Yeni Üyelik
3.
Bölüm

3-Oda

@poncikss1234

"Her zorlu yolda yürürken tökezlersin o yüzden düşmemeye dikkat et."

Elbiselerimin hepsini büyük valize yerleştirirken günlüğümü de unutmadan aldım. Valizimi açarken bile görülmeyeceğini düşündüğüm, en ucra yerine yerleştirdim. Valizim tamamen hazır olduğunda kapıda bekleyen Kağan'a soğuk bir ses tonum ile odaya çağırdım. Kağan'ın adım sesleri gittikçe yaklaşırken odama son kez baktım.

Odamdaki beyaz nevresimli yatağım, sağ tarafında bulunan üç çekmeceli komodinim, karşıya baktığımda ise büyük gardropum, gardropumun sağ tarafındaki aynam, hemen onun yanında duran ahşap yapım olan masam... Hepsine tek tek baktım. Hepsini özenle tek tek inceledim. Derin bir nefes aldım ve Kağan'a döndüm.

Kağan elimdeki valizi aldığında bana doğru döndü. Ona birkaç dakika daha fazla vermesini söylediğimde, evimi son kez gezdim. Salonumdaki küçük televizyonum, gri koltuklarım, koltuğumun yanında duran cam masam, biblolarım, duvarda asılı duran tablom... Son kez göz gezdirdim. Kağan, ben evi gezerken dışarıya çıkmıştı. Valizi arabaya yerleştirmişti. Onu camdan gördüğüm kadarıyla, arabanın yanında bekliyordu.
Evin kapısından dışarıya çıktım. Kapıyı kilitledikten sonra anahtarları cebime atıp arabanın yanına doğru adımladım.

Arabanın kapısını açıp koltuğa oturduğumda, burnuma deri koltukların kendine has kokusu geldi. Arabanın kokusu, kendi kokumu bastırırken, benim de hemen duş almam gerektiğini kendime hatırlatıp bu konuyu kapattım. Kağan arabayı çalıştırdıktan sonra vakit kaybetmeden yola çıkmış, gideceğimiz eve doğru istikametini almıştı.

Kafamdaki senaryolar kendini şimdi belli ederken, durumu daha yeni yeni anlıyordum. Bazen yaşadığımız kötü olaylar yüzünden aklımızı kaybedebiliriz. Bende aklımı bir anlığına kaybettiğim için, anlama yeteneğim arabaya bindiğimde ki sessiz bir ortamdan dolayı, daha yeni yeni kendini belli ediyordu. Arabadaki sessiz ortamdan dolayı sıkılmış, soracağım sorular üzerinden de "Acaba sık boğaz eder miyim?" Diye düşünüyordum.

Soracağım soruların cevaplarını alamadığında "Ne kaybedeceksin?" diye kendi kendimi motive ederek konuşmaya başladım;

-İznin olursa Kağan, sana birkaç soru sormak istiyorum.

Kağan kaşlarını kısa bir anlığına çatsa da, daha sonra kafasını sallayarak beni onayladı.

- Neden hepiniz Tanrus ile çalışıyorsunuz?

"O, annem ile babamı para karşılığında kandırmış. Bir kaç yıl sonra ise annem Tanrus'un baskılarına dayanamayarak intihar etti. Babam, annemin ölümünden sonra akli dengesini yitirdi. Akıl hastanesinde yatıyor. Eğer onunla çalışırsam babamı göstereceğini söylemişti, bende salak gibi inanmıştım."

- Peki Ateş, Ateş kim? büyük patronunuz ile akraba falan mı?

"Büyük patron dediğin kişi, tahmin ettiğim kişi ise ismi Güray. Evet Ateş ile kardeşler, bunu sadece biz biliyoruz ha birde artık sen de biliyorsun."

- Peki, Beriz ve sizler kaç yaşındasınız? Çok mu soru sordum? Açıkçası çok merak ediyorum.

Kağan'ın tebessümü sayesinde ben de güldükten sonra Kağan herkesin yaşını söyledi.

"Beriz yirmi üç, Kağan yirmi altı, Ateş yirmi dört, Tanrus yimi dokuz, Güray ise yirmi beş yaşında.Seninle neredeyse hepsi yaşıt Elmas."

