@poncikss1234
|
Not; Mahize anonimden devam etmediği için ikisi birbirlerinde kayıtlılar. Not; Yarı textingtir. İyi okumalar diliyorum 🫶🏻 -Yağmur ya söyleseydim o zaman benim sonum olabilirdi. "Çeneni tut demiyor muyum sana? Zamanı geldiğinde zaten söyleyeceksin. Şimdi biraz daha sabırlı olman gerekiyor." -Evet doğru söylüyorsun da zamanın geldiğini nasıl anlayacağım? Aniden bana derse biz evlendik o zaman ne olacak? Peki Mahir ve o kızın ilişkisine ne diyorsun? "Ya kızım bana göre Mahir, Melek'i sevmiyor. O yüzden daha zamanı gelmedi. Hem seni kıskanması, evinden çıkmaması bu ne demek oluyor? Bana bunu açıkla. Sen daha önceden ne demiştin? Mahir'in babasının ortağının kızı, değil mi? Ben mi yanlış hatırlıyorum? Belki de onun haberi olmadan aralarında para mevzusu dönmüştür ve erken nikah kıymalarını istemişlerdir. Kısacası çıkar ilişkisi diye adlandırıyorum." -Mahir'in surat ifadesini görseydin zaten dut yemiş bülbüle dönmüş gibiydi. Umarım onun hakkında da hayırlısı olsun, diyebileceğim bir şey de yok. Eve girip çıkma konusunda da kararımı verdim. O, bir daha gelirse müsait olmadığımı söyleyeceğim. Çünkü her evime geldiğinde, hayal dünyam beni yanıltıyor. "Balık baştan kokar diye bir laf var. Zaten onun ailesini sen de az çok tanıyorsun. O kızın güzelliği ya da mesleği için evlendirmiyorlar ki. Parası var mı, var. O yüzden onlara göre çok da önemli değil. Hadi evlendiler diyelim evdeki kargaşayı bir düşün bakalım. Mahir'in çok da iyi anlaşabileceği kız profili değil. Nasıl katlanıyor aklım almıyor." -Benim de almıyor. Benimle olmasını tabii ki de çok isterim ama onun da kendine göre seçimleri var. Ya ben her şeyi açıkladıktan sonra beni istemezse? İşte o vakit ne ben onunla yüz yüze gelebilirim ne de o gelebilir. Hep bir soğuk savaş içerisinde kendimizi buluruz. "Neyse ne. Bu konuyu daha fazla dillendirmeye gerek yok. Herkes kendi yoluna baksın. Yolun sonu birbirinize kesişiyorsa o zaman dilimizden düşürmeyiz." Yağmur ile yaklaşık yarım saattir hu konu üzerinden konuşuyorduk. Kahvemin son damlasını da içtikten sonra bulaşıkları koyup havadan sudan da bir saat kadar konuşmamız üzerine Yağmur'un gitme vakti gelmişti. Şehir dışına bir haftalığına gidecek olmasından dolayı benimle vakit geçirmek için yanımda kalmıştı. İki saat sonra uçağı olduğundan beraber havaalimanına gittik ve Yağmur'u uğurladıktan sonra taksiye binip tekrar eve geldim. Evin Yağmur'un bize gelmesiyle oluşan seslere alıştığımdan şu an evde çıt çıkmıyordu. Evde ses olsun diye televizyonu açıp koltuğa uzandım ve kanalları gezmeye başladım. Hiçbir şey olmaması yüzünden sıkılıp telefonumu elime aldım. Yağmur'a mesaj attıktan sonra Mahir'in profiline girdim. Belli aralıklarla profil fotoğrafına bakıp sanki beni dinliyormuşçasına konuşuyordum. Telefonumun elimden kayıp gitmesiyle sağ üst köşesinden tuttum ve Mahir'i görüntülü aramış oldum. Ne yapacağımı bilmezken hemen interneti kapattım ve telefonu koltuğun diğer ucuna attım. Heyacandan ellerim titriyordu. Ya beni tekrar ararsa? O zaman ona ne gibi bir açıklama yapacaktım? Aniden ayağa kalkıp bütün salonu turladım. Umarım interneti çekmiyordur da aramamı görmemiştir diye dua ediyordum. İç sesim hemen devreye girdiğinde, onu dinlemeye başladım. "Ya o kızın yanındaysa? O zaman da aramana döner mi?" dediğinde ise durduğum yerden bana durgunluk gelmişti. Telefonumun titremesi ile "Ay gerçekten arıyor mu?" diye kendi kendimle konuşurken elime alıp göz ucuyla baktım. Gerçekten de arıyordu. Boğazımı temizleyip cevap verdiğimde, dışarıdan gelen sesler çok yüksekti. Parkta şarap içtiğini düşündüğümden fazla irdelemedim. "Mahize, beni görüntülü aramışsın. Hayrola?" Bu cümleye cevap verecek bir kelimem yoktu. O yüzden onu inkar etmem gerekiyordu. -Ne! Ben mi aramışım? "Evet onu çeyrek