Yeni Üyelik
3.
Bölüm
@poltasia

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Defne:

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Pardon acaba birşey sorabilir miyim?

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Türk müsünüz?

Ve evet iki saniye önceki Defne ve şimdiki Defne arasındaki farklara bakalım;

1; Çocuğun İngiliz olma ihtimali yüzünden kediye döndü,

2; Cesareti tatile çıktı,

3; Üç saattir mesaja bakmayan çocuk bu sefer mesaja saniyesinde baktığı için silmeye fırsat kalmadan yerin dibini gezdi geldi,

4; Yazıyor yazısını okuduğunda kendini yerlere attı, halbuki az önce dünyanın zirvesindeydi.

Şimdilik farklarımız bu kadar devam edecek ama üzülmeyin.

Anonim:

Evet. Türküm.

Peki senin böyle kibarlaşmanı neye borçluyuz hanımefendi?

Yada bana neden yazıp saçmalıyorsun mu demeliydim.

'Kibar erkek, severiz.' dedi süper zeka beynim. Peki herşeyi bilip susmayı bilmemesine ne demeliydi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Defne;

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ben zaten her zaman kibardım, bayım.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

İkincisi de ben hiç bir zaman saçmalamadım. Söylediklerimde ciddiydim ve hala da ciddiyim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Numara konusunda endişelenme numaran sadece bende kalacak.

Ve evet;

5; Cesaretimin tatile kısa sürmüşe benziyordu.

Çok geçmeden cevap geldi.

Anonim:

Biliyor musun? Numaram umurumda bile değil yenileyebilirim. Hatta şuan bile bunu yapabilirim. Ama bir nedenden dolayı bunu yapamam.

Senden tek istediğim beni rahat bırakman.

​​​​​Ve özür dileyip kendi sıkıcı hayatına dönmen.

Bu mu benim hayatıma sıkıcı dedi. Hayatımda hiç bir sıfatı olmayan çocuk.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Defne

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Benim mi hayatım sıkıcıymış?

Peh.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sen kendi hayatına bak.

Ve ardından açık vermemek için ekledim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sana aşık olanda kabahat.

 

Anonim:

Evet. Senin hayatın sıkıcı. Rastgele numara sallayıp onu işletmeye çalışmaya çalışman da bunu kanıtlıyor.

Şu konuya da bi açıklık getireyim.

Benim hayatım sıkıcı değil. Anne tarafım Fransa'ya dayanıyor ve orada büyük bir üne sahibiz.

Türkiye'de ise büyük bir holdingin sahibiyiz ve artık hesabıma yatan milyarlara bakmaya üşeniyorum.

Ama senin bunları çoktan biliyor olman lazım değil mi?

Sonuçta bana aşıktın.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Defne;

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Evet aşıktım. Ve hala da öyleyim.

Sıç yalanı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Ama ben seni kim olduğunu bilmeden sevdim. Hem benim babam da holding sahibi ben böyle övünüyor muyum?

Tamam bunun bir kısmı doğru .

Ardından ekledim.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Fransızca biliyorsun o zaman?

Ve 6; Utanınca hemen konuyu değiştirirdi.

Yazıyor yazısını önemsemeden telefonu kapatarak yatağa fırlattım ve iki elimle yüzümü kapatarak ofladım.

Bu işletmek beni çok yoruyordu. Açık vermemeye çalışmak falan.

Yataktan kalkarak nereye fırlattığımı bilmediğim boş cips paketini bulup elime aldım ve odamdan çıkarak merdivenlere ilerledim ve aşağı kata inerek mutfağa doğru girdim. Cips paketini çöpe atarak raftan kahve kutusunu aldım ve masaya koydum. Kahve makinesinin haznesine kahve, su ve şekeri attıktan sonra karıştırıp pişirdim ve fincana koydum.

Kirlettiğim eşyaları yıkadıktan sonra kahvemi alıp mutfaktan çıkarak merdivenlere doğru ilerledim. Dış kapı aynen açıldığında korkarak hızlıca arkamı döndüm. Döndüğüm gibi kahve ile birlikte yere yığıldım. Üstüme dökülen kaynar kahve yüzünden çığlık atarak ayağa kalktım.

Üzerindeki krem rengi ince kazağı bir çırpıda çırpıda çıkararak siyah sporcu sütyenimle kaldım ve hızlıca bir durum kontrolü yaptım.

İyiydim kazağı hızlıca çıkardığım için sorun yoktu.

Arkamı dönerek bana bunu yapan kişiye baktım. Mal kardeşim Efe sırıtrak bana bakıyordu

Sinirli bir şekilde karşımda sırıtam mala "Yanıyordum, gerizekalı!" diye cırladım. O ise beni hiç umursamayarak iki eliyle üzerimi başımdan belime kadar gösterdi. Ve iki eliyle de birden okey işareti yaptı. "Yakışmış."

"Yakından bak nasıl yakışmış!" Üzerine atladım. Gözlerini korkuyla açarak geriye kaçtı. Ayaklarımı beline sardığımda Efe düşmemem için elleriyle belimi sardı.