Kalacağım evi sonunda camdan gördüğümde, Kağan beni demir kapının olduğu yerde indirdi.
Kendisine ayrılmış otoparka arabasını park etti. Kağan valizimi bagajdan çıkararak sürükleye sürükleye yanıma doğru yürümeye başladı. Geldiğimiz eve dıştan baktığımda, dışı koyu gri, pencerelerden görülen beyaz ve siyah perdeler, girişten başlayan ve evin arkasına kadar uzanan bahçeleri, çiçeklere basmamak adına yürüyebileceğimiz mermerler vardı.Kağan yanıma geldiğinde, kapının zilini çaldı. Çalınan zilden dolayı stresten soğuk soğuk terliyordum.

Kapıyı daha önce de gördüğüm, adının da Beriz olduğunu hatırladığım kız açmıştı. İçeriye girdiğimizde Kağan, vakit kaybetmeden bana ayrılmış olan odayı göstermek için merdivenleri eliyle göstererek çıkmamı istedi. Merdivenlerden çıktığımızda sağ taraftaki odanın benim olduğu, karşı tarafta genelde Güray'ın yattığı, Güray'ın yanındaki odanın da Ateş'e ait olduğunu bana anlattı. Elindeki valizimi kalacağım odaya bıraktıktan sonra, bir şeye ihtiyaç duyarsam eğer Beriz ile iletişimde olabileceğimi söyledi.

Kalacağım odaya şöyle bir göz gezdirdim. Beyaz yatak örtüsü, yatağın karşısında duran siyah deri koltuk, kendi odamdaki gardroptan daha büyük olan gardrop ve iki bölmesinde de aynası olduğu, komodinlere baktığımda ise birisi siyah diğeri de beyaz olan iki komodin, gardropun hemen yan tarafında bulunan büyük masa ve masanın üstüne monte edilmiş duvar süsleri vardı. Beriz'i odama çağırdığımda, kapımın açık olduğundan, Beriz'in merdivenlerden yukarı çıktığının sesleri kulaklarıma geliyordu.

Beriz kapı açık olmasına rağmen kapıyı tıklattığında tebessüm ederek içeriye buyur ettim.
Ona banyonun yerini sorduğumda, soldaki kapının banyo olduğunu söyledi. Ona teşekkür ettikten sonra Beriz'in aşağıya inmesini bekledim. Odamın banyosuna girdiğimde, çamaşır makinesinin içine üstümdeki çıkarmış olduğum kirli kıyafetlerimi koydum. Banyoya baktığımda ise çok genişti. Banyonun her tarafı siyah mermerle kaplı, siyah küvetin olduğu, yan tarafta bulunan siyah alafrangası, hemen onun yanında bulunan siyah renkli el yıkama lavabosu vardı. Küvetin dolması için çeşmeyi açtım. Tamamen su ile dolan küvete girdiğimde, kendimi biraz da olsun arınmış olarak hissediyordum.

Yanımda bulundurduğum, her zaman kullandığım, en sevdiğim hindistan cevizili şampuanımı elime bir miktar sıkarak ıslanmış olan saçlarıma sürdüm. Banyo, Hindistan cevizi kokarken tebessüm ettim. Hızlıca arınma işlemimi tamamladıktan sonra oturduğum küvetten çıktım. Küvetin tıpasını da çektikten sonra suyun boşalmasını izledim. Beriz'in bana odamdayken bıraktığı mor bornozu giyindim ve şapkası ile saçlarımı kapattım. Şapkasında panda desenli kulakları vardı ve çok sevimliydi.

Banyodan çıktıktan sonra odaya tekrar girdim ve yatağın üstüne konulmuş siyah iç çamaşırı , siyah tişört ve siyah tayta şöyle bir göz gezdirdim. Yorgun olduğumdan dolayı kendi valizimi açmakla uğraşmayıp direkt Güray denen adamın Beriz ile yolladığı kıyafetlerin yanına doğru gittim. Bu adam siyaha aşıktı.

Yatağımın üstünden iç çamaşırımı giyindim ve eğilip tişörtü aldım. Tişörtü kafamdan geçirdim ve elbise uzunluğundaki tişörte bakıp göz devirdim. İşlerimi bitirdikten sonra odadan çıktım ve kapıyı kapattım. Ne olur ne olmaz, herkes girebilirdi. Merakımdan odaların kapılarını incelerken herkesin kapısının kapalı olduğunu gördüm. O zaman benimde kapıyı kapatmamın bir sakıncası yoktu. Merdiven basamaklarını yavaş adımlarla inerken, salonu aramaya başladım. Salonun yerini tam olarak bilmediğim için aşağıdan gelen sesleri takip ediyordum. Uzakta olsa bile görüş alanıma koltuklar giriş yaptığında, Koltukların olduğu yere doğru ilerledim.
Salon tamamen görüş açıma geldiğinde, salonu aklıma kazıdım, oturan kişilere baktım. Güray,Beriz,Ateş ve Kağan oturuyorlardı. Ateş beni gördünce ayağa kalktı ve yerini verdi.

