@poltasia
|
"Herşeyi içime atabilirim ama ihaneti asla"
Şimdi düşününce zaten öyleydi. Şimdi sadece pislik ben ve çalışanlar vardı. Sırtım soğuk duvara değince bi anda ürperdim. Kaçacak yer arıyordum. Pislik rahatça ve hala yüzündeki istediğini elde etmiş gibi sırıtmasıyla tam karşımda durdu. Etrafıma baktım ama kolunu koyarak beni duvarla kendi arasına hapsetti. "Ben seni daha cesur bilirdim şampiyon" şimdi ben sana öyle birşey yapardım ki korkudan o küçük dilini yutarsın. Ama nezaret falan istemiyorum o yüzden sakin kalabilirim. Tam birşey söylemek için ağzımı açmıştım ki işaret parmağını dudaklarıma bastırdı bu adam az önce konuşcaz diyordu şimdi konuşmamam için ağzımımı kapattı bana mı öyle geliyor. Elini ısırmaya çalışınca elini dudaklarımdan geri çekti. Hayır. Ben çocukça davranmıyorum Bu adamın benden çekeceği vardı. Elini çeker çekmez bir çığlık attım. Adam küfür ederek ağzımı yeniden kapattı. Bacaklarının arasına bir tekme attım ve direk yan masaya kaçtım. Masada duran bıçağı aldığım gibi merdivenlerin yanına kaçtım. Adam yüz kızartıcı küfürlerini eksik etmeyerek bana doğru geldi."İşte bunu yapmamalıydın" dedi. Ondan korkacağımı sanıyor ve yanılıyordu. "Yaparsam ne olurmuş?" Adam daha da sinirlendi, ama beni küçümsemek neymiş daha bilmiyordu. Üzerime yürüyünce kenara çekildim ve bıçağı şah damarına doğru tuttum ama adamda bir gram korku ifadesi yoktu. Zaten olmasını da beklemiyordum." Beni bunlarla korkutabileceğini mi sanıyorsun?" Tabii ki de ben buna öyle bakacak değildim. Oldukça ruhsuz bi sesle " Hayır" dedim. Güldü "Ben de öyle tahmin etmiştim." Birden arkasını döndü. Boynuna doğrulttuğum bıçak boynunu kesmişti. Ben de ani bir refleksle geriye doğru bir adım attım. Ama sırtım soğuk duvarla buluşunca kendime küfürler yağdırdım. Ve yeni birşey farkediyorum. BURASI NEDEN BU KADAR KÜÇÜK. Bir de ünlü olacak. Nereye gitsem duvarla buluşuyorum. Yoksa benim ruh ikizim duvar da benim mi haberim yok. Tövbeee. Senin ikizin başkası bir kere. Biliyorum iç ses. Adam sırıtarak yanıma geldi ve yine beni duvarla kendi arasına sıkıştırdı ve kollarıyla da hapsetti. Bu sapığın kadınları darlama gibi hobisi falan mı var. Eğer var sa şimdiden söyleyin. Onu öldürmek için geçerli bir sebebim olsun. Yere ayakkabılarıma bakıyordum. Ama aslında ne yapacağımı düşünüyordum. Elini uzattı ve çenemi yukarı kaldırdı. Aramızda varsa yoksa 7-8 santim vardı. Ama bunda bile kafamı kaldırmak zorundaydım. Eğildi ve yüzünü yüzümün hizasına getirdi. Dudaklarımızın arasında 2-3 santim vardı ki kulağıma doğru eğilip "Buraya kadar dı şampiyon" dedi ama birden kalbinin tam önünde hissettiği soğuk namluyla nefes alamadı. Evet çantamdan silahımı almış ve kalbine doğrultmuştum. Bu sefer küçümseme sırası bendeydi. Onun kulağına eğilip "Bence de buraya kadar dı komiserim." dedim. Tam tetiğe basacağım sırada silahı tutan elimi tuttu ve " Bunu yapamazsın." Bu adam daha benim