Yeni Üyelik
14.
Bölüm

14- Hediye

@poncikss1234

"İnsan, hediyesini kalbiyle beraber vermezse, onun ne değeri vardır."
"C. Tschopp"

Kanadımın ucunda kırılmış olan hayallerim, nasıl olur da umutlarım sayesinde o kanadıma tutunabiliyorlar?

Hayatımı kendi akışına bıraktıktan sonra hiç ummadığım birisi hayatıma girdi. Hayatımın bundan sonraki saatleri acaba düzgünce ilerleyebilecek mi?

Penceremin önünde oturmuş kar tanelerini izliyordum. Bembeyaz oluk oluk yağan kar taneleri, yerleri bir güzel örtüyordu. Tıpkı yaptığımız bir hatanın izini saklıyorlar gibiydi. Hata her zaman yapılırdı. Zamanın, mekanın ya da hatanın boyutu hiç önemli değildi. Önemli olan yaptığın hatalardan ders çıkarmış olmaktı. Penceremin önündeki sandalyeden ayağa kalkıp gerindim ve kafamı arkaya doğru çevirip duvarda asılı olan saatime baktım. Yirmi iki on sekizdi.

Uyuşuk adımlarla kapıma doğru yürümeye başladım. Kapımı açtım ve merdivenlerden aşağıya indim. Rotamı salona doğru ayarladığımda, salona doğru yürüdüm. Koltuğa oturduğumda bileklerime bakıp tokamı aradım. Tokam bileğimde olmadığını görmediğimde sesli bir şekilde ofladım. Saçlarımı kulağımın arkasına aldım ve yüzümün açılmasını sağladım. Saçlarımın uçları kırılmıştı. Beriz'den rica edip kesmesini isteyecektim. Peki saçlarıma kıyabilir miydim? Orasını kendimle tartışmam gerekiyordu.

Sahi kırılmayan neyim kaldı ki?

Yan tarafta bulunan Sehpanın üzerine göz gezdirdiğimde Beriz'in olduğunu bildiğim mor tokayı aldım. Özensizce saçlarımı topuz yaptım. Oturduğum yerden canım kahve çekmişti, mutfağa doğru ilerlediğim adımlarımın sesi parke sayesinde duyuluyordu. Mutfağın dolabından kahveyi elime aldım. Yanında bulunan bardakların olduğu dolabı da açtım ve bir fincan çıkardım. Kahve makinesine suyu koyduktan sonra kahveyi de suyun içine döktüm. Kaşık ile biraz karıştırdım ve kaynamasını bekledim.

Kokusu mutfağa yayıldığında gülümsedim ve kahve kaynadığında fincanıma döktüm. Altlığa da elime aldıktan sonra dikkatli bir şekilde tekrar salona döndüm. Kahveyi koltuğun yan tarafına koydum. Sehpayı kendime çektiğimde kahveyi sehpaya koydum ve yanımda duran kumanda ile televizyonu açtım.

Yavaş yavaş kahvemi içtiğimde merdivenlerden inen Beriz'i gördüm. Yanıma Beriz geldi ve sehpada duran kahveye bakınca canı çekmiş olacak ki hemen o da mutfağa ilerledi. Kahveler bittikten sonra Beriz'in fal baktığını öğrendim. Üç kere kendime doğru çevirdim ve dileğimi diledim. Kapattığım fincanımı Beriz'e uzattım.

Beriz birkaç dakika bekledi ve bardağa eli ile dokunarak soğuyup soğumadığına baktı. Bana bakıp onay verdiğinde gülümsedim. Birkaç dakika fincanı inceleyip daha sonra konuşmaya başladı;

