Yeni Üyelik
12.
Bölüm

12- Gizlenen Mesaj

@poncikss1234

“Dünyadaki en güzel şey eve varmaktır. Her anlamda.”

“Sen benim en güzel visalimsin.”

Hayat birden çok mucizesi ile kollarını açıp sarmalarken aniden gelen o aitlik duygusu ile vicdanın sızlar. Ya bunu hak etmemişsem düşüncesi ile var olduğun o mucizeyi de elinden çıkartırsın. Ben, bana ait olan o mucizeyi belki de şimdi yakalıyordum.

Adıyla, sesiyle, konuşmasıyla; bakışıyla ya da duruşuyla beni kendisine çekiyordu. Kendi kendime gelin güvey oluyormuş hissine de kapıldığımda içim içime sığmıyor, elde etme duygum kendisini gösteriyordu. İç sesimin “Sen elde etmesen bile o seni elde eder.” Düşüncesi ile de yerimde sayıyordum.

Bintuğ’un bana olan güzel sözlerinden sonra hiçbir şey diyemeyip resmen çadıra koşmuştum. Yüreğim alev alev yanarken tek söndürücünün de o olduğunu biliyordum. Çadırda tek başıma saatlerce oturup söylediklerini tekrar ettim. Belki de bana söylenen en güzel cümlelerdi. Heyecandan gözüme uyku girmezken yerimde dönüp durdum. İlk defa böyle hissediyordum. Huzurlu ve güvenli.

Nöbet tutan askerlerin sesleri kulağıma gelirken onları dinlemeye başladım. “Ya Fazıl, benim oğlan yerinde durmuyormuş. Hanımı oradan oraya koşuşturuyor, bundan da zevk alıyormuş.” Bunu duyduğumda, kendi kendime güldüm. Diğer askerin “Nazım, oğlan senin kopyan. Allah nasip ederse dönmemiz yakın, o zaman onun kulaklarını çekersin. Bırak enerjini sen yokken atsın. Belki de seni özlediğinden böyle davranıyor, olamaz mı?

Özlem… Hayattaki en karmaşık duygu. Birisini özlediğinizde, sizi özlediğini bilemez; sizi özleyeni de siz bilmezsiniz.

Sesler gittikçe uzaklaşırken ben de yatış pozisyonumu almıştım. Yanımdaki telefondan bildirim var mı diye bakarken gözüm saatte takılı kalmıştı. Gece saat dördü yirmi geçerken tahminen iki buçuk saat sonra tekrar ayakta olacaktım.

Uyandığımda saat öğlen üçtü. Nasıl kalktığımı bilemezken hemen üstümü değiştirip çadırdan ayrıldım. Duru’nun yanına gittiğimde bana “Uykucu güzel de uyanmış. Merak etme sen bugün abim tarafından izinlisin.” Dedi. Fikret hoca, Belgin hoca ve yeni gelen Selvi hoca masada oturup kahve içerken onların yanına da uğrayıp selam verdim. Belgin hoca beni görüp “Tünaydın Mihre hanım. İznin nasıl geçiyor?” dediğinde ise yüzbaşıyı bozmamak adına geçiştirdim.

Onların yanından ayrılıp hemen yandaki eve girdim ve eskimeye yüz tutmuş banyosuna geçtim. Kırık aynadan kendime bakıp rutin işimi hallettim ve elimi yüzümü yıkayıp oradan ayrıldım. Yürürken bizimkilerin çember şekilde toplanıp Bintuğ’u dinlediklerini fark ettim. Yürüyüşümü hızlandırıp çembere katıldığımda, göz göze geldik. O, ciddiyetini bozmadan “Yeni gelen arkadaşlarımız oldu. Tekrar edeceğim. Yarın akşamüzeri buradan ayrılacağız, eşyalarınızı toplayın. Hastane ile konuştum. Buradaki bütün hastaları oraya yollatacağım. Başhekim Mehmet bey hepinize bir haftalık izin ayarladı. Onu da ekleyeyim.”

Döneceğimiz için gerçekten mutlu olmuştum. Yaklaşık bir haftadan fazla buradaydım ve evimin ne hâlde olduğunu bilmiyordum. Eve gittiğim an kendimi duşa atacak, rahat rahat koltuğumda uzanacaktım. Başka açıklama yapmayacağını, dağılmamız için izin veren yüzbaşıya izin konusunu konuşmak için adını seslendim. Omzunun üstünden bana bakıp masayı işaret etti ve kendisini tankların olduğu bölüme yürüdü. Masaya geçip onu beklerken Mehtap herkese imzalanması gereken evrakları dağıtıyordu. Bana sıra geldiğinde, tebessüm ederek masaya koydu ve ben de okuyup imzaladım. “Bu aralar seni havalara uçmuş gibi görüyorum. Ne oldu? Hastaneye gittiğimizde anlat çok merak ediyorum.” Neyi anlatacağımı bilmezken onu onaylayıp evrakı verdim.