neler yaptığımı bilmeden konuşuyordu heralde. Bir de komiser olucak. Namluyu kalbine iyice bastırarak "Üzgünüm ama yapıcam komiserim" alayla konuştuğum da sırıtmaya başladı. Bu adam ruh hastasımı şimdi neden sırıtıyor." Ne var niye sırıtıyorsun." Adam tavrıma daha çok sırımaya başladı. Yemin ederim ne günahım varsa Allah beni bunlarla sınıyordu. Gerçi şu ana kadar benim bile sayamadığım bir sürü cinayet işlediğim için olabilir. "Bir yere parmak basmak isterim ama birazdan iş arkadaşlarım burda olur ve çok yanlış anlaşılacak bir pozisyondayız ve emin ol bu hiç hoş karşılanmaz." Söylediklerinin üzerine bir kendime bir ona baktım. Dudaklarımızın arasında sadece 1 santim ya var ya yoktum. Küfür ederek onu üzerimden attığımda polis sirenleri gelmeye başladı. Kahretsin kesin buraya geliyorlardı. Zaten başka kim günlük katliam çıkarırdı ki. Dur bi düşüniyim. Tabiki de ben. Çantamı açtım ve içine silahımı koyarak hemen camı açtım neyseki çok yüksekte değildik. 2. kattaydık ve atlasam hasar almazdım. Cama çıktığımda adam "Ordan atlamayı düşünmüyorsun değil mi?" diye sordu. Arkamı dönüp ona alayla baktığımda cevabım gecikmemişti. "Maalesef öyle düşünüyorum bayım" Atladığımda Saygıdeğer komiser arkamdan bağırıyordu " Bugün şanslıydın ama yarın bu kadar şanslı olamıycaksın." Sanki çok umurumdaydı arabama geldiğimde hemen plakaya bir tekme savurdum ve plaka kırıldı. Şoför koltuğuna geçtim ve kemerimi taktım. Güvenlik herşeyden önemlidir. Gaza bastığımda daha ilk dakikadan çok fazla hız yapmıştım. Bağıra bağıra gülerek ara sokaklara dalıyordum. Psikolojim bozulmuştu. Daralmıştım sinirden hemen kemeri çıkardım ve gömleğimin bir iki düğmesini çözdüm. Arkamda ki araba ben yola çıktığımdan beri beni takip ediyordu. Daha dikkatli baktığımda cam filminden yine birşey göremedim. Alkol içmiş gibi araba kullanıyordum bu yüzden aklımda sadece bir isim vardı. "PİSLİK KOMİSER" izimi kaybettirmek için daha fazla gaza bastım hız sınırının bayağı bir üstündeydim. İzimi kaybettirememiştim ama başka bir plan vardı. Ama ilk önce içindekinin o pislik olduğundan emin olmam gerekiyordu. İstediğim yere geldiğimde ani bir frenle durdum. Arabadan indim ve kapıyı hızla kapattım. O pislikte arabadan inmişti. Evet o pislik diyorum çünkü arabanın camından görmüştüm. Uçurumun en ucuna geçip kollarımı iki yanıma açtım ve yine evet bir uçuruma gelmiştim. Arkama geldi ve beş adım uzağımda durdu. "Sen ne yapmaya çalışıyorsun" söylesenize bi adam sözleriyle gıcık edebilirmiydi bu adam ediyordu işte. Arkamı dönmeden "Ne yapıyormuşum?" dedim. "Neden kaçtın ve niye burdasın?" bide soruyomuydu ya. Sinirlerim bozulduğu için gülmeye başladım. Ve birden öne doğru tökezledim neyse ki son anda dengemi korumuştum. Beni tutmak için bir adım attığında elimle onu durdurdum . Ve birden ağlamaya başladım cidden sinirlerim bozulmuştu. Burdan sonraki durağım kesinlikle psikoloji merkeziydi. Aklıma altı sene