@poncikss1234
|
Not; Bu bölümde Texting yoktur.
Dünden beri düşünmekten kendimi alamıyor, uykusuzluktan gözlerimi açamıyordum. Kafamda dönen o cümleleri nasıl atlatacaktım, hiçbir fikrim yoktu. Yağmur dünden beri arıyor, konuşmak istemediğimden dolayı telefonlarını açmıyordum. Kapının zil sesi aralıksız olarak çaldığında, sesli oflayarak yattığım yataktan kalkıp kapıyı açtım. Yağmur, endişeli bir yüz ifadesiyle bana baktığında ona tebessüm etmeye çalıştım. Beni kendisine doğru çekip sarıldığında tuttuğum göz yaşlarımı bir bir bıraktım. Sırtımda gezinen ellerle biraz daha sakinleşince içeriye geçtik. Yağmur direkt mutfağa geçip su ile peçete getirdiğinde, sehpaya koyup ona bakmaya başladım. "Dün ki olanlar hakkında konuşmak istemezsen eğer seni anlarım. İçinde tutmak bir işe yaramıyor, anlat ki rahatlarsın." -Cevher teyze ağzını tutamadı ki. Benim konuşmama fırsat vermeden küçüklük anılarımızı Mahir’in yanında açtı. Mahir’in yüz ifadesini görseydin var ya orada yerin dibine girerdin. Kadın susmuyor ki. Sussaydı eğer böyle olmazdı. Mahir de susturmak için mi yoksa gerçekten var mı, bilmiyorum ama annesine "Benim kız arkadaşım var, seninle de tanıştırdım. Lütfen, rica ediyorum bu konuyu bir daha açma." dedi. "Ciddi olup olmadığını anlamak için bir yol bulmamız gerekiyor. Ne yapalım biliyor musun? Sen anonimden birkaç gün ona yazma, seni merak etsin. Bak bakalım ne yapacak? Eğer gerçekten yazmazsa o zaman maalesef ki ümidimizi kesmemiz gerekiyor. Hem senin için de en azından başlamadan bitmesi daha az acıtır." Sessiz kaldığım süreçte Yağmur’un dediklerini düşünüyordum. Dedikleri mantıklıydı. En azından onun da çizdiği yolu öğrenmiş olurduk. Birkaç saat daha konuştuğumuzda, Yağmur’un "Hadi neşemiz yerine gelsin, tatlı yapalım." demesi üzerine kalkıp malzemeleri tezgaha yerleştirdik. Telefonundan ikimizin sevdiği şarkıyı açıp şerbeti karıştırırken bir nebze de olsa beni boğan o düşüncelerimden uzaklaşmıştım. -Bugün ben de kal, yarın akşam dönersin. Hem iki gün izinliyim, gitmeyi düşünmüyorum. O da onay verdiğinde, kafamla şerbeti gösterdim ve ben de dolabı açıp eksik malzemeleri kontrol ettim. -Markete de gitmemiz gerekiyor. Akşam için yiyeceğimiz bir şey yok. "Tatlıyı dolaba koyduktan sonra çıkalım. Sen istersen direkt odana gidip üstünü değiştir. Ben de kapıda beklerim. Ne dersin?" Onun dediğini yapıp odama gidip üstümü değiştirdim ve çantamı da dolaptan alarak odamdan çıktım. Kapıya geldiğimde, beni beklediğini gördüm. Ayakkabılarımı giyinip beraber çıktık. Yandaki markete uğradığımızda, içime bir sıkıntı düşmüştü. Yağmur ile bu sıkıntımı paylaştığımda, gözlerini bir yere kitlemiş bakıyordu. Mahir ve kız arkadaşı beraber alışveriş yapıyor, aldıklarını gülerek sepete yerleştiriyorlardı. İçimdeki sıkıntının bu olması beni çok kötü yapmıştı. Kalbim sıkışıyor, dilim damağım kurumuştu. Mahir, başını bizim tarafa doğru çevirdiğinde, ona bakmamak için diğer reyonlara kafamı çevirdim. Yağmur’un eliyle sırtıma dokunmasıyla anladım ki yanımıza doğru geliyordu. Tam karşımda durduğunda, mecburen ona doğru dönüp baş selamı verdim. Kız arkadaşı, ikimize bakıp büyük gülümsemesiyle selam verdiğinde, istemeye istemeye ben de selamını kabul ettim. Birkaç dakika ayakta sohbet edip oradan ayrılmak istediğimi söyledim. Yağmur da Mahir’e acil işimiz olduğunu, daha sonra görüşelim dediğinde ise ikisi de kabul etmişti. Reyonları gezerken aklım hâlâ kız arkadaşındaydı. Açık kumral küt saçları, saç rengine yakın bal gözleri ve uzun boyuyla gerçekten güzel bir kızdı. Siyah şort eteği, üstüne de beyaz cropuyla gerçekten güzel gözüküyordu. Kendimle onu karşılaştırdığımda, Mahir’in bana bakma olasılığı düşüyordu. Benim ortalama boyum, boyuma uygun kilom ve koyu kahverengi saçlarımla, kızın yanında standart kalıyordum. Kafede çalıştığımdan dolayı kendime olan bakımım, zamanımın kısıtlı olmasından dolayı neredeyse hiç olmuyordu. Kendime çekidüzen vermem gerektiğini anlamıştım. Alışverişimiz bittikten sonra eve doğru yavaş yavaş yürürken, Yağmur’un konuşmalarını dinleyemiyordum. Kulaklarım sanki tıkanmış, gözlerime