Teşekkür ederek oturdum ve bana bakan Beriz'e baktım. O bana gülümserken bende ona gülümsedim. Konuşan Güray'a dikkatimi verdiğimde kısa bir anlığına göz göze geldik.
Neden yaptığımı bilmiyordum lakin Göz devirdim. Güray göz devirmemi kaşlarını çatmış bir şekilde içten içe sorguladığını tahmin ediyordum. Güray Beriz'i mutfağa yemek hazırlaması için yollarken, Ateş'i de Kağan ile birlikte dışarıya yollamıştı. İkimiz sadece nefes alıp veriyorduk. İkimizin de birbirimiz ile konuşmak istemediğini tahmin yürütürken,ölüm sessizliğini bozacak olan kişi ben oldum.

- Beni neden burada tuttuğunu sorabilir miyim?

"Elmas, orada olduğun zaman da sordun. Papağan gibi tekrar mı edeceksin?"

- Orada cevaplamadığın için burada soruyorum, hem insanlar merak ettiği soruları tekrar ederler, insanları merak ettirmek seni eğlendiriyor mu?

"Bunun bir cevabı belki de olmadığı için cevaplamıyorumdur. İnsanların merak etmesini de umursamıyorum.
Elmas sadece sana şunu diyebilirim, senin tek çaren burada kalman, burada kalacaksın kısacası. Cevabını aldığını düşünüyorum."

İçimden; "Adama bak, ne kadar rahat söylüyor bunları." dedikten sonra ayağa kalkıp mutfağa Beriz'in yanına gittim.

Beriz bana "Gel beraber açalım şu mantıyı." dedi ve oklavayı elime tutuşturdu. Ben mantı hamurunu açmaya o kadar dalmıştım ki Güray'ın arkamda dikildiğini, bir saattir nefes alışverişini bile duymamıştım. Beriz masadan bir şey isteyince ayağa kalktım. Dikkatim dağılmışken arkama bakmadan dönmek zorunda kalmıştım. Döner dönmez Güray ile kısa bir çarpışma yaşadık. Çarpışma sonucu direkt yan tarafa kayıp ona sinirle bakmaya başladım.

Sinirlerim o adamı görünce bozulduğunu Beriz hemen anlamıştı. Ortamdaki kasveti dağıtmak istercesine konuşmaya başladı;

"Elmas, daha bulamadın mı?"

Beriz'e dönüp istediğini bulup "Sonunda buldum." dedikten sonra dolaba doğru ilerledim. İstediği tencereyi dolaptan çıkardım. Açtığımız mantıları tencereye yerleştirip, suyunu döktüm. İçinde Mantı olan tencereyi ocağa koyduğumda Beriz'e dönüp sosu için birkaç soru sordum. Mantıların kaynamasını beklerken yapılacak olan sosun malzemelerini Beriz daha iyi bildiğinden dolayı o kısıma ben karışmamıştım.

Mantı ve Sosu hazır olduktan sonra masa hazırlama işlemine beraber başladık. Masa işlemini tam hazır olduğunu görememiştim. Güray odasından çıkmış merdivenlerden inerken görüş açıma girmişti. Adımlarını mutfağa attığında ben de sandalyeleri masaya diziyordum. Birkaç dakika sonra kapı çalmış, Ateş ve Kağan kapıdan içeriye girmişti. İkisi de merdivenlerden yukarı doğru çıktı. Üstlerini değiştirdiklerini gördükten sonra Ateş'in salona gittiğini gördüm. Salondan oyalanan Ateş'e hızlı olmasını söyledim.

Ateş ve Kağan sonunda mutfağa giriş yaptıklarında masada oturmak yerine Güray'ın yanında durmayı tercih ettiler.
Belki de herkes yerleşikten sonra onlar da otururlar diye düşündüm . Mantıyı beş tabağa yerleştirdikten sonra Beriz sürahiyi, çatalları ,kaşıkları bardakları masaya koydu. Masaya son kez baktığımda, eksik bir şeyin olmadığını gördüm. Oturduğumuzda hâlâ Ateş ve Kağan'ın ayakta durmaya devam ettiğini gördüğümde, ikisine doğru bakarak onlara soru sordum;

-Neden masaya oturmuyorsunuz?

