Yeni Üyelik
18.
Bölüm

18- Mektup

@poncikss1234

Yaşanan birçok şeyin aslında hayatta yalan, duygu da gerçek olduğunu anlayabiliriz.

Mesela aşık olmak;

Hayatta en sevdiğiniz, onunla bir ömür geçirebileceğiniz bir adama aşık olmak sizin hayatınızı değiştirir. Fakat; sevmediğiniz, hayatınızda istemediğiniz kişiye zoraki sevgi beslemeye çalışmak, hayatınızın her ne yerinde olursa olsun, yalanlarla yaşamak zorunda kalırsınız.

Valizimi son kez kontrol edip aşağıya inmiştim. Bugün bu dağ evinden ayrılıyorduk. Güray'ın "Hadi çıkalım Elmas." diye seslenmesi üzerine montumu giyip hazır olduğumu ona belirttim. Güray'ın elinde bulunan anahtar ile evin kapısını kilitledikten sonra beraber bahçe kapısının önüne yürümeye başladık. Bahçe kapısının da kapısını kilitledikten sonra beraber arabaya doğru yürümeye başladık.

Kar durmuştu. Etraf hâlâ bembeyazdı. O kadar güzeldi ki botlarımı kara bastırıp kıkırdıyordum.Arabanın yanına vardığımızda, Güray arabanın bagajını açtıktan sonra valizimi koydum ve dikkatlice bagajı kapattım. Arka koltuğa bindiğimde Güray'ın bakışı üzerimdeydi. Dudaklarımı ıslatıp konuşmaya başladım;

-Biraz uzanacağım dün çok fazla uyuyamadım.

Güray bakışlarını üzerimden çekmiş, arabanın kontağını çalıştırmıştı. Yola çıktığımzda oturmuşolduğum koltuğa uzanmış, gözlerimi kapatmıştım. Kaç saat geçtiğini bilmeden gözlerimi açmış, arabanın park edilişinden eve vardığımızı anlamıştım. Yattığım yerden doğrulup gerindim. Uykumu almıştım, buna çok sevinmiştim. Arabadan indiğimde hava çok da soğuk değildi, bu durum da beni sevindirmişti.

İç sesim hemen devreye girdi; "Bakıyorum da her şeye sevinir olmuşsun. Bu sevincin kaynağını bize de söylesene. Biz de bilelim, ne dersin? Küçük hanım." İç sesimi az öteye doğru kovduğumda, evin kapısının önüne doğru yürümeye başladım. Güray da kapının önüne doğru yavaş adımlarla yürüyordu.

Kapıya geldiğimizde Güray cebinden çıkardığı anahtar ile açmış , girişte bana yol vermişti. Valizimi sürüklemeye başladığımda, bizimkilerin salonda film izlediğini görmüştüm. Beriz bizi fark ettikten sonra ayağa kalktı ve "Hoş geldiniz." dedikten sonra benim yanıma gelmişti. Beriz elimdeki valizimi almış, bana bakışlar atıyordu. "Neden aldın?" bakışından sonra sessizce "Hemen odaya gidelim." dediğini duymuştum. Berizle odaya çıktıktan sonra üzerime daha rahat bir şeyler giyinmiş yatağa oturmuştuk.

"Elmas Hanım, anlat bakalım neler yaptınız?"

-Beraber karda uzandık, bana annesinin neden karı sevdiğini anlattı, sonra bana bir hediye verdi.

"Ay ne hediyesi? Daha fazla beni meraklandırma."

Sol elimdeki yüzüğü Beriz'e gösterdiğimde gözleri fal taşı gibi açılmış, dudakları aralanmıştı.

"Elmas bu ne? Bu çok güzel bir hediye, güle güle kullan."

-Neden aldığını bilmiyorum Beriz. Bunu çıkartırsam onun hayatından çıkmış gibi kabul edeceğini söyledi.

"Sana karşı hisleri mi var?"

Bunu çok düşünmüştüm ama bir sonuca varamamıştım.

-Bilmiyorum ki. Sadece düşüncelerim şu yönde Beriz, eğer ben ona aşık olursam ama o bana aşık olmazsa, ya da o bana aşık olur da ben ona olmazsam, o zaman ne olacak?

Beriz kıkırdadıktan sonra elleriyle hadi hadi gibisinden işaret yapmıştı.

"Elmas sen anlamıyorsun herhalde elinde yüzük var,Güray abi seni baya benimsemiş. Bir evlilik teklifi etmediği kalmış."

Beriz'in bu dediğine kahkaha atmıştım. Kahkahalarım aşağıya doğru inmiş olacak ki kapı gürültülü bir şekilde açıldı. Gelen kişi Güray'dı. Hemen Beriz ayağa kaltı ve "Ben artık gideyim." dedi. Güray'ın yanından geçtikten sonra kapıyı kapattı. Güray yatağıma oturmuştu. Ne söyleyeceğini merak etmiştim. Bana tebessüm ederek konuşmaya başladı;

"Dağ evinden döndükten sonra bakıyorum da çok mutlusun Elmas hanım."

