@poncikss1234
|
"Güven iki kalp arasında olan en büyük merdivendir." Eve geldiğimizde kapıyı Ateş açmıştı. Kağan da önceden hazırladığı koltuğa hemen Güray'ı yatırmıştı.Güray'ı yattıktan sonra derin bir nefes aldım. Güray'ın iyi olmasına o kadar sevinmiştim ki... Yanımda duran Beriz'in omzuna dokundum ve onunla konuşmam gerektiğini söyledim. Beriz yemek hazırlığını bitirdiğini, "müsaitim." dediğinde ona onay verdim. Mutfağa doğru adımladığında bana dönüp kahve içip içmediğimi sordu. Ona bakıp birkaç saniye düşündüm. "İçerim" dedikten sonra Beriz mutfağa doğru adımlarken ben de onu takip ettim. Musluğu açıp ellerini yıkadı. Kupaları dolaptan çıkardı ve suyu da kettleye koyup ısınmasını bekledi. Su hazır olduktan sonra kahve tozunu kupalara döktü. kahveler hazır olduğunda mutfak kapısının oradan salona doğru baktım. Kağan ve Ateş'i salonda görememiştim. "Bir yere mi gittiler?" diye Beriz'e sorduğumda, odalarına geçmiş olup biraz dinlenmeye ihtiyaçlarının olduğunu söyledi. Kupalarımızı aldıktan sonra Beriz ile birlikte mutfaktan çıkmıştık. Merdivenlere doğru yürümeye başladık. Benim odama çıktığımızda kapıyı açtım. Beraber içeriye girdiğimizde yere bağdaş bir şekilde güzelce oturduk. Kupalarımız karışmasın diye de yanımıza koyduk. Beriz kahvesinden bir yudum aldığında konuşmaya başladı. "Önemli bir şey mi var Elmas? Sanki yüzün solmuş gibi geldi bana." -Hastaneden çıktıktan sonra arabaya bindik ya orada bir şey fark ettim. Beriz dinlemeye devam ediyordu. -Bunu bizimkilere hemen söylemek gerekiyor. Söylemek gerekiyor da benim de yanlış görme ihtimalim var, o yüzden tam ne diyeceğimi kestiremiyorum. Beriz dikkatle beni dinlediğinde, laf kalabalığımın olduğunu düşündüğünden dolayı hemen konuşmaya başladı; "Artık Ne olduğunu anlatacak mısın? Endişelenmeye başladım." -Bir araba gördüm. Siyah cipti. Hastaneden ayrıldığımızdan beri bizim arkamızdan hiç ayrılmadı. Nereye dönersek dönelim o da bizle döndü. Nerede durursak duralım ışıklar, evin önü ya da market hiç farketmeksizin o araba da durdu. Kupayı dudaklarıma götürdüğümde kahve kokusu beni gülümsetmişti. Hemen kahvemi içtikten sonra Beriz'e bakmaya başladım. "Aslında yanlış görmüş olabilirsin demek istesem de maalesef yaşadığımız onca şeyden dolayı belki de yanlış görmemişsindir." Ona hak verdiğime dair başımı salladığımda konuşmaya başladım; -Bunu Kağangile söylemeliyiz. Beriz onayladıktan sonra bu konuyu kapatıp, havadan sudan keyfi konuşmalarımıza devam ettik.Hayatımın en kırılmış noktasında Ateş,Kağan,Beriz ve en önemlisi Güray'ın girmesi, bana toparlanmam da yardımcı oldular.Kupaları elimize aldıktan sonra bağdaş kurduğum yerden kalkıp kapıya doğru yürümeye başladık. Odanın kapısını açtığımda odamdan tamamen dışarıya çıktık.Beriz'in mimiklerine gülerken Güray'ın salona inmiş, televizyon izlediğini gördüm. Beriz kupaları kendisinin götüreceğini, "Güray'ın yanına gitmem gerektiğini." söylemişti. Beriz kulağıma; "Bence şimdi Güray abime söylemelisin, farklı bir yerden duyduğu zaman daha kötü olur. Şu durumda da söylememekte mantıklı geliyor ama dediğim gibi, bu senin fikrin Elmas. Güray abim her yerden duyabilir. Biliyorsun sen de." Kendisi mutfağa doğru ilerlerken ben salona doğru ilerlemeye başlamıştım.Şimdi Güray bu durumdayken ona söylemek ne kadar doğruydu? Bilmiyordum. Bu gördüklerimin de içimde kalmasını da istemiyordum.Güray'ın yanına sıvıştığımda, Güray ile göz göze geldik. Sakince kumandayı masaya bırakıp kolları ile beni sarmaladı. Fazla kendini zorlamaması için iyice ona sokulduğumda daha rahat bir pozisyonda olduğunu gördüm. Beli yeni yeni iyileşiyordu ve daha dikkatli olması lazımdı. Kendisine iyi bakıp, hemen iyileşmesi gerekiyordu. Derin bir nefes alıp konuşmaya başladım; -Güray. "Güzelim." Bu kelime kalbimi o kadar çok hızlı atmasına neden oluyordu ki... Bunları bir kenara bırakıp konuşmaya devam ettim; -Sana bir şey demem lazım.