perde inmiş gibiydi. Yolları ezbere gittiğimi biliyordum. Yağmur’un "Geldik, anahtar nerede?" dediğinde, anahtarı ağır çekimde çıkarmış, ona vermiştim. "Sen otur, kendine gel. Yoksa düşüp bayılacaksın. Ben aldıklarımızı yerleştiririm." Kısık bir teşekkürün ardından koltuğa kendimi bırakıp gözlerimi kapattım. Omzuna dokunan elleri ile irkilerek gözlerimi açtığımda, Yağmur’un elindeki telefonu gördüm. Baktığımda, annemin aradığını gördüm. Açıp açmamak arasında kaldığımda, geri uzatıp açmasını istedim. Yağmur, telefonu alıp konuşmaya başlayınca tekrar gözlerimi kapattım. Kulaklarım istemsizce konuşulanları işitiyordu. "Evet, Kevser teyze. Cevher teyzeye uğradı. Maşallah’ı var. Gelmeyi mi düşünüyorsunuz? Peki ne zamana ayarladınız?" Geleceklerini duyduğumda, telefonu isteyip bekledim. Yağmur, annemle vedalaştıktan sonra bana uzattı. -Anne, neden daha önce aramadın? Benim izin günlerim çok kısıtlı sen de biliyorsun. Cevher teyzenin durumu iyi anne, merak etme. Ara, durumunu öğren. Ben kapatıyorum anne. Telefonu tamamen kapattım. Kimsenin aramasını istemiyordum. Akşam yemeği için hazırlık yapmamız gerektiğini biliyordum. Kendimi toparlayıp ayağa kalktım ve mutfağa geçip etrafa göz gezdirdim. Yağmur, tezgaha birkaç sebze çıkartmış, patatesleri de doğramıştı. Salata malzemelerini çıkartıp bize yetecek şekilde salatayı yaptım ve masayı hazırladım. Güzel bir akşam yemeğinden sonra güzel bir film bulup onu izlemeye başladık. Filmin ikinci saatinde, kapı çalmaya başladı. Birbirimize bakıp kaşlarımı çattığımda, Yağmur "İstersen ben açayım. Sen bilirsin." ellerimi kaldırıp ben kapıyı açtım. Karşımda Mahir’i görmeyi beklemiyordum. Şaşkınlığımdan dolayı birkaç saniye konuşamamıştım. Yağmur’un "Kim geldi Mahize?" dediğinde kendime gelmiştim. -Mahir gelmiş. Mahir’i içeriye davet ettiğimde, Yağmur’un gözleri açılmıştı. Salonu gösterip koltuğa oturduk. Üçümüz de konuşmuyorduk. Bu sessizliğe ben son verdim. -Mahir öncelikle hoş geldin. Umarım geçerli bir sebebin vardır. “Hoş bulduk. Evinizin adresini Kevser teyzeden aldım. Senden habersiz iş yaptığımı biliyorum, bunun için kusura bakma. Dün ki kargaşadan dolayı özür dilemek için geldim. Annem biraz patavatsızca konuştu. Ben bilmiyordum seninle küçüklükten beri tanıştığımızı. Bilseydim daha samimi davranırdım.” -Olan oldu artık. Umarım kız arkadaşın bu durumu öğrendiğinde bana kızmaz. Mahir tebessüm ettiğinde, gözüm direkt dudaklarına kaymıştı. Kalbimin sesini ben bile duyarken, onun duymaması için sesimi biraz daha yükselterek konuşmaya başladım. -Bugün işe gitmedin mi? Markete uğramıştın ya. “Bugün sabah gittim, yoğun değildi. Erken çıktım. Eve misafir geldi. Ev eksiklerini tamamlamak zorunda kaldım. Yoksa bugün dinlenmek istiyordum.” Yağmur’un “Ee! Kalkın artık. Çay demlemiştim. Mahize, sen de çıkardığım tatlıyı tabaklara dağıt.” dediğinde, ayağa kalkıp Mahir’i de davet ettim. Mahir, kabul etmek istemese de Yağmur’un ısrarlarına dayanamadı. Kısa sohbetli bir çay molasının ardından Mahir’in telefonu çalmıştı. Ekrana bakıp tebessüm ettiğinde, onun göremeyeceği şekilde gözlerimi devirdim. Mahir’in “Birazdan yanına uğrayacağım. Evet sana dedim ya bir arkadaşım vardı onun yanına uğrayacaktım, hatırladın mı? Evet onunlayım şu anda. Birazdan çıkar, senin yanına gelirim güzelim.” Yağmurla göz göze gelmiştik. Onun dediği gibi başlamadan bitmesi benim için en hayırlısıydı. Yoksa bu işin içinden çıkamazdım. Mahir’i yolcu ettikten sonra bir şey demeden yatağıma geçip yastığıma sarıldım. Umarım dedim içimden, umarım yaşadıklarım kısa süreli bir sınav olur. Yoksa bu sınavın süresi uzarsa o zaman sınıfta kalırım. Merhabalar. Nasılsınız? Ben çok iyiyim. Umarım fazla bekletmemişimdir. Mahir’in Mahize’ye attığı kazığa ne diyorsunuz? Sizce Mahir’in gerçekten de kız arkadaşı var mı? Yorumlarda buluşalım. Sağ üst yıldızı parlatmayı unutmayın lütfen ✨ Not; Birkaç saat sonra atacağım bölüm yarı texting olacaktır. Yine de bir sonraki bölüme not olarak tekrar hatırlatırım. Medyayı ayarlamaya çalışıyorum. Ayarladığım vakit Yağmur, Mahir ve Mahize’nin fotoğraflarını koyarım. |
0% |