Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3. Bölüm

@polisiyeyazari

🌿🌿🌿Kontrol etmeden niye atıyorum bilmiyorum ama içimden şimdiye kadar hiç gelmedi gelmiyor. Bir hatam olursa affola🌿🌿🌿


"Sosyal hizmetleri aramalıyız" dediğimde duraksayan iki beden de çatık kaşlarıyla bana döndü.


Evin bahçesinde sigara içtiklerini görünce, bu ne rahatlık diye düşünerek hemen yanlarında bitip, yapmamız gerekeni söylemiştim ama onlar birkaç saniye duraksayıp sigaralarını içmeye devam etti.

Sinirden yumruklarımı sıkıp derin bir nefes aldım


"Ben arıyorum" diyerek cebimdeki telefona uzandığımda, kollarımdan tutup engel olan Ümit'e öfke ile baktım.


"Sakin ol" dedi uyarıcı bir tonda.

Sertçe yutkunup kollarımı parmakları arasından kurtardım.

Mantıkla hareket ettikleri tek bir an yoktu ve bu canımı sıkmaktan öteye gitmiyordu.


"Hiçbir şey yapmayacak mıyız?" diye sordum merakla.


"Yapmadığımızı nereden biliyorsun?" diyen Başkomisere bakışlarımı çevirdim. Sakin bir yüz ifadesiyle uzaktaki bir noktaya bakıyordu.

Sanki burada değildi ama burdaydı.


"Sen bu eve bakınca fakirlik görüyorsun ama onlar aile görüyor. Sosyal hizmetler onlara temiz kıyafet, güzel bir eğitim verebilir belki ama asla aile sıcaklığını veremeyecek" dedi sakin tuttuğu sesiyle.

Ama nereden tutarsam tutayım mantıksızdı işte! Halleri ortadaydı.


"Zamanla alışırlar, onların iyi beslenmeye ve eğitime ihtiyacı var. İlerde daha iyi olacaklardır." dediğimde sert bakışları beni bulmuş sıkıntılı bir nefes vermişti.

Bakışları beni bir süre süzüp buz kestiren o kelimeler döküldü dudaklarından.


"Senin gibi mi?" İçim titrerken dudaklarım şaşkınlıktan aralanmıştı. Yüzünde gram pişmanlık olmayan soğuk ifadesiyle, sigarasından son bir nefes daha çekerek yere atıp ayaklarının altında ezdi, ruhumu ezdiği gibi.

Elini cebine atarak telefonunu çıkardı.

Rehberde oyalanıp kulağına götürdüğünde ilk çalışta açılınca soğuk ifadesiyle konuştu


"Ne yaptınız?" 


......


"Tamam geliyorum. Gözünüzü üstünden ayırmayın" diyerek telefonu kapatıp cebine koydu.

Bakışlarını bana çevirip "gidelim" dediğinde yürümeye başladı ama benim ayaklarım yere yapışmış gibi hareket edemiyordu bile. Ümit parmaklarını omzuma getirip sıkınca, kendime gelip yüzümü tekrar ifadesiz tutmaya çalıştım ve hiçbir şey olmamış gibi arkasından yürüdüm.

Burası, bu insanlar, bana iyi gelmiyordu. Bir an önce buradan gitmenin bir yolunu bulmalıydım.


✨✨✨


Deniz kokusunu oldum olası sevmediğim için yüzümü buruşturarak çevreme bakındım.

İskele boyunca her boyda yeni ve eski tekneler vardı.

Her yer leş gibi balık kokuyordu ve şimdiden üzerime sindiğinden emindim.

Onlar ise hiç etkilenmiş görünmüyor, her bir karışını bildikleri balıkçı kulübeleri arasında hedeflerine doğru yürüyorlardı. Benim bilmediğim hedef.


Bir kulübenin köşesinden dönerken görüş açımıza giren, 30 yaşlarındaki adamla duraksadık. O adamın da bakışları bizi bulduğunda yüzü korkuyla kasılmış, elindeki kasayı yere sertçe bırakıp geriye doğru koşmaya başlamıştı. Yakalamak için hareketlenmiştim ki bir rüzgâr gibi koşan adamla duraksadım. Uzun pardesüsü rüzgarda sallanırken o önündeki bütün engelleri duraksamadan aşıyordu. Adeta uçan adama dalıp gittiğimin farkına vararak, bende Ümit'i takip edip onunla beraber Rüzgâr olan Başkomisere yetişmeye çalıştık. O çoktan avının üstündeydi, zira avı köşeyi dönecek zamanı bile bulamamış, avlanmıştı.