"Kalbinin sesini artık salmak istiyorsun ama yapamıyorsun. Kafandaki kişi seni sevmiyor gibi gözükse de aslında duygularını tam olarak kimseye belli edemiyor. Bir konuda yanılıyorsun, bu konu biraz zaman sonra çıkacak haberin olsun. O konu da şu; Sen bir karar verdiğini zannedeceksin lakin çok büyük bir yanılgı yaşayacaksın. O kararın sana iyi gelmeyeceğini öğrendikten sonra, verdiğin kararı unutmaya çalışacaksın. Ben bunu bir bağlanamama, sevememe gibi durumlara yorumluyorum. Başka ne varmış fincanında bakalım. Seni kendisinden daha çok koruyan birisi var Elmas. Yakın zamanda bir hediyen olacak, ben kolye ya da yüzük diye düşünüyorum, sana alacak kişi seni gerçekten düşünen birisi haberin olsun. Senin için bu hediye çok değerli olacak onu asla kaybetmeyeceksin."

Ne hediyesi olabilirdi ki?

Açıkçası merak ediyordum. Güray'ın hediye alacağını zannetmiyordum ama Beriz'in dediği şeylerin hepsi de Güray'a çıkıyordu. Beriz ile beraber fala devam ederken, bahçenin dış kapısının sesi kulaklarıma doldu.
Birkaç dakika sonra evin kapısı açıldığında, Ateş ve Güray içeriye girmişti.

İkisi de bir şeyler konuşmadan ayakkabılarını çıkardılar ve ayakkabılığa yerleştirdiler. İkisi de ağır adımlarla salona geldiler. İkili koltukta biz oturduğumuz için onlar da karşı karşıya oturdular. Beriz bittiğine dair bir şeyler söylerken, sehpanın üstündeki fincanları aldı ve bana göz kırparak mutfağa doğru ilerledi.

Güray'a baktığımda bir şeyler düşünüyordu. Cesaretimi biraz toplayabilsem, onunla özel konuşmak istiyordum.
Beriz ve Ateş kendi aralarında sohbet açarak ortamın sessizliğini bozdular. Ben Güray'a baktığımda, göz göze geldik. Geldiğinden beri bana bakması, normal değildi.

Bugün otuz bir Aralık yani yılbaşıydı. Yılbaşını kutlamak sadece hayatımdan bir yılın gitmesi ve o yılların da ne kadar kötü olduğunu bildiğimden ötürü böyle şeyleri kutlamak içimden gelmiyordu. Saat on otuzu gösterirken, Beriz koltuktan kalktı ve bana dönerek mutfağın kapısını gösterdi.

Oturduğum koltuktan kalktım ve Beriz'i takip ederek İkimiz de mutfağa geçtik. Beriz dolaptan birkaç malzeme çıkardığında yıkanacak olan malzemeleri seçip bir güzel yıkadım. Beriz'e yıkadığım malzemeleri uzattıktan sonra masa düzeni için ondan onay istedim. O da onay verdiğinde masayı güzelce hazırladım. Beriz'in bana sonradan verdiği birkaç eksiği de tamamladıktan sonra Güray ve Ateş'i mutfağa çağırdım.

Herkes mutfağa giriş yapmıştı. Herkes kendi yerlerine geçerken anahtar sesi kulaklarıma dolmuştu. Kağan'ın tam zamanında gelmesi beni çok mutlu etmişti. Çünkü onu tam olarak göremiyordum ve bu kendince güzel olan bir anda da hep beraber olmak beni sevindirmişti. Kağan bizi selamladıktan sonra odasına çıkmayıp direkt Ateş'in karşısına oturdu . Bizim göremeyeceğimizi düşündüğü kaş göz işaretini Ateş'e doğru yaptı.

Ateş anladığına dair bir bakış attığında Güray'ın kulağına eğildi ve sessiz sessiz bir şeyler söyledi.Güray, Ateş'i onaylayıp Kağan'a dönmüş, sırıtıyordu.Onlar konuşurken aklımda bir sürü soru türedi. Bu soruları bu masada sormamayı tercih ettim. Kaşığımı alıp yemek tabağıma bir şeyler doldurdum. Yemek faslı, güzel bir sohbet ile geçtikten sonra Beriz ile ben masayı toplayıp mutfağa çekidüzen verdik.

