Yeni Üyelik
11.
Bölüm

11- Yapboz

@poncikss1234

"Bana yol göster, yol göster ki eksik yanlarımı göreyim. Bana yol göster ki sana nasıl ulaşacağımı göreyim. Bana yol göster ki seni nasıl kazanacağımı göreyim. Bana yol göster ki kendimi kendinde bulayım."

"Birisi size yapboz verdiğinde, neler hissedersiniz?"

Bana göre yapboz oyunu kişinin sabrını ölçen bir oyundur. Bana göre yapboz isminden de belli olduğu gibi hem yaparız hem de hiç düşünmeden bozarız.Yapbozu yapmak için o zaman neden bu kadar uğraşlar veriyoruz? Bazı şeyleri yapmak için bozmak gerekir. Bazı insanları yaratmak için yok etmek gerekir. Bir puzzle düşünün, o puzzleyi ilk aldığınızda birleştirmeden önce paramparça olduğunu bilirsiniz.

Benim hayatım da puzzleye benziyor. Ne zaman bir şeyleri düzeltmeye çalışsam, bir yanım hep dağıtıyor. Eksik parçasını bir türlü oraya yerleştiremiyorum. Elimde kalıyor. Sonra buldum diyorum ve eksik olan yere koyuyorum. Bulduğum o şey bir bakıyorum ki o eksiğimi tamamlamıyor. Kısacası puzzlenin eksik bir parçası benim hayatım olduğu için o eksiklik hep içimde kalacak. Beni tamamlayan bir puzzle parçası olmayacak.

🧩

Televizyonda kanalları gezerken sıkıldığımı fark ettim ve etrafa şöyle bir göz gezdirdim. Ev, ev olmaktan çıkmış, her taraf dağılmıştı. Kendimi biraz daha toparlamak için biraz temizlik yapmam gerektiğini düşündüm.
Oturduğum yerden kalkıp merdivenlerden yukarıya doğru çıkıp odama geldim. Dolabımda bulunan eskimiş, giyilmeyen kıyafetlerimi bulup giyindim. Üstümden çıkardığım kıyafetlerimi elime aldım.

Temizlik malzemelerinin banyoda olduğunu hatırlayıp banyoya doğru adımladım. Elimdeki kirli kıyafetlerini sepete koydum. Gerekli gördüğüm malzemeleri banyonun dolabında bulduğumda, malzemeleri elime alıp merdivenlerden aşağıya indim. Eşyaları salona taşıyarak, ilk temizliği salondan başladım.

Salonun temizliği bittikten sonra temizlik malzemelerini mutfağa götürdüm. İlk başta tezgahın olduğu tarafa geçtim. Birkaç birikmiş bulaşıkların kabasını aldıktan sonra bulaşık makinesine yerleştirdim. En son tezgahı da sildikten sonra masada duran gereksiz eşyaları topladım. Mutfak temizliği bittikten sonra Güray'ın çalışma odasına girdim. Çalışma odasını fazla dağılmış durumda olmadığından sadece tozunu alıp odadan çıktım. Temizlemediğim tek yer Güray'ın odasıydı.

Oraya girip girmemek arasında kalmıştım ama kendimi tutamayıp girdim. Tahmin ettiğim gibi odada kimse yoktu.Masada bulunan evrakları düzenleyip çalışma masasının yan tarafında bulunan küçük kütüphanesine dizdim. Dizim işlemi bittikten sonra gardrobuna yöneldim. Kıyafetleri dolabından çıkartıp yatağın üstüne tek tek koydum. Güzelce kıyafetlerini katlayarak dolaba tekrar yerleştirdim.

Komodinin de tozunu aldıktan sonra yatağının örtülerini değiştirdim. Örtüleri, banyosundaki kirli sepetine koydum ve banyoda biriken birkaç çamaşırlarını da makineye koyduktan sonra çalıştırdım. Güray'ın banyosunda işim bittiğinde oradan çıktım. Güray'ın odasından çıktıktan sonra kendi odama girdim ve oranın da bir güzel temizliğini yaptım.

