Yeni Üyelik
2.
Bölüm

2-Zaman

@poncikss1234

Her bir şer hayır demekti benim gözümde. Hiç kendimi ezdirmedim bu yaşıma kadar. Kırılan kalbimi hep kendi başıma onarmıştım. Ya da onarmaya çalışmıştım. Onarmayacak olduğumda ise yaşadığım her şeyi halının altına süpürmüş, orada saklanmasını istemiştim.

Korumalar yanıma geldiği zaman sanki benim için vakit durmuş, benim gözüm yaşlardan dolayı başka hiçbir yeri görmüyordu. O konuştuğum kız gibi bir hayatım olacak diye çok korkuyordum.

Zamanı kendin yaratırsan değerli, başkaları için yaratırsan değersiz olurdu. Bir yerde okumuştum." Kanadı kırık kuşlar iyileşmek için diğer yarımını beklemek zorunda." diye.

Benim diğer yarım yoktu. Ben tektim bu hayatta.

Korumalara yalvarırken kız odanın bir yerinde transa geçmiş "Bırakın beni." diye sayıklıyordu. Tanrus kızın kolundan tutup dışarı attığında, bana kalan tek şey dua edip buradan kurtulmak istememdi. Tanrus yanıma geldiğinde kapı açılmış, başka bir adamın da içeriye girdiğini görmüştüm. Adam elinde bulunan varili yere koyduğunda şoka girmiştim. Tanrus beni bu küçük varile mi koyacaktı? Ayaklarımın bağlı olmasını umursamadan demirlere vurmaya başladım. Ayaklarım acımaya başladığında nefes alışverişlerim sıklaşmış, göğüs kafesime batan kaburgalarımın acısı da kendini belli etmeye başlamıştı.

"Bu soğuk Ankara ayazında, seni bu varilin içindeki soğuk suya sokmak bana zevk verecek, biliyorsun değil mi?"

Gerçekten hava o kadar soğuktu ki dişlerim birbirine çarpıyordu. Beni birisi kurtarması için dua ederken Tanrus yanımdan ayrılmış, pencereye doğru yürümeye başlamıştı. Üstüme doğru esen buzullu havayı hissederken titremeye başladım. Tanrus pencereyi sonuna kadar açmış, bana sırıtıyordu.

İçimden bir şey olmayacak diye kendimi kandırıyordum. Sıra buzlarla kaplı olan varile geldiğimde gözlerimi kapatıp açtım. Benim onun içine girme ihtimalime baktığımda, ihtimali bile yoktu.

Korumalar birbirine baktıktan sonra bir kişi dikkatimi çekmişti. Bana sağdaki uzun boylu adam gözlerini çekmeden bakmıştı. Siyah gözleri "ben buradayım" diye güven verirken ağlamam durmuş, iç çekişlerim boş odada yankı yapmaya başlamıştı. Korumalardan mavi gözlü olan adam, bana bakan adamla sessiz bir şekilde konuşmaya başladı;

"Ben yapamam Ateş, kıza baksana nasıl titriyor, bu kızın ölmesini mi istiyoruz? Olayı tam anlamadım ki. Hem biz bu kızı almak için buraya geldik. Niye almıyoruz?"

"Benim aklımda güzel bir şey var dostum sen varili kızın yanına doğru sadece yaklaştır, ben birkaç dakikaya geliyorum."

Ağzım ile dilim sanki birlik olmuş yapışmışlardı. Konuşsam bile sesim fısıltı gibi çıkacağı için beni ikisi de duyamayacaklardı. Mavi gözlü olan koruma varili güçlükle bana doğru yaklaştırdığında, siyah gözleri olan adam bana uzaktan bakmaya başlamıştı. Ona doğru bakmaya başladığımda dikkatimi elinde bulunan alete kaymıştı.

Onun elinde telefon vardı. Demek ki birisini arayacaktı ya da önceden aramıştı.

Kapı kendiliğinden açıldı ve Tanrus gülerek mavi gözlü çocuğun yanına doğru gelip omzunu sıvazladı. Varilin yanına geldiğinde bana baktı ve güldü. Varili hızla çektiğinden dolayı soğuk damlalar kot pantolonuma sıçramış daha çok titrememe neden olmuştu. Soğuktan midem ağzıma gelirken bandı ısırdım. Ne kadar soğuk olduğundan haberi var mıydı? Mavi gözlü korumaya baktığımda ellerini saçlarına daldırmış Tanrus'a nefretle bakıyordu.

"Madem nefretle bakıyordunuz, neden burada çalışmak zorundasınız?" diye haykırmak istesem de yapamadım.

"Hadi bakalım siz ikiniz çıkın, Ateş ve Kağan."

İkisi son kez bana baktı ve kapının oraya doğru yavaşça yürümeye başladılar.

kisi çıktıktan sonra adının Ateş olduğunu öğrendiğim koruma bana dönüp dudaklarını oynattığında "kurtulacaksın buradan"dediğini anlamıştım. İkisi de dışarıya çıkmıştı. Dudak okumam çok iyi olduğundan Ateş'i hemen anlamıştım.

Planı neydi acaba?

Tanrus varile batırdığı ellerini boynumda gezdirirken "çok güzelsin Elmas." diye mırıldanmıştı.

İçimden; "Elmas senin bir yerlerine girsin." diye söyledim. Tanrus altlara doğru indikçe soğuk suyu artık avuç avuç alıyor ve resmen üstüme doğru fırlatıyordu.

"Boşuna uğraşma buradan kaçışın yok küçüğüm."

Kapı, büyük bir sesle açılmış, çıkan ses sonucu duvar bile titremişti. Ateş'e benzeyen birisi Tanrus'a bakarak birkaç küfür mırıldandı ve bana dönerek gözleri ile baştan aşağıya süzdü. Bu bakışlarında herhangi bir art niyetinin olmadığını anlamıştım. Tanrus onu gördüğünde varilden ellerini çekmiş, hemen ayağa kalmıştı. Gelen kişinin önüne geçmiş, ona ne söyleneceğini bekliyordu. Adam bana doğru bakarken Tanrus ile konuşmaya başladı;

"Senden kurtuluşu olmadığını kim söyledi?"

Tanrus bir şeyler mırıldansa da ben zangır zangır soğuktan titriyor, gözlerim artık kendi kendine kapanıyordu. Zihnim artık kendini kapatma noktasına getirirken gözlerimi daha fazla tutamadan kapandı. Gözlerim kapandığı zaman o siyah boşluk beni kendine doğru çekerken istemsiz titremeye devam ediyordum. Ellerime değen sıcak eller beni rahatlattı. Damarlarımdaki kanın akış şiddetini duyabiliyordum. O adam hem beni ısıtmaya çalışıyor hem de ellerimi çözüyordu.

Ayaklarıma sıra geldiğinde hızlı bir şekilde çözdü ve kendi kazağını çıkartıp üzerime geçirdi. Pantolona geldiğinde etrafına bakındı ve Beriz diye bağırdı. Beriz'in benimle konuşan kişi olduğunu zar zor tahmin ettikten sonra o adam Beriz'e anlamadığım bir şeyler söyledi ve yanımdan uzaklaştı. En son gördüğümde duvara yaslanmış olan Tanrus'a bir şeyler söylediğinde sinirlenmiş olacakki resmen Tanrus'u dışarı doğru fırlattı. Beriz hemen altıma yeni eşofman giydirdi. Çekmece seslerinden dolayı gözlerimi zorlayarak açmaya çalıştım. Beriz'e kısıkta olsa bakmaya çalıştım.

Beriz, Ateş diye bağırınca kapı birkaç dakika sonra açıldı ve Ateş içeriye girdi. Beriz biraz sıcak su istedikten sonra saçlarımı arkaya attı ve örmeye başladı. Gördüğüm kadarıyla Beriz'in ellerinin üst kısmı morarmış ve bazı yaraları kabuk bağlamıştı. Tıpkı kalbimdeki yaralar gibi... Kendime tamamen geldiğimde Beriz'den rica edip su istedim. Akciğerlerim su diye ağlarken bana içmem için baskı yapıyordu.

Elindeki dolmuş büyük su bardağını ellerim titreyerek alıp içmeye başladım. İçim serinlerken kapı açıldı ve bitmiş olan suyu kenara doğru ittirdim. Beni kurtaran adam gelmişti. Yanıma kadar geldiğinde ayaklarımı cenin pozisyonuna aldım ve adamın gözlerine baktım. O da siyah gözlüydü.

Acaba Ateş'in abisi miydi?

Ona bakarken dilini dudaklarına gezdirdi ve tok bir sesle konuşmaya başladı.

"Bu adam bir daha sana zarar veremez merak etme."

Kafamı sallamakla yetindim. Gözlerim onun gözlerine yakışmıyordu. Benim Mavi solmuş kısık gözlerim, onun siyah gözleri ise ruhsuz, cansızdı. Ayağa kalktıktan sonra bana son bir defa bakışını attı ve seri adımlarla kapıya kadar geldi.

-Beni ne zaman bırakacaksınız ?

Bu kelimeler benden ne zaman çıktı bilmiyorum ama o heybetli omzunun üstünden bana yandan bakış attı.

"Tanrus'tan kurtuluşun var ama benden kurtuluşun yok güzelim bunu sakın unutma, şimdi yat ve dinlen sabah bu konuları konuşacağız."

Bu kurtuluşunda diye geçirdim içimden. Beriz yanıma geldi ve elini elime attı.

"Kurtulmana sevindim Elmas."

"Aslında bakarsan senin bu kadar güçlü durmana sevindim. Bana belki yapacaklarının yarısını yaptılar ama ben senin gibi kendimde o gücü toparlayamadım, bulamadım. Sen nasıl bu kadar güçlü kalabildin?"

-Ne zaman bir hata yapsan o senin hep peşindedir. Pes edersen sen pes edersin,savaşırsan sen savaşırsın, bunu unutma. Kısacası, senin yapacağın işlerle her şey şekillenir.

Kapıdan Ateş ve Kağan girmişti. Ayağa kalkarken sendeledim ve demire tutundum. Kağan'ın elinde tepsi vardı ve o da eğilerek komodine koydu. Ateş bana acır gibi bakarken ne kadar dağıldığımı görmemiş fakat hissetmiştim . Kağan'ın konuşması ile ben ona döndüm;

"Yemeğini yedikten sonra Beriz sana temiz ve sıcak tutacak kıyafetler getirecek ve ben seni banyoya götüreceğim. Orada bir elini yüzünü yıka, sana verilen kıyafetleri giyin. Oradan çıktıktan sonra, ben seni eve bırakacağım ve sende kendi kıyafetlerini hazırlayıp yanına küçük bir valiz alacaksın, daha sonra kalacağın yere gideceğiz ."

-Neden evimde değilde burada yaşayacağım, Beni neden bırakmıyor sizin o büyük patronunuz?

Ateş, "Bilmiyorum." dedikten sonra Kağan'ı alarak odada beni yanlız bırakmıştı. Yemeğimi yedikten sonra Kağan'ın "Hadi çıkalım." demesi üzerine arabasına binmiş evimi tarif ediyordum. Evin yakınlardaki sokağa gelince onu durdurdum ve pantolonumdan düşmemiş anahtarı kontrol ettim. Bahçenin kapısını kilitlemediğim için sadece ittirdim ve evin kapısının önüne geldim. Anahtarı kapı deliğine soktuktan sonra çevirmem biraz zaman aldı. Sonunda kapıyı açıp içeri girdim. Şimdiden evimi özlemiştim.

Acaba ne zamana kadar kalacaktım?

Merhaba Siyah ailesi 🖤

iyi okumalar vote ve yorum yaparsanız sevinirim...

 

Loading...
0%