@poncikss1234
|
“Kendine inananın başkalarını ikna etmeye ihtiyacı yoktur.” (Lao TZU) Anlık ağzımızdan çıkan cümleler belki de unutulmayacak kelimelerin birleşmesiyle oluşan enkazdı. Evdeki soğuk esen rüzgar, hem beni hem de beş senedir yakın arkadaşımı dumura uğratmıştı. Bana hem kızgın hem de endişeli bakışları, ona söyleyebileceğim kelimelerimi yutturmuştu. Şimdi ne yapmam gerekiyordu? Vücudum gerilimden dolayı titremeye başlarken, onlardan gelecek olan haberi bekliyordum. Ya haber vermezlerse, ya her şeyi bir an da halledip hiç olmamışçasına davranırlarsa? İşte o zaman hiçbir zaman o olayın aslını öğrenemezdik. Koltukta oturmuş dakika sayarken onların yanımızdan ayrılması tam bir buçuk saati bulmuştu. Çok uzun bir süre değil gibiydi lakin bizim için asırlar kadar sürmüştü. Duru, sesli oflayıp başını bana çevirdiğinde, yutkundum. Evet söyleyeceği her şeyi tartıyor gibi sessizdi fakat içindeki yeni yakmış ateşin harmanlarını alevlendirmek için hazırlıklar yapıyordu. "Sana bir şey dersem, sen darılırsın. Abime bir şey söylersem, o da işini yapmak zorunda... Ne yapacağım ben sizinle?" Hem durgun hem de sert çıkan sesi ile ben de sessizce yutkunup şirinmiş gibi görünen gülümsememi yüzüme takındım. Yapay olduğunu anlayabilirdi fakat benim de bu işin içinden sıyrılmam gerekiyordu. -Ben söylemeyecektim. Hem bunu seninle daha önceden konuşmuştuk. Her şeyi bozan albay oldu. Diline biraz hakim olsaymış, çok mu zor? Kahkaha attığında, yerime sindim. "Sen bu işi dalgaya alıyorsun iyi hoş da bu adamın daha önceki suç kayıtlarından dolayı zaten abime haber verildi. Sen önce kendini düşünmeyi bırak, çevreni de düşünmeye başla. Ya o adamın akıl sağlığı yerinde değilse? Ya senden sonra abimi takip edip ona bir şey yaparsa, hiç düşündün mü? Abime bir nebze de olsa yaklaşamaz fakat ben, bana bir şey olsaydı, abime bu durumdan bahsetmez miydin Mihre? O kadar sakin konuşmuştu ki ben o sakinliğin içindeki derin öfkeyi direkt kazımıştım. İlk defa bu kadar ciddi bir şekilde rahatsız olduğu konuyu dile getiriyordu. Evet, birbirimize olan yanlışlarımızı hep dalga geçermişçesine açıp daha sonra halledebiliyorken bu diğerlerine göre daha farklıydı. -Her şey için özür dilerim. Haklısın, o an ne yapacağımı ya da ne diyeceğimi kestiremedim. Her kafamı yastığa koyduğumda bana ne olacak sorusu ile kafamı buladım. Belki de yemekte bu konuyu tatlı bir dille açıklayıp haber verebilirdim. Üzgünüm... Gerçekten. İç çekmesi bütün salonu kaplarken, onun telefonunun çalmasıyla hemen yerimizden dikildik. Bana "Abim arıyor." dedikten sonra telefona yanıt verdi ve bir süre karşı tarafı dinledi. Arada sinirlendiğini belirten el hareketleriyle ondan izin isteyerek telefonu ben aldım. Benim aldığımı fark eden Bintuğ, telefonu direkt yüzüme kapattı. Belli ki uzun bir süre aramızdaki soğuk meltemler devam edecekti. “Ben eve geçeyim, sen de biraz dinlen. Nöbet listesine göz atmayı unutma yine değişti.” Koltuktaki çantasını ve siyah örgülü hırkasını da aldıktan sonra yüzüme bakmamaya özen gösterip kapıya geçti. “Ben kaçar.” dedikten sonra beni kendimle baş başa bıraktı. Bintuğ’un sinirini bildiğimden dolayı telefonuma yaklaşamadım. Aydemir’i aklımdan geçirsem de o da bu durumdan etkilenip benimle