Güray "Sanane." diye aniden bağırınca irkildim ve ağzımı bir daha açmadım.

Eğer konuşursam, herkesin iştahı kaçardı. İnsanların benim yüzümden böyle bir durumun yaşanmasını istemiyordum. Ben tabağımdaki mantıyla oynarken iştahım tamamen kaçmıştı. Sürahiyi elime aldım ve su doldurdum. Güray'ın elinde de bardak vardı ve bana uzatıyordu. Ona bakıp göz devirdikten sonra ona suyu doldurdum ve sürahiyi yerine koydum. Güray ve Beriz'in bana olan bakışlarını yüzümde hissettiğimde, tabağımdan gözlerimi çektim ve ikisine de göz gezdirdim. Beriz Güray'a göz ucuyla baktığında gözlerini büyüterek, kafasıyla mantıyı gösterdi. Benim anlayacağım dilde dudaklarını oynatarak; "Yemeğini bitir, bitirmezsen Güray abim sana bağırabilir." dedi.

Bende onunla daha fazla uğraşmak istemediğim için, çatalı kaşığımın yanına koydum.
Zaman kaybetmeyeyim, hemen bitireyim düşüncesi ile kaşığı elime alarak tabağımdaki mantıya daldırdım.
Ağzıma mantıyı götürdüm ve hızlı hızlı çiğnemeye başladım. Tabak sonunda bittiğinde, Güray ve Beriz benim bitirdiğimi gördüklerinde masadan kalkmıştı. Ne yani beni mi bekliyorlardı? Masayı toplayıp sildim. Bulaşıkları makineye dizdikten sonra çalıştırdım.

Güray'ın bana karşı neden bu kadar iyilik yaptığını, diğerlerine de mi böyle iyilik yaptığını düşünmeye başladım.
Düşüncelerim ile beraber tezgaha bezi katlayarak koydum. Beriz bana; "Eline sağlık." dedikten sonra sandalyeye bir hışımla oturmuş, karnını sıvazlarken derin bir oh çekmişti.

Aslında yaşadıklarını çok merak ediyordum. Sormak ile sormamak arasında gidip geliyordum. Belki kırılabilirdi. Benim yüzümden kırılmasını, üzülmesini istemiyordum. Merak duygularım her zaman beni yendiğinden, ona sorumu sormaya karar verdim.

-Beriz, sana soru sorsam kızar mısın?

Beriz kafasını olumsuz olarak salladı ve bana dikkatini vererek dinlemeye başladı.

-Burada ne arıyorsun? Annen ile baban nerede? Tanrus denen o herifle nasıl tanıştın?

Sorularımı peş peşe sıraladığım için içten içe utansam da o, yanında bulunan suyundan bir yudum alarak konuşma hazırlığını yaptı. Suyu masaya tekrar koyduğunda derin bir nefes alarak konuşmaya başladı;

"Aslında bakarsan hepsi annem yüzünden olmuş. Bundan benim sonradan haberim oluyor.
Ailecek oturduğumuz tek bir gün olurdu. O da Perşembe günleri. Odamdaydım, kapı çalmış, ben duymamışım. Babam şirket sahibi olduğu için Tanrus ile ortaklardı. Şirketin batma durumu olduğundan Tanrus hep annemi suçlarmış. Neden diye sorarsan, babam şirket işlerinden pek anlayan bir adam değildi.
Bende aşağıdaki bağırışmalar nedeni ile merakıma yenik düşüp odamdan çıktığımda, Tanrus'un, anneme para teklifi yaptığını gördüm. Daha sonra annem parayı kabul edince ya da kabul ettirilmek zorunda kalınınca, babam da sinirlendi ve Tanrus ile büyük bir kavgaya giriştiler.Beni de kendi aralarındaki intikam ilişkisi yani şirket yüzünden kaçırdılar, kaçıran kişi Tanrus'un erkek kardeşiydi."

Anladım gibisinden başımı salladım ve biraz daha bu konu hakkında konuştuktan sonra ona iyi geceler diyerek oturduğum sandalyeden ayağa kalktım. Bacaklarım beni tutmak istemediğinden, mutfak kapısının yanındaki tahtalara tutunarak salona doğru adımladım. Salonun yan duvarında bulunan merdivenlerden odama çıkmıştım. Benim odam, kendi evimdeki odamdı. Kendime ait eşyalarım, en önemlisi kendime ait yatağım şimdiden burnumda tütmeye başlamıştı. Hayallerimi oraya sığdırdığım küçük odam, odamın beyaz renkteki duvarları, beyaz renkteki gardropum. Küçük beyaz makyaj masam, hepsi aklıma geldiğinde gözlerim yanmaya başladı.