Bintuğ’un gelmesiyle Mehtap’ın yanımdan ayrılması bir oldu. Bintuğ meraklı bakışlarla bakarken telefonuna bildirim geldi. Arka cebinden çıkartıp bildirimi ekrandan okurken göz devirdi ve masaya ters bir biçimde koydu. İster istemez kaşlarımı çatarken telefondan gözlerimi çektim.

-Bu izin konusunu anlayamadım. Neden bana izin verdin?

“Akşam çadıra koşa koşa gittiğinde, heyecandan uyuyamayacağını düşündüm ki haklı da çıktım. Herkes saat yedi de iş başı yaparken Duru seni kontrole geldi. Uyuduğunu söylediğinde, ben de grup başkanınıza gece boyunca hastaları kontrol ettiğini söyledim. O da bu durumu anlayışla karşıladı.”

-İnce düşündüğün için teşekkür ederim. Gerçekten ilk defa bu saate kadar uyudum. Dünya varmış.

Güldüğünde, etrafa göz gezdirdi. Aklım telefonunda kalırken içimdeki kıskançlığı dindiremedim. Zihnimle kavga ederken onun sesini duydum. “Bugün döneceğiz. Eşyalarını şimdiden toplasan iyi edersin. Bir şey unutmanı istemem.”

Bu kadar düşünceli miydi yoksa sadece bana mı özeldi, bilemiyordum. Onu onaylayıp kalktığımda çadıra yöneldim ve fermuarı kapatmadan karşımda kalan Bintuğ’u izlemeye başladım. O, masada duran telefonunu alıp mesaja cevap verdiğinde, gizli saklısı ne olabilir ki diye düşünmeden edemedim.

Duru’ya sormamın en güvenli seçenek olduğunu bildiğimden, hızlıca eşyalarımı toplayıp bize hazırlanan tanka koydum. Duru’nun bulunduğu alana geçip onunla konuşmam gerektiğini söylediğimde, elindeki serum setini masaya koyup dışarıya çıktık. Ormanlık alana doğru yürümeye başladığımızda, önce konuşan ben oldum.

-Duru, sana önemli bir soru soracağım ve sen de tüm şeffaflığınla cevap vereceksin, anlaştık mı?

Onay verdiğinde derin bir nefes aldım ve merak ettiğim o soruyu sordum.

-Abinin konuştuğu birileri var mı? Sana hiç bahsetti mi ya da seninle tanıştırdı mı?

Bu soruyu beklemediğinden dolayı dudakları aralandı ve kaşları çatıldı. Aniden bu soruyu sorduğum için ben de utandım ve ona bakmamaya başladım.

“Bu soruyu sorman için önce abimden hoşlanman gerekiyor. Hoşlanmasan bile bir şey gördün ki bu seni rahatsız etmiş. Ne olduğunu detaylıca anlatsan ben de sana yardım edebileyim. Sonuçta aranızdaki bağı bilemem. “ Dediklerinde haklıydı o yüzden etrafıma bakınıp kimsenin olmadığını gördüğümde, anlatmaya başladım.

-Dün akşam siz çadıra gittiğinizde, biz ikimiz masada oturmaya devam ediyorduk. O, Fatih’in söylediği türküyü tekrar edip bana baktı ve inanamayacağın cümleler söyledi. Ben de ne diyeceğimi bilemediğimden dolayı çadıra girdim ve sabaha kadar dediklerini düşündüm. Aramızdaki elektriğin farkındayım, inkar edemem. Sadece bugün izin konusu için ona soru soracakken telefonuna mesaj geldi.

Beni dikkatle dinliyordu. “Bu elektrik inşallah sizi çarpmaz. Yoksa ikinizi de kaybederim. “Mesaj demiştin, sana içeriğinden bahsetti mi?”

-Hayır, mesajı okuyup telefonu masaya ters koydu ve ben eşyalarımı toplamaya geçtiğimde, o mesaja yanıt verdi.

Düşüncelere dalmıştı. Hafızasını zorladığını, hiçbir kadında numarasının olmadığını söyledi. Aklına bir fikir gelmiş olacak ki “Akşam döndüğümüzde ben abimlere geçeceğim. O zaman abimin telefonunu alır karıştırırım. Önemli bir mesaj görürsem de sana mesaj atarım.”

Önce kabul etmesem de daha sonra aklıma girdi ve ben de ona onay verdim. Daha fazla bizi merak etmesinler diye alana döndük ve Duru hazırlanacağını söyledi. Ona yardım için öneri de bulunduğumda, kabul etmedi ve beni hastalara yönlendirdi.