olan konuşma tarzını üst perdeye taşıyabilirdi. Bu durumda en iyisinin yerimde sayıp her şeyin rayına oturmasını beklemekti. Neredeyse sabaha kadar uyuyamamış şimdi de baş ağrımdan dolayı yatakta dönüp duruyordum. Stresli zamanlarımda içime attığımdan dolayı direkt baş ağrım oluşuyordu. Yanımda bulunan komodinimin üstünde ağrı kesicinin olup olmadığına bakmak için elimi yastığın altından çıkartıp oraya doğru uzattım. Bulamadığımdan dolayı gözlerimi kapatıp sakinliğimi korumaya çalıştım. Dayanılmaz ağrım beni kalkmaya ittiğinde, banyoya ilerleyip ilk yardım çantasını dolaptan çıkarttım. İlacı bulduğumda, gözlerimdeki ışık aynaya yansırken beklemeden yatak odama geri dönüp ilacı içtim. Tekrar uzandığımda, yanımda duran telefonun ekranına baktım. Ne arama ne de mesaj vardı. Moralimin daha fazla bozulmaması için kendime gelmeyi beklemeden yatağımdan kalkıp nevresimimi düzenledim. Hastane için hemen hazırlanmaya koyuldum. Hazır olduğumda, evden çıktım ve mesaime başladım. Üç ameliyatın olduğunu öğrendiğimde, iki ameliyatı da Ayşe ve Melisa’ya verdim. Son ameliyata girmeyi beklerken, dinlenme odasında çayımı yudumladım. Ayşe’nin dinlenme odasına girdiğini gördüğümde, onunla sohbete başladım. İçerideki birkaç komik olayı anlattığında, ister istemez gülüp konuşmaya devam ettiğimde kapının açılıp Melisa’nın girişini izledim. Ona olan yaklaşımım nasıl olurdu bilemem fakat iş arkadaşı olduğumuzdan dolayı belki de ona karşı olan ön yargımı daha az kullanmalıydım. Suçu olabilirdi bunu bilemezdim lakin belki de o da isteyerek bu işe girmemiş de olabilirdi. Onu öğrenmek için albayı ziyaret edip ifadeyi öğrenmem gerekiyordu. Benim ameliyat saatim geldiğinde, vakit kaybetmeden dosyayı danışmandan aldım ve okuyarak koridordan geçtim. Hastanın kullandığı ilaçlara bakıldığında, doktoru zorlayacak herhangi bir durum yoktu. Yaşından dolayı endişelendirse de daha önce üç ameliyat geçirmiş, sağlıklı eve dönmüştü. Anesteziden önce hastaya gerekli bilgilerin teyidi için onunla konuşup dosyadaki boş alana doldurdum. İmzamı unutmadan attığımda, doktora da hatırlatıp ameliyata başladık. Ters giden bir durum olduğunu monitörden anladığımda, Belgin hocaya döndüm. O da endişeyle kalp ile ilgili sorun olduğunu, acil kalp damar ya da kardiyoloji uzmanının burada olması gerektiğini personele söyledi. Kardiyoloji uzmanının ameliyatta olması sebebi ile kalp damar cerrahisi ekibe katılırken dosyayı personele okuttu. İlaçların alerjik durumunu hasta yakınlarında sordurdu ve oradan da cevap alınmadı. Ameliyatı durdurup tomografi, MR ya da röntgen için gerekli konuşmaları kendi aralarında tartışırken, ben de hasta yakınlarının beklediği bekleme salonuna gidip kızına merak ettiğim birkaç soruyu sordum. Gerekli bilgileri aldıktan sonra E- Nabzına girip daha önceki ameliyatlarına göz gezdirdim. Kalp kapakçık ameliyatı ve bypass ameliyatının olduğu ortaya çıktığından hemen alanıma geri dönüp telefondaki bilgileri seslice okumaya başladım. Kalp kapakçığındaki işlemden dolayı kalp ritimlerindeki sorun, bu ameliyatı kaldıracağını garanti vermiyordu. Aileye gerekli açıklamaları doktor tarafından yapılıp ameliyatı iptal ettiklerinde, benimde işim burada bitiyordu. Telefonumu çıkartıp yeni listeye