önceki halim geldiğinde daha şiddetli ağlamaya başladım. Ona anlatıp anlatmama karasızlığı bile yaşamadan anlatmaya başladım. Ona doğru döndüm ve koyu kahve gözlerine gözlerimi diktim. Ve ilk defa gözlerinde birine yardım etmek istersinizde elinizden hiç bir şey gelmez ya tam olarak bu ifadeye bakıyorum şuan. Daha fazla beklemeden anlatmaya başladım. "Kaçtım çünkü daha yapacak çok şeyim var" güldü. "Cinayet gibi mi?" Birden ben de gülmeye başladım. "Evet tam olarak öyle bir şey" "Peki neden burdasın?" Bunu açıkçası tam olarak ben bile bilmiyordum ama birine bugün açılmam lazım dı yoksa patlayacak duruma gelmiştim ama bunları beni yakalamak isteyen bir polise anlatmam ne kadar doğruydu bilmiyordum. Ve aklımda ne varsa anlatmaya başladım. "Tam altı yıl önce..." diye başladım. Burnumu çektim ve arkasında kalan bir bölümü gösterdim. "Tam orda duruyordum on sekiz yaşlarında falandım. Gerçi şuan yirmi dört olduğuma göre on sekiz yaşındaymışım. Babamla tartışıyorduk." "Peki neden babanla tartışıyordun?" bi lafa atlamasaydın anlatıyordum kıt zeka. Biraz daha ağladıktan sonra tam karşıma baktım. Ben o adam için ağlamamalıydım. "Tartışmıyorduk bile çok kötü bir kavga ediyorduk. Çünkü babam bana o akşam ihanet etmişti." Sesimi yükselttiğim sırada eliyle sakin ol işareti yaptı ve devam etmemi istedi. Sakinleştikten sonra devam ettim. "Beni itti ve az kalsın uçurumdan düşüyordum ama onun umurunda bile olmadım hatta düşeceğimi anladığı an arkasını dönüp ilerlemişti o gün o olmasa kurtulamazdım" "Peki o kim öğrenebiliyor muyum" Evet komiserimiz bizi salak yerine koymaya başladı bile demek ki keyfi yerinde beyefendinin ona döndüm ve kareket çekerek "söyleyeceğimi sanıyorsan yanılıyorsun" devam ettim yoksa ona kalırsak yarına kadar burdaydık biz "Gözüm dönmüştü ne yapacağımı bilemedim ve o gece ilk cinayetimi işledim" tam konuşacağı sırada elimle onu durdurdum. Ve devam ettim " Evet ilk cinayetim de babamı öldürdüm. Herşeyi içime atabilirim biliyor musun?" Dedim ve ona baktım bana şaşkınlıkla bakıyordu. "Ama ihaneti asla babam bile olsa ,kocam bile olsa asla affetmem, kimseyi. Ve seni şimdiden uyarıyorum bunları anlatmam birşeyleri anlaman içindi. Ve eğer bunları birine anlatırsan veya beni bunlarla vurursan diğer yüzümü görürsün ve bu senin için hiç iyi olmaz." Son sözlerimi de söyleyip arabama atladım.
♣️♣️♣️
Arabayı park bile etmeden direk atlar gibi indim ve babamın karşısında durdum. Ve ona bağırmaya başladım. "Sen annemi nasıl öldürürsün bizim bir anlaşmamız vardı!!!" oldukça soğuk bir sesle cevap verdi "Hak etmişti." Ona baktıkça daha fazla tiksiniyordum nasıl böyle birşey yapabilirdi."Nasıl böyle konuşabilirsin aldattığın yetmedi mi daha ne istiyosun sen?" diye gözyaşları içinde öfkemi kusarken o sadece beni izliyordu. "Biliyor musun ben anneni hiç sevmedim sadece ihtiyaçlarımı gidermek için annen olacak o kadınla evlendim?" Bu adam daha çok konuşmasın