Yeni Üyelik
1.
Bölüm

Göldeki Ölü Prenses

@polisiyeyazari

Yalnızlık, birçok insan için korkutucu olsa da benim için öyle değildi.

Ben kendimle olmayı ve kendimle kalmayı seviyordum. Belki de bu yüzden uzun süreli ilişkilerim olmadı.

Zira benim en büyük aşkım ve ilişkim işimdi.

 

Küçüklüğümden beri gizem çözmeyi seven küçük bir dedektiftim. öyle ki; bu merakım yüzünden annem ve babamın boşanmasında da rol oynamış oldum. Babam annemi aldatmıştı ve ben istemeden de olsa bunu ortaya çıkarmış, annemin huzurlu ve mutlu olduğunu sandığı yuvası yıkılmıştı.

Ne acayip, oysa içten içe bildiğini ama görmezden geldiğine emindim. Ne zaman ki somut bir olay gözünün önünde cereyan etti, işte o zaman daha fazla görmezden gelemedi. Oysa salak yerine koyulmayı sevmişti. Belki de bu yüzde en büyük nefreti babama değil, bana hissetti.

Onun güzel giden yalanlarla dolu evliliğini yıkarak düşmanı olmuştum.

 

Babam boşanır boşanmaz o kadınla evlenince annem iyice kendi içine kapandı.

Ben yokmuşum gibi yaşamaya devam etti hem de gözümün önünde. Bana teyzem ve ninem baktı.

Sağolsunlar ne anne sevgisini eksik ettiler ne de hayat arkadaşlıklarını.

 

Mesleğimi seçtiğimde ilk defa gözümün içine bakıp şunu söylemişti;

 

"Uğursuz!"

 

Annem için buydum işte "Uğursuz"

Annemin bana olan düşmanlığı psikolojimi etkilemedi mi? Ah! kesinlikle etkiledi. Belki de bu yüzden insanlarla ilişkim soğuk ve güvensizdi.

Bu yaşıma kadar bir elin parmağını geçmeyecek kadar arkadaşlıklar edinmiştim.

 

Belki ilişkilerim dört dörtlük değildi ama işimde her zaman en iyisini yapmak için çabaladım. Bugün olduğum yere geldiysem sebebi kesinlikle bu.

Ben Cinayet masası Başkomseri Cüneyt Tuncer.

Tek gerçek hayatım, işte bu kadar.

 

Elimde ki sigaradan bir nefes daha çekip acı dumanını bırakırken rüzgardan içeriye girmeye çalışan dumanı elimle savurup pencereyi kapadım.

Camın kenarında duran ince belli bardaktaki çayın son yudumunu da alıp masama bırakarak oturdum.

Bu sabah sonuçlanmış olan davanın raporuna son kez göz atarken vurulan kapıyla bakışlarımı içeri giren Nazlı'ya çevirdim.

 

Nazlı ekibe yeni katılan çaylağımız ve merkezdeki gözümüz, kulağımızdı.

 

"Başkomiserim yeni bir ihbar aldık. Maltepe' de ki Başıbüyük barajında bir kadın cesedi bulmuşlar " diyen Nazlı ile bıkkın bir nefes verdim.

Kadın ölümleri artık en sık yaşanan gündemdi. Elimize birçok böyle davalar geliyordu ve biz gece gündüz demeden bu kansızları arıyorduk.

Hangi erkeklik gururu bir kadını hayattan koparmak için yeterli bir sebep?

Ya da hangi öfke bir cana acı çektirmek için karartıyordu gözleri?

 

Masamın üzerinde ki sigara paketini cebime koyup bakışlarımı endişeli bakışlara çevirdim.

Nazlı da bu işe başladığından beri kurbanların çoğunun kadın olmasından olumsuz etkilenmişti.

Zaten güvensiz olan yüreği artık tek başında sokakta yürürken de güvende hissetmiyordu.

Polis olmasına , belinde silah taşımasına rağmen, o da korkuyordu.

Kadın için hiçbir yer artık güvende değildi.

