@polisiyeyazari
|
🌿Görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka öpüldünüz 😘🌿
Uzun süredir bu meslekte değildim lakin bir davanın çoktan kapatılmış olup olmadığını anlayacak kadar tecrübe sahibi olmuştum. Tarık Başkomiser "kurtaracağım" sözünü bir anneye vermiş olsa da oluru yoktu. Bütün somut ve birinci dereceden deliller bu davanın çoktan kapandığını gösteriyordu.
Umut, bir insana verilebilecek en değerli şey gibi görünse de boş umutlar umutsuzluktan daha acı verici olduğunu nefes aldığım her saniye de yaşayarak öğrendim. Ve bana göre Tarık Başkomiserin verdiği boş umut acılı bir anneye verilebilecek en büyük kötülüktü.
Elimde ki dosyaya bakarken zanlının verdiği zorbalık ifadesinden başka elle tutulur bir şey yoktu. Doktor raporu ve darp izlerinin olduğu resimler söylediklerini doğrular nitelikte olsa da masumluğunu hiçbir şekilde kanıtlamıyordu, hatta kendini korumak için öldürmüş olacağına bile birer delildi sadece.
Dosyayı oturduğum koltukta kenara atıp yol boyunca sessizce arabayı süren adama ve yanında ki bedene baktım. İkisinin de kasvetli ruh hâli beni de germiş olacak sıkıntılı bir nefes vererek bakışlarımı dışarıya çevirdim. Hızlıca kayıp giden binalar ve insanlara baktım. Sırtlarında ki ağır çantalarla bir grup lise öğrencisine değdi gözlerim. İtişe kakışa kahkaha atarak yolda giderken sırtlarında ki ağır yük umurlarında bile değildi. Neydi onlara yüklerini unutturup kahkahalara boğan şey ? Neydi bunca kötülük içinde huzurla gülümseten neşe?
Sonra perdesi kapalı pencerelere değdi gözlerim. Dışardan gösterişli görünen tül perdesinin ardında ki aileyi merak ettim. Koca dünyaya perdelerini kapatmış bu insanların en büyük derdinden tut şu an sohbetlerinin konusunu merak ettim. Çocukken en çok bunu merak ederdim. Büyük binaların pencerelerine bakar nasıl bir aile olduklarını düşünür, görünmez uçabilen bir varlık olmayı hayal edip evlerine girerdim. Onlarla beraber film izler, dedikodularına kahkahalarla gülerdim. Bu hayallerimin en büyük sebebi tabii ki bir ailem olmamasından kaynaklıydı. Anne mutfağında ne pişiriyordu? Baba hangi haber kanalını izliyor, çocuk ödevlerini yapmak için odasına kapanırken hangi çizgi romanını okuyordu acaba ?
Düşüncelerimi istilâ eden çocukça hayallerime yüzümü buruşturarak bakışlarımı dışarıdan çekip başımı geriye doğru yasladım. Gözlerimi kapatarak huzuru kapalı gözlerimde ararken başka bir görüntüyle irkilerek açtım. Yine, duvarda ailemin kanıyla çizilmiş olan işareti görmüştüm ve bana hiçbir yerde huzur olmadığını anlayarak sıkıntılı bir nefes aldım. Ellerimi cebime attığımda titreyen parmaklarıma inat ilaç kutusunu sıkıca kavradım.
"Oğuz, iyi misin abi?" Endişeli ve meraklı ifadesiyle başını bana çevirmiş Ümit ile duraksayıp kasılmıştım. Şu an ne halde olduğumu bilmediğim için tereddütlü bakışlarımı yanında ki dikiz aynasından beni süzen adama çevirdim. İfadesizce cebimde ki elime kayan gözleriyle yüzü bir süre sonra kasılınca kaşlarını çatıp direksiyonu sıktı. Gözlerini devirip başını bıkkınca sağa sola salladı. Ellerimi cebimden hızla çıkarıp titreyen parmaklarımı avucumun içine alıp geriye yaslandım
" Yok bir şey. Önüne bak " dedim soğuk bir sesle. Yüzünde ki endişe öfkeden dişlerimi sıkmama sebep olurken önüne dönüp torpidoyu açtı. İçinde ki su şişesini bedenini bana çevirmeden uzattığında göz devirip sertçe aldım. Suyuna minnet edecek değildim ama ihtiyacım varken gurur da yapamazdım. Titreyen parmaklarımla zorlukla da olsa açıp büyük bir yudum alarak yutkundum.