Saçını hızla bir çektim, daha halen yerinden kalkamadı.

Dudaklarından küçük çaplı bir erkek çığlığı dedikleri şeyden kaçtı ve belimdeki ellerini bırakarak beni durdurmaya çalıştı. Ayaklarımı beline daha sıkıca dolayarak düşme riskimi en aza indirdim.

Tekrardan saçını çekmeye hazırlanıyordum ki bir çift el koltukaltlarımdan tuttuğu gibi beni havalandırdı. Ben halen Efe'nin üzerine atlamaya çalışırken bir yandan da beni Efe'nin üzerinden almaya çalışan kişinin beni bırakması için debeleniyordum. Efe ayakları malum yerlerine değerek merdivenlere koştu. Arkasından bağırdım. "Bugün gözüme sakın gözükmüyorsun. Anladın mı?"

Efe cevap verecek vakit bile bulmadan yukarı çıktı.

Benimse ayaklarım yerle buluştuğunda beni kaldıranın kim olduğunu zaten biliyordum, ama yine de bir bakma ihtiyacı hissettim. Arkamı döndüğümde abim sıfatı ile gezinen varlık beni karşıladı. Yani;

Giray Demir KIRAÇ.

Ofladım. Laf dalaşına girdiğimizde onun kazanacağını bildiğim için ofladım. Yere bakarak kaşlarını çattı. "Topla burayı." dedikten sonra elindeki tableti alarak arkasını döndü ve iki basamağı inerek koltuğa ilerledi. "Ha bu arada," diyerek bir şeyi unutmuçasına bana döndü. Efe üstümü nasıl gösterdiyse aynen onun gibi gösterdi. "Bana bir bardak kahve getir ve git üzerini değiştir. Babam gelmek üzeredir." Sözünün bittiği anda evi bir zil sesi doldurdu. Abim şahısı işaret parmağıyla yukarıyı gösterdi. "Ve geldi."

Abim şahısı beni hiç önemsemeden kendini koltuğa atarak tabletini kurcalamaya başladı. Kapının kulpunu çevrildiğini gördüğüm an ışık hızında kazağımı yerden alarak merdivenlerden yukarı çıktım. Kendi odama girdiğimde giyinme odamın kapısı ve ışığı açıktı ve ben en son giyinme odama bu sabah girmiştim. Giyinme odama bodoslama daldığımda dolaplarımı kurcalayan bir adet erkek kardeş şahısı ile karşılaştım.

Beni gördüğü an dudaklarından bir "Abla." nidası döküldü. Sol avcumun içine sağ dirseğimi koyarak kapı pervazına yaslandım ve rahat bir ifade takındım. "Senin ucuz sevgiline hediye almak için fikir olarak benim dolabıma bakmanı anlıyorum. Zevkim güzeldir." Sözlerimden sonra yüzünde bariz bir şaşkınlık ifadesi meydana geldi.

"Gel bak sana ne önereceğim." Kapı pervazından ayrılarak yanına ulaştım. "Kış için mi, yaz için mi? Ona göre iki tane önereceğim." Şaşkınlığını hızla üzerinden atarak dolaba baktı. "İkisi de olur." diye cevap verdi. Yandaki dolaba giderek elimi carla, triko etek takıma attım. "Etek sever mi, kaç beden giyiyor?" Başını evet anlamında salladı ve "38." diye bedenini söyledi.

Waow. Bunlar kaç yaşındaydı da bu kız benimle aynı beden oluyordu?​ ​​​Ve en önemlisi;

Bu çocuk, bu kızın bedenini nereden biliyordu?

Sorularımı kendime saklayarak elimi attığım takımı Efe'ye gösterdim. Elimde bir tur çevirdim ve Efe'ye dönerek "Bu güzel mi?" diye sordum.

Başını salladı ama ben yeniden dolaba fırlattım. "Bence elbise daha hoş olur." diyerek Efe'nin cevabını beklemeden dolabın kapağını kapatarak diğer dolabıma yöneldim. Basic, tüm vücudu saran, kare yaka, uzun kol, bordo bir elbise çıkardım ve Efe'ye gösterdim. Çocuk buna da başını salladı. Geri zekalı her şeye başını sallarsa işimiz yaştı. Ama ben demiştim işte, zevkim güzeldi.

"Yazlık olabilir mi?" diye sordu beyefendi. İki elimi belime koyarak ona tip bir bakış attım. "Bir de sipariş veriyor beyefendimiz." Gözlerini devirmekle yetindi.

"Bir de kız cıvıl cıvıldı değil mi?" diyerek elbiseyi yerine astım ve dolabın kapaklarını kapatarak diğer dolaba geçtim. "O zaman koyu renkler olmaz."

"Abiye fazla mı abartı olur, uzun mu olsa, kısa mı, bence iki tane koy, yoksa tulum gibi birşey mi olsa, sade mi olsa abartı mı olsa , gloplu uzun sade bir elbise mi olsa yoksa şahmaran bir elbise mi olsa? Sence?" diyerek kararsız bir şekilde Efe'ye döndüm. Ağzı açık bir şekilde beni izliyordu. Çok geçmeden kendine gelerek yanıma geldi.

