@polisiyeyazari
|
🌿🌿🌿Düzenlemeden attım. Hatalarımı görürseniz mutaka uyarın🌿🌿🌿
Sabaha karşı, bir kuşluk vaktiydi. İrkilerek uyandım yatağımdan. Eşyaların devrilme sesiyle yorganıma sımsıkı sarıldım.
Babamın dudakları arasında mırıldandığı küfürlerle kalbimin hızı artmıştı. Küfe olup gelmişti eve ve ne yazık ki sarhoş olsa da evinin yolunu bulabilmişti. Zavallı annemin incecik bedeni yine bir yaprak gibi savrulacaktı evin bir köşesinden diğerine. Okyanus rengi gözlerinin etrafı yine mora çalacaktı ve ara sıra kısık gözlerle bakacaktı ağrısından. Ben yine içim acıyarak bakacaktım dolu olan gözlerine. Hıçkırıklarını sırf ben üzülmeyeyim diye bastıracak dişlerini sıkacaktı. Bütün gece yastığa gömecekti belki de çığlıklarını. Ara sıra kokumu içine çekmek için kollarının arasına alacak içine ağlayacaktı. Bu zavallı hayatının tek ışığı alıp verdiği nefesinin tek sebebi biricik kızı Ezo. İsmi gibi mutluluk ve neşe veren yaşam kaynağı.
Salona gelen annemin homurtusuyla yorganın ucunu daha çok sıktım. Babam yine küfürler ediyordu ama neye? niçin? kızdığını kendi de bilemeyecek kadar beyni süngere dönmüştü. Annemin verdiği cevap ile tene değen ilk tokatın seside yüreğime çarpıp geçmişti sanki. Babamın ağzı dolu küfürleri, annemin sessiz olmasını söylediği ikazları.. O halde bile beni düşünüyordu, aman duymayayım aman kötü etkilenmeyeyim ama mümkün mü? Ne sağırdım ne de kör.
Sonra o sesi duydum ; annemin bedeni bir çuval gibi duvara çarpmıştı. Bir tahta bile çarpsa ve bu sesi çıkarsa muhtemelen parçalara ayrılırdı. Oysa bu bir insan bedeniydi, annem di. Benim annem. Göz yaşlarına bile tahammülümün olmadığı melek annem. Yerimden hızla kalkıp odanın kapısını aralamaya çalıştığımda elceği inmedi bile aşağıya. Sanki bir güç bütün ağırlığını vermişti. Babamın gölgesi kapımın camına değerken öfkeli sesler çıkararak yerdeki anneme tekmeler atıyordu. Annem bir taraftan babamın tekmelerine dayanmaya çalışırken bir taraftan bütün gücüyle kapımın elceğini tutmuş bırakmıyordu. Annem kapımın önünde acıdan kıvranırken bir taraftan hala benim bu şiddeti gözlerim ile görmemden deli gibi korkuyordu.
Ah garip annem ! Elleri çamaşır yıkamaktan soyulmuş , Beyaz teni morluklardan görünmeyen annem. Nasıl bir sevgiydi senin bana duyduğun? Ne zaman ölmeyi dilesen bakışların beni bulur dilini ısırırdın. Ne zaman gözlerin dolsa yüzünü çevirirdin. Ne zaman çekip gitmeyi istesen bensizlikten korkardın. Bensiz yaşamaktansa ölüm mutluluktu senin için. Biliyordum çünkü teyzeme söylediğinde duymuştum. Koca bir dert okyanusunu teyzemin önüne dökmüş hıçkırarak ağlamıştın omzunda, o da seninle ağlamıştı. Baban vermişti iki inek karşılığı seni babama, taa o zaman sevmemişsin babamı . İstemeye bile zil zurna gelmiş. Dedem de ne vicdansız adammış gözünün yaşına bile bakmamış. Ne senin ne anneannemin. O da sen gidince dayanamamış ölü vermiş peşinden. Dedem Ne demiş; "evlilikte keramet var. Hele bir evi ocağı olsun sen bağlarsın onu eve. Yeter ki bir dediğini iki etme " Bu sözü kim söylemiş Allah aşkına? Bir insan kötüyse kötüdür evlilik kimseyi iyi bir insan yapmaz.