Uzun geçen bir yolculuğun ardından il emniyet müdürlüğüne gelmiş arabayı park ettikten sonra sert adımlarla önden giden adamın peşinden yetişmeye çalıştık. Ümit'in omuzları gerginlikten kasılırken ben yaşanacaklardan habersiz sadece takip ettim. Daha önce defalarca geldikleri belli olan koridorları duraksamadan geçip giderken Ümit'in adımları yavaşlamıştı.
Üzerinde cinayet büro yazan odaya girdiğimizde bizim ofisin aksine kalabalık ve gürültülüydü. İçeride beş masa karşılıklı dizilmiş çaprazlarinda ki duvarda beyaz büyük bir tahtanın üstünde bugün ki davanın bilgileri vardı . Biz içeriye girer girmez Başkomiserime değen bakışlar ile gergin bir hava oluşmuştu. Tarık Başkomiser, hiç duraksamadan kapısında Başkomiser Rüstem Soykan yazılı kapıyı hiç çalmadan öylece içeriye daldı. Ben gözlerimi büyüterek Ümit'e bakarken o da tereddüt etmeden peşinden girdi.
Dudaklarımı birbirine sinirle bastırıp Küfür mırıldanarak peşlerinden girerken beni neler beklediğini az çok tahmin etmiştim. Zaten belayı mıknatıs gibi çekiyordum ve yine bir şekilde belanın içine dalmıştım
" Höst!" Diye öfkeyle tıslayan adam yerinden hızla doğruldu. Tarık Başkomiser üç büyük adımda masanın diğer tarafında ki 40 lı yaşlarında olan adamı yakalarından kavramış kendine çekmişti.
" Lan ! Sana kaç defa mahallemden ve insanlarımdan uzak dur dememe rağmen hangi cesaretle gelir bir de kendince olayı çözüp davayı kapatırsın !" Diye öfkeyle tısladığında peşimizden içeriye giren ekiplerinden iki kişi Tarık Başkomiser 'i engellemek için atıldıklarında Ümit önlerine geçti.
" Orada durun. Bırakın kendi aralarında halletsinler. Sizin gibi bebeler ezilir" diye alayla konuşan Ümit ile ne yapacağımı bilemeyerek bende Ümit'in yanında durdum. İçlerinden biri Ümit 'i omzundan ittiği gibi kolundan yakaladım.
" O eline dikkat et bir tarafına sokmayayım " diyerek sertçe ittiğimde Ümit'in yoğun bakışlarını üzerimde hissetsem de kalın kaşları ve gür sakallarıyla benim yaşlarımda olan esmer adamla göz düellosuna girdiğim için bakışlarına karşılık veremedim.
" Sakin ol meslektaşım çocukların yanında ayıp oluyor " Gevşekçe konuşan adamla esmerden bakışlarımı çekip alayla sırıtan adama baktım. Yüzünde ki ifade sinirimi bozarken içim yumruk atma isteğiyle dolunca sinirle soludum.
" Sen benim meslektaşım falan değilsin lan! Mesleğin yüz karasısın " Yüzünü iğrenç bir şey söylemiş gibi buruşturup geriye doğru itip yakasını bıraktı. Adam hiç istifini bozmadan yakasını düzeltip alayla sırıttı.
" Otur da sakince konuşalım. Bana karşı neden böyle olduğunu biliyorum. Yerini bana verdiler ya hep ondan " Kinayeli ses tonu ve kullandığı sözcükler içimde ki öfkeyi büyütürken Tarık Başkomiser ve Ümit de farklı değildi.