Karmakarışık düşüncelerimden biraz da uzaklaşacağımı düşündüğüm, yazacaklarım sayesinde ileri ki zamanlarda bana yardımcı olabileceğini düşündüğüm günlüğümü yatağımın altından çıkarttım. Kalemimi elime alıp beyaz sayfa yapraklarına doğru yaklaştırıp, mürekkebi ile birlikte beyaz sayfaya izler bırakacağım yazımı yazmaya başladım;

-Sevgili günlük;

Bugün burada birinci günüm. Bu birinci günümde neler yaptığımı yazacağım. Madde madde yazacağım ki İleride bana bir şey olursa, kısa sürede hatırlamak adına kısa kısa kendim hakkında bilgiler vereceğim.

1- Güray Kaya ile tanıştım. Güray Kaya'dan nedense farklı bir enerji aldım. Yaptığı davranışlar olsun, bazı konuşmaları olsun beni nedense geçmişime götürüyordu. Bu adam, geçmişimin bir parçasıysa eğer geleceğimin de parçası olabilir, sakın bunu unutma.

Yazdığım birinci maddemin önemli olduğunu kendime hatırlatıyorum. Elmas kendini unut, birinci maddeyi unutma.

2-Tanıdığım diğer arkadaşlarım bana gerçekten çok nazik davranıyorlar, onları çok sevdim. Eski kaldığım evimdeki o yalnızlık rutubetine bir nebze de olsa elveda dememin vaktinin geldiğini düşünüyorum.

3- Tanrus'un yaptıklarını hiçbir zaman unutma. Tanrus sadece senin değil, yeni hayatında var olan insanların da hayatını zehir etti. İntikam ateşin her içinde olsun.

4- Eğer bir şeyleri hatırlamak zorunda kalırsam bunları da yazmam gerekiyor.
En sevdiğim renk; Mor. En sevdiğim yemek; sarma ve dolma. En sevdiğim eşyam; günlüğüm. En sevdiğim oyuncak; Puzzle.

5- İçimi dökme vaktinin geldiğini hissettim. Bu madde sadece benim düşündüğüm şeylerden ibarettir. Kimsenin okumayacağına emin olduğum için bunları yazıyorum. Bu yazdıklarım şu an hissettiğim bütün duyguları kapsayacak olduğundan biraz stresliyim. Duygularımı ifade etmeye başlıyorum. İlk başta üzgünüm; üzgün olduğum şey, eski de olsa bana huzur veren evimden ayrıldığım için üzgünüm. Ailemden hiçbir haber alamadığım için üzgünüm. Hayatımdaki yeni insanlara fazla güvenemeyeceğimden dolayı üzgünüm. Heyecanlıyım; yeni hayatımın ilk günü olduğu için heyecanlıyım. Yeni yeni insanlar gördüğüm için heyecanlıyım. Bunları yazarken biliyorum, duygu karmaşası var. Duygu karmaşası bazen benim neye doğru sürüklendiğimi anlamam için her bir satıra aktardığım, içtenlikle hissettiğim, anlam veremediğim, bazen de bipolar mıyım? Diye düşündüğüm o evreleri bir bir yazmak istiyorum. Daha fazla bu maddeyi devam ettirmek istemiyorum.

6- Bu maddeyi kendime vereceğim öğütlere sakladım. Bu öğütlerim, bir gün kendim için işe yarayacağından dolayı şimdi satırlarıma bir bir yazıyorum. Asla kimseye fazla güvenme. Kimsenin seni tekrar üzmesine, ezmesine izin verme. Bazen pes ettiğin zamanların da olacak. Pes etsen de güçlü kalmayı bilmelisin. Tek başıma yürüdüğüm bu yolda, tek başıma devam etmeliyim.

Elmas Yakan

Günlüğümü de yazdıktan sonra sakladığım yere tekrar koydum. Birisi bu yazdıklarımı okursa, muhtemelen deli diyeceğinden dolayı kendimi riske atmak istemiyordum. Yatağıma geçip pikeyi kendime çektim. Yarın sabah neler olacağını merakla beklerken uyuyakalmışım.

Selam siyah ailesi nasılsınız?
Ben çok iyiyim ❤️

Loading...
0%