Babam, doğru dürüst bir kere bile eli saçıma değmemiş, şefkat dolu bakmamış babam. Sevgi nedir ? Nasıl gösterilir? Asla bilmeyen yüreksiz adam. Neden sevmedin? Anneme bir kere yemeğe oturunca ellerine sağlık deseydin ömründen mi çalınırdı mesela? Ya da sevgiyle okşasaydın yanaklarını şımarıp tepene mi çıkardı? Bir kere içten gülümseseydin mesela? Bütün babalar böyle sanırdım ben ama okula başladığımda öğrendim benim babam sevgisizdi. Sevmek nasıl bir histir ? Nasıl sevilir bilmezdi. Bir kere saçlarımı okşasaydın, dizine koyup göğsüne yatırsaydın. Ben bir babanın göğsü nasıl hissettirir bilmem. Hani baba arkanda bir çınar ağacı gibidir derler ya ; benim annemdi. Baba nasıl güvende hissettirir bilmem. Bazen annemle çocuk parkına gittiğimizde babaları kızlarını salıncağa bindirir göklere uçururdu. Bana ütopik gelirdi bu görüntü. Hayranlıkla bir köşede oturur onları izlerdim. Bana salıncak ve ya kaydıraktan daha eğlenceli gelirdi. Sonra isyan ederdim benim babam beni neden sevmiyor ? Öyle ya küçük bir çocuk, koca bir adama ne yapmış olabilir? Benden sonra bir daha çocukları olmadı. Allah dağına göre rüzgar veriyor. Anlamıştı ki bir ikincisine bakacak ne gücü, ne de dermanı vardı annemin. Ben? Ben ise Allah'ın anneme verdiği dayanma gücüydüm. İsyan edip de canına kıymasın diye idi ya da belki de daha fazla katlansın diye, yuva yıkmasın diye..
Şimdi bu karanlik ve soğuk yerde üşüdüğümü hissederek titriyorum. Keşke annemin sıcak nefesi olsa saçlarımın üstünde ve derin derin içine çekse son kez kokumu. Soğuk ellerimi avuçlarının içine alıp nefesiyle ısıtsa. Kalp atışlarında sakinleştirse içimde büyüyen korkularımı. Ama hiç ağlamasa, feryat figan kahrolupta yine isyanlara sığınmasa.
Şimdi annemin sabahları yaptığı sıcak ekmek kokusu geliyor burnuma. Bir de yine annemin yaptığı pekmezin tadı hemen dilimin ucunda. Kurduğum hayaller doluyor beynimin bir köşesinden göz perdeme, siyah beyaz bir filmin fragmanını izler gibi. Çocukken yardığım kaşımın üstünde ki iz sızlıyor sanki, son kez acıyı hisseder gibi. Bir de annemin ninnileri, beni huzurlu ve sonsuz bir uykunun içine çağırıyor. Uyumak istiyorum ama korkuyorum. Bir daha annemin sesini duyamamaktan , kokusunu alamamaktan çok korkuyorum. Çok ağlarsa diye, daha çok korkuyorum. Sonsuz bir gözyaşının içinde boğulsun istemiyorum. Zaten bir kere bile kurumadı göz yaşları bir de benim için...
Bir kep hayalim vardı. Gökyüzünün maviliğine savururken kepimi annemin gurur dolu bakışlarını görmek istemiştim. Beyaz önlüğümü giyip de karşısına çıktığımda ilk kez mutluluktan doya doya ağlasın istemiştim. Annemin hemşiresi olmak artık ona ben bakmak istemiştim. Meryem ile tanıştıracaktım daha hayallerimiz vardı bizim. Nikâh şahidi olacaktım, doğumda annesi olmadığı için refakatçisi olacaktım.
Küçük bir kızım olsun isterdim. Saçları sarı bukleli, gözleri annem gibi masmavi. Bıcır bıcır konuşan ve hatta hiç susmayan gerekirse yaramaz bir çocuğum olsun isterdim. Ne kadar yaramazsa o kadar mutludur bir çocuk. Böyle düşünüyorum çünkü ben çok uslu sessiz sakin bir çocuktum ve mutlu değildim.