Güray'ın bu dediğine kıkırdayıp ona cevap verdim;

-Değişiklik iyi geldi Güray bey.

Bana sırıttıktan sonra aşağıya beraber indik ve biz de filmi izlemeye başladık. Filmin sonunda kadın sevdiği adamın kollarının arasında ölüyordu. Televizyonu kapattığımızda Güray Beriz'e hepimize bir kahve yapmasını söylemişti. Beriz beni de mutfağa çağırdıktan sonra kahve makinesine kahveyi doldurmuş kaynamasını bekliyordu. Bende tepsiyi hazırlamış, o sırada da Berizle beraber konuşuyorduk.

Kahvenin olduğuna dair sesi geldikten sonra kahve makinesini elime alıp fincanların olduğu tarafa getirdim ve fincanları doldurdum. Fincanları altlıkların üzerine de koyduktan sonra güzelce tepsiyi elime aldım. Mutfaktan çıktıksan sonra Beriz ile gülerek salona doğru geçtik. Beriz ilk başta Güray'a sonra Ateş'e sonra bana verdikten sonra en son sıra Kağan'a gelmişti. Kağan kahveyi aldıktan sonra Beriz'e gülümsemiş ve kafa sallamıştı.

Aralarında bir şeyler mi var? Onu çözmek için Beriz'e sormam gerekiyordu. Eğer aralarında bir şey var ise ve Güray yüzünden bu haldelerse eğer işleri çok zordu. Kağan'ın hareketlerine yakından bakmam gerekiyordu .
Beriz'i gerçekten seviyor muydu? Kahveleri içerken kapı çalmıştı. Güray ilk bana baktıktan sonra kaşlarımı kaldırdım ve "Gidip bakayım mı?" dedim.

"Sen otur, ben bakarım." dedikten sonra ağır adımlarla kapıya doğru gitti ve "Kim o?" diye seslendi.

"Benim abi Rüzgar , sana bir mektup gelmiş. Onu hemen iletmemi istediler." Güray vakit kaybetmeden kapıyı açtı. Rüzgar, Güray'ın en sağlam getir - götür işi yapan adamlardan birisiydi. Güray elindeki mektuba baktıktan sonra Rüzgar'a teşekkür etti ve kapıyı kapattı.

Ateş'in "Abi bunu kim bize yollamış, yazıyor mu?" demesi üzerine Güray'ın tepkisini ölçmek için bilerek ona baktım. Güray kafasını iki yana salladıktan sonra yukarı çıktı. Gizli saklısı olması beni ürkütüyordu. Geri geldiğinde, kahveyi bitirdi ve tepsiye koydu. Ateş'in "Abi mektupta ne yazıyor? Bize söylemeyecek misin?" Pür dikkat abi- kardeş muhabbetini dinlerken karşı tarafın konuşmasını bekliyoruk. Güray Ateş'e dönerek; "Okumadım, biraz sonra okuyacağım. Çok da önemli değildir." diyerek bana döndü. Kollarım birbirine sarılmış, bacaklarımı kendime çekerek ısınmaya çalışıyordum.

"Elmas çok mu üşüdün? Şömineyi yakalım mı?"

kafamı iki yana salladıktan sonra Beriz alttan alttan sırıtmaya başlamıştı. Güray'ın bana sarılacağını bekliyordu. Güray Beriz'e baktıktan sonra "Elmas gel buraya." dedi. Ben de üşüdüğümden dolayı ikiletmeden onun yanına geçtim. Güray beni ısıtmak için kollarını sımsıkı bana sarmaladı. Kazağındaki kokusu beni mest ederken vücudumun ısısı aniden değişmeye başlamıştı. Biraz daha böyle durduktan sonra Güray'ın kollarından çıktım ve müsaade istedim. Merdivenlerden yukarıya doğru çıkmaya başladım. Odama geldiğimde, odamın içindeki banyoyu kullandıktan sonra dışarıya çıktım. Odamda işim olmadığı için odamın kapısını açıp dışarıya çıktım.

Güray'ın çalışma odasının önünden geçtim. Birisi beni oraya itiyormuş gibi adımlarım tam kapının önünde bitti. Kulpu o kadar yavaş hareketlerle açtım ki kendim bile inanamamıştım.Işığı açtıktan sonra kapıyı araladım ve hızlı adımlarla masaya gittim.Masada duran mektubun zarfı yırtılmış, kağıt katlanıldığından farklı katlanmıştı. Mektubu okuduğumda gözlerimdeki yaşlar durmuyor, hıçkırmamak için direniyordum.