-Biz hastaneden çıkarken arabaya bindik ya. "Evet." -Eve doğru gelirken arka tarafta bir araba daha vardı. Biz nerede duruyorsak o da orada durdu. Nereye dönersek o da oraya döndü. Acaba tanıdığın birisi falan mı? Güray ağır ağır kaşlarını çatarken hatırlamaya çalışıyor gibiydi. "Nasıl bir arabaydı hatırlıyor musun?" Zihnimi yokladığımda biraz da olsa hatırladığımı kendime söyledim ve başımı salladım. Omzuna değen başımdan da anlamıştı Güray, benim hatırladığımı. -Siyah Cip'e benziyordu, yani senin de anlayacağın gibi baya lüks bir arabaydı. Hatta arabanın ön camında bir yazı vardı. Ne yazıyordu onu hatırlayamıyorum. Güray "Beriz" diye seslendiğinde Beriz koşar adımlarla mutfaktan çıkmış, Güray'ın tam karşısında durmuştu. "Bana Kağan ve Ateş'i çağırır mısın?" Beriz kafasını hızla salladıktan sonra koşarak koridora girdi ve merdivenlerden yukarı çıktığında gözden kayboldu. Birkaç dakika sonra Ateş ve Kağan salonda belirmiş, bana gülümsedikten hemen sonra Güray'a bir şey olup olmadığını sormuşlardı. Herkes oturduktan sonra yemek saatinin geldiğini fark ettim ve bu konuyu sofrada konuşmak daha mantıklı olduğunu kendi kendime düşündüm. "Bu konuyu mutfakta konuşmaya ne dersiniz? Hem hepimiz acıktık. Biz masayı hazırlarken siz de masada oturur, orada hep birlikte konuşursunuz." Herkes ayağa kalktıktan sonra Ateş Güray'ın koluna girip ona yardım etmişti. Hepimiz mutfağa geçtiğimizde Ateş, Güray'ın yerine doğru geldi. Güray'ı oturttuktan sonra o da yerine oturdu. Kağan da yerini alırken, biz de tabaklara yaptığımız yemekleri doldurduk ve masaya yerleştirmeye başladık. Çatalları, kaşıkları, suları masaya koyduk derken masa mis gibi olmuş, hiçbir eksiği de yoktu. Yemeğe başladığımızda Güray bizimkilere bakıp konuşmaya başladı; "Bizi hastane çıkışında bir araba takip etmiş." Ateş ve Kağan elindeki çatalları masaya koyarken bütün dikkat Güray'daydı. "Siyah Cip, plakasını henüz bilmiyoruz daha doğrusu Elmas bakmamış. Bir ipucumuz daha var ki bu en önemlisi, camda bir şeyler yazıyormuş." Kağan ve Ateş kendi kendine mırıldanırken kim olduklarını tahmin etmeye çalışıyorlardı. Kağan Tanrus ismini masaya yatırdığında ölüm sessizliği gibi olmuş, kimse kimseyle konuşmamıştı. Ateş mektubu yazan kişinin olduğunu fikir attığında, Ateş'e bakıp onay verdim. Bana da o adamın olduğuna dair fikri mantıklı gelmişti. "Bence de onlardır, çünkü bizlerle hesaplaşamadığı birkaç durumlar var." Kağan ağır ağır başını sallarken Ateş'te konuşmaya başladı. "Eğer ikisi ayrı ayrı çalışıyorsa ortak bir noktada kesişmiş olabilirler." Güray kaşlarını çatarken Ateş konuşmasına devam etti. "Şöyle açıklayayım; Tanrus'un geçmişte yaptıklarını kimse unutmadı öyle değil mi? Şimdi de bu mektuptaki adam işin içine giriyorsa kesin Tanrus ile bir anlaşması ya da bir davası vardır. Ya para konusunda anlaşmıştır ya da Tanrus'un daha önemli olan hisseleri için." Kağan ve Güray, Ateş'in söylediklerini mantıklı buldu. Ateş'in dediklerinden sonra olayı masada kapatmaya karar verdik.Olayın kapanmasının iyi tarafı Güray'ın bir şey yapmayacak olmasıydı.Yemekte bu konudan sonra hiçbir şey konuşulmamış sessiz sedasız yemeğimizi yemiştik.Güray'ın ilaç saati geldiğinde Beriz'den rica edip masayı toplamasını istemiştim. O da direkt kabul etmiş, bende eczane dolabından gerekli malzemeleri almıştım. Güray Ateş'in yardımı ile eski yerine kurulduğunda, onun yanına gittim. Ona gülümsedim ve elimde olan hapı ona doğru uzattım. Yanında bulundurduğu suyla birlikte hapı içtiğinde bardağı geri koydu. Daha sonra kendini öne doğru alarak