Buzdolabını açtığımda içki şişeleri ve bir kaç abur cuburun olduğunu gördüm. Güray'ın yılbaşını kutlayacağı bana göre şaşırtıcı bir durumdu. Saat on bir elli altıyı gösterdiğinde Ateş hemen içkileri hazırlamış, Beriz'de çerezleri kaseye dökmüştü.Saniyeler kadar herkes ayağa kalkmış, ondan geriye doğru saymaya başlamışlardı.

İki bin yirmiye arkadaşlarım ile birlikte girdiğime inanamıyordum. İlk Beriz'e sarıldım ve onu öptüm.

Ateş'in "Mutlu yıllar Elmas." diye bağırarak söylemesine kahkaha atıp bende aynısını Ateş'e de söyledim ve ona sarıldım.Kağan, benden uzak olduğu için Güray'ın yanından geçtim ve Kağan ile el selamlaşmamızı yapıp ona da içten bir şekilde sarıldım.En son sarılmadığım Güray kalmıştı. Yavaştan yanaklarım kızarmaya başlamıştı.

Nasıl sarılcağım diye düşünürken Güray, Kağan'ı biraz öteye doğru itti ve benim önüme geçti. Kendisi de biraz utanmış olacak ki gözlerini benden çekip halıya doğru indirdi. Derin bir nefes aldığında ne diyecek diye merak etmiştim. Sonunda konuşmaya başladı;

"Mutlu yıllar Elmas."

Ben de ona cevap verdim;

-Mutlu yıllar Güray.

Kollarını açtığında biraz durdum. O an sanki evime giriş yapıyormuşum gibi hissediyordum.

Sarılmamız bittiğinde Güray, Ateş'e "Poşeti getir artık Ateş." dediğinde, Beriz direkt bana doğru bakmıştı.

Anlamadığımı belirten bakışlarımı da attıktan sonra Ateş, elinde tuttuğu poşeti açarak siyah küçük kadife bir kutuyu eline almış, buraya doğru getiriyordu.

Beriz'e aldığı için mutlu olmuştum. Güray'a verdiğinde şaşırdım ve Beriz'e bu sefer ben dönüp baktım.
O da anlamış olacak ki tekrar bana baktı ve omuzlarını bilmiyorum derecesinde kaldırdı. Güray beni yanına çağırdığında Beriz alttan alttan gülmeye başlamıştı. Güray vakit kaybetmeden konuşmaya başladı;

"Ne kadar kötü tanışmış olursak olalım, hayatımdan bir parça oldun. Senin hayatının, benim hayatımda bir yerinin olacağı kesinlikle aklıma gelmezdi. Sen de bizim için bir aile üyesisin, artık ailemizsin."

Bu cümleler Güray'dan mı çıkıyordu?Kadife kutuyu açtığında ucunda kar tanesi olan bir kolye çıkarmıştı. Takmadan önce yüzümü inceleyip tekrar konuşmaya başladı;

"Kışımı yaza çevirdiğin için sana teşekkür ederim."

Kışımı yaza çevirdiğin için... Bu cümle beni bitirmişti.

Arkamı ona dönüp saçlarımı topladım. Boğazlı kazağımın üzerinde beyaz, parlak bir şey gördüğümde taktığını anladım. Kağan'ın Bu kadar romantiklik yeter, hadi içmeye!" diye bağırdığı için hepimiz gülüştük ve mutfağa tekrar geçtik. İçkiler içiliyor, güzel muhabbetler dönüyordu. En önemlisi herkes, kısa süreliğine de olsa mutluydu. Yeni yılımı Güray ve arkadaşlarım geçirdiğim için çok mutluydum.

"Kalbim sar'hoştu. Beynim artık mantığımı kaldıramıyor, kalbimdeki duygulara destek veriyordu. Kalbim Güray'a sarm'aşık, beynime ise sarhoştu.

Merhaba Siyah ailesi nasılsınız? Ben çok iyiyim, sizler de çok iyisinizdir.

Arada kesinlikle bir iki bölüm atarım ✨

Sizi seviyorum 🦋

 

Loading...
0%