Yeni Üyelik
16.
Bölüm

16- Yüzük

@poncikss1234

"Ben, onunla birlikte var oluyordum."

"Elmas Yakan"

Gözlerimi yavaşça araladığımda yanımda Güray yoktu. Dün gece benim yanımda yatması ve beni bir yere götüreceğini söylemesi, kesinlikle Güray'lık bir durum değildi. Koltuktan doğruldum ve direkt şömineye baktım.
Şöminenin ateşi sönmüş, külleri ortasında toplanmıştı. Koltuktan kalktığımda battaniyeyi katladım ve yastığı da koltuk altıma koyarak merdivenlerin oraya doğru yürümeye başladım. Merdivenlerden yukarıya odama çıkmaya çalıştım.

Battaniyenin alt kısmı tutuşumdan dolayı katlanması bozulmuş, köşesi yerlerde sürünüyordu. Son basamağa geldiğimde ayağım battaniyeye takılmış, ayağımı battaniyeden kurtaramamıştım. Kendimi geriye doğru attığımda beni direkt birisi tutmuştu. Gözlerimi korkudan dolayı sımsıkı kapatmış açamamıştım. Kağan'ın "İyi misin Elmas?" dediğinde anlamıştım, Kağan'ın beni kurtardığını. Beni bıraktıktan sonra kendisi battaniyeyi ve yastığı almış odama bırakmıştı. Kağan salona geldiğinde, onunla konuşmaya başladım;

-Çok teşekkür ederim Kağan, sen olmasaydın merdivenlerden aşağıya bir panda misali yuvarlanıyor olacaktım.

Kağan kıkırdadıktan sonra konuşmaya başladı;

"Önemli değil Elmas. Bir dahakine daha dikkatli ol."

Dediğinde başımla onaylayıp koltuğa oturmuştum. Kendisi de mutfağa geçmişti. Birkaç dakika koltukta oturduktan sonra oturduğum yerden kalkıp merdivenlerin olduğu yere doğru yürümeye başladım. Yukarı yavaş ve dikkatli bir şekilde çıkmış, odamın önüne gelmiştim. Odamın kapısını açtım. Odama giriş yaptığımda, yandaki kapıya doğru yürümeye başladım. Odamın içinde bulunan banyoya giriş yaptım.

Elimi yüzümü yıkayıp dişlerimi fırçaladım. Saçlarımı açıp biraz ıslattıktan sonra bir güzel taramış, saçlarımı örmüştüm. Bugün Güray ve Beriz'i hiç görmemiştim. Son basamağı indiğimde mutfağa hiç uğramadığım aklıma geldi. Mutfağa gittiğimde Kağan ve Ateş masada oturmuş birlikte kahve içiyorlardı. Beni gören Ateş gülümsemiş, başıyla selam vermişti. Bende selamını aldıktan sonra kendime hızlıca kahve yapıp onların yanına oturmuştum. Ateş benimle konuşmaya başlamıştı;

"Bugün Güray abim seni alacak biliyorsundur. şimdiden hazır ol Elmas, biliyorsun ki abim beklenilmekten pek hoşlanmaz."

Kafamı onaylayarak salladığımda kupayı dudaklarıma götürerek kahveden bir yudum aldım.

-Kağan ve Ateş ben hazırlanmaya odama çıkıyorum. Güray gelirse senden ricam Kağan, hemen bana haber vermeye odama çıkarsın, olur mu?

Kağan "Tamamdır, ben hallederim." dedikten sonra Ateş ile bir konu hakkında konuşmaya başladılar.

Mutfaktan çıkıp koşar adımlar ile merdivenlerin oraya geldim. Merdivenlerden yukarıya çıktım. Odama koşar adımlarla girdiğimde hemen dolabımın yanına gelip dolabı açtım. Dolapta benim en sevdiğim kış kombinim olan siyah kalın sweat, siyah kalın kot pantolon , koyu gri örülmüş hırka, kalın topukları olan botumu da dolaptan çıkarttım. Kapımı ne olur ne olmaz diye kilitledim ve üzerimdeki pijamaları çıkartmaya başladım. Kalın sweatımı giyindikten sonra pantolonumu giyindim. Son olarak hırkamı da giyindikten sonra makyaj masama oturdum. Kapım tıklandıktan sonra hemen koşar adımlarla kapımın önüne geldim ve kapımın kilidi açtım. Gelen kişi Kağan'dı. Bana tebessümle bakarken, konuşmaya başladı;

"Elmas Güray abi gelmek üzereymiş, hemen hazırlığını bitir. Ha bir de yanında birkaç kıyafet de bulunduracakmışsın. Güray abim öyle söyledi."