*** 


Elimdeki su şişesinden bir yudum daha alırken sigarasını sakince içen adamın bakışları dışarıdaydı.

Yakaladığı adamın bedeni titriyor, Ümit titreyen adamın dibindeki masaya kalçasının yarısını koymuş oturuyordu.

Başkomiser ise titreyen adamın karşısındaki sandalyeye yan oturmuş bacak bacak üstüne atarak titreyen adamı, yok sayıyor gibiydi.

Neden burada olduğumuzu bile bilmiyor ve bu durum iyice canımı sıkmaya başlıyordu.Bir eşya gibi oradan oraya sürükleniyordum sadece.


"Kız nerede?" Diyerek sessiz ortamda yankılanan tok sesiyle irkildim.

Yüzünde hiçbir mimik oynamadan sadece dışarıya bakıyordu.

Onun sesi olmasa başkasının konuştuğuu bile düşünebilirdim.


"B-Ben bilmiyorum" diyerek sesi titreyen adamla sert bakışlarını ona çevirdi.


"Son kez soracağım. Kız nerede?" Ürpertici sesinden midir nedir, adam oturduğu yerde titriyordu.


"B-Ben...." 


"Kız nerede lan!" Diye bağırdığında oturduğum yerde irkilmiş, titreyen adamın korku dolu bakışlarına dönmüştüm.

İlk defa bu kadar ürkütücü ve öfkeli gördüğüm için sertçe yutkunup bakışlarımı çektim.


"Yemin ederim amcam.." diyerek duraksadığında doğru duyup duymadığımı anlamak için bakışlarımı tekrar adama çevirdim


"Lan!" Diyerek bir anda yerinden fırlayan Başkomiser adamın yakasını tutmuş öfkeli bakışlarıyla sarsıyordu.


"V-Vallahi amcam istedi! B-Ben ne istediyse onu y-yaptım" dedi titreyen sesiyle. Tarık başkomiser, yumruğunu titreyen adamın yüzünde patlattığın da çıkan sesle irkilip, yere yatırmış yumruklamaya devam eden adama engel olmak için atılmıştım.


"Durun! Başkomserim adamı öldüreceksiniz?" Diyerek omuzlarından tuttuğum adamda ayı gücü vardı ve etkilenmiyordu bile, bakışlarımı Ümit'e çevirdiğimde umursamaz bir bakış atmış omzunu sallamıştı.

Israrlı bakışlarımla bıkkın bir nefes verip Başkomisere eğilerek omzundan tutup geri çekmeme yardımcı oldu.

Küfürler yağdırarak zor bela adamın üzerinden aldığımız başkomserin öfkeli bakışları, bu defa beni bulduğunda ürpersemde belli etmeden yüzü kandan görünmeyen adama eğilip durumuna baktım.


"İyi misin? Nasıl hissediyorsun? " Diyerek konuşmaya çalışsamda tepki verecek bir durumda değildi. Bu Başkomiser bozuntusunda gram merhamet yoktu. Durdurmasak, öldürebilirdi bile. Ümit'in ise tepkisizce sadece izlemesi, kanımı dondurmuştu.

Hepsi manyaktı ve aralarına düşerek en büyük hatayı yapmıştım.


"Kız nerede?" Dedi ürpertici bir sesle arkamdaki nefes nefese kalmış adam.


"Konuşacak durumda değil. Önce..."


"Y-yayla evinde" diyerek zorlukla konuşan adama bakıp kaşlarımı çattım.


"Amcan ne istiyor o kızdan?" Diye sordum merakla.

Ümit'in alaylı bakışları beni süzerken Başkomiser yumruklarını sıkıyordu.


"O-Onun Ayşe de gözü vardı. Amcam evli barklı adam, öylece isteyemezdi

Benden istedi ama yemin ederim zorladı. Sen kendine bağlayıp sana kaçmasını sağla, sonra bana bırak dedi..." Sonraki sözcükler anlamsız birer kelime gibi uğulduyordu beynimde.


Şerefsiz..


Yüzündeki kan sızıntısını oluşturan yaraya bastırdığım ellerimi irkilerek çekmiş, insanlıktan nasibini almamış adama bakmıştım göz bebeklerimi şaşkınlıkla büyüterek.