geçe sen aramışsın. Ekran görüntüsünü de atayım istersen." -Ben bakarım, belki de telefon kendi kendine aramıştır bilemiyorum. Kusura bakma seni de rahatsız etmişim. "Sorun değil. Göbekli Park'tayım. Gelmek istersen buyur. Arkadaşlarımla da tanışırsın. Sonra da seni eve bırakırım ne dersin?" Tam tahmin ettiğim yerdeydi. Gidip gitmemek arasında kaldığımda, aniden kabul ettim ve on beş dakika içinde orada olacağımı söyledim. Parkın girişinde oturduklarını, geleceğim yolda onları direkt görebileceğimi söyledi. Odama geçip hazırlandığımda, aynanın karşısına geçtim. Siyah bol paça kot pantolonumu, üstüne de beyaz zincirli yarım bluzumla güzel bir kombin yaptığımı düşündüm. Saçlarımı da salık bıraktıktan sonra yanıma toka da almayı ihmal etmedim ve çantamı da alarak kapının önüne geldim. Göbekli Park'ına beş dakika içinde vardığımda, dediği gibi girişinde bankta oturup şarap içiyorlardı. Onun yanına geldiğimde, aramıza ufak bir mesafe koyup önce arkadaşları ile selamlaşıp tanıştım daha sonra da Mahir'e dönerek selam verdim. Onun karşısına oturup çantamı da yanıma koyduğumda, yanımda oturan adının da Caner olduğunu öğrendiğim çocuk bana sorular sormaya başladı. Sabırla onun sorularına cevap verdiğimde sohbetimiz ilerlemiş oldu. Caner'in yanındaki oturan Umut'un da sorularından sonra Mahir ile hiç muhatap olmamıştım. Belki de böylesi daha iyi olmuştu. Mahir'in boğazının temizleme sesi geldiğinde, içimden kahkaha atasım gelmişti. -Ee Mahir? Sen neler yaptın, nasıl gidiyor? Çözdün mü başındaki sorunları? Bana kısa bir bakış attıktan sonra plastik bardağa son kalan şarabı da döktü ve bir dikişte bitirdi. Ona hayretle baktığımda, Caner kulağıma eğilip "Bu konuları konuşmak için değil kafa dağıtamak için geldi. Biz de bu konuları daha konuşamadık." diye açıklama yaptığında, ona dudaklarımı büzüp kusura bakma niyetiyle birkaç şey geveledim. -Tamam, sorduğum soruyu unutalım. Benim biraz patavatsızlığıma geldi. Özür dilerim Mahir. Umarım keyfini bozmamışımdır. Eliyle bir şey olmadı gibisinden sallayıp Caner'e cebinden çıkarttığı üç yüz TL'yi uzattı ve onun bir şey demesine izin vermeden tekele gitmesini istedi. Umut'ta Caner ile ayağa kalktığında, yalnız kalacağımız kesinleşti. "Bakıyorum da arkadaşlarım ile benden daha çok kaynaşıp muhabbet ettin." Ağzının içinden geveleyerek söylediği hiçbir şeyi duyamamıştım. Dirseklerimi masaya dayayıp ona yaklaştım ve konuşmaya başladım. -Dediğini duyamadım, bir daha söyler misin? "Gerçekten dediklerimi duyamadın mı yoksa açıklaman olmadığı için beni geçiştiriyor musun?" -Gerçekten dediklerini anlamadım. Ne yapmaya çalışıyordu? "Diyorum ki benden çok arkadaşlarım ile muhabbet ettin. Galiba benden çok onlarla kaynaştın." Hiç olmayacak yerde yaptığı lüzumsuz kıskançlıklara anlam veremiyordum. Bir şey demek için ağzımı açtığımda, Caner ve Umut'un geldiğini gördüm. Dudaklarımı sıkı sıkı kapatıp gözlerimi parka doğru çevirdim. Belki de buraya gelmem baştan aşağı hataydı. Bir saat kadar "mesafeli" bir şekilde sohbet edip müsaade istedim. Onlar da anlayışla karşılayıp beni eve bırakma teklifinde bulunsalar da kabul etmeyip yanlarından ayrıldım. Eve geldiğimde çantamı ayakkabılığa astım ve odama çıkıp üstümü değiştirdim. WhatsApp'tan gelen mesajı duyduğumda, Mahir'den olduğunu gördüm. Mahir; "Benimle beş dakika konuştuysan onlarla kırk beş dakika konuştun. Umarım bunun bir açıklaması vardır Mahize(?)" Mahize; Herhangi bir açıklaması yok. Sana öyle denk gelmiştir. Hepinizle eşit şekilde konuştuğumu düşünüyorum. Mahir; "Ama ben öyle düşünmüyorum. Arkadaşlarım varken bir daha seni davet etmeyeceğim. Bunu da şimdiden söyleyeyim." Mahize; Merak etme. Bundan sonra senin ortamına girmem zaten. Seni kırmamak için geldim. Sen tekrar davet etsen de yolum oraya düşmez. Mahir; Sadece