yoksa onu ben gebertecektim. "Hiç mi vicdanın yok senin, annem seni çok sevmişti ama senin gözün hep dışardaydı o kadar çok dışarıya baktın ki ama asıl güzelliğin içeride olduğunu göremedin? Birgün annemi öldüresiye dövdüğünü hatırlıyorum annem kanlar içinde yerde yatıyordu. Ama bana 'baban beni sevdiği için bunları yapıyor' demişti. O sen ne yaparsan yap hep bir iyilik arıyordu. Ama sen o kadar kötüsün ki hiç birşey göremedin. Birazcık ama bak birazcık ailene baksaydın neler yaşadığımızı görürdün!" ondan daha fazla nefret ederek öfkemi kusarken bir an bile istifini bozmamıştı. Ama sonunda öfkesine yenik düşüp bağırmaya başladı." Sen neden benim izimden geliyorsun ben kötüysem neden benim izimden geliyorsun söylesene?" ben de daha fazla bağırmaya başladım. "Kendimi kurtarmak için be adam kendimi kurtarmak için!!!!!" Konuşmasına izin bile vermeden devam ettim. "Daha saatler önce annem bana dediki 'Gün Işığı'm baban beni gerçekten sevmiyor mu?' dedi. Ben öfkeyle seni aramaya çıktım. Ama sen annemi öldürmeye hazırlanıyordun değil mi? Bana ondan bir saat sonra annemin ölüm haberi geldiğinde ne yaptım biliyor musun?" Burnumu çektim ve dolu dolu gözlerimi gözlerine diktim. Umursamaz görünmeye çalışıyordu ama merak ettiği çok belliydi. "Senin ölümünün benim ellerimden olacağına dair Allah'a yemin ettim ve kendime ant inçtim." Bi anda kaskatı kesildi ama sonra umursamadı çünkü kendi öz kızının onu öldüreceğine inanmıyordu. Ve ben sonum olacak o cümleyi söyledim "Ve Derya'nın..." daha çümlemi bile tamamlamadan karnıma tekme attı. Ben iki büklüm olduğumda ise babam beni öyle bir itti ki uçurumdan az kalsın düşüyordum. Bi adam beni tuttu. Muhtemelen benden bir kaç yaş büyüktü. Karşıma baktığımda ise babam olacak adam öldüğümden emin olarak arabasına ilerliyordu. Gözüm döndü öylece gidemezdi hemen beni tutan adamın belindeki silahı alıp hiç tereddüt etmeden hatta gözümü bile kırpmadan ateş ettim. Tam kalbinden vurmuştum. Kafasını çevirip bana baktı. Gözlerime baktı pişmanlık ifadesi hatta pişmanlık kırıntısı bile olmayan gözlerime. Tam birşey söylemek için ağzını açmıştı ki yere yığıldı. Son kez gözlerini gözlerime dikti ve son nefesini verdi. Ağzından kısık sesle söylediklerini duydum ama önemsemedim. "Onu ben öldürmedim. Bunu yapanın kim olduğunu bulunca ise artık sen ölmüş olacaksın." Artık kimsesizdim. Sadece Bulut, Biray ve ben kalmıştım. Tam şuan benim doğduğum güne lanetler yağdırıyordum.
♣️♣️♣️
"Merak etmeyin iyiyim ben güvenli bir yerdeyim ve aramayı bırakın asla bulamazsınız.Ben seni sadece merak etmeyin diye aradım. Biraz yalnız kalmak istiyorum. Görüşürüz." "Ama..." Cümlenin devamı gelmeden telefonu kapattım. Sessize aldım ve arka koltuğa fırlattım. Koltuğumu yatar pozisyona aldım ve gökyüzüne baktım bugün yıldızlar çok parlaktı ve daha fazlaydı. Gözlerimi kapattım ve gülmeye başladım. Resmen dertlerim çoğalınca yıldızlar da çoğalıyordu.