"Bunun rengi çok güzelmiş." diyerek elini mor şahmaran askılı abiyeye attı. Yırtmacın uzunluğuna kadar her detayına baktı ve bana döndü. "Bence bu olsun."

Bence de o olsundu.

"Bak ne yap biliyor musun?" diyerek elindeki elbiseyi gösterdim. "Bundan bir tane al ve yanına," diyerek diğer dolabımdan tenis takımımı çıkardım. "Bundan al, ama bak bu takımın şort eteği lacivert olmak zorunda yoksa seni keserim." Öğretmenini dinleyen uslu bir öğrenci gibi başını salladı.

"Sonracığıma, yanına bir de şapka alacaksın. Ve birde unutmadan ayakkabı, ardından parfüm ve bir buket begonya ile kapılarına kadar yollayacaksın bu kadar." dedikten sonra elinden abiyemi aldıktan sonra elimla kışkışlayarak odadan çıkardım. "Hadi, bay." dedikten sonra şaşkınca bakan suratına kapıyı kapattım.

Yeniden giyinme odama girerek stichli pijamalarımı giydikten sonra odadan çıktım. Alt kata, mutfağa indim. İki bardak birisi zift, diğeride şekerden geçilmeyen kahve yaptıktan sonra kahveleri tepsiye koyarak tepsiyi ellerime aldım ve kahveyi abime vermeye içeri yöneldim.

Ne zamandan beri abimin çarprazında oturduğunu bilmediğim babamı görünce hemen ölüyomuş ve ölürken abim bana iş yaptırıyormuş gibi görünerek acınası bir suratla ortalarına daldım. Tabii babam beni hemen fark etti. "Gel kızım, ne oldu sana?" diye sorduktan sonra kahveleri dökmemeye özen göstererek beni yanına çekti. Yanağıma bir buse kondurduğunda geri çekildim. "Baba." diye acınası bir şekilde konuştum. Abi şahsınında gözleri beni bulmuştu.

"Bu oğulların beni hizmetçi olarak kullanıyor." diyerek tepsiyi biraz daha öne çıkardım. Babam korkutucu gözlerini Abi şahsına çevirdi.

Abi şahsının gözleri hızla büyümüstü. Sanki bunu yapacağımı bilmiyormuş gibi. Hemen babama döndü. "Yok öyle birşey baba. Ben nasıl Defne'ye birşey yaptırabilirim. Yap dersem bile yapmaz ki o."

Aklıma ona su götürmedim diye balkondan havuza beni fırlattığı an geldi ama kafamı hemen iki yana sallayarak bu anıdan kurtuldum.

"Bu ne o zaman?" diyerek zift gibi olan kahveyi fırlatırcasına önüne bıraktım. "Ben sen onu yapmazsın zaten diye söylemiştim." dedi. Kişisel özgüven sıfır, yerlerde.

"Doğru mu bu Demir?" dedi babam korkutucu bir sesle. Korkutucu olmasa bile ben bu ses tonundan korkuyordum. Ve asıl korkutucu olansa şuydu. Babam abi şahsına sadece gerçekten kızdıgında Demir derdi.

Abimin bakışları kısa bir anlığına bana döndü. Hayır! Havuza atmadan öncede bu bakışı atmıştı. Olamazdı. Hızlıca "Tamam, tamam." diyerek araya girdim. "Kahveyi kendi isteğimle yaptım. Şu şahıs sadece benden kahve istedi, evi temizlemeli istedi, havuzu temizlememi istedi, asosyalleşmemi istedi sorun yok yani." diye bir şeyler söyleme gafletinde bulundum.

Babam sinirlenmişe benziyordu yinede bana kızmak yerine "Poyraz!" diye bağırdı.

Efe koşarak merdivenlerden indi ve bana kısa bir bakış attıktan sonra babama döndü. "Efendim baba?"

Ben sırıtarak kahvemle birlikte merdivenlere yönelirken babam Efe' yi "Sen geldiğimizden beri yukarı da ne yapıyorsun?" diye darlamaya başlamıştı.

Bu adamın sinirlendiğinde oğullarına kızmasına bayılıyorum ya.

Bahçe kapısından içeri giren anneme yönelik "Ben odamdayım." diye seslendim. Annem öpücük atarken,babam ise başını sallamıştı.

Odama çıkarak yatağımın üzerinden telefonumu alarak yatağımı es geçtim ve balkon kapısına yöneldim. Kapıyı kapattıktan sonra kahvemi sehpaya koyarak kendimi armut fındık salıcağıma attım. Kupamı elime aldıktan sonra bir yudum aldım ve telefonumun kilidini açtım. Hemen mesajlaştığımız ekrana girdim.

Anonim;

3 yeni mesaj,

Evet, maalesef ki biliyorum.

Diyordu soruma atıfta bulunarak. Ardından bir, beş dakika durup yeniden devam etmişti.

Ev hayatına hayran kaldım.

Sayın Defne KIRAÇ.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

~Bakmayın şöyle bölüm sonu.

 

 

 

 

Loading...
0%