@poncikss1234
|
"Sarılmak neden güzeldir bilir misin? Çünkü sağ tarafta kalp yoktur ve orası hep boştur. Sarılınca, sağ yanını onun kalbi doldurur." "Sarılınca kalpler de kavuşurmuş hep sarılalım olur mu?" "En zor olanı da, ona son kez sarılmaktır." "Sarılmak, birisine sarılmak hiç bu kadar güzel hissettirmemişti. Sarılmak, sarmalamak beni ona daha da bağlıyor, içimde hep sarmalayarak yaşamasını istiyordum." Güray'ın bu anlaşmayı kabul ettiğini aklım hâlâ almıyordu. Beni tehlikeye atmayacağına kendisi bizzat söz vermişti. "Bazen söz verdiğiniz her konu için, kendinizi ve karşınızdakini es geçebiliyoruz. Güray'ın yaptığı hiçbir hareket mantıklı değil. Bunu sen de biliyorsun. Gidip gitmemek senin elinde, karar ver." diye içten uyarılarım, beni dürtüklese de Bu düşüncelerimin bir önemi olmadığı için yatağımdan kalktım ve dolabımın kapağını açarak kıyafetlerimi seçtim. Odamda bulunan banyoma girerek kısa bir duş aldım. Suyun verdiği o haz beni kendime getiriyordu. Bugün gelip çatmıştı. Tanrus denen adamın Güray ile yaptığı planları öğrenecektim. Onun planını bozup, tekrar bu eve gelecektim. Annem ve babamın nasıl öldüğünü, Güray ile nasıl bir anlaşma yaptığını da ondan öğrenecektim. "Ya bu bir plan değilse? Ya bu anlaşma senin için değil de çıkar uğrunaysa? O zaman Güray'a nasıl davranacaksın?" diye kendi kendime sorduğumda kilitlenip kalmıştım. Aklımdan bu düşünceleri bir kenara atıp küvetin tıpasını çektim ve bütün suyun o delikten içeri girmesini sağladım. Benim hayatımda böyle su gibi akıp gidiyordu. Banyonun kapısını açtığımda, biriken buharın dışarıya doğru yayılmasını izin verdim. Kapıya doğru yürüdüm ve kapıyı kilitledim. Kıyafetlerimi yavaşça giyindikten sonra saçlarımı ördüm ve yüzüme nemlendirici kremimi sürdüm. Genel işlemimi tamamladıktan sonra kapıya doğru ilerledim. Kapımın kilidini açtığımda dalgınlıktan önümü göremeyerek Güray'a çarptım. Güray ani refleks ile merdivenlerden son anda düşmemi engelleyerek beni tuttu. Ona doğru döndüğümde, ellerini belimden çekip kendisini sağa doğru kaydırarak yol verdi. Ben de onun omzuna dokunarak bana bakmasını sağladım. Bana omzunun üstünden baktığında, gözleri kan çanağı olmuş, düşünmekten uyuyamadığını anladığım bir Güray Kaya ile karşılaştım. Güray, konuşmam gerektiğini belirtircesine merdivenin basamağında dururken konuşmaya başladım; - Teşekkür etmek istedim, yanlış anlama. Gözlerini kısan Güray, yüzümü inceliyordu. Yüzümü incelerken konuşmaya başladı; "Teşekkür ettin. Şimdi aşağıya in, kahvaltını yap, bugün erkenden çıkmamız gerekiyor. Tanrus'un yanına gideceğiz." Gözlerimi devirdikten sonra hızla yanından geçtim ve mutfağa doğru yürümeye başladım. Masaya baktığımda mükemmel donatılmıştı. Beriz bu işi kesinlikle yapıyordu. Sandalyemi çektikten sonra Kağan'a, Ateş'e ve Beriz'e "Günaydın." dedikten sonra kahvaltımı yapmaya başladım. Ateş'in bana doğru konuşması ile ağzımdakini çiğneyerek onu