Kafamla onayladıktan sonra teşekkür ettim ve dolabıma tekrar yöneldim. Küçük valizimi dolaptan aldıktan sonra yatağın üstüne koyarak fermuarını açtım. İçine birkaç iç çamaşırımı, kalın çoraplarımı, montumu ve diğer lazım olan ne varsa koyduktan sonra makyaj masama tekrar oturdum. Örgülü olan saçlarımı açtığımda bukle bukle olmuştu. Tokamı bileğime koydum ve makyaj çantamı açtım. İlk başta göz altlarıma birazcık kapatıcı sürdüm ve sünger ile dağıttım. Toprak tonları olan far paletimi masanın üzerine hazırladım. Kış için en uygun, en sevdiğim far tonlarıydı. Far fırçamı fara hafif dokundurdum. Fazla kalan tozutmayı üfledim ve göz kapaklarıma sürmeye başladım. Far işlemi bittikten sonra rimelimi de sürüp makyaj çantamı da küçük valizime yerleştirdim.

Fermuarı kapattıktan sonra valizin tutacağını yukarıya doğru çektim ve valizi sürükleyerek odamdan çıktım. Valizim fazla ağır olmadığından dolayı merdivenlerden aşağıya hiç zorlanmadan indim. Güray,Beriz,Ateş ve Kağan salonda oturup konuşuyorlardı. Güray kafasını kaldırıp bana baktıktan sonra Beriz'e
"Şurada duran kutuyu bana getirir misin?"d edi. Beriz "Hemen getiririm." diyerek oturduğu yerden kalktı ve masasının üstündeki kutuyu alıp Güray'ın eline doğru uzattı. Güray bana dönüp;

"Hazırsan çıkalım, yolumuz uzun fazla vakit kaybettik."

Bende "Tamam" dedikten sonra Beriz'e Kağan'a Ve Ateş'e el salladım ve kapının ağzında beklemeye başladım. Beriz sanki bana bir şey söylemek istercesine oturduğu yerden kalkıp yanıma geldi. Direkt kulağıma doğru eğilerek konuşmaya başladı;

"Neler olduğunu bana anlat. Şimdiden çok merak etmeye başladım. Her ayrıntılarınızı istiyorum. Güray kimseyi kolay kolay dışarı çıkartmaz, ne oldu?Bu adamın kafasına taş falan mı düştü?"

En sonki cümlesine kıkırdadığımda Güray bana bakmaya başlamıştı. Ona baktığımda kıkırdamı bırakıp Beriz'in kulağına doğru eğildim.

-Valla bende bilmiyorum. şimdi gitmem gerekiyor, söz veriyorum. Ayrıntıları ile geldiğimde sana anlatacağım.

Dedikten sonra dış kapıdan dışarıya çıktım. Güray'da yanıma geldiğinde kapının önünde park edilmiş arabanın yanına geldim. Güray arabanın kilidini açar açmaz hemen arabaya bindim. Sürücü koltuğunda oturan Güray arabayı çalıştırmış ve yol boyunca sessizce arabayı sürmüştü. Etrafımı izlediğimde gri havanın yağmura işaret ettiğini düşünmüştüm.Bir kaç ay sonra ilkbaharın gelmesini bilmiş olmam, beni çok heyecanlandırıyordu. İlkbaharı çok seviyordum. Çünkü istediğim gibi giyinip istediğim kadar dışarıya çıkabiliyordum.İç sesim hemen devreye girdi;

"Güray varken sen bunların hiçbirini yapamazsın." dediğinde iç sesime hak vermiştim. Sessizliği bozmak için dudaklarımı ıslattım ve Güray'ın olduğu tarafa doğru döndüm.

-Şey, acaba biz nereye gidiyoruz?

Güray yoldan kafasını ayırmış, bir kaç saniye de olsa bana bakmıştı.

"Dağ evine gidiyoruz. Beraber biraz kafa dinleyelim diye düşündüm."

-Ama Kağan,Ateş ve Beriz onlar neden gelmediler?

Güray bana tekrar baktı ve konuşmaya başladı;

-Çok soru soruyorsun Elmas. Ben böyle uygun gördüm. Beraber gitmek istedim. Sorduğum sorunun cevabını net bir şekilde almıştım.

Akşam üstü;

Güray Kocaman bir bahçe kapısının önüne arabayı park etmişti. Toprağın kokusu ben arabadan inmeden burnuma doluşmuştu. Arabadan indikten sonra Güray bahçe kapısının anahtarlarını montun cebinden çıkardı. Büyük bir gıcırtı ile açılan kapının demirleri pas tutmuştu. Güray eliyle yön vererek yürümeye başladım. Fazladan bir kapıya da gelmiştik. Aynı anahtarla tekrar kapıyı açmış ve karşımızda kocaman ahşaptan yapılmış dağ evini görmüştüm. Dağ evine giriş yaptığımızda ayakkabılarımızı çıkartıp yandaki ayakkabılıktan terlikler almıştık.

-Burası çok güzelmiş, Senin mi burası?

Güray montunu çıkartırken sorduğum soruyu anlamamıştı.

-Burası çok güzelmiş, senin mi burası?

"Burası benim ve Ateş'in. Babamızdan kalan ev. Şimdi odaları gezeceğiz. Beni takip et."