♣️♣️♣️
Burada hiçbir koku olmamasına rağmen midem bulanmıştı. Ama garip olan şuydu ben dün askılı atletim ve pantolonumla uyumuştum ama şuan üstümde beyaz bir crop altımda ise vücut hatlarımı oldukça belli eden bir tayt vardı ama ben giymedim ki ben giyseydim hatırlardım. İkinci garip olan şey ise odanın banyosu olduğunu düşündüğüm yerden su sesleri geliyordu. Sonra birden su sesleri kesildi ve banyonun kapısı açıldı . Yuh artık. İçeriden sadece belinde ve boynunda siyah bir havluyla o çıkmıştı. Bu bir şaka değil mi. Evet evet şaka yoksa böyle birşey olamaz. "Ne bakıyorsun hayalet görmüş gibi?" adam benle dalga geçiyordu bense kaşlarım çatılmış bir şekilde ona bakıyordum. Sonra kendime bir çimdik attım. "Ahh... gerçekmiş." Adam gülmeye başladı. Ne yani sesli mi düşünmüştüm. "Evet her şey gerçek şampiyon yanlış duymadın." Bu adam ne saçmalıyordu ya. Ben buraya nasıl gelmiştim. Ve bu adam karşımda bu haldeyken nasıl hala dalga geçebiliyordu. İçimden pislikçiğim lütfen üstünü giyermisin diyordum ama tabii ki dışarı vuramıyordum. Sinirden ne yapacağımı bilemiyordum. Ve yatakta duran yastıklardan bir tane alıp kafasına fırlattım. Kafasına değince bir tane daha fırlattım ama bu sefer refleksleri sayesinde kafasına çarpmadan kurtulmuştu. Bana öyle bir sırıtıyordu ki o güzel kafasını parçalamak istiyordum. Dolaba doğru yöneldi ve kendi üstüne bir tişört ve pantolon çıkardı. ONLARI BURADA GİYMEYECEKTİ DEĞİL Mİ? Boynundaki havluyu yatağın üstüne atıp tişörtü hızlıca üzerine geçirdi. Eli havluya gittiğinde direk arkamı döndüm. Önümde üstünü giyerek ne yapmaya çalışıyordu bu salak. Gülerek "Merak etme o kadar da deli değilim şampiyon." Yok bir de olsaydın manyak. Kapıyı açtı ve konuşmaya başladı. "Ha bu arada kıyafetlerin banyo da giymek istersin diye söyledim şampiyon." Salak mıydı bu adam. Yok ben inadıma üzerimi giymem bunlarla dolaşırdım da benim de bir gururum vardı sonuçta. Aman gururun canı cehenneme. Ben bu adama inat üzerimi giymeyip bu üzerimdekilerle gezicem iyice sinir oldum ama yaa. Pislik yüzünden düştüğüm hallere bak. Gerçi pisliğin bir suçu yok ben hızlı gaza geliyorum. Bir insan kendi gazına gelir miydi ya. Gelirmiş işte ben geliyordum. Ama adama rezil olmamak için bir şeyler yapmam gerekiyordu. Hemen yataktan çıktım ve banyoya doğru ilerledim. Banyoya girdim ve girer girmez geri çıktım. Burası neden bu kadar buharlıydı. Geri girdim ellerimle buharları savmaya çalışıp el yordamıyla duşakabinin kapısını bulup kapattım ve buharları dışarı çıkardım. Sonunda rafın yanındaki askılıkta olan kıyafetlerimi aldım. Biraz ıslatmam yeterli olacaktı. Hemen suyu açtım ve kıyafetlerimi musluğun altıma tuttum. Çok ıslatmamaya dikkat ederek musluğun altından çektim. Şimdi söz söyleyebilirse söylesin komiser efendi. Dudaklarımı büzdüm ve üzülmüş gibi bir ifade takındım. "Tüh ıslanmış nasıl oldu acaba?" dedim üzülmüş gibi yaparak sonra birden sırıtmaya başladım. Kıyafetleri geri yerine astım ve banyodan çıktım. Oda da bir boy aynası olduğunu görüp ona doğru ilerledim. Aynanın tam karşısına geçip kendime baktım ve yutkundum. Evet yutkundum çünkü üzerimde ki crop fazla açıktı ve altımdaki tayt ise o kadar sıkıydı ki her an patlayabilirmiş gibi duruyordu. Ama sorun şuydu. Ben bunları giyemezdim daha rahat bir şeyler bulmalıydım. Neyse ki kıyafetler siyahtı. Yaklaşık bi beş dakika sonra gözlerimi vücudumdan çekip gözlerime baktım. Safir