dinlemeye başladım. "Elmas bugün için cidden endişeleniyorum. Tanrus'un ilk zamanlarda sana nasıl davrandığını hepimiz biliyoruz. Acaba anlaşmayı boş mu versek?" Bu konuşmadan sonra Ateş, Güray'a da göz ucu ile baktığında, Güray hiç Ateş'i dinlememiş olacak ki konu ile ilgili düşüncelerini söylememişti. Ateş'in beni düşünmesinden dolayı gülümsedim ve konuşmaya başladım; - Bende açıkçası pek meraklı değilim o herife lakin, ailemin durumunu öğrenmek için bunu yapmak zorundayım. Güray ile olan anlaşması beni ilgilendirmiyor, sonuçta beni öne süren bir adam, anlaşmanın kurallarını biliyordur diye düşünüyorum. Bu konuşmamdan dolayı karşımda oturan Güray ters bakışları ile bana bakmıştı. Ona bakıp "yanlış mıyım.? Dediğimde hiçbir şey dememişti. Konu kendi halinde kapandı ve kahvaltımıza devam ettik. Birkaç dakika sonra Güray, oturduğu yerinden kalkmıştı. Masada sessizlik olduğundan dolayı sıkılmıştım. Çay bardaklarına baktım, ayağa kalkarak onları tek tek doldurdum. Herkesin bardağını verdim ve Güray'a dönerek onun içip içmediğini sordum. Kendisi çay bardağına olumsuz yönde başını sallayıp direkt "Kahve." demişti. Ona sade kahveyi hazırladıktan sonra kahveyi kupaya doldurdum. Güray'ın önündeki sehpaya kupayı koydum. Bana kısa bir bakış atarak Sehpadan aldı ve içmeye başladı. Kahvesini içtikten sonra bana üstümü giyinmemi söyleyerek ayağa kalktı. Merdivenlerden yukarı odasına doğru yol almaya başladı. Bende kupayı sehpadan alıp bulaşık makinesine koyduktan sonra odama gittim ve siyah sade bisiklet yaka tişörtümü, Siyah cebinde küçük taşları olan dar kot pantolonumu giyindikten sonra örgülü saçıma dokunmadan direkt aşağıya indim. Güray ve Ateş birbirleri ile konuştuklarından dolayı beni görmemişlerdi. Bende öksürmüş gibi yaptım ve bana doğru bakmalarını sağladım. Dışarıya çıktığımda beni bir stres ve sıcak basmıştı. Tanrus bu zaman dilimin de bana neler yapacaktı? Güray benim kolumdan tuttu. Yanına doğru resmen sürüklenmiştim. Ne yapıyorsun dememe kalmadan yakamın içine küçük bir böcek cihazı koydu. Koyarken de bana açıklama yapıyordu; "Bununla seni duyabileceğim, görebileceğim. Elmas sakın ona çaktırma tamam mı? Tekrar söylüyorum, Elmas buna iyi bakman gerekiyor. Eğer planı söyletmeyi başarırsan o herifin elinden erken kurtulursun." Kafamı salladım ve yanımızda duran arabaya bindim. O da bindikten kısa bir süre sonra yola koyulduk. Tam saatinde varmıştık. Güray kolundaki saate bakıp cebinden çıkardığı telefon ile Tanrus'u aradı. Tanrus beni alacağından dolayı Güray arabadan inmemişti. Açıkçası içten içe inmesini bekliyordum. Çünkü kaç gün ya da kaç ay orada kalacağımı tam bilmiyordum. Tanrus'un arabasını görünce, aklıma bana yaptıkları geldi ve gözlerim yavaştan yanmaya başladı. Güray'a beni bırakmaması için konuşmak istiyordum. Normalde bu tarz konuşmayı seven bir insan değildim. Güray'ın da beni dinleyeceğini düşünmüyordum. Annem ile babamın hayatı ile