Önden Güray yürümeye başlamıştı.Eliyle burası salon ve banyo diyerek odaları tanıtıyordu.Dört basamaklı bir merdivenden yukarı çıktık ve iki oda ile karşılaştım.

"Burası benim odam, burası Ateş'in odası. İçeri girmek istersen gir ama fazla karıştırma."

Bende onayladıktan sonra Ateş'in odasının kapısını açtım. Koyu mavi yatak örtüsü,yandaki çalışma masası ve üzerinde duran bilgisayar,kalemler,kağıtlar, yan tarafında büyük kitaplık, kitaplığın yan tarafında küçük bölmelerde bir kaç oyuncak araba ve son olarak büyük dolap ve komodinler vardı. Kıyafetlerimi Ateş'in kıyafetlerine dokunmadan dolaba yerleştirdikten sonra aşağıya mutfağa gittim.

Buzdolabını açtıktan sonra sote, pilav malzemeleri olduğundan bu yemekleri yapabilirim diye kendi kendime konuşup, kafamda kararlaştırdım. Malzemeleri dolptan çıkardım ve ilk başta süzgece pirinçleri döküp yıkadım. Bir yandan sote için malzemelerinin ayarı için de kendi kendime konuşuyordum, sesli bir şekilde hallediyordum. Ocağa soteyi koyduğum tencereyi ve pilav tenceresini kontrol ettiğimde olmak üzere olduğunu gördüm. "Bu işte çok başarılıyım." diye kendi kendime övünüyor, kendime gülüyordum. Birkaç dakika bekledikten sonra ise ocağı kapattım ve biraz soğuması için tezgahın üstüne koydum.

Mutfağın kapısında beni izleyen Güray'ı görmemiştim. Yavaş adımlarla bana yaklaşmış beni izliyordu. Arkamı döndüğümde Güray'ın yüzü, yüzüme çok yakındı. Korkmuştum ve hemen başımı eğip diğer tarafa geçtim.

-Ödüm koptu. Hem sen niye sessizce geliyorsun?

"Aslında sessizce gelmedim, sen çok ses yapıyordun."

Bende kıkırdadıktan sonra yemek hazır olduğunu masaya oturmasını rica ettim. O da hemen en yakın yere oturmuştu. Masaya koyduğum tabakların bir tanesini benim oturacağım yere koydu. Bardaklara suyu doldurduktan sonra tabaklara da pilavı ve soteyi koydum. Beğeneceğini tahmin ediyordum. Belli mi olurdu? Sonuçta bu Güray'dı. Ne yapacağı belli değildi.

"Elmas sen buna hiç tuz koymadın mı?" diyerek pilavı işaret etti.

-Koymuştum ama suyundan dolayı çekmiş olabilir. Ben biraz daha tuz getireyim.

Ayağa kalktım ve tezgahtan tuzu aldım.

Güray; "Eline sağlık." dedikten sonra masadan kalkmıştı. Bende kalan pilavı yiyip hemen bulaşıkları makineye koymuştum.Ateş'in odasına çıkıp üzerimi değiştirdim ve salona doğru yürümeye başladım. Salona geldiğimde Güray, şömine ile uğraşıyordu.

" Yardım etmemi ister misin?" diye sorduğumda, "Gerek yok." diyerek başını iki yana sallamıştı.

Televizyonu açtığımda kanalları gezerken çizgi film gördüm ve hemen onu izlemeye başladım. Komik olan yerlere kıkırdayıp sinirlendiğimde farkında olmadan laf söylüyordum. Birkaç dakika sonra çizgi film bittiğinde Güray bana yukarıdan seslenmişti. Oturduğum yerden kalkıp onun yanına doğru adımlamaya başladım. Hemen kapısını tıklattım. "Gel "dedikten sonra kapısını açtım ve içeriye girdim.Çalışma masasının üzerinde bulunan, evden çıkmadan önce de Beriz'e getirmesini rica ettiği o siyah kutu vardı. Otur dedikten sonra sol sandalyeye oturmuştum.

-Bu ne Güray?

Sorumun cevabını kendisi cevaplamadı. Direkt siyah kadifeli kutuyu açtığında içinde çok güzel bir yüzük vardı. Kalbim heyecandan ağzımda atarken şok içerisinde yüzüğe bakıyordum.

"Elini uzatır mısın?"

Hemen sol elimi uzattıktan sonra Güray yüzüğü takmıştı. Yüzüğün anlamını sormak isterken, Güray konuşmaya başladı;

"Eğer bu yüzüğü parmağından çıkartırsan beni de hayatından çıkartmış olursun. Nasıl o kolyeyi çıkarmadın, bunu da çıkartmayacaksın anladın mı Elmas?"

Elimdeki yüzüğe baktıktan sonra kafamla ona onay verdim.Güray'a teşekkür ettim ve fazla konuşursam rezil olurum diye hızlıca odadan çıktım.Neler oluyordu? Niçin bu yüzük?

Merhaba Siyah ailesi nasılsınız? Ben çok iyiyim.

İyi okumalar 🖤
Sizi seviyorum 🖤

 

 

Loading...
0%