@poncikss1234
|
"Umudun bittiyse hayallerine sarıl, yeniden yeşerecek bak." "Her yaratıcı hareket, öncesinde bir yıkımla başlar." "Umutsuzluk; insanoğlunun kendine karşı hazırlayabileceği suikastlerin en korkuncu ve en yıkıcısıdır. Umutsuzluk tam anlamıyla manevi bir intihardır." -Jean- Paul Sartre "Yıkıldım fakat, fakatı yok yıkıldım ve yıkıldık." Elmas Yakan Anlatımıyla; Gecekondu evine giriş yaptıktan hemen sonra arabadan inmiştik. Gecekondu dışarıdan bakılınca o kadar eskiydi ki, nasıl yıkılmadığını düşünüyordum. Yürümeye başladığımızda Tanrus sessizliğini koruyordu. Gecekondunun kapısının önüne geldiğimizde, Tanrus kapıyı sertçe tıklattı ve açmalarını bekledi. Uzun boylu bir adam kapıyı açtığında hemen yana doğru kaydı ve bize yer verdi. İçeriye adımladığımda ise evin içindeki rutubet kokusu burnuma gelmişti. Sakin olmaya özen göstererek daha doğrusu kusmamaya özen göstererek etrafı inceliyordum. Dört odası vardı. Dört odanın içinde neler olduğunu çok merak ediyordum. Bir odaya geldiğimizde, Tanrus kapıyı açtı ve bana yol verdi. İçeriye girdiğimde beni yalnız bıraktı ve kendisi odadan çıktı. Yatağa oturduğumda her şeyi tek tek, harfi harfine düşünmeye başladım. Tanrus benimle eğlenmeyi düşünmesi aklıma geldiğinde kendi kendime güldüm. Saçma sapan olan düşünceleri olduğundan dolayı da göz devirdim. Birkaç dakika geçtiğini düşündüm. Düşünmem yarım kalmıştı. Tanrus kapıdan içeriye girmişti. Yavaş adımları ile birlikte oturduğum yatağın yan tarafına doğru geldi. O da yanıma oturduğunda yavaştan streslenmeye başlamıştım. Tanrus'un yanımda olması, beni daha da strese sokarken yüzüne bakmamaya özen göstererek, onu görmezden gelmeye çalıştım. Aynı odada olduğumuzdan bu durum pek de mümkün olmuyordu. Tanrus'un dediği her bir cümleyi Güray ve diğerleri acaba duyuyor muydu? Evde neler oluyordu? Beriz, Ateş,Kağan ne yapıyorlardı? Onlarla sohbet etmeyi özlemiş, en azından stresli hissettiğim ortamları onlara rahatlıkla dile getirebiliyordum. Tanrus bana bakmaya devam ettiğinde, bakışlarımı yerden kaldırıp yüzüne baktım. Onunla göz göze geldik. Daha fazla dayanamayıp konuşmaya başladım; -Benimle nasıl eğleneceksin? Tanrus bey biraz açıklasana. Yapsana hadi tam karşındayım, yap da seni şuracık da öldüreyim. "Elmas, senin bu cesaretine hayranım. Sende biliyorsun ki, seni elimden şu an kimse alamaz." Ona bakıp göz devirdikten sonra boş boş etrafa baktım. Tanrus'un ağzından çıkan her bir kelimeye sabır çekiyordum. Cevap alamadığını belirten yüz ifadesini bana baktığında hissettim. Ben de ona bakıp konuşmaya başladım; -Tanrus, bunu beni ilk kaçırdığın zaman da söylüyordun. Güray beni senin elinden kurtardı. Hatırlatmakta fayda var diye söylüyorum. Tanrus kahkaha atmaya başladığında söylediğim cümleleri içimden tekrar ettim.Gülünecek bir şeyin olmadığını bildiğimden dolayı ona bakıp kaşlarımı çattım. Kaşlarımı çattığımda kendisi konuşmaya başladı; "Elmas, bak şimdi neredesin? Kimin sayesinde buradasın? Hatırlatmakta fayda var