ben varken seni davet etsem, o zaman da mı gelmezsin? Mahize; Ne sıfatla geleceğim ki? Ya Melek bunu duyup yanlış anlarsa? O zaman ilişkinize dolaylı yoldan benim yüzümden hasar gelecek. Bunu düşünmedin mi? Mahir; "Ya sen ne ilişkisinden bahsediyorsun? Kim diyor sana ilişkimin olduğunu? Ufak bir çıkar ilişkisiydi bitti gitti. Ne onun yüzünü görmeye tahammülüm var ne de ailesinin. Umarım bir daha da karşıma çıkmazlar." Yazdığı mesajı birkaç kez okumuştum. Sevinsem mi üzülsem mi bilemedim. Ne yazacağımı düşünürken kendisinin "yazıyor" olduğunu gördüm. Mahir; "Kısacası herkes kendi yoluna baktı. Böylesi daha hayırlı oldu. Belki de ben en hayırlısını daha önceden fark etmedim, ne dersin? Hayırlı olanı ben hep uzakta ararken belki de hep benim yakınımdaydı, bunu düşünürken aklıma sadece bir kişi geliyor." İnşallah düşündüğüm gibi olmazdı. Hayırlı dediği kişinin ben olma ihtimali çok mu yüksekti? Kendi kendime gelin güvey de olmak istemiyordum. Onun yazdıkları belki de çakır keyiflikten belki de kafasını dağıtmak için yazdığı basit mesajlardı. Bu kadar çok kendisini açmasına karşılık ben de ona bir iyilik yapıp anonim olduğumu söyleyecektim. Yağmur'un dedikleri zihnimde dolaşsa da Mahir'in beklenmedik açıklamaları üzerine fikrim aniden değişmişti. Derin bir nefes alıp yazmaya başladım. Mahize; Belki de gözün yavaş yavaş açılmaya başlamıştır ne dersin Mahir? Belki de hiç olmayacak dediğin kişiyle hayatının en güzel zamanlarını yaşarsın, bunu da düşünmen gerekebilir. Elinin tersiyle iteklediğin kişi ya da kişiler belki de senin hayatını kurtaracak kişilerdir. Bu da kulağına küpe olsun. Mahir yazıyor... Mahir çevrimiçi. Mahir yazıyor... Mahir; "Dediklerinden ne gibi anlam çıkartacağım bilmiyorum ama dediklerinde genel olarak haklısın. Belki de ben kendimden başka herkese kör olduğumdan görememiş olabilirim." Mahir; "Aklıma geldi. Geçen akşam bana bir şey söyleyecektin de benim telefonum çalmıştı. Ondan sonra sana ulaşmak istedim de yüzüm yoktu. O gün onu düşünmekten neredeyse bütün işlerimi bıraktım. Eğer çok özel değilse açıklayacağın konuya mı gelsek?" Mahize; Ben de bu konu üzerinden seninle konuşacaktım. Normalde nasıl söylenir bilmiyorum belki de aramız bozulacak onu da biliyorum ama daha fazla saklamanın bir anlamı yok. Mahize; Seninle Melek'in ilişkisinin gerçek olmadığını tahmin etmiştim. Bunu sana söylemek istemedim, ona çok güzel bakıyordun. Gerçekten sevdiğini düşündüm. O yüzden sana bunu söylemek istemedim. Konuyu tamamen değiştirmiştim. Eğer ben anonimliği şimdi söylersem, altından başka sebepler arayabilirdi. Oradaki yazılan bütün mesajları dün gibi hatırlıyordum. Ondan hoşlandığımı da söylemiştim. Şimdi kendi ağzımdan yazdığımda anlayacaktı. Mahir; Bu çok da önemli bir mevzu değil. Sen ani cesaretle karşıma geçip bir şey söyleyecektin. Bence birbirimizden daha fazla bir şey saklamayalım. İpler kopacaksa da kopsun. Daha fazla kimseye zarar gelmesin. İkna kabiliyeti çok yüksekti. Ama benim kendimi frenlemem gerekiyordu. O yüzden konuyu kapatmak için ona yazmaya başladım. Mahize; Diyeceğim şeyi hatırlamıyorum. Geçmişte kaldı. Sen de daha fazla kurcalama. Benim çıkmam gerekiyor, daha sonra görüşürüz. Kendine dikkat et. Mahir yazıyor... Mahir yazıyor... Mahir; "Anonim diyordun, nasıl unutabilirsin ki?" Şimdi ne diyecektim? Beni denemişti. Beni denediyse ben de ona cevabımı verecektim. Merhaba arkadaşlar, nasılsınız? Ben çok iyiyim. Yeni bölümü size emanet edip ben kaçıyorum. Uzun bölümler oluyor, normalde ben çerezlik severim lakin birkaç gün sonra yeni bölüm geldiğinde o zamana kadar sizi tatmin etsin diye bölümlerin uzunluklarını arttırdım. Ölüm Sokağına da yeni bölüm attım. Görmeyenlere bildireyim. Vote ve yorum yapmayı da unutmayalım. Sizi seviyorum, iyi okumalar diliyorum🤍 |
0% |