 

Ona tebessümle bakıp rahatlatmaya çalışarak ayaklanıp yanına geldim.

 

"Kulağın telefonda olsun Nazlı?" dedim omzuna dokunarak. Başını belli belirsiz sallayıp kapının ağzından çekilerek bana yol verdi.

Bakışlarımı çoktan hazırlanmış beni bekleyen Hakan'a çevirdim.

 

"Hazırsanız çıkalım Baş komiserim "

 

Hakan benim en eski yardımcım, ekibimin ilk üyesiydi.

İlk geldiği günlerde biraz yaramaz, ele avuca sığmayan, hareketli bir gençti. Şahit olduğu ölümler ve sebepleri, her zaman gülümseyen yüzünü soldurmuş, saçı sakalına karışmış ve mora çalmış göz altlarıyla gezen bir adam olmuştu. Hevesli enerjisi yerine öfkesini almış her an patlamaya hazır olan bir bomba gibiydi. Bütün bunlara rağmen yanımda gezen en güvenilir adamımdı.

Güvenilir dedim, çünkü olumsuz olan birçok yönüne rağmen davaları sonuçlandırma da gece gündüz demez benimle omuz omuza çalışırdı.

 

"Selim nerede ?" Diye sordum kaşlarımı çatarak.

Selim, eski Hakan'ın birebir kopyası uslanmaz bir çapkındı.

Bu kadar iş yoğunluğuna rağmen gece hayatı hareketli bir çocuktu.

Arkadaş ortamı çok fazlaydı ki, bizim işimiz buna pek müsaade etmezdi. Zamanla o da yalnızlaşacağı için şimdiden üzülüyordum. Belki de bu yüzdendir heyecanlı mutlu geçen son yıllarının tadını çıkarmasını istemem.

 

"Gelir birazdan Baş komiserim" dedi Hakan ensesini kaşıyarak.

Yine onu korumaya çalışıyordu bir abi gibi.. Bu halleri hoşuma gitse de belli etmiyordum çünkü şımarırlarsa ipin ucunu kaçırırlardı.

 

"Yine uyuya kaldı değil mi?" Diye sordum sert çıkan sesimle.

 

"Hayır Baş komiserim çay almaya gitti" dediğinde kaşlarımı çattım.

 

"Geldim" diyerek nefes nefese kalmış içeriye giren bedene baktım.

Pantolonun kemerini bile kapının ağzında bağlamaya çalışan Selim, beni gördüğünde duraksamış korku ile gülümsemişti.

 

"Sana kaç defa geç kalmayacaksın, zamanında büroda olacaksın dedim?"

 

"Başkomiserim trafik..."

 

" Sakın trafiği bahane etme ! Bende o trafiğin içinden geldim" dedim parmağımı yüzüne sallayarak.

Dudaklarını birbirine bastırıp bakışlarını yere indirdi.

 

" İhbar aldık şimdi olay yerine gideceğiz dönünce hesabını soracağım sana " diyerek omzuna çarpıp çıkışa doğru yürüdüm.

Sessiz geçen araba yolculuğunun sonunda Selim gergin ortamı dağıtmak için olsa gerek konuştu.

 

" İhsan ne zaman dönüyordu izinden ya ? Çok fazla kaytarmadı mı abi? " diyerek arkada ki bedenini öne eğip çenesini, arabayı kullanan Hakan'ın omzuna koydu.

 

" Bence bugün hiç konuşma sen abicim zira Başkomiserim burnundan soluyor" dedi Hakan dişlerinin arasından.

Uyarı dolu bakışlarımı Selim 'e çevirdiğimde koltukta geriye yaslanarak başını sıkıntıyla cama çevirdi.

 

Kalabalık alana geldiğimizde içimde ki sıkıntıyla derin bir nefes aldım.

Arabadan inerken kalabalığa göz gezdirdim. Meraklı bakışlar polis şeridine tutunmuş bir şey görebilme umuduyla başlarını sağa sola yatırırken sertçe yutkunmuştum.

Yaklaşınca bir polis memuru selam verip geçmem için şeridi kaldırdı.