diye söylüyorum, Güray seni buraya kendi elleriyle getirdi." Tanrus denen adam bir gün gerçekten elimde kalacaktı. Tanrus'un ölümü, benim elimden olursa eğer, içimdeki kin ve nefretin soğuyacağından emin olacaktım. Güray Kaya anlatımıyla; Nelere yol açtığımı şimdi daha net anlayabiliyordum. Elmas'ı boş yere anlaşma uğruna o Tanrus denen adama kendi ellerimle vermiştim. Kağan benimle arada sırada konuşmaya çalışmıştı, onun dediklerine odaklanmamayı tercih edip, karşımda duran bilgisayara odaklanmıştım. Ekrandan Elmas'a baktığımda, Elmas'ın yüzünü gerçekte görmek için gün saymaya başlamıştım. Elmas'ın iyi olmasını istememin sebebi sadece onu koruma iç güdüsü olabilir diye kendime hatırlatmış, kafamdaki düşüncemi bir kenara atmıştım. İç sesim devreye girmişti; "Eski aşık olduğun kadına böyle davranan adam , adam değildir. Güray Kaya, sen adamlığını nereye koydun?" İç sesimin ağır laflarına hak verdiğimde sesli bir şekilde ofladım. Gözüm ekrandan başka hiçbir şeyi görmüyordu. Tanrus ile yaptığımız anlaşma sayesinde Elmas'a hiçbir şey olmayacaktı. Anlaşma şuydu; Tanrus son kez Elmas'ı yanında istedi. Elmas'a son kez bakmak, son kez konuşmak istedi. Tanrus, benim Elmas'ı sevdiğimden dolayı kendisine yedirememişti. Bilgisayarın başından kalkıp mutfağa doğru ilerledim. Cebimden çıkardığım sigara paketimden bir dal çıkardım. Çakmağımla yaktığım sigarayı dudaklarıma götürüp derin bir nefes çektim. Sigaramın son dumanını pencereden üflediğimde, masada duran küllüğe sigaramı bastırdım. Mutfaktan çıkıp salona doğru adımladım. -Biz neden bir şeyler yapamıyoruz? Kızı ne hallere soktuk, Allah kahretsin böyle işi. Çok yanlış yaptım, kabul ediyorum. "Abi sakin olmalıyız. İnan bana abi Elmas çok güçlü, bunun üstesinden de gelir. Sen de tanıyorsun onu, o her zaman gücünü kullanır ve zaferini elde eder." Hani "Gözler kalbin aynasıdır." derler ya işte Elmasın mavi gözleri, benim kalbimdi, gözlerini göremediğim her gün kalbim sanki atmıyor gibiydi. Güçlü kalamıyordum, Kağan beni ayağa kaldırıp koltuğa oturttuktan sonra şarjda olan bilgisayarı elime verdi. Görüş açıma Tanrus'un adamlarından biri içeriye girdiğinde, dikkatle adamı izlemeye başladım. Elmas'ın ellerini sımsıkı tutmuş, kaldığı odadan başka bir odaya doğru sürüklüyordu. Elmas'ın gözleri dolmuş, "Bırak beni." diye bağırıyordu. Gözlerindeki intikam ateşini bir kez daha görmüştüm. Onu kendi ellerimle tehlikeye atmış olmak, kendimden nefret etmemi sağladı. Hangi akla bunu yaptığımı kendime sorduğumda hiçbir cevap veremedim. "Hiçbir cevabın olmaz zaten. Kendin yazıp kendin oynadın, kendi oynadığın oyunu beğenmedin. Elmas'a oynatmak için de bir şeyler yaptın." diyen iç sesimi susturmaya çalıştım. Susmuyordu... Onu Tanrus'un elinden kurtarmam gerekiyordu. Kurtardığımda ise Tanrus bana kinlenip de tekrar Elmas'ı benden alabilir mi? Onu düşünüyordum. Elmas Yakan anlatımıyla; Kalbim artık atmıyor gibiydi. Kendimi karanlığa bırakmak istiyordum. Çok uykum vardı ve en önemlisi çok da