üstündeki ince kazağı çıkarmaya başladı. Gözlerim, çıplak vücudunu süzerken utanmıştım. Yüzüm birden yanmaya başlamıştı. Güray yüzümü gördükten sonra kıkırdamış, göz kırpmıştı. Ona bakıp dil çıkardığımda kafasını iki yana sallayarak bulunduğu pozisyonu düzeltti.Yaranın tam gözükebilmesi için yan uzandı ve bandajı yavaşça kendisi açtı. Yara gittikçe küçülüyordu. Bir iki güne kalmaz iyileşirdi.Kremin kapağını açtıktan sonra sağ elime bir miktar döktüm ve yaranın üzerine hafif hafif dağıttım.Yaranın mikrop kapmaması için verilen bu krem, biraz yarayı yakıyordu.Krem işi de bittikten sonra yeni bir bandajı yan taraftan alıp boyunu ölçtüm. Boyundan emin olduktan sonra onu makasla kestim. Kestiğim bandajı da yaranın tam kapanması için boyunu ortaladım ve yanlardan yapıştırdım.Güray kazağını üzerine geçirdikten sonra yavaşça yattığı yerden kalktı. "Yardım edeyim mi?" diye sorduğumda "Hayır." Cevabını almıştım. Ona baktığımda lavaboya doğru gittiğini gördüm. Ben de onun peşinden gittim ve kapıda beklemeye başladım. Ya bir şey olsaydı? O zaman ne olacaktı, durumu daha da kötü olacaktı. Kendisi birkaç dakika içinde dışarı çıktığında ben de fazla vakit kaybetmeden içeriye girip ellerimi yıkadım. Yan tarafa koyduğum merhem ve bandaj kutusunu tekrar elime aldım. Eczane dolabının oraya geldiğimde ilaçları koydum ve kapağı kapattım. Tam mutfağa adım atacakken Güray'ın bana seslenmesini duydum. "Elmas gelirken kül tablasını getirir misin?" Kafamı iki yana sallarken Sigara içmemesini söylediğimde onaylamaz lafları ile beni susturdu. Tabii ki de bu kendi kararıydı. Ona karışmak istemiyordum.Küllüğü mutfaktan alıp ona verdim. Oturduğu yerden kalkıp yavaş adımlarla pencerenin önüne geldi. Ayakta kalmasını istemediğim için hemen koşar adımlar ile mutfağa tekrar ilerledim. İki sandalyeyi elime aldım ve salona doğru yürümeye başladım.Sandalyeyi ona uzattığımda gülümsedi. Sandalyeyi yanına koyup oturduğumda konuşmaya başladı; "Nereden nereye, öyle değil mi güzelim?" Sorduğu soruyu anlamamıştım. -Ne? Ne anlamda dedin, onu anlamadım. "Ben, seni bu kadar zaman beklerken birden karşıma çıktın. Anlamadığım bir şekilde de hayatımın merkezinde oldun." -Aslında hep hayalini kurardım. Hep kafamda bunlar vardı; Güray ne zaman gelecek, nereye taşındılar? Ya da beni bunca zaman sonra bile hatırlayabilecek mi? "Ben aslında hep senin yanındaydım. Sadece şunu düşündüm; beni unuttuğunu sandım. Seni hep uzaktan izledim. Senden hiçbir zaman gitmedim, gidemedim. Çok denedim lakin olmadı, yapamadım." Aklıma birden puzzle gelmişti. -Bana puzzle vermiştin, hatırlıyor musun? "Evet hatırlıyorum. Hatta sen bunu bitirirsen eğer sana kendim hakkında bilgi vereceğim, demiştim." -Ama gerek kalmadı. "Bence şunu bilmen yeter, her zaman yanımda olacaksın." Kafamı onaylar şeklinde salladığımda Güray sigarayı küllüğe basmıştı. -Araba olayında ne yapacaksın? "Şuanlık bir şey yapmayacağım. Çünkü Kağan ve Ateş arabayı araştırıyorlar. Eğer gerçekten Ateş'in dediği doğruysa, Tanrus'u artık kendi ellerimle mezara gömme vakti." Kıkırdadıktan sonra ona kocaman sarıldım. -Güray sana çok güveniyorum. "Sana güveniyorum ve en önemlisi seni seviyorum..." Hayatım onlar sayesinde değiştiği için çok mutluydum. Bana yön veriyorlar, arkadaşlık ediyorlar ve en önemlisi güveniyorlardı. "Güven, hissettiğin en yoğun ikinci duygudur." "Güven bir kalp arasında köprü kurabilen en önemli faktördür." "Sevgi ile güven birleştiğinde değişirsiniz." Merhaba Siyah ailesi, nasılsınız? Ben çok iyiyim. Not; İyi okumalar diliyorum. Sizi seviyorum 🫶🏻
|
0% |