@poncikss1234
|
"Bir bakışı tüm dünyaya bedeldi." Dün erken uyuduğum için sabah erkenden uyandım. Saate baktığımda sekizi on iki geçerken kimseden ses çıkmıyordu.Banyoma girip musluğu açtım. Yüzümü yıkayıp havlu ile kuruttum. Banyomdaki işim bittikten sonra sessiz olmaya özen göstererek, merdivenlerden aşağıya inmeye başladım.mutfağa gözümü kestirdiğimde, adımlarlarımı oraya doğru attım. Buzdolabını açıp kahvaltılıkları tezgaha sessizce koymaya çalıştım. Eğer kettleye suyu koyarsam çok ses çıkaracağından, çaydanlıkta çayı demlemeyi tercih ettim. kahvaltı masasına göz gezdirdiğimde eksik bir şeyin olmadığını gördüm. Boş bardakları masaya da koyduğumda tamamen masayı hazırladım. Kağan ve Ateş takım elbiseleriyle mutfağa giriş yapmış, günaydın faslını da hallettikten sonra masaya oturmuşlardı. Sessiz olmaya özen göstererek merdivenlerden çıkıp Beriz'in odasına geldiğimde, kapıyı tıklattım ve birkaç saniye beklemeye başladım. Gel sesini duymadığım için bir kez daha tıkladım. Galiba hâlâ yatıyordu. Kapısını yarım olacak şekilde açtığımda, odasına girip girmemek arasında kaldım. Kapının girişinden "Beriz." diye seslendim. Beriz gözlerini yavaşça açarken kapıya doğru baktı. Beni görünce yataktan doğruldu ve elleri ile yüzünü tamamen kaplayan kabarmış saçlarını düzeltti. Kapıya doğru tekrar baktığında tebessüm ederek konuşmaya başladım; -Günaydın, hadi kahvaltı hazır Beriz. İşlerini halledip aşağıya gel, seni bekliyoruz. Beriz kafasını salladıktan sonra banyosuna girip kapısını kapattı. Bir tek uyanmayan Güray kalmıştı. Onu ben uyandırmak istemiyordum. Aşağıya mutfağa indiğimde sandalyeye oturdum. Merdivenlerden gelen Beriz'e kafamı çevirdim. Beriz sandalyesine oturduğunda bana bakmaya başladı. Ona bakarken yanlış anladığımı düşünüp açıklama yaptı. Güray'ın bugün şirkete gitmeyeceği için uyanmayacağını, istersem onu benim uyandıracağımı söylemişti. İlk başta kabul etmesem de Beriz'in ısrarları sonucu kaldığı odanın yerini Kağan'dan öğrendiğim için fazla zorluk yaşamayacaktım. Odasının kapıya vardım ve derin bir nefes alarak cesaretimi toplayıp, kapıyı birkaç kez tıklattım. İç sesim hemen devreye girdi; "Güray'da sanki seni yiyecek, ne bu telaş sakin ol ve yavaştan içeri girip onu kahvaltıya uyandır." Odasının kapısını sonunda açtıktan sonra, kapıyı yarım bıraktım ve rahat gibi görünen aslında stresli adımlarım ile Güray'ın yanına vardım. Beni duyabilmesi için ona doğru biraz eğildim. -Güray kalkar mısın? Herkes seni bekliyor. Mutfağa gel kahvaltı hazır. Tık yoktu. Tekrar aynı cümleyi tekrar ettiğimde vücudunu bana döndürmüştü. Uyanıyor muydu? Güray diye hafif bağırınca birden gözleri açıldı ve ellerimi tutarak beni yatağa doğru resmen attı. Onun altındayken utancımdan kıpkırmızı olmuş , yatağın diğer tarafına doğru bakıyordum. "Kahvaltı hazır, bırak beni." diyerek sinirle soludum. Güray ellerini hafifletmiş üzerimden kalkmıştı. Bende kapıya doğru koştum ve merdivenlerden olabildiğince hızla indim. Kalbim, heyecandan ya da korkudan deli gibi atarken, bir kez daha bu olanları yaşamamak için kendime uyarılar veriyordum. Bana bu olaydan dolayı ne yapabilirdi ki? Herkes sonunda masaya toplandığında her zaman ki gibi masada çıt yoktu. Bu hayra alamet değildi. Hayır