oynayan karşımdaki adam, benim hayatım ile de oynardı. Kapının sesi duyulduğunda gözlerimdeki yaşlar yanağım ile buluştu. Kendimi tutamayarak şiddetli bir şekilde ağlamaya başladım. Şimdi neden böyle olmuştu? "Neden mi böyle oldu? Salak mısın kızım sen? Güray'ın seni tehlikeye atmasını geçtim, kendin neden tehlikeye atlıyorsun? Ben seni hiç mi eğitemedim? Ağlamayı kes, dik dur." diyen iç sesim, ilk defa o kadar haklıydı ki... Güray ve ben arabadan indiğimizde Tanrus tam karşımızda duruyordu. Bizi beklediği o kadar aşikardı ki, bizi görünce direkt yüzünde güller açmıştı. Güray beni arkasına doğru alarak Tanrus'a birkaç küfür savurdu. "Elmas,güzelim bana bak ." Güzelim sadece sevdiğin kişiye denmiyor muydu, Bana neden onu demişti ki? Bana aniden kollarını doladığında hıçkırmıştım. "Ağlama, sen bunu yapacaksın ve ben seni bu adamın yanından alacağım. Elmas duydun mu beni?" Ağlamamdan dolayı sesim çatallaşmıştı. Konuşmakta zorluk çekiyordum. Derin bir nefes aldığımda ciğerlerimin açıldığını hissettim. Gözyaşlarımı bir kere daha sildiğimde kendimce rahatlamıştım. Güray'a dönüp konuşmaya başladım; - Güray, ben orada kaç ay kalacağımı bilmiyorum. Güray bana o adam, ya dokunmaya çalışırsa? O zaman ne olacak? Vicdanın rahatlayacak mı? Bana söyler misin? Vicdanın rahatlayacaksa eğer kendi isteğimle yaşarım. "Sana hiçbir şey yapamaz. Böyle düşüncelerini duymamış olayım. Sinirli olduğunu biliyorum. Bana kızgın olduğunu da biliyorum. Sen de biliyorsun ki ben seni yakandaki cihaz sayesinde duyacağım. Güzelim sen merak etme, bütün işlerimi bırakacağım ve Ateş'e söyleyeceğim. Senin sesini o cihaz sayesinde bilgisayara aktaracak ve seni duyacağız." Kafamı zorlukla salladım. Güray'ın büyük gövdesine sarıldım. Ağlamam durmuştu ve gücümü Güray'ın sarılmasından almıştım. Ormanlık alanda sanki baş başaydık. Etrafta kimse yoktu ve her taraf griye boyanmış gibiydi. Ayrılma vaktimizin geldiğini Tanrus'un hayıflanma seslerinden anlamıştım. Ormanlık alan sanki beni zehirleyecek gibi geliyor, nefesim daralmaya başlıyordu. Kendi kendime güven verircesine motive ettiğimde Güray'dan kollarımı ayırıp, sarılmayı bıraktım. Tanrus'a doğru birkaç adım attım. Tanrus'un bana olan iğneleyici bakışları, midemi bulandırmaya yetiyordu. Ama kendisi bilmiyordu ki, sakladığı her şeyi ondan tek tek öğrenecektim. Tanrus bana kollarını açtığında yüzümü buruşturdum ve adımımı uzaklaştırdım. Güray'a dönüp baktığımda o da bana baktı ve güldü. Güray'ın bu gülüşü "onu takma boş ver" anlamındaydı. Tanrus'un arabasına bindikten sonra Tanrus bana bakarak öpücük attı. Arkaya doğru baktığımda Güray, ellerini yüzüne doğru götürmüştü. Evin oradaki ormanlık alanından tamamen uzaklaştığımızda Tanrus benimle konuşmaya çalıştı. "Benimle konuşacak mısın? Yoksa böyle oturup ömür boyu susacak mısın?" Sesini duyduğumda dahi tüylerim diken diken oluyordu. Sakin olmaya özen göstererek konuşmaya başladım; - Seninle