Titreyen ayaklarım ile doğrulup Ümit'in kaçırdığı gözlerine ve büyük adımlarla arabasına yürüyen adamın arkasından baktım.


"Peşinden gitme.." dedi ve devam etti.


"Kendi halleder. Biz şunu halledelim" dedi soğuk bir sesle. Ben ise batmak üzere olan güneşe doğru yürüyen adamın arkasından baktım.

Ellerindeki kanlar parmaklarından damlayıp arkasında iz bırakıyordu.

Bir türlü nasıl bir adam olduğunu çözemediğim bu adam, ya melek yüzlü bir şeytandı ya da aklını kaçırmış bir manyak!

Zira adamı öldüresiye döverken yüzünde insanlığa ait tek bir ifade bile yoktu.

Koca bir boşluktu ve bu boşluk ürkütücü derecede üşütüyordu.


***


Bir saatten fazla süren sorgudan sonra kendime bir çay almış masama kurulmuştum. Yudum yudum içtiğim çayla biraz olsun yumuşayan boğazımla rahat bir nefes aldım.

Bakışlarım sürekli giden saate tekrar değdiğinde göz devirdim.

Neden bu kadar umursuyordum ki? En yakını olan yardımcısının bile umrunda değilken üstelik.


Ama o hâlini kafamdan atamıyordum. Tek başına gitmişti. Gittiği yerde, ya suçluyu ya kendini öldürteceği barizken...

Offf


"Neden bu kadar rahatsın?" Diye sordum sonunda dayanamayarak.

Sorgulayan bakışları beni bulduğunda kaşlarını havaya kaldırdı.


"Çünkü... O Başkomiserim" diyerek tekrar önüne döndü.


"Lan adam izin versek katil olacaktı! Üstelik asıl suçlu olmadığı halde. Sence asıl suçluya ne yapmıştır?" Dedim sinirle.

Dudaklarımı büzüp bir süre düşündükten sonra gülümsedi.


"Öldürmüştür herhalde" diyerek alayla sırıttığında sinirden yumruklarımı sıktım.


Sikik..


"Hepiniz manyaksınız?" Diye homurdanırken açılan kapıyla bakışlarımı içeriye çekingen adımlarla giren kıza çevirdim.


Üzerinde fistan dedikleri bir elbise, kül rengi saçları arkadan örülmüş, avuç kadar yüzü ve yeşil gözleriyle ürkek bir ceylan gibiydi.

Arkasından giren adamla bedenini baştan aşağıya süzdüm.

Tarık Başkomiser de giderken elinde oluşan yaralar hariç, başka bir şey yoktu.

Herhalde adamı direk öldürmemişti.

Hastanede olması gereken kız neden buradaydı? Ve burada olması gereken suçlu neredeydi?


"Sanık yolda gelirken küçük bir kaza geçirdi. Hastahanede şimdi. Bu kızı da evine teslim edeceğiz." dediğinde alayla kıkırdadım.


"Vayy gerçekten kendi adaletinizi kendiniz sağlıyorsunuz. Hem de kafanıza göre. O adamın bir kaza geçirmediği ortada ve bu kız yaşadığı travma sonrası hastanede olmalıydı o harebeye mi yollayacaksınız yine!" Diye bağırdığım da Ümit girdi araya..


"Kendine gel." 


"Kes sesini sen! Suç ortağından başka bir şey değilsin. Bu adam istediği gibi at kosturmuş şimdiye kadar, sende müsaade etmişsin. Neden? Korktuğun için mi? Tehdit mi ediyor seni? Yoksa sende mi bu delilikten zevk alıyorsun?!" Dedim bağırarak.


"Ağzından çıkanı kulağın duysun! Bilmeden.."


"Kesin!" Diye bağıran adamla Ümit'in sözleri yarım kalırken öfkeli bakışlarımı bağıran adama çevirdim.

Bir şey söylemek için araladığım dudaklarımı Başkomiserin yanında ürkekçe duran kızın titreyerek ağlamasıyla kapattım.

Tarık Başkomiser omuzlarından tuttuğunda irkilip kendini odanın en köşesinde bulunan duvara atmış yere yavaşça çökmüş sarsılarak ağlıyordu.


Yüzündeki dehşet dolu korkuya bakıp sertçe yutkun

muş öfkeli bakışlarımı muhattabına çevirmiştim.

Hastahane de olmalıydı, burada değil.


Bitti


Neden ilham yok ve içime sinmiyor?


Loading...
0%