aklım almıyordu, onca insan varken neden ben uyandırıyordum ki? Kahvaltı sessiz bir şekilde sonlanmışken, Güray birkaç dosya ile ilgilenmiş, Beriz masayı toplamış bende birazcık günlük yazmıştım. Günlüklerim, benim hayattan ders çıkarttığım, bir daha tekrarlanmayan, bana göre yazdığım en özel, en gizli anılarımdı. Yaptığım hataları sayfalara dökmek, sanki kimsenin bilmeyeceğini düşünmek bana biraz da güç veriyordu. Sevgili günlük; Bugün de sana yazmak için zaman kollarken, sonunda zaman bana kavuşturdu. Bugün ki olayları bir bir yazacağım. Güray'ı ben uyandırdım. Kalbim o kadar hızlı atıyordu ki, kalbimin yerinden çıkacağını düşündüm. Elmas Yakan Yazdığım cümlenin son kelimesini yazıp günlüğü kapattım. Yatağa uzandığımda, kafamda kısa ama bir o kadar yoğun düşüncelerin hepsine tekrar tekrar önüme sererek, "Nerede hata yapıyorum, eksiğim var mı?" diye kendi kendimle konuşup çözmeye çalışıyordum. Kapım tıklandığında, uzandığım yatağımdan kalktım ve oturur pozisyona geçtim. "Seni Güray abim çağırıyor, seninle bazı konuşacakları varmış." Kafamı salladım ve onunla birlikte aşağıya indim. Kağan bana bakarak geri çekildi ve Güray'a selam vererek odadan çıktı. Ben de her zamanki oturduğum koltuğuma yerleşirken onun konuşmasını bekledim. Galiba sabah ki yaşadığımız ufak tartışma yüzünden beni buraya çağırmıştı. Ne diyecekti ki? Beni neden uyandırdın? Bir daha sakın odama girme mi? diyecekti. Tok bir ses salondan yayılınca kafamı kaldırıp Güray'ın yüzüne baktım. Pürüzsüz yüzü, her zamanki çatık kaşları, fazla dolgun olmayan dudakları, çekik gözleri, şakağındaki izi sanki özenle seçilmiş de bu adama yapıştırmışlar gibiydi. Onu incelediğim için içimde hafif bir utanç duygusu vardı. Bu utanç duygumu biraz da olsa unutmak için Güray'ın konuşmasını beklemeye başladım. Meraklı gözler ile ona baktığımda vakit kaybetmeden konuşmaya başladı; "Bundan sonra sen beni kahvaltıya uyandır. Sen diğerlerinden daha erken kalktığın için bunu söylüyorum. Bazı günler şirkete gitmiyorum, uykumu almam gerektiği için geç saatlere kadar yatıyorum. Saat kaçta uyanırsan uyan, beni uyandır anlaştık mı?" - Güray niye ben seni uyandıracağım? Benden daha erken kalkan Ateş ve Kağan var. Hem siz kendiniz uyanamıyor musunuz? Niye başkalarına karşı böyle bir istekte bulunuyorsunuz? "Uyanamadığımı söylemiştim. Daha fazla açıklama yapmayacağım. Sormak istediğin başka sorun var mı?" -Beni oradan neden kurtardınız? Beni tanıyor musunuz? "Seni kurtarmasaydım, hayatın belki de sana zehirlerini akıtıyordu. Bu zehirlerin, seni öldüreceğini, kendin de bildiğin halde bu soruyu sorman sence de mantıklı mı Elmas Yakan?" -Kendi zehirim ile boğulacakken şifa olmanız, çok kötü oldu Güray Kaya. "Yavaş yavaş eriyecektin diyorum sana sen hâlâ yok şifa yok bilmem ne! Kızım sen anlamıyor musun? Bak Elmas, gözlerin her aynaya değdiğinde beni neden kurtarmadılar, keşke öyle söylemeseydim, pişman oldum dememek için sana, küçük bir Güray Kaya iyiliği. Bu konuyu da bir daha açmamak üzere kapatıyorum. Kendisini ne sanıyordu ? Odanın kapısını sertçe kapattım ve gözlerimi ovaladım. Söyledikleri cümleler sinirlerimi bozuyor, ağlamak istiyordum. Birkaç dakika ayakta kendimi avutmaya çalışırken, Beriz odamın kapısını