Yeni Üyelik
5.
Bölüm

5. Bölüm

@polisiyeyazari

🌿Görüş ve önerilerinizi bekliyorum 🌿 hani yorumlarım 😉


"Bazen adalet için yüksek sesle bağırmak, dilsiz şeytan olmaktan çok daha iyidir"


Kaçıncı olduğunu bilmediğim sigaramın dalını da küllüğe bastırırken sıkıntılı bir nefes aldım.

Dönüp durduğum yatağımda uyuyamadığımı anlayınca kalkmış, küçük odaya ait küçük balkona çıkıp sigara yakmıştım.


Buraya geldiğim ilk günü hatıralarıma dolarken bir sigara daha yaktım.

Henüz lojmanlarda yer açılmamıştı.

Bir tane vardı lâkin biraz tadilat gerektiği için onu bekliyordum. Onun işi bitene kadar da polis evinde misafir odalarından birinde kalıyordum.

Odanın giriş kapısının hemen karşısında başlığı sol duvara yaslanmış tek kişilik bir yatak ve kapıya bakan sağ tarafta küçük bir komidini vardı. Sol tarafta duvara yaslı küçük bir kitaplık da mevcuttu tabii. Muhtemelen duvara monteliydi.

Kapının sağında kalan iki kapılı gardrop, yanında da kapının karşısında kalmış duvara dayalı bir masa vardı. Onun hemen yanında balkona açılan bir kapı ve ağaçlık alana baktığını da es geçemeyeceğim.

Çam kokusu burnuma dolarken soğuk bir rüzgârın içimi titretmesiyle yanan sigaramdan derin bir nefes daha çektim.


Zaten kâbuslarım beni sürekli rahatsız ettiği için uyumakta zorlanırdım ama bu gece başka bir sıkıntıyla gözlerimi kırpamıyordum bile..

Gamsız bir tarafim olduğu doğru ama ne zaman korku dolu bakışları gözümün önüne gelse yutkunamıyor, içimi bir duman bulutu sıkıştırıp duruyordu.


Her zaman insanların kaderinin kendi seçimleri olduğunu sonuna kadar savunurdum.

Ama bu durum benim inandığım her şeye tersti. Neresinden tutarsam tutayım elimde kalıyor, büyük bir çıkmazda sürükleniyordum.

Yaşını başını almış bir adamın kendinden yaşça küçük bir kızı gözüne kestirmiş ve kötü emelleri için, peşine düşmüş olması onun kızın suçu değildi.

Ya da kızı tuzağına düşürdüğünde yapmak üzere oldukları yüzünden, kızın korkuyla kendini kurtarmak için yaptığı bir yaralama da onun suçu değildi.


Ama onu parmaklıklar ardına hiçbir günahı yokken koyan bendim. Gerçekten öyle miydi ? Olması gereken buydu. Örtbas etmeye çalışmak yanlış olandı.

Kurallar ve Adaletten üstün hiçbir şey olamazdı.

Evet, artık kendimi suçlayıp durmam yersiz. Hatalı olan onlar.

Bir yaralama olayını örtbas etmeye çalıştılar ve bende başarılı bir şekilde ortaya çıkardım.

Şimdi rahat bir uyku çekebilirim diyerek sigaramı söndürüp yatağıma yattım.

Uykusuz geçmeye devam eden koca bir geceyi böylece bitirdim.


Büroya ait dinlenme odasına girdiğimde tezgahta duran kahve makinesini çalıştırdım.

Ağrıyan başımı ovarak cebimden artık bağımlısı olduğum ilacı çıkardım.

Ağzıma bir tane attığımda yanımdaki hareketlilikle irkildim.

Boş bakışları ile bedenini önümdeki tezgâha uzattığında başımı geriye doğru çektim.

Çam kokusu burnuma dolarken ince belli bir bardak alıp soğuk bakışlarını bana çevirdi.

Birkaç saniye aralık ağzıma bakıp sıkıntılı bir nefes verip geri çekilerek

ağır hareketlerle ocağın üzerindeki demliğe uzandı.

Hâlâ aralık duran ağzımdaki beyaz küçük hapı zorlukla yuttum.

Muhtemelen fark etmişti. Gerçi ne olduğunu anlayacak değildi sonuçta öyle değil mi ? Boşverip duran makineyi kavradım.

O ince belli cam bardağına demli bir çay doldururken ben büyük kupama kahveyi doldurdum.


"Yıllar önce emrimde çalışan hayat dolu bir genç vardı. Ailesine çok düşkün mesleğine bağlı ve çok aşık bir çocuktu. Her şeyden önce mutluydu. En ufak şeyden bile mutlu olur.." diyerek duraksayıp derin bir nefes alarak devem etti.

"Çevresindeki insanlara da bulaştırırdı. Sonra.. " diyerek yutkundu.


"Bir kaza geçirdi ve hayatı tamamen değişti. öyle ki; geri döndüğünde başka biri gibiydi. O kaza ondan birçok şeyi götürmüş ama başka kötü alışkanlıklar getirmişti. Sürekli kullandığı bir ilaç vardı ve bu ilaç onun hayatında öyle bir yerdeydi ki.. Geç fark ettim. Hayır... Geç kaldım" dedi bakışlarını bana çevirip.


