Yeni Üyelik
5.
Bölüm

Final

@polisiyeyazari

Desteğinizi eksik etmezseniz sevinirim çiçekler 🌼

 

 

 

Titreyen göz bebekleri ve hiç durmayan göz yaşları arasında babasının endişeli yüzüne baktı Veronica.

Nazik düşünceli babası gitmiş onun yerine paranoyak ve öfkeli bir adam gelmişti.

Annesinin kan içinde zeminde yattığı gözlerinin önünden gitmiyordu.

Hâlâ her şey bir kâbus ve birazdan yer içinde uyanacağının umudunu taşıyordu.

Hatta uyanır uyanmaz üniversitede okuyan ablasını arayıp bu ürkütücü kâbustan söz edecekti.

 

Ellerini yumruk yapıp öfkeyle babasına baktı.

Belki de uyanır uyanmaz en çok babasına kızacaktı.

Annesini nasıl o halde bırakıp giderdi?

Nasıl bu kadar vicdansız olabilirdi, aklı almıyordu..

 

"Baba geri dönelim artık ne olur. A-Annem.." dedi ağlayarak çaresizce.

 

"O-Olmaz geri dönemeyiz!" Dedi babası telaşla.

 

"Baba.." diye inledi Veronica

 

"H-hayır seni de kaybedemem" dedi acı bir ifadeyle.

Bir taraftan gözleri yaşlarla doluyordu.

Uzayıp giden yola bakıyordu Veronica. Saatlerdir yollardaydı ve nereye gittiklerini babasının bile bildiğinden emin değildi.

O kadar paronayak ve tedirgindi.

 

"Ben anneme geri dönmek istiyorum." Diyerek ağlasa da babası duymadı.

Çünkü hâlâ çaresizce kendi kendine konuşuyor, aklını kaybetmiş gibi davranıyordu.

 

Bozuk bir tali yola saptıklarında babasına baktı tekrar lâkin o arkasına bakıp duruyor, nereye gittiğinden haberi yokmuş gibi davranıyordu.

Artık anlamıştı babası aklını yitirmişti ve ne yaptığını bilemeyecek kadar gerçek dünyadan kopmuştu.

Arabayı durdurmasını sağlayıp yardım istemeliydi.

Ani bir refleks ile direksiyona atladığında el frenini çekti.

 

"Veronika!" Babası ile bir boğuşma içine girdiklerinde yoldan çıkıp yokuş aşağıya düşmeye başladılar.

Veronica korkuyla direksiyonu bıraktığında Marcus, arabanın hâkimiyetini sağlamaya çalışsa da olmadı.

Orman içinde bulunan bir göle düştüklerinde ikisi de başını konsola çarptı.

 

Marcus zorlukla gözlerini araladığında ayağına değen suyu hissedip baktı.

Başını öyle sert çarpmıştı ki nerede olduğunu hatta kim olduğunu bile anlayamadı.

Bir varlık mıydı? Onu bile düşünemiyordu.

İnsana özgü düşünmeyi tamamen kaybetmişti.

 

Arabanın içine su dolarken neyden korktuğunu bilmeden telaşlandı.

Kapıyı yumrukluyor, bağırıp yardım istiyordu. Neden yaptığını bilmeden.

İçindeki insan güdüsü ona böyle yapmasını haykırıyordu sanki.

Başını hafifçe yana çevirip siyah saçları yüzünü örtmüş kıza baktı.

Kan sızıyordu saçlarının arasından ama umursamadı.

Zira kim olduğunu bile hatırlamıyordu.

Elini kapıya atıp korkuyla yumruklamaya başladı.

Çenesine kadar suya battığında yaşama iç güdüsü ile çırpınmaya devam etti.

Bütün gücüyle cama dirseğini vurup kırdı.

Boşluktan kendini dışarı atıp kıyıya çırpınarak çıktı.

Geri dönüp suyun metal yığınını yutmasını izledi.

Kalbimin inceden sızladığını hissetti ama sebebini anlayamadı.

Ayaklanıp amaçsız yürümeye başladı.

Belki de saatlerce....

 

 

Marcus, hatırladıkları ile başka bir krize girerken kendini banyonun zeminine atıp titremeye başladı.

David, göz yaşlarını silerek telaşla Marcus'a uzandı.

 

 

"Sakinleş Marcus artık uyanabilirsin" diyerek omzuna dokunup hipnozdan çıkmasını sağladı.