Tek tek hastaları kontrol edip son durumu hocaya aktardım ve kaldığım yere dönüp formamı çıkardım. Yol için ayarladığım rahat kıyafetlerimi giyinip formamı Duru’nun valizine koydum. Herkesin hazırlığının bittiğini Fatih’ten öğrendiğimde, tanklara binmeye başladık. Yerlerimize geçtikten sonra Tuğrul, sayım yaptı ve eksik olmadığını aktardı.

Sıra sıra herkes evinin önünde inerken sadece ben ve Duru kalmıştık. Onunla havadan sudan oluşan muhabbetimizden eve geldiğimizi anlamamıştık. Tuğrul sayesinde eşyalarımızı alıp onlarla vedalaştıktan sonra hızlıca lojmanın kapısını açtım. Evimin önüne geldiğimizde, ona sarılıp göz kırptım ve telefonumun açık olduğunu söyledim.

Eve geçtikten sonra ışıkları açıp evi havalandırmaya bırakırken ben de hızlıca duşa girmiştim. Valizimdeki bütün kıyafetleri çamaşır makinesine attıktan sonra çalıştırıp salona geçtim. Su beni gevşetirken bir haftalık iznimde kendi kendime plan yaptım. Önce ev temizliğine girişip daha sonra market alışverişi yapacaktım.

Yaklaşık bir buçuk saatten sonra telefonuma mesaj geldi. Elimi kalbime götürüp hızlanmasını engellemeye çalışırken okuyacağım o haberin iyi olmasını diledim. Yarım baktığım ekrana girip kilidi açtım ve Duru’nun paneline girdim.

“Hissettiklerinde haklıymışsın. Karargâhta abimin dibinden ayrılmayan bir kadın yüzbaşı var. Aynı timdelerdi daha sonra abimin şikayet etmesi üzerine onu başka bir ile tayini çıktı. Kısa keseyim Mesajlar elimde, müsaitsen sana uğrayayım.”

Onu arayıp gelmesini söyledim ve kapıyı açık bir şekilde onu bekledim. Sansürlü ışığın yanmasıyla beraber aşağıya indiğini gördüm. Abisini daha gelmediğini, karargâhta imza işleri olduğunu söyledi. Onu içeriye alıp kapıyı kapattım ve ikili koltuğa geçtik.

Kendi telefonundan fotoğrafını çekmişti. Ona nasıl bulduğunu sorduğumda bana “Abim duşa girmişti. Parmak izinden giriş yaptım. İkimizinki de kayıtlı. Oradan girdim. Yakalanmadan fotoğraflarını da çektim.” Açıklamasından sonra tek tek mesajları okudum.

“Yarın onu ziyarete geleceğinden, işi yoksa bir yerlere gidip eski zamanları konuşmak istediğini, ona karşı hâlâ duygularının olduğunu.” Yazmıştı. Kanımın damarlarımdaki hızı değişirken Bintuğ’un mesajını okudum. “Görevdeyim.” Bu ne demek oluyordu? Görevde olmasaydı onunla buluşacak mıydı?

Belki de ben çok erken yelkenleri suya indirmiştim. Onun söylediği her kelimeyi kendime sanıp ondan hoşlanmaya başlamıştım. “Betin benzin attı. Dur hemen kötü düşünme. Abim mesajı bile tam okumamıştır. Geçiştirmek için yazmıştır.”

-Yok, ben alacağımı aldım zaten. Bir daha da onunla yüz yüze gelmek istemiyorum. Bu kadar gizli tutuyorsa o zaman o da bir şeyleri daha unutamamış. Unuttuğu zaman gelsin, bir daha düşünürüm.

“Ben abimi alttan alttan sorguya çekerim. Eğer buluşacaklarsa o zaman takip de ederim. Sen yeter ki çıktığın yoldan geri dönme. Bilemeyiz belki de hiç ummadığımız bir konu gündeme gelecek. Onun yazdıkları sadece mesajına geri dönsün diye yazılmış yalan mesajlardır.”

Duru’yu yolladıktan sonra o mesajların etkisinden çıkamamıştım. Bir hafta o kadar güzel geçerken şimdi böyle bir durumla baş başa kalmak bana ağır gelmişti. Düşündüğüm gibi sadece ben aceleci davranmış, onun hissettiklerini anlayamamıştım. Ani bir kararla onu her yerden engelleyip itibarı kestim. Böylesi bana daha iyi gelecekti. Umarım iyi gelirdi…

Merhaba arkadaşlar, nasılsınız? Ben çok iyiyim. Umarım bu bölümü seversiniz. Oy ve yorum yapmayı unutmayın. Sizi seviyorum, iyi okumalar diliyorum. Hepiniz kendinize iyi bakın, hoşça kalın. Yarın öğlen ve akşam bölüm gelecektir. Bunun da bilgisini paylaşayım. Ölüm Sokağı’nın taslağı telefonumdaydı fakat telefonum çalındığı için baştan yazmam gerekiyor. Anlayışınız için teşekkür ederim.

Loading...
0%