rengi gözlerime. Safir gözleri o kadar çok sevmeme rağmen benim için hiç bir anlam ifade etmeyen safir gözlerime. Bakışlarımı gözlerimden ayırıp yüzüme ve dağınık saçlarıma baktım. Saçlarım gereğinden fazla kabarmıştı. "Şimdi burda tarak da yoktur kesin." Tokamı elime alıp saçlarımı yeniden sıkı bir atkuyruğu yaptım. "Yeniden boyamam lazım." diyerek üzgünce bir tutamını elimde sıktım ve banyoya doğru ilerledim. Banyoya girip kapıyı her ihtimale karşı kilitleyip defalarca yüzümü yıkadım. Banyodaki işimi de halledip yeniden odaya döndüm ve dolabı açtım. Dolapta ki herşey o pisliğin üzerine göreydi ve bana göre hiç birşey yoktu. Sinirle dolabıda kapatıp odadan çıktım ve koridorda dolaşmaya başladım. Ama bir türlü aşağı inemiyordum. İyice kaybolduğumu düşünmeye başladığımda arkamda bir adım sesi hissettim ve direk arkamı döndüm. Lanet komiser tam arkamdaydı. Ve biz yine çok yakındık. "Çok çeviksin." dedi ama bunu beni övmek için mi yoksa beni aşağılamak için mi söyledi bilemiyordum ama sesinde az da olsa biraz hayranlık sezmiştim. "Evet öyleyimdir" her fırsatta kendimi övmeye bayılıyorum ya. İsimsiz komiser devam etti. "Sen bana yakınlaşmaya iyice alıştın artık" dediğinde tek kaşımı yukarı kaldırdım ve gözlerine baktım ilk seferde anlamasam da hala geri çekilmediği mi farkedip havaya bir küfür savurarak ondan uzaklaştım. Bu hareketim üzerine dudakları yukarı kıvrılmıştı ama bu fazla uzun sürmedi tabiii.Adam dikkatle beni süzüp "Sen neden üstünü giymedin" dedi . Bende ona " O banyo da ne kadar kaldıysan artık kıyafetlerimi de ıslatmışsın" dedim birazcık sinir dolu bir ifadeyle. Komiser kaşlarını çattı. "Ben daha çıkmadan kontrol etmiştim bir şey yoktu." Ben rezil olmamak için üstün bir çaba gösteriyordum. Ama atlatacaktım hadi be kızım birşey yap ve çık buradan. "Onu bilmem ama benim gitmem lazım arabam nerde" inşallah direk söylerde giderim burdan "Seni öyle bırakacağımı sanmıyorsun umarım." Ah. Tabii ya ağzımdan laf almaya çalışacaktı. Ama maalesef pardon da b*k alırdı. Kendimi sakinleştirdim ve ne diyorsa yapmaya başladım çünkü buradan bi an önce kurtulmak istiyordum. Koridorda biraz daha yürüdükten sonra bir karşımıza bir asansör çıktı ve ona bindik. Adam zemin kata bastı ve inmeye başladık. Asansör sonunda durduğunda oflayarak indim bir an önce gitmek ve üstümü değişmek istiyordum. Yemek salonu gibi bir yere geldiğimizde kahvaltının hazır olduğunu gördüm o sandalyesine oturunca bende karşısında ki sandalyeyi çekip oturdum. Şimdi pislik bana bende pisliğe bakıyordum. İkimizin de iştahı olmamalı ki ikimiz de masadakilere elimizi sürmüyorduk. Bu konuşmanın bir şekilde başlaması gerektiği için konuşmaya başladım. "Ben buraya nasıl geldim." Bana döndü ve hiç itiraz etmeden konuşmaya başladı. "Dün seni bulduğumda ormanda arabanın içinde uyuyordun ve orada kalman hiç güvenli olmadığı için seni evime getirdim." Ne yani ben şuan onun evinde miydim. Hem ona ne benim güvenliğimden. "Nerede kalacağımı size sormadım bayım." "Tabiki de bana sormadın ama güvenli değildi şampiyon" hala güvenlik diyo bide bana ya. Ama ben bunun saçını başını yolarım. Gayet sakin kalmaya çalışarak cevap verdim . "Bu üstümdekiler ne o zaman" dudağının sağ kenarı hafifçe yukarı doğru kıvrıldı. Bu adam beni giydirmemişti değil mi. "Söylesene" diye direttim. Adam gözlerime baktı ben ise onun koyu kahve gözlerinde resmen kayboldum. "Merak etme sana