(Marcus'un sürekli omzuna dokunduğu anları hatırlayın.😉)

 

Marcus irkilip korkuyla doğrulduğunda David'e korkuyla baktı.

 

"Kimsin sen?"

Diye sordu korkuyla.

David, Linda'ya baktığında Linda heyacan ile ayaklandı.

David, Marcus'a yavaşça yaklaştı ama David kendini korkuyla geriye attı.

 

 

"Yaklaşma!"

 

"Marcus sakin ol" diyerek dokunmaya kalktığında Marcus hızla ayaklandı.

 

"Kızıma gitmeliyim! Veronica'ma gitmeliyim. O.. Oh Veronica kızım seni nasıl unuttum. Öldürdüm! Ölmeni izledim!" Diyerek ağlarken Linda, acıyla inledi.

Bakışları Linda'ya değdiğinde duraksadı.

Yüzü hem çok tanıdık hem yabancı geliyordu.

Bunun üzerinde çok durmadı çünkü kızının bedenini o soğuk sudan çıkarmalıydı. Belki de kıyıya kadar yüzmüş baygın bir şekilde babasının ona gelmesini bekliyordu.

Bir dakikayı bile heba edemezdi.

Kendini kapıya attığında önüne David geçti.

 

"Önce sakin ol Marcus. Oturup konuşalım" diyerek koluna dokunduğunda David'i korkuyla itip kapıdan çıkmak için uzandı Lâkin David kolundan yakaladı.

 

Marcus öfkeyle itmeye çalışsa da David bırakmadığı için aralarında boğuşma yaşanırken Marcus banyonun musluğuna çarpıp duraksadı.

Linda korkuyla çığlık atarken Marcus'un bakışları aynaya değdi.

Gördüğü yüz ile irkilirken titreyen ellerini yüzüne getirdi.

Büyük bir şokla yüzündeki kırışıklıkları saçındaki beyazları izledi.

 

Daha bu sabah ki yaşlı kadının sözleri beyninde eko yaptı.

 

Anlıyorum bayım yaşlılık..

 

Daha sonra Linda'nın kocası olduğunu söylediğinde yaşlı kadının şaşkın yüz ifadesi doldu anılarına.

 

 

"Neler oluyor?!" Dedi korkuyla.

 

 

 

"Sana günler belki de saatler gibi geliyor olabilir ama yıllar oldu Marcus. Yıllardır yürüyen bir ölü gibisin."

Diyen David den sonra bakışları Linda'ya değdi.

İşte o zaman başka bir aydınlanma yaşadı.

 

 

 

"Sen.."

 

 

"B-Baba.." diyerek acıyla inledi Linda.

Çünkü ilk defa o bakışlarda yabancı birini değil, babasını görmüştü.

 

 

 

"Kızım" diyerek kollarını sımsıkı kızına sardı.

İkiside hıçkırarak ağlarken David hüzünle seyretti.

Ayrıldıklarında meraklı bakışları ile kızına baktı.

 

 

 

"Nasıl oldu bu..?" Diye sordu ne soracağını bile bilmeden.

 

 

 

 

"Beyin sarsıntısı geçirdiğin için beynindeki bazı işlevleri yitirdin. Adeta yürüyen ölü gibiydin. Üstün başın perişan şekilde otobanda yürürken bulundun. Arandığım da yurtta odamdaydım. Bir günde bütün ailemin dağıldığını öğrendim. Annem öldürülmüş, babam aklını kaybetmiş amaçsızca yürüyor ve kız kardeşim kayıp. Götürmediğim doktor, aldırmadığım tedavi kalmadı ama ne aklın ne hafızan yerine gelmedi.

Kız kardeşimi zaten bulamadım. Yapacak başka bir şeyim kalmayınca bir tedavi merkezine yatırdım seni, ara sıra ziyaret ettim. Sonra David ile tanıştım." Dedi Linda sevgi dolu bakışlarını David'e çevirerek.