Fark etmişti ama nasıl ?


"Eğer benimle çalışacaksan önce bağımlılıklarından kurtul! Bir daha görmezden gelmem" diyerek elindeki sıcak bardağıyla odadan çıkıp gittiğinde ben hâlâ bıraktığı boşluğa gözlerimi dikmiş düşünüyordum.


Bu bir tehdit mi, yoksa endişeli bir uyarı mıydı? Ben ilki olduğuna emin olarak kahvemden bir yudum alıp duvarda boylu boyunca duran deri koltuğa yerleştim.

Birkaç saniye sonra açılan kapıya bakışlarımı çevirdiğimde kızıl uzun saçları, yuvarlak yüzü ve hafif makyajlı benim yaşlarımda bir kadın başını içeriye sokup odayı taradı.

Bana değen göz bebekleri biraz duraksadıktan sonra kaşlarını çattı.


"Sende kimsin?" 


"Asıl siz kimsiniz küçük hanım?" Diye sordum meraklı bir bakış atarak.


"Abime bakmıştım" dediğinde Ümit'in sesi doldurdu büroyu.


"Kız senin ne işin var burada?"diyen Ümit' e dönen kız, çatılan kaşını iyice çatıp kapının aralığından çekildi.

Onun çekilmesiyle kapı sonuna kadar açılmış Ümit 'in meraklı bakışları yabancı kadına dönmüştü.


"Duyduklarım doğru mu?" Diyerek kollarını göğsünde bağladı sinirle.

"Yine neye doldun da geldin kız?" Diye sıkıntılı bir nefes verdi Ümit.

"Ayşe'yi tutukladınız mı?" Diye sorduğunda unutmak üzere olduğum gerçekle boğazımda bir yumru oluştu.

Ümit'in bakışları da beni bulunca, yani muhattabını, bıkkın bir nefes aldı.


"Sen karışma bu işe" dedi uyarıcı bir tonda.

"Yapma abi! benim kadar biliyorsun o kızın yaşadıklarını. Nasıl yüreğin kabul etti bunu?" Dedi dolan gözleriyle.


"Sevda, güzelim. Birini yaraladı"


"Evet! ona tecavüz etmeye kalkışan bir şerefsizi! Tecavüze izin vermediği için hapse mi attınız?" Dedi öfkeli bir sesle.

Sözleri içimi büyük bir kasvetin içine sürüklerken cebimdeki ilaca uzanmamak için direndim.

"Sen karışma dedim!" dedi dişlerini sıkarak.

"Sen böyle mi örnek oluyorsun? Adaletin savaşçısıyım diye dolaşırken hiç utanmıyor musun? Senin adaletin bu mu?!!!!" Diye bağırdığında başka gür bir sesle irkildim.


"Yeter! Abinle düzgün konuş!" Diyerek bağıran adam görüş açıma girerken gözleri yaşlı kıza öfkeyle bakıyordu.

"Ama Tarık abi... " 

"Burası polis merkezi ve burda gördüğün herkes güvenliğinizden sorumlu memur. Suç işlemiş insanları yakalar, gerekli yerlere teslim ederiz. Savcı ya da hâkim değiliz. Masum ya da suçlu olmasına da karar veremeyiz. Onun için kurumlar var, adalet var. Yanlış insandan hesap soruyorsun. Ayşe masum! Onun yaptığı şey suç teşkil etmiyor. Nöbetçi hâkim nefsi müdafaa ile serbest bırakacaktır mutlaka, sabret. Her şey kitabına göre. Tamam mı?" Dedi sonda şefkatli tuttuğu sesle.

Sanki sözleri bana yapılmış teselli sözcükleri gibiydi. Öyle düşünmemi sağlayan bakışları üzerimde birkaç saniye durmuş sonra görüş alanımdan çıkmıştı.


Ümit, kardeşinin sırtını teselli sözcükleriyle sıvazlarken suçluluk duygusu için de hapsolmuş ruhumu serbest bırakan bedenin peşinden gittim.

Daracık balkonda gördüğüm bedenin yanında bittiğimde sigarasından derin bir nefes çekmiş batmak üzere olan güneşi izliyordu.

Bende cebimden bir sigara çıkardığımda sert bakışları beni buldu.


"Bugün daha iyiyim" dedim tebessümle. Neden açıklama yapma isteğiyle dolduğumu bilmesem de; bir defalığına ön yargımı bir kenara bırakmak, onu memnun etmek istemiştim.

Küçük bir çocuğun endişeli babasını rahatlatmak ister gibi huzurlu hissettirmek..


Ne saçmalıyorum?..


Ama öyle de oldu. Birkaç saniye yüzümü süzüp batan güneşine geri döndü.

Bedeni bana yan dönmüş sol eli cebinde omzu duvara dayalı. Sağ elinin parmakları arasında sigarası ama bakışları ufukta..

Öylece, üzerinden neredeyse hiç çıkarmadığı deri ceketi, ki bazen paltosu olurdu.

Yine havalı duruşuyla sadece sessizliği paylaşıyordu, benimle.


Bitti


Oh be yazdim 😅


Loading...
0%