@poncikss1234
|
"Kırık kalpler hep başroldedir. Bir insan kalpsiz olduğunu anlamaya başladığında mantığı devreye girmeye başlar". Tanrus'un mantığı ve kalbi bana göre yoktu. Kalpsiz bir insanla nasıl başa çıkmak gerektiğini kendime öğretememişim. Bu da benim için önemli bir ders olmuştu. Yumuşak bir yerde uyanmıştım. Dün aklıma gelen ilk şey, Tanrus denen o gereksiz adamın beni yatağa taşıtmasıydı. Yataktan zorla da olsa kalkmayı başardım. Ayaklarım zemine bastığında başım dönse de bunu umursamadım. Odanın içindeki banyoya doğru adımlamaya başladım.Ellerimin bağlı olmasına ofladım ve Tanrus'a kapının girişinden seslendim. Kapı açıldığında tanımadığım iri yapılı,sert bakışlı, Tanrus'un korumalarından biri yanıma geldi. Korkmamıştım. Boş bakışlarım ile beraber ona bakarken karşımda duran adam kaşlarını çatmış ne söyleyeceğimi merak ediyordu. Fazla uzatmamak adına konuşmaya başladım; -Ellerimi iki dakika çözer misin? Banyoya gireceğim, istersen kapının önünde bekleyebilirsin. Biliyorsun ki kaçacağım hiçbir yer yok. Adam kafasını ağır ağır salladıktan sonra banyonun kapısından içeri girdi. Arkamı dönerek çözmesini bekledim. Adam ellerimdeki ipleri tek tek çözmeye başladı. Ellerim sıkı sıkı bağlanmaktan, sarı renkten mor renge doğru dönmüş, damarlarımdaki kan akışını da yavaştan hissetmeye başlamıştım. Çözülmüş ellerimi birbirine sürttüm. Bağlanılan yerlerin ezilmiş olduğunu düşündüm. Birbirine sürttükçe acıyordu. Bunları düşünmek istemediğimden dolayı banyonun kapıyı kapattım. Banyoya girdiğimde, burnuma direkt tuvaletin kokusu geliyordu. Midem ağzıma gelirken nefes almayı unutmuştum. Birkaç dakika için bu kokuya dayanmalıydım. Yosun tutmuş banyo kenarları, her tarafta birikmiş topak topak saçlar kaplıydı. Bunları umursamadan ellerimi ve yüzümü yıkadım. Yüzümü her yıkadığımda kendime geliyordum. Bir şeyler düşünmem gerekiyordu. Tanrus'a sakin davrandığım zamanlarda güzel iletişim kurabiliyorduk. Beni ne kadar sinir etse de etsin, sakince onu dinlemem ve sakince cevap vermem gerektiğini düşündüm. Eğer sağlıklı bir iletişim kurabilirsek bir şansım olabilirdi. Bunları düşünürken saçımdaki pas tutmuş tokayı çıkardım ve saçlarımı az da olsa bir güzel ıslattım. Saçımdan süzülen damlalar, eskimiş kıyafetlerimi de ıslatıyordu. Banyodan işlerimi halledip çıktıktan sonra kapıda duran adam hızlı adımlarla yanıma doğru geldi. Elimle bir dakika işareti yaptıktan sonra bileğimdeki eskimiş tokamla saçlarımı topladım ve ellerimi uzattım. Neden zorluk çıkarmıyordum? Kendimce yaptığım plana uygun davranmam gerekiyordu. Size bunun cevabını vereyim; çünkü gücüm fazla kalmamıştı. Son kalan gücümü onunla iletişimde kullanmak istiyordum. Adam ellerimi arkaya doğru birleştirerek sıkıca bağladı. Adamla beraber banyonun önünden çıktıktan sonra kaldığım odaya doğru yürümeye başladık. Odaya geldikten sonra Koruma beni bıraktı ve yüzüme kapıyı kapattı. Birkaç dakika