tıklattı. "Gelebilirsin." dediğimde içeri girdi. Yatağımın karşısındaki koltuğa oturdu yüzüme bakmaya başladı. Ona fazla bakmak istemesem de beni teselli etmeye çalıştı. Bu teselliler bir zaman sonra soru üzerinde döndü. Beriz konuşmaya başladı; "Güray ile daha önceden tanışıklığın var mı? Eğer tanışıklığınız yoksa benden söylemesi, Elmas bu adam sana aşık olacak." -Nereden çıktı bu Beriz? Ne güzel hayal dünyanız varmış sizin, Güray bana neden aşık olsun ki? "Ya neden sana neden aşık olmayasın? Aklını kullan kızım, sen sadece bu adamı düzeltebilirsin. Sözümü kesmeden devam edeyim anlayacaksın zaten;Bu yaptığı konuşmalar olsun, seni sinirlendirmeler olsun, sana karşı yaptığı davranışları olsun, en önemlisi sana olan bakışları olsun, neden böyle bilmiyorum ama sana kafayı takmış durumda. Sahi, bilmiyorum sabah ne yaşandı?" -Başta kapısını tıklattım, ses gelmedi. Bende içeriye girdim ve birkaç defa adını seslendim. Yarı uykulu olduğu için bende tam uyansın diye hafiften adını bağırdım. Daha sonra o anki bağırmamdan sonra aniden ellerimden tutup beni resmen yatağa fırlattı. "Demek böyle ha, seni gözüne kestirip bizden ayrı tutmasın? Onun sana olan bakışlarını dikkatle incele, her konuşmasını dikkatle dinle, adamı kısacası takip et, çünkü ben takip edeceğim." Beriz'e güldükten sonra Beriz ile beraber salona indik. Salona indiğimizde Kağan bir yandan şarkı mırıldanıyor bir yandan ise Ateş ile uğraşıyordu. Onlara güldüğümde mutfağa doğru yürümeye başladım. İçeriye girdiğimde dolaptan bir bardak çıkartıp tezgaha koydum. Güray'da kendisine kahve yapacağından dolayı mutfaktayken göz göze gelmemek için direndim. Kısa süre içerisinde bardağımı eline alıp suyu doldurdu. Şaşırsam da belli etmedim. Güray'a kuru bir teşekkür ederek suyu içtim ve bardağı lavabonun içine koydum. Bana olan şu anki delice bakışları, sanki kalbimdeki kilitli kapıları tek tek inceliyor, hangi anahtar ona uyumluysa onunla girmeye çalışıyordu. Beni kendi imkanları ile yavaştan eritmeye çalışıyordu. Hayır, erimemeliydim,güçlü olup onu yenmeliydim. Onun yanından geçerken kolumu tuttu ve konuşmaya başladı; "Yılan ve akrep, iki zehirli varlık şu anda karşı karşıya Elmas. Yılan, akrebi sinsice yutmak isterken, akrep kıvrak hareketleri ile kıskacını, yılana doğru uzatıyor. Yılan akrepten kurtulmak isterken, akrep birden yılana zehrini akıtıveriyor. Peki ya sonuç? Yılan akrebin himayesi altında kalıyor. Ne demek istediğimi anladın mı?" Ne demek istediğini anlamadığım için boş gözler ile ona bakıp merdivenlere doğru yol aldım. Merdiven basamakları sanki eskisinden uzunmuş gibi gelirken, merdivenlerden çıkmadığımı fark ettim. Güray beni o kadar afallatmıştı ki merdivenden çıktığımı sanmıştım. Kafamı iki yana sallayıp kendime gelmem için biraz bekledim. İyi olduğumu kanaat getirdikten sonra hızla basamaklardan yukarıya doğru çıktım. Odamın kapısını açtım ve içeriye girdim. Günlüğümü her zamanki yerinden alıp yatağıma uzanarak yazmaya başladım; -Sevgili günlük; Bugünkü olaylar aklımı çok fazla karıştırdı. Kendimi toparlayamıyorum. Merdivenleri çıktığımı zannederken aslında olduğum yerde duruyorum. Neler oluyor? Nasıl düzeltebilirim? Kendi kendime bu soruları sorduğumda beynim çalışmayı bir anda