Tamamen temizlik bittiğinde çok yorulmuştum, hemen vakit kaybetmeden duşuma girdim ve vücudumdaki kirlerden arındım. Temiz bornozumu da giyindikten sonra banyodan çıktım. Dolabımı açıp rahat kıyafetlerimi seçtim. Seçtiğim kıyafetleri yatağımın üstüne koydum. Kapıyı kilitlemeyi unuttuğum için kapıya doğru ilerledim ve kapının kilidini çevirdim. Yatağımdaki kıyafetlerimi üstüme giyindikten sonra masama oturup saçlarımı taramaya başladım.

Saçlarımı taradıktan sonra at kuyruğu yaptım ve yüzümün neme ihtiyacı olduğundan dolayı hızlıca nemlendiricimi sürdüm. Masamdaki işim bittikten sonra masamdan kalktım ve çekmecemde duran günlüğüme doğru adımlarımı atarken, dış kapının açıldığını duydum. Kimin geldiğini merak ediyordum. Aşağıdan Kağan'ın sesi geliyordu, kiminle konuştuğunu tam duyamamıştım.

"Bu ev çok temiz olmuş Beriz. Senden de bekleriz böyle temizlikler. Haberin olsun."

Beriz'in adını duyduğumda gülümsedim ve günlük yazmayı sona saklayıp son kez aynadan kendime baktım.

Gülme sesleri odama kadar geldiğinde, benim de odamdan çıkma vaktimin geldiğini anladım. Merdivenlerden salona doğru indiğimde koltukları gördüm. Güray hariç hepsi oturuyordu. Hepsi bir ağızdan selam verdiklerinde, Kağan hızlıca konuşmaya başladı.

"Temizlik bu eve yaramış, ellerine sağlık Elmas. Beriz'de bize şimdi yemek yapsa varya o zaman tam bir ziyafet çekeriz öyle değil mi?"

Kağan'ın dediklerine gülümserken Beriz'e kaş göz yapıp oturduğu yerden kalkmasını bekledim. Ayağa kalktığında ise ben önden önden yürümeye başladım. Sonunda mutfağa geldiğimizde ne yemek yapalım diye düşünmeye başladım. Dolapta ne bulduysam tezgaha yerleştirdim. Yıkanacakları Beriz yıkadıktan sonra bana geri verdi. Salatanın malzemelerini aldım ve salata yapmak için işe koyuldum. Beriz ise ocakta köfte ve patatesleri pişirirken, bende hazırladığım salatayı büyük kaseye yerleştirdim.

En son masa hazır olduğunda Kağan ve Ateş'e seslendim. Vakit kaybetmeden ikisi de yerlerine aldıklarında, tabaklarına köfte ve patatesi koydum. Çok aç olduklarını, tabaklarına bir hışımla gömüldüklerinde anlamıştım. Güray'ı merak ettiğimde Kağan ve Ateş'e bakıp "Güray nerede?" diye sorduğumda, Ateş ağzındakini yutarak "Şirkette biraz işi var. "dedi.

Anladım manasında kafamı salladım ve hep beraber yemeğimize geri döndük. Yemek faslı da bittikten sonra masayı toparladık ve salonda herkes yerlerini aldı. Beriz oturduğu yerden kalkıp mutfakta doğru ilerledi.
Dolapta kullanılmayan şişeyi alıp salona geldiğinde, şişeyi sallayarak, "Hadi doğruluk ve cesaretlilik oynayalım." dedi.

Herkes sıkıldığı için onay verdiler ve yere sıra sıra oturduk. Beriz şişeyi çevirdiğinde benim ve Ateş'in arasında durdu. Ben Ateş'e soruyordum.

-Doğruluk mu cesaretlilik mi?

"Doğruluk."

-En pişman olduğun anın var mı? Varsa nedir?

"Tanrus denen o herifin Beriz'i kaçırdığı zaman, yanında olmamıza rağmen bizim hiçbir şey yapamayışımız, en büyük pişmanlığım."

Yüzüm düştükten sonra kendimi toparladım. Şişeyi ben çevirdim ve Kağan'ın ve benim aramda durdu.

Kağan bana soruyordu.

"Doğruluk mu cesaretlilik mi?"

-Doğruluk.

"Bizi şu an ne olarak görüyorsun?"