göz attığımda, şansıma bugün nöbetim yoktu. Melisa’nın nöbetinin olması beni az da olsa işkillendirmişti. Saat dördü on geçerken herkes dinlenme odasındaki eşyalarını toplayıp dolaba yerleştirirken ben de tarafa göz gezdirdim. Herhangi bir eşyamın olmadığından emin olup üstümü değiştirdim ve Ayşe ile hastaneden çıktık. Ayşe’ye karargâha uğrayacağımı dile getirdiğimde, endişelenip benimle gelmek istediğini söyledi. Onu kırmayıp kabul ettim ve yol boyu sohbet edip karargâha vardık. Nöbetçi askere ifade için geldiğimi açıkladığımda, bir şey demeden kapıyı açıp içeriye aldı. Ayşe ciddiyete büründüğünde, gülmek istesem de belli etmedim ve albayın odasının önüne geldik. “Benim girmeme gerek var mı, kendini nasıl hissediyorsun?” Ona tebessüm edip iyi görünmemi sağlarken yüzüme bakıp kaşlarını kaldırdı. Kendi içinde analizini yaptıktan sonra benimle içeriye gireceğini karar kılıp kapıyı çaldı. İçerideki sesi duyduğumuzda, vakit kaybetmeden direkt girdik. Tanımadığım iki askerin koltukta oturup albayla birlikte kağıt üzerinden konuşmalarını gördüğümde, özür dileyerek çıkmak için arkamı döndüm. Albayın askerleri dışarıya çıkartıp bizi oturtmasıyla konu hakkındaki bilmediğim ifadeleri ona sordum. Melisa’nın ifadesine göz attığımda, Ayşe de benimle beraber okumaya başladı. Arada ona bakıp yüz ifadesini izlediğimde, gerilmiş gibiydi. Ayşe’nin “Ben bu konu hakkında bir şey söylemek istiyorum. Melisa’nın ifadesini okuduğumda, adamı tanımadığını söylüyor ancak telefon ekran resminde bu adamla beraber fotoğrafı vardı. Hatta bana nişanlısı olarak tanıttı. Tanımaması imkansız, bu işin içinde bir şey var. Nöbet listesini de değiştirmek için bizzat Melisa, Mehmet hocanın yanına gittiğini de Mehtap’tan öğrendim.” -Başka bir bildiği var mı? Eğer varsa lütfen burada söyle. Senin ağzından çıkan her hece benim için büyük kanıt. Eğer hatırlamıyorsan da rica ediyorum biraz düşün. Gözlerini yere sabitleyip düşünürken aklına bir şey gelmiş olacak ki yerinden doğruldu. Onun bu hareketi beni heyecanlandırdı ve konuşması için elimi gözlerini önüne doğru salladım. “Melisa ile bu adam her sabah hastanenin arkasında kalan parkta buluşuyor. Birkaç kez denk geldim. Adamın elinde her buluştuklarında beyaz bir zarf oluyor. Bu zarfı Melisa’ya veriyor. Para olduğunu zannetmiyorum fakat iki hafta önce onun çantasında bu zarfı yırtılmış olarak gördüm. İçinde kağıt vardı. Okumak hiç aklıma gelmedi.” Albay’ın “Zarfı ne yapıp edip bulunması şart. Belki de o zarfın içinde bulunan kağıt insanların hayatları hakkında yazılmış bilgilerdir. Siz yine de dikkatli olun. Bulduğunuz an hemen buraya getirin, incelemeye alalım.” Yaklaşık yarım saat kadar konuşup kendi aramızda planı oluşturduktan sonra koridora girdik. Bintuğ’un odasını yoldan geçen ere sorduğumda, hemen bize eşlik etti. Önce kendisi kapıyı tıklatıp içeriye girdi ve tekmil verip bizim adımızı söyleyerek kapıda beklediğimizi aktardı. Birkaç saniye ses gelmediğinden, gözlerimi devirip Ayşe’ye beklemesini söyledim. İçeriye girdiğimde, beni buraya getiren askerin bakışları bana doğru dönerken ben de ona tebessüm ettim. Bintuğ iç çekip onu yolladıktan sonra kapının kapanma sesi duyup ben de onun yanında bulunan koltuğa kendimi bıraktım. İkimizde