Artık adımlarım daha yavaş daha tutukken göreceğim şeyin sıkıntısı ile derin bir nefes aldım.

 

Olay yeri incelemeden bir memur gölün içinde ki bedeni elinde ki kocaman fotoğraf makinesiyle çekerken duraksadım.

Başka bir açıyla çekmek için kurbanın önünden çekilince bakışlarım adeta konuşan bir çift gözle çakışmış, olduğum yerde adeta titremiştim.

 

Daha çok genç görünen bir kız çocuğunun dudakları hafif aralık gözleri ise hala yaşayan bir insanın bakışları gibi benimle konuşuyordu.

Yavaş adımlarla yanına vardığımda üstündeki beyaz elbisenin rengine bürünmüş beyaz teni ile güzelliğine yüreğim sıkışarak baktım.

Kim? nasıl kıymıştı? ölürken bile masum bakan bakışların sahibine.

Nasıl bir nefret onu çöp gibi fırlatıp atmıştı bu ıssızlığa?

Gözlerimi acıyla yumup bakışlarımı adli tıp doktoruna çevirdim.

 

" Elimizde ne var?"

 

" Maktûlün kimliği belirsiz, tahminen 17 / 18 yaşlarında.

Üzerinde herhangi bir yara izi yok nefessiz bırakılarak öldürüldüğünü tahmin ediyoruz. Cinsel istismara dayalı bir bulgu da yok. Suyun bedenini bozma durumuna bakarsak iki gündür suda. Daha detaylı bulgular için otopsi yapmam lazım " diyen kadına başımı sallayarak baktım. Titreyen sesinden onun da etkilendiği açıktı.

 

" Bir an önce sonuçları istiyorum Cevher. Gözünden hiçbir şeyi kaçırmadığından emin ol da, bu canavarı kızın toprağı kurumadan yakalayalım." dediğimde başıyla onayladı.

 

"Başüstüne Başkomiserim" diyerek elinde ki eldiveni çıkardı.

 

" Sizde birsey var mı? " Diyerek bakışlarımı Hakan'a çevirdim.

 

" Henüz kimliği belli değil. Her hangi bir görgü şahidide bulamadık. Kurbanın bedenini de sevgili olan bir çift bulmuş"

 

"Konuştunuz mu?"

 

" İkiside çok korkmuş. Etrafta kimseyi görmemişler ya da şüpheli birini. "

 

" Önce maktulün kimliğine ulaşın. Kayıp başvurularına bakın. Eminim üç gündür kayıp olan genç bir kızı yakınları merak etmiştir " diyerek başucuna eğilip ellerine baktım.

 

" Tırnaklarında oje var manikürlü ama ayağında yok hatta bakımsız belli ki pek eğlenceli bir hayatı yoktu. Ya üniversite öğrencisi ders çalışmaktan başını bile kaşıyamıyor ya da çalışıyor, bir işi var. Diyerek üzerinde ki elbiseye baktım.

 

" Bu elbiseyi kendi giymemiş hatta biri giydirmiş çünkü bedenine uygun değil daha büyük. Muhtemelen öldükten sonra giydirilmiş çünkü astarı yukarı kıvrılmış belli ki yatar pozisyondaymış belki de bayginken giydirildi. Katil kurbanı taniyormuş hatta belki ona takıktı ya da Diyip saçlarına dokunup kaşlarımı çattım.

 

" Hayır! Katil çok zeki Çünkü takık bir manyak saçlarla uğraşmaz böyle ufak detaylar zaman kaybıdır." Diyerek hızla doğruldum ve çevreye hızla bir göz gezdirdim.

 

" Muhtemelen burada bir yerde ve muhteşem sanat eserine bakmamızı izlemek ona haz veriyor. O yüzden böyle giydirmiş" dediğimde Selim ve Hakan da bakışlarını kalabalığa çevirdi.

 

Bitti

 

İlk bölümü yayınladım hadi bakalım inşallah yarışma için yeterli bir kurgu olur.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Loading...
0%