kesiveriyor. Sana sığındım günlük, bana yardım et. Sen hayatımda hep var olacak değerli hazinemsin. Beriz ile odamda biraz konuştuk. Konuşmaları bana gayet samimi geliyor, güvenmeyi seçiyorum. İnşallah yanılmam... Konuşmalarımız sırasında Beriz bir şeyler fark etmiş. Bu fark edişleri aslında bende ediyorum. Doğru söylüyordu. İnsan bazen doğruları kendisine yediremez. Bende yediremedim. Her şey çok karmaşık geliyor. Bu yazdıklarımı da o kadar hızlı yazıyorum ki, duygularım ile birlikte hareket edemiyorum. Benim o adama karşı bir duygum var mı? Bence yok, ben öyle hissediyorum. Bu arada Güray, bana mutfakta "Yılan ve Akrep" saçmalığını anlattı. Anlamadığımı söylesem de o kadar net anladım ki... Kelimelerim kifayetsiz kalıyor. Ben birisinin himayesi altında olamam. Bunu buraya yazıyorum, tekrar bu sayfayı okursam bilin ki aşık olmuşum... Elmas kaya Günlüğümü kapattıktan sonra derin bir nefes aldım. Yatağımdan kalkıp banyoya adımladım. Her adımım sanki beni yarı yolda bırakacakmış gibi hissiyat verirken kapının önüne diz çöktüm. Yaşadığım onca olaylardan sonra bir de bu adamın hayatımda olması, akıl alır gibi değildi. Biraz daha kapının önünde oturduğumda kapı tıklatıldı. Alel acele ayağa kalktığımda "Gel." kelimesini mırıldandım. Duyup duymadığından emin bile değildim. Kendimi toparladığımda daha da sesli bir şekilde "gel" dedim. Kapı açıldığında gelen kişinin Beriz olduğunu gördüm. "Akşam yemeği hazır olduğunu söylemek için geldim, aşağıya inelim." dediğinde başımla onay verip kapıdan çıktık. Merdivenlerden inerken birbirimize bir şeyler söyleyip gülüyorduk. Beriz benim gülmemi sağlayan tek insandı. Yemek masasına oturduğumuzda Güray masada yoktu. Onun masada olmamayışı beni içten sevindirdi. Tabağımdaki yemekleri bir güzel yerken, Kağan bana şaşkınlıkla bakıyordu. Ağzımdakini bitirip konuşmaya başladım; -Ne oldu? Çok mu hızlı yedim? "Tabağı direkt yeseydin, böyle olmaz." Bunu duyduğumda kendimi tutamayıp kahkaha attım. Aniden değişen ruh halime şaşırırken, o anı yaşamaya karar verdim. Yemek faslı güzel geçtiğinde Kağan televizyonun başına geçmiş dizilere bakıyordu. "Kızlar İşinizi bitirin de bu diziyi izleyelim." diyen Kağan'a "Geliyoruz." diye seslendim. Beriz İşimiz bittikten sonra salona geçip yerlerimizi aldık. Yukarıdan gelen sesler yüzünden diziye tam kendimi verememiştim. Anladığım şuydu ki; Güray benim ona karşı davranışlarıma alınıp yemeğe gelmemeyi tercih etti. Bunları düşünmemek için diziye kendimi vermeye çalıştım. Bazı sahnelerinde hem gülüyor hem de şaşırıyordum. Dizi bittikten sonra herkes ayaklanarak odasına çekilme kararı aldı. Benim de salonda işim olmadığı için bende odama geçtim. Kısa bir süre sonra kapım tıklandı. Bu saatte kapımı tıklayacak kim vardı? "Gel." dediğimde Güray içeriye girdi. Yatağımın yan tarafına oturduğunda, hiç konuşmadan sadece bana baktı. Gözlerindeki anlamlandıramadığım cümleler bir bir gözlerime aktarılıyordu. Nasıl başarıyor bilmiyorum lakin beni bir bakışı ile hipnoz ediyordu. "Bir bakışı var ki, anahtar seçmeden bile kalbimdeki kapıları açar." "Gözlerine derin derin baktım ve sonra iç geçirdim. Sonra dedim ki; bir insanın gözleri ancak bu kadar güzel anlatır cümleleri." Güray Kaya hipnoz ediciydi.
|
0% |