önce sessizce birbirimize bakarken daha sonra bu sessizliği ben bozdum. -Ayşe ile birlikte geldim. İfadeleri merak etmiştim. Ayşe‘nin de bildiği önemli ayrıntılar sayesinde ikisi de kapana sıkıştı. Umursamazca onaylar gibi başını aşağı yukarı salladıktan sonra konuşmadı. Ben de o konuşsun diye ona sorular sorarken geçiştirici cevaplar üzerine yerimden kalktım. Onunla şu an yüz göz olursam belki de bu kalkacağım iş üstüne engel koyabilirdi. Normalde hemen bahsetmek isterdim fakat onun alaycı bakışları ve dinliyormuşçasına yaptığı mimikler bana dokunmuştu. Onun yanında daha fazla durmak istemediğimden, Aydemir’in odasına gitmeye karar verdim. Hiçbir şey demeden kalkıp odadan çıktım. Hemen odanın karşısındaki sandalyede oturan Ayşe’yi gördüğümde, sağ tarafa doğru yavaş adımlarla yürümeye başladım. Yanımdaki hareketlilikten anladığım üzere Ayşe de beni takip ediyordu. Aydemir’in odasının önüne geldiğimde, ona kısa bir açıklama yapıp içeriye girmemesini rica ettim. O da anlayışla karşılayıp beklerken ben de hızlıca içeriye girdim. Kimse yoktu. Bekleyip beklememek arasında kaldığımda, ona odadayken mesaj atıp içeriden ayrıldım. Ayşe’nin meraklı bakışlarını üstümde hissederken ona kısa bir açıklama yapıp karargâhtan ayrıldık. Onu eve davet ettiğimde, şaşırsa da kabul etti ve beraber lojman kapısından içeriye girdik. Eve geçtiğimizde, hızlıca onun dinlenmesi için salonu gösterdim ve izin isteyerek odama geçip üstümü değiştirdim. Yanına gittiğimde, hızlıca kahve yaptım ve ona uzattım. “O depo olayı yüzünden mi Melisa ile arandaki mesafeyi açtın?” Kahvesini masaya koyar koymaz ilk sorduğu soru buydu. Onu onayladıktan sonra “Peki o zarfı bulduktan sonra Çağdaş hoca gibi o da mı sürgün edilecek?” Meraklı soruları beni güldürmüştü. -Evet. Daha fazla onunla çalışmak istemiyorum. İlk başlarda gerçekten harika anlaşıyorduk fakat son zamanlarda bunun altındaki nedeni anladım. O yüzden sürgün olması için elimden gelenin daha fazlasını yapacağım. “Merak etme tek değilsin. Ben de sana yardım edeceğim. Beraber bu işi sonunu getireceğiz. Belki bu dediklerim sana inanılmaz gelebilir ama ben de bu olaydan sonra ona olan bakış açımı tamamen değiştirdim. Onu ilk tanıdığım hâli ile ikinci hâli bambaşkaydı. Herkese de eminim ki yansımıştır.” -Bintuğ ile aram bozuldu. Şu an benimle bu konu yüzünden konuşmuyor. Ne yapacağım inan ki bilmiyorum. Zamana bıraktım diye kendimi avutsam da hızla akıp gidiyor. Keşke zamanı durdurmanın bir yolu olsa… Bir saat kadar Ayşe ile sohbet ettikten sonra o da evden ayrılmıştı. Yalnız kaldığımda önce zarfı kendime hatırlatıp ona göre plan hazırladım. Bu yaptığım işin sonucunda herkesi karşıma almam gerekebilirdi. En büyük riski şimdi alıyordum. Belki de olması gereken buydu. Her zaman başkalarının söylediği şeylerle kendime yol çizemezdim. Benimde herhangi bir yoldan sapmam gerekebilir ki onun da zamanı gelmişti. O zarfı bulduğumda önce kendim Melisa’nın haddini bildirecektim daha sonra güvendiğim kişilere teslim edecektim. Bu işin sonunda zararlı çıkan kendisi olacaktı. Bunu dört gözle bekliyordum. Merhaba arkadaşlar, nasılsınız? Ben çok iyiyim. Yeni bölümü size emanet edip ben kaçıyorum. Diğer bölümlerde görüşmek dileğiyle, hoşça kalın…
|
0% |