açtım. Bunları düşündükçe daha kötü oluyordum. Acaba Güray neler yapıyordu? Bu adamların yaptıkları davranışlarının hepsini ekranın başında izliyor muydu? Tanrus, korumaya kapıyı açtırdığında beni odaya doğru resmen fırlattı. Ben yıkılmıştım,Güray yıkılmıştı. Kağan,Ateş,Beriz yıkılmıştı. Biz yıkılmıştık. Hayatta en çok neyi istersin de o geç gelirdi ya benim ki de şanstı. Ben Şansımı bir kere kullanmıştım. Şansımı, Güray ile tanıştığımızda kullanmıştım. Bana gelen şansın iyiliği ya da kötülüğü tartışılırdı. Tartışmak gerekirsek eğer iyi olan taraf, hayatımda Güray'ın olması, kötü olan taraf ise daha önce hayatımda daha önce olmamasıydı. "Kalk yerden, sen güçlü bir kadınsın. Neden yerlerde eziliyorsun?" Bunu kendime defalarca kez sesli olarak tekrar ettim, her defasında Tanrus dediklerime gülüp bana laf çarpıtmıştı. Aynı şekilde bugün de kendi kendime bu cümlemi tekrarladığımda, Tanrus sıkılmış olacak ki konuşmaya başladı; "Ah! hadi ama bu kendine güvenin beni çok kızdırıyor. Bana karşı ne yapabilirsin ki?" Bu dedikleri bardağı taşıran son damla olduğundan ayağa kalkıp onun karşısına geçtim. Yüzüne doğru baktığımda tıslayarak ona doğru konuşmaya başladım; - Seni bir elime geçirsem var ya neler neler yapardım. Sinirime fazla dokunuyorsun yapma, elimden bir kaza çıkarsa ikimizde sağ çıkamayız. Tanrus yüzüme yüzüme güldüğünde "neye gülüyorsun" bakışı attım. Tanrus gözleri ile yüzümü incelediğinde ona bakıp göz devirdim. Tanrus bir şey demeden odadan çıktığında derin bir nefes aldım ve düşüncelerimin beni ele geçirmesine izin verdim. Yatağın olduğu tarafa doğru ilerlemeye başladım. Yatağın üstüne oturduğumda ellerime bakıp iç çektim. İleri ki dönemde güzel bir hayatım olursa, ilk yapacağım şey şuydu; eski siyah yazılmış yaprakları yırtıp yerine hiç dokunulmamış bembeyaz yaprakları kendi hayatıma sunacaktım. Neden mi? İnsan hatalarıyla siyaha dönüşürdü. Yapılan bütün yanlışlar ardı ardına yapılıp düşüncelerini ele geçirdiğinde, o düşünceleri maalesef ki sigara gibi bağımlılık yapıyordu. Tanrus'un kapıdan birisi ile sesli konuşmalarını duyduğumda, düşüncelerimden hızla ayrıldım ve tırnaklarımı avucuma doğru bastırdım. Ellerim bağlı olmasaydı eğer yüzüne güzel bir yumruk atardım. Bir nebze olsa yapacağım o şeyden dolayı, yaralarım belki de kanamadan kabuk tutardı. Ya da kanaya kanaya kabuk tutan bir yarayı saracaktık. Tanrus adamlarından birini çağırıp, beni tekrar başka bir odaya almalarını söyledi. Göz kapaklarım artık hiçbir şey görmek istemiyordu. Kapının kapanma sesini duyduğumda bilincim de yavaştan kapanıyordu. Tanrus adamlarının birine "Elmas'ı yatağa yatır da uyusun." dediğini duyduktan sonra başım istemsizce aşağıya doğru eğilmişti. Adım seslerini duyuyordum lakin gözlerimi açamıyordum. Başka bir odaya gittiğimizi adamın beni kucağına almasıyla zar zor anlamıştım. Yarın olduğunda neler olacaktı? "Hatalar yıkılmak için var olsa da seni toplayacak birisinin de olmasını hissettirmek bambaşka." Sizi seviyorum🖤
|
0% |