elimi bile sürmedim." Elini bile sürmediyse bu kıyafetler bana uçarak mı geldi ve üstüme geçti. " Kim giydirdi o zaman?" Dediğim sırada içeri cıvıl cıvıl bir kız etrafa resmen enerji saçarak giriverdi. Ben kıza çatık kaşlarla bakarak pisliğe döndüm. Eliyle kızı gösterdi. Demek oluyor ki bu kız giydirmişti beni öylemi. Kız koşarak pisliğin yanağına öpücük kondurdu ve sanki oturacak yer kalmamış gibi geldi ve çaprazıma oturdu. Çatalını alıp peynire batırdı ve yemeye başladı. Benim pisliğe olan bakışlarımı ve pisliğin de bana sırıtmasını görünce de merakına yenik düştü ve içinde sakladığı sorusunu sordu. "Bir sorun mu var?" İkimiz de aynı anda kıza döndük. Kız bir şey olacağını anlamış gibi yeniden sus pus oldu. Pislik cebinden benim arabamın anahtarını çıkardığı an masanın üstünden fırlayarak elinden anahtarı kaptım. Olley Be!!! İlk defa düzgün birşey yaptın be kızım. Onca cinayet ne o zaman iç ses?! Masadakilerin şaşkın bakışları eşliğinde koşarak evden çıktım. Arabamı burada göremeyince arka bahçeye yöneldim. Kahretsin!!! Burada da yoktu. Arkamı döndüğüm de bana doğru koşan iki kişi beklemediğimi söylemiş miydim. Yeniden ön bahçeye geldiğimde evin sol tarafında duran garaj kapısı dikkatimi çekmişti. Tabii ya araba garajdaydı. Başka nerede olacaktı? 5 dakika sadece 5 dakika sus be iç ses. Kapının önüne geldiğimde düğmeye basıyordum ama salak kapı açılmıyordu. Sonunda açtım ve tam açılmasını bile beklemeden alttan geçerek garaja ulaştım. Hemen pislik ve kız gelmeden kapıyı kapattım ve arkamı döndüm. Tam dört araba vardı. Ve bunların içinde benimkisi de yerini almıştı. Arabama binip çalıştırdım ve kapının önüne getirdim. Arabadan indim garajın kapısı açılırken arabama bindim. Kapı tamamen açıldı ve ben gaza bastım. Kız tam kapının önünde olduğu için şaşkınlıktan hareket edemedi. Pislik komiser hemen kızı kurtardı. Arkamdan bağırmaya başladı: "Şimdi kaçıyorsun ama bir dahakine kaçamayacaksın şampiyon" göremeyeceğini bile bile göz devirdim. Bu adam çok bilmiş konuşuyordu!! Onun moralini bozmadan gitmek istemeyeceğim için yoldan gözlerimi ayırmadan: "Şunun üzerine basmak isterim, şampiyonlar her zaman kazanır bayım" diye bağırarak daha da hızlandım. Bahçeden çıktım ve yolda ilerlemeye başladım. Peşimden gelmediğinden emin olduktan sonra arabayı uçuruma sürdüm. On beş dakika gibi bir sürenin sonunda vardığımda arabadan indim. Birden fazla sıcak geldiği için saçlarımı topuz yaptım. Uçurumun başına gelip oturdum. Ne zaman canım sıkılsa üzülsem sevinsem hatta herhangi küçük bir olay bile olsa buraya gelirdim. Sol gözümden akan bir damla gözyaşını sildim. Şuan yeryüzünden silinmek istiyordum. Bu işkenceye artık dayanamıyordum. Ayağa kalktım. Kollarımı iki yanıma açtım. Galiba melek olmanın vakti gelmişti. Bir adım daha attım ve yerimde sendeledim ama yeniden dengemi korudum. Arkamı döndüm. Uçurumun tam ucuna geldim. Belki de ben şimdi bile bir melektim: Uçurum meleği... Artık annemle birlikte olmak istiyordum. Hiç düşünmeden kendimi boşluğa bıraktım. Herşeyi arkamda bırakarak... Hiçbirşeyi önemsemeden... Sadece kendim ve annem için... Göbeğimi attım geldim size bölüm attım geldim ha dostlar. Arkadaşlar bu uçurumu daha fazla göreceğiz... Bölüm hakkındaki düşünceler... Resmiyet çık aramızdan okurlarla arama girdin kumam gibi. Yırtık dondan çıkar gibi. Neyse ben hayata sövmeye gidiyorum.
~Diğer bölümde görüşmek üzere.~
|
0% |