Bunu söylememe gerek bile yoktu ama duymaları onlarında hakkıydı.

-Tabiki de Ailem olarak görüyorum. Bu soruyu duymamış olayım.

Kağan bana bakıp gülümsedikten sonra oyun öylece kendi halinde devam etti. Bir kaç saat sonra kapı çaldı ve ben ayağa kalkarak kapıyı açtım. Güray gelmişti. Elinde iki poşet vardı ve bana uzatarak içeriye geçti.

-Bunlar ne ?

Salona doğru yürürken cevap vermedi. Bende tekrar sorduğumda "Aç bak ikisi de senin." dediğini duymuştum. Halıya oturduğumda ilk poşeti açtım ve içinden binlik bir tane puzzle çıktı. Çok şaşırmıştım. Güray, benim puzzle sevdiğimi nereden biliyordu?

Küçükken babam hep bana puzzle getirirdi. Puzzleyi tamamlarsam bana hep küçük hediyeler alacağını söylerdi. İkinci poşete geldiğimde ise bir albümle karşılaşmıştım. Küçükken annem, ben ve babam eski evimin bahçesindeki masada puzzle yaparken çekilen fotoğrafımız, annemin bana sarılışı, babamın anneme aşk dolu fotoğrafları görmüştüm. Güray bunları nereden bulmuştu? İkinci sayfaya çevirdiğimde benim elimdeki dondurma düşmüş, külaha bakıp ağlarken çekilmiş bir fotoğraf vardı. Ben bu fotoğrafa dalmışken Güray konuşmaya başladı;

"Ağlarken çok çirkin oluyormuşsun, bir daha ağlama."

Burun kıvırırken diğer sayfalara da göz gezdirdim ama bir tanesi çok ilgimi çekmişti. Ailecek olan bir resimde yanımda olan,kıyafetleri simsiyah olan ve içtenlikle gülümseyen bir çocuk vardı. Aklım karışırken Güray'a baktım ve o da bana bakmaya başladı.

-Bu çocuk kim Güray?

"O çocuk benim, Elmas. Seninle ben küçüklükten tanışıyorduk. Tanrus'un ortaya çıkması ile yollarımız bir anda ayrıldı. Tanrus ortaya çıkmasaydı eğer, her zaman olduğu gibi hep beraber olacaktık."

Bu olaylar beynimin içinde enkaz olarak bir anda yıkılmış, kalbim duruyor, konuşmak istiyordum ama dilim aniden damağıma yapıştığı için buna izin vermiyordu. Ağzımı açıp kapattıktan sonra Güray benim konuşamayacak olduğumu gördü ve kendisi konuşmaya başladı;

"Ben bir yapbozum. Bir şeyleri yapmak isterken hiç düşünmem, Bir şeyleri bozmak istersem de hiç düşünmeden ne olacak demeden bozarım. Beni kısacası tamamen tanıman için bir puzzle aldım. Eğer bunu yaparsan sana bizim hakkımızda ip uçları vereceğim."

Beynim olmak istediğim konumda değildi. Beynim benim komutlarımı uygulamıyor, her şeyi baştan sona tekrar anlama süzgecimden geçirip anlamam gerektiğini söylüyordu.Puzzle hem benim hayatımı hem de onun hayatını tanımak için büyük bir şans olabilirdi.Onu tamamladıktan sonra kendim de olmak üzere herkesi tanıyacaktım.
Hemen puzzleye başlamalıydım.

"Puzzleyi bir anda döktükten sonra nasıl toparlayacağız?"

Bunun cevabı için ilk önce puzzleyi dağıtmam gerekiyordu. O puzzleyi dağıtıp hayatımızdaki ip uçlarını bulmak istiyordum. Puzzleyi ben bozarsam Güray toparlar mıydı? Bunun cevabı için çok heyecanlıydım.

"Dağıttığın ne varsa kendin toparlayabilirsin, başkalarının seni toparlamasını alışkanlık haline getirme."

Selam Siyah ailesi🖤

Nasılsınız? Ben çok iyiyim çünkü yeni bölümü okuyucularıma atıyorum 🖤

Sizi seviyorum iyi geceler 💜

 

Loading...
0%