyor muydun? Hatta nefret ediyordun ve benim yüzümden mi yedin? Doğru mu?"
Gözlerim yanmaya başladı, bulanıklaşan görüşümü netleştirmek için birkaç kez göz kırptım. İçimde ağır bir pişmanlık dalgası yükseliyordu.
"Be… Ben çok özür dilerim."
Sarp gözlerini kapatıp bir süre açmadı. Sanki o an, gözlerini açarsa her şey daha da gerçek olacakmış gibi davranıyordu. Yüzünü hafifçe ekşitti ve koyu renk gözlerini -hangi renk olduğunu tam olarak bilmiyordum ama çok derin bir gölge taşıdıkları kesindi- gözlerime dikti. Tek kelime etmedi. Söylemesine de gerek yoktu zaten… O bakışlar her şeyi anlatıyordu.
Koca bir yumru boğazıma oturdu. İçimde kendimi küçük düşürmenin o kaçınılmaz utancı büyüyordu. Bu yüzsüzlüğüm yüzünden başıma daha neler gelecek kim bilir…
Titreyen ellerime dikkat ederek fincanı yerine bıraktım ve hızla oturduğum sandalyeden kalktım. Kaçmam gerektiğini hissediyordum. Sarp’ın bakışlarına daha fazla dayanamazdım. Hızlı adımlarla çıkış kapısını buldum, Sarp’ın adımı seslenmesine kulak arkası ederek dışarı çıktım. Kalbim deli gibi çarpıyordu.
Kendi evime vardığımda kapıyı hızla açıp içeri girdim ve arkamdan üç defa kilitledim. Kapının dibine çöktüğümde nefes nefese kalmıştım.
Ben bu adamın yüzüne nasıl bakacağım ki…
Keşke ilk Alper söylediğinde ciddiye alıp hamburger sipariş etmesine izin vermeseydim… Keşke onu bu durumda bırakmasaydım…
İç sesim hemen devreye girdi, acımasızca.
"Misafirsen misafirliğini bil artık Ahu… Sonra yalnızım, kimse beni sevmiyor diyorsun… Kim, seni neden sevsin ki? Görgüsüzün tekisin!"
Gözlerimi sımsıkı kapattım. İçimdeki ses haklıydı. Hep aşırıya kaçıyordum. Hep yanlış yapıyordum. Ne zaman biriyle gerçekten bağ kurmaya çalışsam ya saçmalıyor ya da istemeden de olsa birinin canını sıkıyordum.
Gözyaşlarıma daha fazla direnemedim. Sessizce akmalarına izin verdim.
❄
Yeni bölümde görüşmek üzere…
Oy ve yorumlarınızı bekliyorum, hepsini okuyorum!
Sizi çoook seviyorum!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |