Yeni Üyelik
20.
Bölüm

20- Deniz

@poncikss1234

" Bir yalana tanık oldum. Deniz gibi gözleri vardı. Ben o yalana tanık oldum: Ay ve Güneş ne kadar uzaksa birbirine, Bende o kadar yakındım işte..."

"Güray Kaya"

Güray Kaya anlatımıyla;

Yaşımız ilerlese de , onunla farklı şekilde tekrar karşılaşmış olsak da, Benim ilk aşkım olması durumu hiçbir zaman değişmeyecekti. Elmas'ı ilk o odada gördüğüm zaman, deniz gibi masmavi gözleri ile başta etrafa ürkekçe bakıyor, yardım çığlıklarını içinden söylese bile onu duyabiliyordum.

Ateş beni aradığında, Elmas'a kavuşma anımın ona gittikçe yaklaştığını , özlemim ona karşı artık dayanılmaz olduğunu hissetmeye başlamıştım. Ha bir o kadar da ona karşı olan sevgim eskisinden çok daha fazla büyüdüğünü hissetmiştim. Bunu kendime ilk başlar da yediremesem de artık durumu kendi kendime kabul etmiştim. Onun adını ilk Ateş'ten duyduğum zaman bir affalama durumu yaşamıştım.

Elmas'ı o adamdan kurtardıktan sonraki rahatlamasını, bana sığınmasını görmüştüm. Küçükken de benzer bir durum olsa ben kurtar, onu rahatlatırdım. Küçükken başına bir şey geldiğinde hep ben yanındaydım. O da bunu bildiğinden dolayı yapmadığı şey kalmamıştı. O günler geldiğinde buruk bir tebessüm ile o günleri hatırlamıştım.

Ona bir söz vermiştim, "Birbirimizden hiç ayrılmayacağız." diye. Durum öyle olmadı, ikimizde birbirimizden ayrılmıştık. Ayrıldığımızın üzerinden kaç yıl geçtiğini bir zaman sonra sayamamıştım.

Evimizde yaşamaya başladığı zaman ki her zaman yaydığı o korkak bakışları, bir durum olduğunda direkt utanmasını özlemişken, beni şu aralar tanımaması gerekiyordu. Elmas'ın evinden çıktıktan sonra arabanın olduğu yere geldim. Kafamı binaya çevirdiğimde balkonda Elmas'ı gördüm. Hafif bir gülümseme ile arabaya bindim.

Eve vardığımda kapıyı açmak yerine çalmayı tercih ettim. Kapıyı açan Beriz, bana değil yanıma bakıyordu.
Elmas'ı buraya getireceğimi düşünmüş bir umut diye beklemişti. Kaban'ı çıkardıktan sonra salona ilerleyip koltuğa yayıldım. Bir süre gözlerimi kapattım. Beriz benim oturduğum koltuğun karşısına oturmuş, bana korkarak bakıyordu. Sakin bir ses tonu olmasına özen göstererek konuşmaya başladım.

-Bir şey mi söyleyeceksin Beriz?

Kafası ile onayladıktan sonra yayıldığım koltuktan kendimi dikleştirip onun konuşmasını bekledim.

"Acaba yarın Elmas'ın evine gitsem, sizin için sorun olur mu?"

-Neden gideceksin ki?

Beriz sanki izin vermemişim gibi kafasını halıya eğmiş elleri ile oynamaya başlamıştı.

-Yarın ben bırakırım seni, bende kalan bir eşyası var. Onu Elmas'a vereceğim.

Hızlıca kafasını kaldırıp kocaman gülümsedi. Teşekkür ettikten sonra kafamı salladım ve ayağa kalkarak merdivenlerden çıkmaya başladım. Odama doğru ilerlerken karşımda duran Elmas'ın odası vardı.

Odasının kapısını açtıktan sonra ışığı yaktım ve odanın bomboş olduğunu gördüğümde iç çektim. Elmas her zaman düzenli bir kadındı. Hiçbir dağınık eşyasını göremezdim. Elmas'ın banyosuna girdiğimde duşta kullandığı şampuanın kokusu aniden burnuma dolmuştu. Banyodan çıktıktan sonra odaya geri döndüm.
Yatağa doğru ilerledim ve yatağın yanındaki çekmeceleri açtım. Karıştırmış gibi hissediyordum. Ona ulaşmak için de unuttuğu eşyaları bulmam gerekiyordu.

Bir şey unutmuş muydu? Unutmuşsa ona götürecektim.

İç sesim; kendini kandırmaya çalışma, her zaman senin yanında olmasını istiyorsun. Senin bu davranışların yüzünden bu kız perişan. Kendine çeki düzen ver, senin yüzünden bu kız düzelmezse vicdan azabı çekersin, benden söylemesi. İç sesim kesinlikle haklıydı...

Çekmeceleri kapattıktan sonra çalışma masasına doğru göz gezdirdim. Dikkatimi çeken şey katlanmış bir kağıt olduğu ve Elmas'ın bunu neden burada bıraktığını kendi kendime düşündüm. Kağıdı elime aldıktan sonra yavaşça katlanmış olan kağıdı açtım. Özenle yazılmış, mektuba benzer bir not gibi bir şeydi.

"Bunu neden yazdığımı bilmiyorum. Sadece içimdeki o karışık düşünceleri buraya aktarırsam belki bir nebze de olsa aktardığım düşüncelerimden rahatlayacağım gibime geliyor". Aklımı karıştıran bir kişi var, ismi Güray. Bazen bana karşı çok iyi bazen de sanki burada olduğumdan pişman olmuş gibi bir hali var.
Onu da anlıyordum. İkimiz de farklı karakterli insanlarız. Zıt kutuplardayız. Ama ben ona çekildikçe o da bana çekiliyordu. Bunu çok ney hissediyordum... Onun siyah gözlerine baktığımda kendimi cehennemin davetiyesini kabul etmişim de, kapısından içeriye giriyormuşum gibi hissediyordum. Ama bir sıkıntı vardı.
Onun gözlerindeki cehennem ateşi beni yakmıyordu...

Bunu okuduktan sonra tavana bakıp gülümsedim. Tavana baktığımda sanki her şey düzelecekmiş, Elmas da bunu duyuyormuş gibi kendi kendime konuşmaya başladım;

-Çünkü biz, birbirimiz için yaratılmışız.

Kağıdı elimde tutup Elmas'ın kaldığı odadan dışarıya çıktım. Kendi odama girdiğimde ışığı açtım ve üzerimdekilerden kurtularak hızla banyomun kapısının önüne geldim. Banyoya girdiğimde suyu ayarlayıp duşa girdim. Ilık su kafamdan aşağıya doğru hızlıca akıp giderken, birden Elmas'ın telefonunun bende olduğu aklıma geldi. Bu onu görmem için iyi bir fırsat olacaktı. Suyu kapattıktan sonra yavaş adımlarla banyodan çıktım. Odamın kapısını açtıktan sonra odamın içine doğru adımladım. Yan tarafımda kalan dolabımın önüne geldim.

Bütün kıyafetlerimin rengi siyah olduğu için, ne giyeceğimi düşünmeyip elime ne geldiyse onu üstüme giyinmiştim. Kapım tıklandığında "Gir." diye seslendim. Kapıyı açan kişiye döndüğümde, içeri giren kişinin Ateş olduğunu gördüm. Kapının ağzında bekleyen Ateş'e baktığımda konuşmaya başladı;

"Abi yemek hazır, haberin olsun."

-Tamam aslanım ben de birazdan geliyorum.

Ateş söylediğim kelimeme şaşırırken, aslında onunla da fazla ilgilenmediğimi fark ettim. Yemekten sonra onunla konuşacağımı kendime hatırlattıktan sonra, kapıda bekleyen Ateş ile birlikte merdivenlerden aşağıya indik. Salonun ortasından geçerek beraber mutfağa geldik. Herkes oturma düzenini alırken karşımda duran boş bir sandalye vardı. Boş sandalyeye baktım ve sesli bir nefes verdim.

Elmas... Onun yokluğu bütün evi aniden sessizleştirmişti. Sessiz geçen yemeğin ardından Beriz masayı topladı. Ateş'e konuşacağımı söylediğinde endişelense de durumu kısaca açıkladım. Beraber benim çalışma odama doğru yürümeye başladık. Salonun yan tarafında çalışma odası olduğu için mutfak hemen göz önündeydi. Ateş, Beriz'den iki sade kahve istedikten sonra masanın yan tarafında bulunan koltuğa oturdu. Ona baktığımda o da bana bakıyordu. İlk önce Ateş söze girdi;

"Abi bir şey mi oldu, beni neden çağırdın?"

-Bak Ateş, seninle ilgilenmediğimin farkındayım. Olaylar hep üst üste geldi. Çözmek için kendimi biraz odaya kapattım. Bu konu için bana kızmıyorsun değil mi?

Ateş bana "Bu adam neler söylüyor?" bakışları atarken sözlerime devam ettim.

-Kızıyorsan bana söyle. Kendimi biraz da olsa değiştirmeye çalışayım. Sen benim kardeşimsin. Bu durumdan tabii ki de rahatsız olabilirsin, bana açık açık söyleyebilirsin biliyorsun öyle değil mi?

"Yok abi, ben rahatsız olmuyorum. Hem senin de işlerin var sonuçta, onları halletmen gerekiyor. Beni boşver, sen kendini hallet."

Ateş ile bir saat kadar konuştuktan sonra son kahvelerimizi de yudumluyorduk.

"Abi, duyduğuma göre yarın Beriz, Elmas'ın yanına mı gidecek?"

Kafamı onaylayarak salladım.

"Peki kim götürecek, Kağan mı? Kağan götürecekse eğer, ben ona söyleyeyim yarın bütün işlerini iptal etsin."

-Hayır planını iptal etmesine gerek yok, ben götüreceğim. Çünkü Elmas'ın telefonu bende biliyorsun onu vereceğim. Beriz'e söyle bir kaç eşyasını hazırlasın.

Ateş biten kahve fincanlarını masadan aldıktan sonra bana baş selamı verip çalışma odasından ayrıldı. Saat gece yarısı olmuş, artık uyumam gerektiğini kendime söyledim. Masadan kalkıp yatağımın yanına doğru ilerlemeye başladım. Uykusuzluktan gözlerim hiçbir yeri görmüyordu. Sonunda yatağıma vardığımda yatağa girdim. Başımı yastığa koyduğum an da uyuya kaldım.

Beriz'in "Hadi çıkalım, ben hazırım." demesinden sonra ben de ayakkabılarımı giyinip beraber dış kapıdan dışarıya çıkmıştık. Arabanın yanına geldiğimizde, kilidi açıp hızlıca koltuklara yerleştik. Hazır olduğumuzda yola çıktık.

On dakikalık mesafeyi kısa süre içerisinde geldim. Arabayı apartmanın önüne park ettim. Arka koltuktan Beriz'in çantasını aldığımda Beriz teşekkür ederek onu eline aldı. Beraber apartmanın kapısına doğru yürümeye başladık. Kapının kapalı olup olmadığını bilmemiz için zile basmamız gerektiğini Beriz bana söylemişti. Ona dönüp baktım. Kapıyı hafif iteklediğimde kapı gıcırtılı bir şekilde açılmıştı. Mahcup olmuş bir şekilde Beriz bana baktığında ona bir şey demeden ikimizde kapıdan içeriye geçmiştik. Merdivenlerden çıkarken Beriz'in heyecanını görmek beni içten mutlu etmişti.

Elmas'ın kapısını tıklattığımızda kısa süre içersinde kapıyı açtı ve bizi görünce yüz ifadesi bir anda değişti. Beriz, Elmas'ın kucağına doğru atladığında Elmas kahkaha atmış o da Beriz'e sımsıkı sarılmıştı. Bana doğru dönmüş, birkaç adımda yanıma geldiğinde, bana da sarılmış içeriye buyur etmişti. Elindeki yüzüğü görememiştim. Acaba ne yapmıştı? Elmas bizi mutfağa buyur ettiğinde, masada duran kahvaltılıklara baktım. Kendisinin daha kahvaltı yapmadığını gördüğümde sinirlenmiştim. Beriz durumu fark etmiş olacak ki konuşmaya başladı;

"Elmas, Seni görmeye erken mi geldik? Eğer erken olduysa kusura bakma."

Elmas saçmalama der gibi baktıktan sonra kendisine ve Beriz'e doldurduğu çayları masaya koydu. Elmas tezgaha tekrar döndüğünde, elinde kahve ve küllüğü de alarak benim tarafıma doğru koydu. Beriz kül tablasına şaşırdığında ilk Elmas'a doğru baktı ardından bana doğru bakarak omzunu silkti ve kahvaltısına geri döndü. Kahvaltıdan sonra onlar içeriye eşyalarını yerleştirmeye geçerken ben de mutfak balkonunun kapısını açtım ve cebimden sigara paketini çıkardım. İçeriden sesli gülme sesleri gelirken bende sigarayı yaktım ve sigaradan bir fırt çektim. Ilık havanın etkisiyle çabuk dağılan gri duman beni sevindirmişti. Sigaranın yarısındayken Beriz Elmas'a duşa gireceğini söylemiş, Elmas'ta Beriz'e banyoyu gösterdikten sonra mutfağa gelmişti.

Cebimden çıkardığım, elimde olan notu Elmas'a uzattım. Kaşlarını çatarak elimdeki kağıdı aldı ve sessizce okumaya başladı. Utancından yüzünün rengi değişirken benim yüzüme bakamadı. Daha fazla utandırmak istemediğim için onunla konuşmaya başladım;

-Bana bakabilirsin,utanılacak bir şey yok. Tamam birazcık aşk-ı ilanı etmişsin ama fazla okumadım.

Elmas'ın bu şaşkın hallerine gülmeye başladım. Telefonunu da cebimden çıkardıktan sonra konuşmaya devam ettim;

-Bir de telefonunu getirdim. O yüzden buradayım. Birazdan evden çıkacağım. Birkaç işim var.

"Teşekkür ederim, buraya kadar zahmet ettiniz."

Elini bana doğru çektiğimde parmağına baktım. Gerçekten aldığım yüzük parmağında değildi. Ona bakıp konuşmaya başladım;

-Niye yüzüğü parmağından çıkardın?

Tuttuğum eline bakarken konuşmaya başladı;

"Duşa girerken çıkartıyorum, zarar gelmesin diye, bir de bulaşık yıkarken çıkartıyorum su ve deterjan aşındırmasın diye."

-Onun dışında takıyorsun yani?

Kafasıyla onayladıktan sonra birden sarılma isteğim bütün vücudumu sardı ve onu hızlıca kendime çekip sarıldım.İlk başta ne olduğunu anlamasa da sonradan kendi de bana sarıldı. Beriz koşarak mutfağa doğru geldiğinde, elindeki hediye paketini bize doğru sallıyordu. Bizi görünce bıyık altından güldü ve salonu işaret etti.

Galiba kendisi bu planı yapmıştı. Elmas benden ayrıldıktan sonra mutfaktan çıkıp salona doğru yürümeye başladık.Salona giriş yaptığımız da ben tek koltuğa, Beriz ve Elmas ise yan yana oturdu. Beriz'in uzattığı hediyeyi Elmas açtığında, içinden siyah büyük bir albüm çıkmıştı. Elmas albümün içini açtığında, içinde kağıtları kare kare kesmiş, onlara notlar yazmıştı. Elmas büyük bir gülümseme ile yanında oturan Beriz'i öptü.
İkisinin bu hallerine güldükten sonra ben ayağa kalktım.

Beriz ve Elmas da oturdukları yerden kaltığında Beriz'e bakış atarak onu oturttum. Elmas'ı yanıma çağırdım .Elmas kapının önüne geldiğinde ben de ayakkabılarımı giymiştim. Elmas yüzüme bakarken, sıcak diye tahmin ettiğim elimi onun yüzünde gezdirdim. Mayışmaya başlamıştı. O mayışırken bende konuşmaya başladım;

"Elmas biliyor musun? Seni çok özledik."

"Ben de sizi özledim. Ama bak, her zaman buluşuyoruz."

Elmas yüzüme baktığında yüzünü ellerime alıp yüzüme yaklaştırdım.Yanağına bir buse kondurduğumda aniden yüzü kıpkırmızı oldu. Ona sırıttıktan sonra konuşmaya devam ettim.

"Hiç gerek yok daha fazlasına
Zamanı tutmaya, fezaya uçmaya
Geride kaldı o günler
Sen varken taptığım kasvetli şehirler."

"Deniz gibi olan mavi gözlerin içimi ısıtıyor güzel kadın."

"Güray Kaya"

Selam siyah ailesi nasılsınız? Ben çok iyiyim.
İnşallah beğenirsiniz

İyi okumalar 🌟

Not: şarkının tamamını yazmak istemedim sevdiğim kısmı yazmak istedim . Anlayışınız için teşekkürler

 

Loading...
0%