konuşmak istemiyorum. Beni anladın mı? Anneme ve babama yaptıkların yüzünden ben şu an buradayım. Aileme yaptığın gibi bana da bir şey yaparsan eğer, o zaman Tanrus diye birisi kalmaz. Haberin olsun. Güray'ın bunları duyduğundan emin değildim. Güray Kaya anlatımıyla; Ona dokunmak güç almaktı. Onu o adamın eline vermek istemesem de ortada yaptığımız anlaşma vardı. Arabaya bindiğinde "gel beni al" bakışları atıyordu. Ben Elmas'ı kendisinden daha çok tanıyordum. Araba uzaklaştığında kendimi tuttum. Kulağımdaki kulaklık ses vermeye başlamıştı. "Benimle konuşacak mısın? Yoksa ömür boyu susacak mısın?" Tanrus'un sesini duyduğumda sinirlenmiştim. Tanrus ile olan geçmişim beni çok zorluyordu. Bu geçmişi nasıl silebilirim, onu da bilmiyordum. Elmas'ın cevabı iki dakika sonra gelmişti. "Seninle konuşmak istemiyorum anladın mı? Anneme ve babama yaptıkların yüzünden ben buradayım. Aileme yaptığın gibi bana da bir şey yaparsan eğer, o zaman Tanrus diye birisi kalmaz. Anladın mı beni?" Konuşma burada kesildiğinde Elmas'ın zorlanacağı her halinden belliydi. Onu, bu yola sürüklediğim için kendimden nefret ediyordum. Arabaya bindiğimde sağdaki koltuğa baktım. Boş olması, beni çok üzüyordu. Ormanlık alandan çıktığımda şehir merkezine geldim. Evi gördüğümde hemen otoparka geldim ve arabayı yerime koydum. Eve giriş yaptığımda, ev halkı sessizdi. Beriz'e doğru baktığımda, koltukta Kağan'nın bacağına yatıp sessizce gözyaşlarını akıtıyordu. Beriz ile Elmas'ın arkadaşlığı, dostluğu çok özeldi. Beriz'in bu haline daha fazla bakmak istemediğim için Ateş'e doğru baktım. Ateş sessizce koltukta uzanıyordu. Beni gören Kağan, ayağa kalmak istese de elimi kalkma gibisinden salladım. Ateş üzgün olduğumu gördüğünde hemen konuşmaya başladı; "Güray abi, neden onu bıraktın? O kız tek başına orada ne yapacak?" -Ateş bu konuşmanın sırası değil, hemen bilgisayara bağlanabilen kamerayı buraya getir. Elmas'ın yakasında cihaz var. Ben sana onun kablosunu vereceğim onu da bilgisayara bağla. Elmas'ın sesini buradan duyacağız. "Tamam hemen getiriyorum."dedikten beş dakika sonra elinde bilgisayar ile geldi. Arabaya binmeden taktığım kulaklığı çıkartmamıştım. şimdilik karşı tarafın hiçbir ses duyulmuyordu. Tam koltuğa kendimi bırakacağım zaman Ateş "Tamamdır abi." dedi ve hepimiz bilgisayarın başına oturduk. Sesler birkaç dakika sonra yavaştan gelmeye başlayınca gözlerim kısıldı. "Hadi seninle biraz eğlenelim Elmas, bugün benimle ilk günün olduğu için heyecanlı olmalısın. Göreceksin, bugün seni kendime alacağım, zaten biliyorsun. Seni Güray Kaya'ya bırakmayacağım." Ben ve Ateşgil direkt bunu duymuştuk. Birbirime baktığımızda şaşkınlıktan konuşamıyorken, Elmas'ı o adama verdiğim için pişman olmaya başlamıştım. "Son pişmanlığın, pişmanlığı olsaydı tekrar yapabilir miydik?" Merhaba siyah ailesi nasılsınız iyi misiniz ben çok iyiyim🖤 Diğer kitabım olan "Ölüm Sokağı" sizi bekliyor olacak ❤️ SİZİ 😽
|
0% |