sonra Tanrus kapıdan içeriye girdi. Elinde sigara vardı. Ağır adımlar ile ilerleyip yanımdaki koltuğa oturdu. Elinde tuttuğu sigaradan bir nefes çekip yüzüme doğru üfledi. Sigara dumanı yüzümün her yerini kapladığında öksürmeye başladım. Öksürüklerim mide bulantımı daha da tetiklemiş olacak ki kusmak istedim. Kusmamak için büyük savaşlar verirken o anların da beynimden silmek istedim. Güray Kaya anlatımıyla; Ateş bilgisayarın başında neler olup bittiğini bana anlatıyordu. Kağan ise Beriz ile birlikte markete gitmiş, evin ne eksiği varsa alıp geleceklerdi. Ateş'in beni çağırması ile yerimden kalktım ve yavaş adımlarla yanına doğru yürümeye başladım. Ateş sıkıntılı nefes verdiğinde bana doğru dönüp konuşmaya başladı; "Abi Tanrus Elmas'ın yüzüne doğru sigara dumanını üfledi." Elmas'ı istediğini tabii ki de biliyordum. Sinirlerim en üst seviyeye doğru çıkarken, bu anlaşmanın bitmesini dört gözle bekliyordum. Kaç gün olmuştu? Kapı çaldığında Ateş oturduğu yerden kalkıp kapıya doğru ilerledi. Kapıyı açtığında Beriz ile Kağan'ın elindeki poşetlerin birkaçını alıp hemen mutfağa doğru ilerledi ve buzdolabına yerleştirecek olan malzemeleri yerleştirdi. "Ateş, Güray abi neden bu kadar sinirli?" "Tanrus denen adam, Elmas'ın yüzüne doğru sigara dumanını üfledi. Anlamını biliyorsun değil mi?" Kağan hemen araya girip konuşmaya başladı; "Elmas'ı istediğini zaten hepimiz biliyorduk. Şaşırmamak gerekiyor. İstediğini alamayacak olmasını da kendisi biliyor, kendisine yediremiyor." Bu son konuşmalardı. Kimsenin ağzı artık bıçak açmıyor, Elmas'ı nasıl eve getireceklerini kara kara düşünüyorduk. Elmas Yakan anlatımıyla; -Beni ne zaman bırakacaksın? Tanrus bana alayla baktığında göz devirdim. O da bu hareketimi gördükten sonra konuşmaya başladı; "İstersem eğer şimdi bırakabilirdim. O Güray denen herifin biraz daha acı çekmesini istiyorum." Tanrus herhâlde kendisine göre Güray'a acı çektirmek istiyordu. Peki benim bu durumda ne alakam vardı? Düşüncelerim biraz da olsa Güray'dan kayıp annem ile babamın durumunu öğrenmeye geldiğinde hemen sorularımı hazırladım. Annem ile babamın yaşamış olduğu durumları da Tanrus'a sorduğumda her şeyi kafamda oturtacaktım. Derin bir nefes aldığımda Tanrus benim konuşacağımı anladı. Kaşlarını çatmış, beni dinliyordu. -Bir soru soracağım, sen de düzgün bir cevap vereceksin. Anlaştık mı? Tanrus ciddiyetimin farkındaydı. Bu ciddiyetimden dolayı kafasıyla ağır ağır onaylamış, eliyle konuşmam için işaret yapmıştı. -Annem ile aranda ne var? Annem'in burada uzun zamanlar yaşadığını düşünüyorum. Babam ile arandaki hususun büyüklüğü, bana eş değer mi? Tanrus bu sorularımın üstüne bana kısık gözler ile baktığında ona baktım. Dudaklarını açıp kapattığında uzun bir açıklama yapacağını anladım. "Elmas. Senin hayatında ben hep vardım, ama sen benim hayatımda yoktun. Sen hep kendi halindeydin. Kimseye karışmazdın. Babanla annenin arası çok