"Sikik sikik konuşma lan !" Öfkeyle tıslayan Başkomiserim ile hiç etkilenmeyen adam duymamış gibi yaptı. Sonra bakışları arkamda ki adamları bulmuş başıyla çıkmalarını işaret etmişti. Az önce ki bana meydan okuyan esmer adam karşı çıkmak için dudaklarını aralasa da amiri sert bakışlarıyla tekrar uyardı. Onlar çıktığında bu kez bakışları bizi buldu ama biz de hiçbir hareketlenme olmayınca alaylı bir bıkkın nefes vererek bakışlarını muhattabına çevirdi.
" Şimdi anlat bakalım derdini sevgili meslektaşım."
" Lan sanki bilmiyorsun bir de konuşuyorsun sikik sikik. Sanayide yaşanan cinayet, Emir Sancak davası. Derince araştırmadan sorgulamadan hemen kapatmışsın davayı lan !" Öfkeyle büyümüş gözlerinden gram etkilenmeyen gayet sakin bir tavırla dinlemiş alaylı bir tebessümle bakmıştı.
" Araştıracak ne vardı Allah aşkına? Bas bayağı katil işte. Birinci dereceden sumut kanıtlar da var. Gerisi savcı ve yüce adalete kalmış " dedi ellerini iki yandan açıp.
" Sadece görgü şahitlerini sorgulamışsın. Verdikleri cevaplar kamera kayıtlarına ve saatlerine uyuyor mu ? Daha suç aletini bile bulamamışsınız. Nerede lan bunun birinci dereceden kanıtı?"
" Olay yerinde 5 kişi vardı. Beşi de ayrı ayrı sorgulandı ve hiçbirinin ifadesi farkli değildi. Ayrıca üstü başı kan içindeydi. Ve en önemlisi suçunu kabul etti " dedi alayla.
" Lan çocuktan sorgu odasında zorlukla almışsın o itirafi. Geçerliliği yok "
" Sen herhalde çok fazla Amerikan filmi izliyorsun. Böyle karmaşık gizemli suçlar sadece dizilerde olur. Bazen sadece ne görüyorsan o dur " Sözleri ile nutkum tutulurken adeta gözlerimden ateş çıkıyordu. Adaleti sağladığını sanan koltuk sahiplerinin birçoğu böyleydi ve hiçbir gücü olmayanlar onların adalet terazisinde sadece piyondu. İşte o zaman, Allah'ın düşmanımı bile böyle adamların adaletine bırakmamasını dilemekten başka bir şey gelmiyordu elimden. Zira hep böylelerinin önüme koyduğu engeller yüzünden hâlâ ailemin katili elini kolunu sallayarak dışarda geziyordu.
" Senin cinayet masaya amir diye koyan... Sikik herif! Bir kere daha masum bir insanın kanına girmene izin vermeyeceğim. Bir kere daha olmayacak" Alaylı yüz ifadesi bozulurken sertçe yutkunan adamla kaşlarımı çattım.
Bir kere daha?
Tarık Başkomiser'in ne bahsettiği hakkında bir fikrim olmasa da yüzünde ki alaylı ifadenin bozulmuş olması beni tatmin etmiş öfkemi dindirmişti.
" O olay tamamen istisnai bir durum. Bu olayla ilgisi yok. Hataydı" Dedi titreyen sesiyle. Bu defa alayla gülümseyen Tarık Başkomiser di. Yavaş adımlarla dibine girip burun burana geldiler.
" O olay, senin mesleğini ne kadar ciddiye aldığını ve ne kadar bozuk bir terazin olduğunu gösteren tek gerçek Soysuz Soykan " diye tükürürcesine konuşarak büyük adımlarla kapıya gelip açtığı gibi kendini dışarıya attı. Kaskatı kesilmiş adamın bakışları giden adamın arkasındayken biz de sinirle girdiğimiz bu odadan tatmin olmuş bir şekilde çıktık.
Sanırım sormak istediğim çok sey vardı ve bu akşam bunların cevaplarını alacaktım.
Bitti.
Sabahtan beri burnumu çeke çeke yazdım. Bu ne ya 🙈
Bu hastalık yapıştı bırakmadı yeminle.
Neyse umarım güzel bir bölüm olmuştur. Bezdum! o yüzden kontrol etmeden attım.
Aklınıza takılan gözünüze çarpan bir hata olursa bana bildirin 🦋✨
|
0% |