 

 

 

 

"David, Psikoterapist. Bana bu hipnoz yönetiminden bahsedince tükenmiş umudum geri geldi. Önce hiç cevap vermiyordun ama sonra o tutuk hayatından çıktın,suyu görmeye başladın. İşte o zaman anladık ki bir kaza oldu ve suya düştünüz. Yanında kadın diye tabir ettiğin kız kardeşimdi. Lâkin arama kurtarma için yeterli değildi ama bu bile bir ışıktı. O gece hipnozun olumsuz etkisi seni, uyur gezerliğe itti ve tedavi merkezinden kaçarken bir arabanın önüne atlayıp kaza yaptın. Yani bu hipnoz her ne kadar gerçeğe biraz daha yaklaşmamıza sebep olsa da hayatın için büyük bir riskti. Bu neden ile David daha iyi bir fikirle geldi.

Paralel bir gerçeklik yaratmaktan bahsetti. Bir Yuva, ev hafızan için faydalı olabilirdi. Üstelik, hem gözümüzün önünde güvende olurdun hem de bana güvenmeni sağlardık. Ve işe yaradı.. Buradasın baba yanımda" diyerek gözlerinden yaş aktığında Marcus da acı bir ifadeyle kızına tekrar sarılıp saçlarının kokusunu içine çekerek öptü.

 

 

 

"Bir kızıma kavuştum sıra diğerinde.." diyerek acıyla inledi.

Kızının ellerini tutarak banyodan çıkarken David'e minnetle baktı.

 

 

 

Bir yanında Linda diğer yanında damadı olduğunu yeni öğrendiği David otururken önündeki kalabalığa baktı.

Dalgıç ekibi suya girerken bir ambulans hemen yan tarafta bekliyordu.

Yumruklarını sıkıp içindeki sızıyla sertçe yutkundu.

Sanki dakikalar önce yaşanmıştı her şey ama ellerindeki kırışıklık aksini söylüyordu.

 

 

 

Kalabalık heyecanla hareketlenirken ayaklandı.

Gölün içi bataklıktı ve arabada bu bataklığa gömülmüştü.

Arabanın metal ucunu gören bir dalgıç kalabalığa haber vermişti.

Hengameli bir kalabalık oluşurken Linda acıyla yüzünü buruşturdu.

Yarım saatin sonunda vinç arabayı sudan çıkarttığında Linda acıyla inledi.

 

 

 

"Veronica" fısıltıdan farksız sesiyle gözleri yaşlı baktı Marcus.

 

 

 

Olay yeri inceleme arabanın çevresini sardığında içi ezile ezile baktılar.

Kızının son yalvarışları doldu kulağına.

 

"Baba geri dönelim artık ne olur. A-Annem.."

 

"H-hayır seni de kaybedemem"

 

"Ben anneme geri dönmek istiyorum."

 

Gözlerini acıyla araladığında sedyeye koyulmuş kızını gördü.

Kızı en son gördüğü gibiydi. Beyaz teni, siyah saçları ve gülümseyen yüzüyle babasına bakıyordu.

Marcus acıyla inleyerek kızına elini uzattı.

Kızı son kez sardı babasının parmaklarını ve acı bir tebessümle baktı.

 

 

Karısını öldüren adamlar alacağını almıştı. Bedel ödenmiş sonsuza kadar kayıplara karışmıştı.

Eğer aklı başında kalabilseydi Marcus, mutlaka intikamını alırdı. Lâkin onlar hiçbir zaman bir değil iki cana mal olduklarını bilemedi. Marcus, hiçbir zaman bir intikamın peşine düşecek gücü kendinde bulamadı.

Ve en önemlisi ne Marcus ne de Linda bir daha yılbaşı kutlamadı.

Zira onlar için o ihtişamlı gece, kanlı bir yılbaşından başka bir şey değildi.

 

 

 

 

 

~ Son ~

 

 

 

Bir kitabın daha sonuna geldik.

Artık Kâbus'a bölüm yazabilirim. Kâbus okuyucuları kusura bakmaz umarım.

 

 

Bilmiyorum, biraz da olsa tahmin ettikleriniz yaşandı mı ama eminim benim gibi çok keyif aldınız.

Keşke Yılbaşından önce yayınlayabilseydim ama maalesef evdeki hesap hiçbir zaman çarşıya uymuyor.

Sürekli başka durumlar çıkıyor ve olan bu.

 

Güzel bir serüven oldu..

 

İlk defa psikolojik gerilim yazdım.

Sanırım yazabiliyormuşum 😅

 

Güzel yorumlarınızla da bana destek oldunuz teşekkürler ❤️

 

Başka kitaplarda görüşmek üzere sevgili çiçeklerim ❤️❤️ 🥰

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%