kötüydü, detayları vermeyeceğim. Zamanı geldiğinde Güray'dan öğrenirsin. Annen ile ben hep beraberdik, baban ise hep kumarhanedeydi. Bunu sen de biliyorsun. Annen bana gönlünü kaptırdığında ben ona gönlümü zaten kaptırmıştım. Sadece babanın bu durumdan haberi yoktu. Babanın haberi olduğunda da iş işten geçmişti. Annen, babanın öğrendiği zamanlarda ise evden kaçmıştı ve benim yanıma gelmişti. Sonuç; burada kaldık ve ikimizde beraberdik." Tanrus ile sakince konuşmamız işe yarıyordu. Her şeyi az da olsa anlayabiliyordum. -Güray konusunda bana neden böyle imalar yapıyorsun? Tanrus bana tebessüm ettiğinde şunu düşünmüştüm. Tanrus'un sorunu benimle değildi. Güray ile sorunu olduğundan dolayı benimle iletişime geçiyor, Güray'ın sinirlerini bozuyordu. Bunları düşündükçe yüz ifadem değişiyordu. Tanrus bana bakıp konuşmaya başladı; "Güray seni seviyor. Senin bunu fark etmen gerekiyor." Tanrus'un bu sözlerinden sonra ona tamamen dönüp baktığımda cevap verdim; -Güray beni sevmiyor ki. Nasıl böyle bir kanıya vardın? İçimden; "Hah! Güray beni mi seviyor? Benim yüzümden acı mı çekecek? Güray sana neler yapacak bir bilsen, o zaman acıyı sen çekeceksin," diyordum. "Güray bence şu an evde deliriyordur. Tabii sen burada olduğundan dolayı haberin yoktur. Yarın bakacağım, uslu durursan seni eve bırakacağım." Yarın evde olacağımı bilmek beni sevindiriyordu. Güray'ın yanına gidip neler neler yaptığını, neden böyle bir anlaşma yaptığını soracaktım. -Sana son bir şey soracağım, madem bana bir şey yapmayacaktın o zaman neden beni buraya getirdin? Tanrus histerik bir kahkaha atarken benim yüzüme doğru eğildi. Açık kahverengi gözleri gülmekten kısılmış, sorduğum soru üzerinden kendi kendine eğleniyordu. "Elmas,Güray'ın seni neden bana verdiğini bence ikimizde biliyoruz." -Ben bilmiyorum, açıklarsan öğrenebilirim öyle değil mi? Tanrus'un her konuşması benim için artı bir değerdi. Ağzından çıkan her kelime aklımda yer ediniyordu. "Anlaşma adı altında seni bana getirdi. "Ortada bir anlaşma var mı?"diye soracak olursan, anlaşma yoktu. Sadece kendi aramızda kurduğumuz küçük bir oyundu. "Seni gerçekten seviyor mu?" yoksa sadece "seni kullanıp atacak mı?" diye Güray ile iddiaya girdik. Toparlayayım, kısacası; Güray ve ben bir o kadar merak ettiğimiz durumu tamamen anlamak için seni bana getirdi. Anlaşılan o ki eskisi gibi Güray hâlâ sana deliler gibi aşık, bunu artık inkar edemem." Tanrus konuşmasını bitirdikten sonra ellerimi çözdü. Bana son kez baktıktan sonra odadan çıktı. Bu duyduklarım ve eminim ki onların da duydukları bu cümleler, herkese şoke etkisi yaratmıştır. Ellerimi yatağın başlığının demirine dayayıp ayağa kalktığımda başım dönmüş, çok acıkmıştım. Güray'ı, Ateş'i , Kağan'ı ve Beriz'i özlemiştim. Tanrus'un yanında çalışan yaşlı bir kadın, odaya elinde küçük bir tepsiyle geldi. Yemeğin kokusu burnuma geldiğinde, içten koklamıştım lakin bunu yansıtmamıştım. Kadın bana