Annem hastaydı benim. Şimdi ilaçlarını da almaz bir daha. Babamın zaten umurunda olmaz. Sahi öldüğümü duyduğunda üzülür mü? İlk defa tereddütle sızlar mı kalbi ? Yoksa yine soğuk kalbiyle bir iç çekip köşesine mi çekilir? Annemin ninnileri yerini haykırışları aldı şimdi. Duyuyorum ve acı çekiyorum. Hani ölünce artık hiçbir şeyi hissetmezdik? Öyleyse ben niçin acıyla kavrulup duruyorum? Ağlama annem sakin olsun acılı yüreğin Ben hala seni hissediyorum, demek ki ölmedim. Bak, artık üşümüyorum da haykırışların bir azap gibi , dağlama yüreğimi..
***
" Aileye ulaştık mı?" diye sordum toplantı odasında otururken.
" Ulaştık Başkomiserim, yalnız anne kızının ölümünü duyunca fenalık geçirmiş şuan hastahanede. Eve geçtiğinde ziyaret edeceğiz " diyen Selim' e bakıp sertçe yutkundum. Acılı bir anneye neyi? nasıl soracaksın? Bu mesleğin belki de en zorlu olanı buydu. Aileler ile yüzleşmek. Sıkıntılı bir nefes verip anlımı kaşıdım.
" Peki okulu ziyaret ettiniz mi?"
" Şu an herkes sömestr tatilinde okulda kimse yoktu dersem yeridir. Haftaya başlıyor o zaman tekrar bir ziyaret yapacağız" dedi Hakan
" Çalıştığı kafe?"
" Bir aydır gitmiyormuş, sadece iki hafta çalışmış "
" O zaman bu kız nerede çalışıyordu?" Diye mırıldandım.
" Babayla görüştünüz mü?" Diye sordum gözlerim dosyadayken.
" Baba biraz ketum çıktı. Meryem'in anlattığı gibi sarhoşun teki. Ayık olduğunda konuşmaya çalıştık " benim öyle bir kızım zaten hiç olmadı " diyerek kestirip attı" dedi Selim sinirle. Belli ki babasıyla bedensel bir arbede de yaşamıştı. Tez canlıydı Selim, karşısında kim olduğuna bakmadan ne hissederse öyle davranır ve affı yoktu.
"Hayırdır " dedim gözlerimi kırparak.
" Bir şey yok Başkomiserim" dediğinde tek kaşımı kaldırdım. Karşısında kim olduğunu unuttuğunu söylemiştim. Benim de kim olduğumu ara sıra ne yazık ki unutuyordu. Elinin üstünde ki kızarıklıklar bir yumruğun izleriydi. Babadan bahsederken aynı yumrukları sıktı.
" Ağzının ayarı yoktu bende düzelttim Başkomiserim " dedi sinirle.
" Sana mı düştü düzeltmek? " diyerek sertçe konuştum
" Ben maktûl ile ilgili söylediği şeylerin iyi taraflarını cımbızla alıp size naklettim Başkomiserim " dedi sinirle. Kaşlarımı sinirle çatıp dişlerimi sıktım.
" Eline sağlık aslanım " dedim fısıltıdan farksız bir ses tonuyla ve dosyaya döndüm.
" Telefon kayıtlarına ulaşabildik mi? En son kiminle konuşmuş?" Diye sordum Nazlı 'ya bakarak.
" Başkomserim, maktulün üstünde telefon yoktu ama kayıtlı numaradan son konuşmalara baktık operatör yardımıyla. Sadece annesiyle konuşmuş " Dedi.
" Şüpheli görünen bir numarayla karşılaştınız mı ?"
" Henüz o kadar detaylı bir doküman alamadık alınca bildireceğim Başkomiserim" dedi Nazlı
" Peki , gizli sevgiliyi bulabildik mi ? Ya da bebeğin babasını diyelim " diye sordum.
" Henüz araştırıyoruz Başkomiserim " dedi Hakan çenesini kaşıyarak.
" Bu katili bulana kadar bize uyumak yok bunu sakın unutmayın " diyerek sıkıntıyla arkama yaslandım.
" Siz hiç merak etmeyin Başkomiserim, zaten uyuyamıyoruz " diyerek elindeki kalemi çeviren Hakan'a baktım. Gözleri hüzünle elinde dönüp duran kalemdeydi. Eminim o konuşan gözleri benim gibi unutamıyordu.
Bitti
Üçüncü bölümün sonu. Umarım yetişir zira bir bölümbile zor yazıyorum. Pek zamanım olmuyor. Neyse görüş ve önerilerinizi bekliyorum mutlaka öpüldünüz 😘🌿
|
0% |