Mektup şu şekilde yazılmıştı;

Merhaba değerli arkadaşım, Güray Kaya;

Bu mektubu çok uzun süredir bekletiyordum.
İkimizde çok yoğun çalışıyorduk. O yüzden bu mektubu sana yollayamadım. Sana bir kaç teklif sunmaya geldim, biliyorsun ikimizin de kafası çalışan, iki büyük şirketi olan iş adamlarıyız.
Yanında duran güzel kadın ile ilgili sana anlaşma yapmaya geldim.
Benden istediğin bazı işler hakkında sana yardımcı olabilirim.
Ama bir şartla; O yanında duran kadını bir gün benimle buluşturup vakit geçirteceksin, ben de işimi halledip sana bir kaç tiyo vereceğim.
Sakın bu mektubu başkası okumasın, kimse bir şey bilmesin hele ki üzerinde anlaşma yaptığımız o kadın...
Şunu da eklemek istiyorum; ismimi yazmıyorum çünkü okuduğunda benim kim olduğumu zaten anlayacaksın.

Bunları okuduktan sonra aklıma direkt Tanrus gelmişti.Acaba onları Tanrus mu yazmıştı?Aşağıdan sesler kesilmeye başlamış bende hemen mektubu eski haline getirmiştim.Aynı şekilde sessizce odadan çıktığımda hemen vakit kaybetmeden yandaki odama girdim. Kapıyı kapattıktan sonra sırtımı kapıya yasladım. Dizlerimi kendime çekerek oturdum.Beynim o mektupta yazanları tekrar tekrar önüme getirdi. Güray'ın bana aldığı yüzüğe bakarak "Çıkartsam mı, Çıkartmasam mı?" diye düşünmeye başladım.

Çıkarırsam hayatından tamamen çıkacaktım, çıkarmazsam hayatım onun yüzünden mahvolacaktı. Kapıdan destek alarak ayağa kalktım ve akmaya başlamış olan göz yaşlarımı sildim. Nefes alışverişlerim hızlanmış, kendimi kontrol etmeye çalışıyordum. Güray ile Tanrus'un yaptığı anlaşma gibi beni tekrar tehlikeye mi atacaktı?
Bir de bize okumadım diye yalan söylemişti.Yatağıma uzandım. Battaniyeyi kafama kadar çekip gözlerimi kapattım.
Bedenim ağlamaktan yorgun düşünce uyuyakalmıştım.

Sabah gözüm şiş bir şekilde uyanmıştım.Ellerimi saçlarıma değdirdiğimde yağlanmış olduğunu hissettim.Kendimi o kadar çok halsiz hissediyordum ki yakında hasta bile olabilirdim. Yatağımdan kalkıp battaniyeyi kenara atıp ayaklarımı halıma bastım.Banyo kapısının önüne geldim. Banyo kapısını açtıktan sonra bileğimdeki toka ile saçlarımı gelişi güzel topladım.Yüzümü soğuk su ile yıkadığımda kendime gelmiştim.Dolabımın kapısını açtığımda siyah kalın hırkamı giyerek kendimi ısıtmaya çalıştım.Dün okuduğum o mektup, hâlâ beynimin içinde canlanıyordu.Yataktan sıkılmış olup tekrar ayağa kalktım. Yapacak bir şeyimin olmadığını gördüğümde odamdan dışarıya çıktım. Merdivenlerden aşağıya indim. Salona geldiğimde, salonda sadece Kağan vardı. Beni görünce ayağa kalktı ve beni mutfağa çağırdı. Ne olduğunu anlamasam da yürürken ağzında bir şeyler gevelemeye başladı. Sandalyeye oturduğumda Kağan'ın suratına baygın gözlerle baktım.Karşıma oturduğunda hafif bir öksürükle cümlelerine başladı.

-"Güray abim ile aranızda ne var bilmiyorum ama senin hakkında bir mektup gelmiş."

Demek ki herkes okumuştu.

Bilmemezliğe vurarak; "Evet dün Rüzgar getirmişti ama konusunun ben olduğumu bilmiyordum, şaşırdım."

"Bu evden artık gitme vaktin geldi Elmas. Güray abim artık seni burada barındırmaz."

-Bunu kendisi mi söyledi?

Hayatımın bir yıkılış anı daha yaşanıyordu.Kağan, başı ile dediğimi onayladığında, merdivenden Güray'ın indiğini gördüm.Hiddetle ayağa kalkıp Güray'ın karşısında durdum. Anlamayan ifadelerle bana bakan Güray'a parmağımdaki yüzüğü çıkarıp Güray'ın avucuna koydum.

-Bana demiştin ya "Bunu çıkartırsan hayatımdan çıkarsın" diye, Bak şu an parmağımdan yüzüğü çıkarttım. Güray Kaya, bir daha da senin hayatında ben olmayacağım.

Ondan cevap beklerken gözlerimin ne ara dolduğunun farkında bile değildim.Bir şey söylerse eğer direkt ağlardım. Kısa süre sonra ondan da cevap gelmişti;

"Sen benim hayatımda hiç olmadın ki, şimdi mi olacaksın?"

Merhaba siyah ailesi, nasılsınız? Ben çok iyiyim.

İyi okumalar diliyorum, sizi seviyorum🫶🏻

 

Loading...
0%