acı bir gülümsemeyle bakmasıyla bende ona içten gibi görünen bir gülümseme ile baktım. Yemeği yedikten sonra banyoya beni götüren adam geldi. Elleri ile kalk işareti yaptıktan sonra ayağa kalkmamı bekledi. Tepsiyi kenara koyarak ayağa kalktım ve peşinden gittim. Uzun koridorlardan geçtikten sonra bir kapıya ulaştık ve kapının anahtarı sadece o adamda vardı. -Nereye gidiyoruz? "Eve. Mutlu olmuştum." Tam iki saatlik yoldan sonra o özlediğim eve gelmiştik. Arabadan indiğimde soğuk hava ile karşılaşmamıştım. Sahi saat kaçtı? Ayın kaçıydı? Hangi gündeydik? Hiçbirini bilmiyordum. Adam beni evin kapısına kadar bıraktıktan sonra arabasına binip buradan hızla uzaklaştı. Hızlı adımlar atmaya çalıştıktan sonra, sonunda evin kapısına vardığımda kapıyı çaldım. Güray Kaya anlatımıyla; Kağan'ın sevinçle gülüp Beriz'e sarılmasıyla birlikte mutfağın masasından kalkıp salona ağır ağır yürüdüğümde, "Neler oldu?" diye sordum. Kağan hemen Beriz'den ayrılmış, bana kısaca özet geçmişti. Tanrus aslında anlaşma yapmadığını sadece benim canımı yakmak için , uzun yıllardır yanımda hayalini kurduğum kızın, benim elimden alınınca nasıl çökmüş durumda gözükeceğimi, hem bizlere hem de kendisine bu durumu anlamak için aklınca böyle bir oyun oynamıştı.Kapı çalmıştı. Kapının çaldığını duyduğumda hızlı adımlarla kapıya doğru ilerledim. Kapıyı açtığımda elleri mosmor olan,saçı başı dağılmış, ruhu sanki bir günde emilmiş Elmas, tam karşımda duruyordu. Kağan Ateş ve Beriz'de benim kadar çok şaşkındı. Bu kadar erken gelebileceğini kimse tahmin etmiyordu. Karşımda duran Elmas'a neler olmuştu? Bilgisayar ekranında görünen Elmas, şimdiki haline göre daha sağlıklı görünüyordu. Hemen onu kendime çektim ve sımsıkı sarıldım. Kendime yediremesem de onu çok özlemiştim. Elmas sarılmama karşılık vermediğinde hemen ondan uzaklaştım. Elmas beni kapının orada bıraktığında, salondan merdivenlere doğru yürümeye başladığını gördüğüm. Kendi odasına çıkacağını tahmin ettim. Elmas'ın göz altları kızarıp morarması, hiç uyumadığının belirtisiydi. Dayanamayıp bende merdivenlerden çıktığımda odanın önüne geldim. Onun odasına sessizce girdiğimde yatağında uzanmış, tavanı izleyen Elmas ile karşılaştım. İkimiz için büyüklüğü ideal olan yatağa girip girmemek üzere kararsız kaldım. Yattığı yerden yana doğru kayıp eli ile yatağa vurdu. Sesi boğuk çıkarken bana "Yanıma gel." diye seslendi. Belki korktuğu için yanına çağırmış ya da beni özlediği için yanına çağırmıştı. Bunu bekliyormuş gibi hemen uzandım ve Elmas'ın bana bir şey söylemesine fırsat vermeden sımsıkı sarıldım. Elmas kendini geri çektiğinde suratına baktım. Bana döndüğünde konuşmaya başladı; -Beni neden o adamın eline verdin? Bunun cevabını senden bekliyorum, haberin olsun. Yürüdüğünüz her bir yol sevdiğimize çıkar. Birbirimizi seviyorsak eğer ne kadar az yürürsek yürüyelim, illaki bir gün karşımıza çıkar. Selam yeni bölüme hoş geldiniz🖤
|
0% |